RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA


Öncelikle sizi tanımak isteriz. Yudum Mingan kimdir?

1988 doğumluyum. Anadolu Üniversitesi-İktisat Bölümü mezunuyum. Birbirinden farklı mesleklerde çalışmak zorunda kalmış olsam da finalde kendi butiğimi açma hayalimi İnstagram’da D&Y&D Butik ve yudum_butik hesapları üzerinden hayata geçirmeye çalışıyorum; ancak özümde duygularıyla beslenen, insanlara ve onların duygularını önem veren,  daha lisedeyken yazan ve yazdıklarını naçizane çevresi tarafından beğenilmesi üzerine ilerletmek isteyen biriyim. Aslında duygusallığı ve iyi niyetiyle bilinen biriyim.

Bu denli ince yaklaşmaya çalışmam, zaman zaman farklı anlayışlarla gözlemlense de doğru olduğuna inandığım hiçbir şeyden vazgeçmedim. Özetle; güzel düşünceyi mıknatısa benzetirim. Öyle ki insanı her daim ayağa kaldırır; çünkü beynin sanıldığının aksine aptal olduğuna inanırım. İnsan; neyi verirse onu alır, işler ve zamanı geldiğinde sunar. Belki de bu yüzden bu kadar hassas düşünmeye çalışıyorum.

Yazın hayatınız nasıl başladı? Size öncülük etmiş isimler var mı?

Ani gerçekleşen bir duruma kurduğum cümle ile başladı. Arkadaşım, bu konunun üzerine gitmemi söylediğinde çok önemsemedim; ama kader size bir yol çizdiyse enteresan bir şekilde o doğrultuda ilerliyorsunuz. Dert olarak gördüğüm her şeyi kâğıda döktüm. Sinirli bir anımda buruşturup attım. Arkadaşımın o önemsemediğim, buruşturup attığım hislerimi açıp okuması ve dönüp; “Yazdıklarını yırtarak iyi bir yazar olamazsın.” demesiyle işin rengi, benim cephemde geniş ölçüde değişti; çünkü haklıydı.

Ben kendimi önemsememiştim ki yazdığım hislerimi önemseyeyim. İnsan, önce kendini sevmeli.  Sait Faik Abasıyanık’ın da dediği gibi; “Bir insanı sevmekle başlar her şey.” Ne kadar da haklıydı. Ben de yola buradan çıktım. Bana öncülük etmiş herhangi biri olmadı; çünkü zaten yolumun kesiştiği herkes, öncülük adına sinyalleri verdi bana. Otobüste kızı için ağlayan teyze, oğlunu ve eşini kaybeden amca, eşi tarafından öldürülen kadın… Her biri, bu anlamda tek tek öncü oldu. Tüm süreçleri birbiriyle harmanlayıp bu yazın ile ortaya koymak istedim. Umarım, başarılı olabilmişimdir.

Yazarken nelerden esinlenirsiniz? Örnek aldığınız yazar veya şairler var mı?

Yazarken tam olarak şu insandan veya bu konudan esinlenirim, diyemem. Hepsi, birbirini tetikledi aslına bakarsanız. Elli evlilik yaşamanıza gerek yoktur; çünkü bir evliliğin içinde büyür çoğumuz. Ben de çok fazla gözlemledim.

Her şeyin arka planını merak ettim. Arka planlardır asıl resmi oluşturan. Tiyatro sahnesini düşünün; sizin sadece on saniyede izlediğiniz bir sahne için bile günlerce, hatta aylarca emek harcanıyor. Buna rağmen bile aksilik yaşanabiliyor. O kadar provaya rağmen… Kaldı ki bizim bir ömrümüz, bir hikâyemiz var. Ne kadar dikkat edersek edelim, hep bir yerde hata yaparız. İşte ben de tam olarak bu noktayla ilgileniyorum; çünkü insan olarak kendime hata yapma hakkını tanıyorum. Şu bir gerçek ki; beyninizi es geçip karar verdiğiniz çoğu konu, sonunda sizi bir noktada hataya taşıyor. Çoğumuz hep “Keşke ilk düşündüğümü yapsaydım.” gibi veryansınlarda bulunur. Ben de bu sebepten dolayı hatalarla daha çok ilgileniyorum. Sonuca bağlayacak olmam gerekirse şunları söyleyebilirim:

Tek bir kelime bile sayfalarca yazmama neden olabilir; çünkü duygusallığım sebebiyle her konunun çok hızlı bir şekilde etkisi altında kalabiliyorum.

Benim şiire olan ilgim, Attila İlhan ve Özdemir Asaf ‘ı sevmemle başladı. Sözcüklerinin cümleleriyle dansı o kadar etkiledi ki bir anda kendimi bambaşka bir serüvenin içinde buldum. O kadar keyifli ve etkileyiciydi ki onlarla aynı toplumun parçası olmaktan, kalemleriyle aşkı yaşamaktan gurur duydum. Aşka ve sevgiye kalite kattıklarına inandım; ama bir örnekle daha net açıklayabilirim sanırım:

Attila İlhan’ın “Yağmur Kaçağı” adlı şiiri, özellikle “Eğer şairsem, beni tanırsan, yağmurdan korktuğumu bilirsen…” cümleleri mıh gibi kalbime ve beynime çakılmıştır. Serbest tarzda yazılmasına, kurallara bağlı kalınmamasına ve imla kurallarından arındırılmış olmasına rağmen duyguyu bu denli içten yansıtmış olması da en temel faktörlerden biri benim için.

Şubat ayında okurlarla buluşan “Yalnızlığımın Başkenti Aşk” adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitabı neden yazdınız?

Bana tüm hayatımın özetini soracak olursanız kısa cümlelerle “Yalnızlığımın Başkenti Aşk” derim. Yine bir örnekle ifade etmek istiyorum: Hakan Altun’un “Yürek Ağlar Gözden Önce” adlı parçasında söylediği gibi; “Kısa cümlelerle yaşarken seni uzun uzun düşündüm bitti.” Bu yüzden kısa cümlelerle başlamak istedim; çünkü uzun uzun anlattığımız hiçbir şey, uzun uzun dinlenmiyor. Şiire ayrı bir zaafım olduğunu düşünmem de bu kitabı kaleme almış olmamda etkili tabii.

İlk günden bu yana yazdığım şiirlerden beğenilenleri seçerek oluşturduğum bir kitap oldu. Çıkış noktam aşk olsa da özünde kırgınlıklarımı, kızgınlıklarımı, yorulmuşluğumu biriktirip paylaşmak istedim. Mutlu anlarımızda hepimiz, çok kalabalığız. Ben, bu sebepten dolayı yalnızlıklarıma dem vurarak ilerledim ve bende kalıcı izler bulunduran olay, durum ve kişileri kaleme aldım. Onların onca emek sarf ederek çizdikleri Yudum Mingan’ı görmeye haklarının olduğunu düşünüyorum.

Ben, hiç sıkılmadan bahsetmeye devam edeceğim. Hakları olduğuna inanıyorum çünkü. Her katil, olay yerine son bir kez gelmez miydi zaten? Bu sebepten dolayı arka kapağa: “Acıtan, sızlatan, kanatan herkese minnettarım bendeki beni uyandırdığınız için. Kazandığımı sandığım kaybetmelerime…” diye not düşmek istedim.

“Yalnızlığımın Başkenti Aşk” okurlara hangi mesajları vermeyi amaçlıyor?

Biz insanlar arzularımız söz konusu olduğunda manasızca körleşiriz. Ben, “Yalnızlığımın Başkenti Aşk” ile birbirine sıkı sıkıya bağlı olması gereken güzel yürekli insanların bir kere bile olsa varlığının tadına vardığı güzel duygu ve düşüncelerinden vazgeçmemeleri konusunda hassas olmaları ve en önemlisi; şükür ve teşekkürü önce yüreklerinden, sonra da dillerinden eksik etmemeleri mesajını vermek istedim.

Kabul edelim veya etmeyelim, kaybetmekle karşı karşıya gelmeden ne yazık ki anlamıyoruz tuttuğumuz elin kıymetini! Avuçlarımızdan kaymaya başladığında da veryansınlar, ahlar, vahlar havada uçuşuyor. Yanındayken zere-i miskal kıymet vermeyip, bir adım ötenize gittiğinde kızılca kıyameti koparmayın! Sarılabiliyorken sarılın, sevebiliyorken sevin. Katın canınıza. Asıl mesajım ise şu: Gitmeye başlarken sevmeyin insanları!

Kitabın ismi, nereden geliyor?

İsim konusunda çok zorlandım. İlk kitap, ilk heyecandı sonuçta benim için. Bir anlamı olmalıydı. ”Yalnızlığımın Başkenti Aşk” ismi Ankara’ya hayranlığım ve yalnızlığa olan aşkımdan geliyor.

Kitabın kapağının bir hikayesi var mı?

Kitabın kapak süreci, kararsızlığımdan etkilenmiş olsa da içime çok sindi. Hikâyesi ise şöyle: Aldığım oldukça tatsız bir mesaj sonucu telefonumu içtiğim kahve fincanına düşürdüm. O anda etrafa saçılan, kahve değil; yüreğimden damlayan kelimeler ve yaşlardı. O kadar canım yandı ki; anlatamam. Umarım, okuyucular da beğenir.

Sizce kitap, beklenen başarıya ulaşacak mı?

Kitabın başarıya ulaşması, en çok istediğim şey. Şöyle ifade edeyim; gözümün daldığı her konuyu, her olayı ve her kişiyi içinde barındırdığıma inanıyorum. Sonuçta ilk kitap ve ilk emeğin dışa vurumu! Bu durum, bende çok farklı bir hal yarattı. Tabii ki beğenilmeme durumu da olabilir. Sonuçta öznel bir kitap. Yine de yorumlarını paylaşmaları açısından başarıya ulaşmasını çok isterim. Her bir aşamasında ciddi bir emek sarf edildi. En çok kırıldığım süreçti, diyebilirim; ama ben, çıkılan yoldan vazgeçilmemesini bu süreçte öğrendim. Dilerim, okuyucular da bu konuda hassas olur.

Kitabınıza bir okur gözüyle nasıl bir yorum yaparsınız?

Kitabın acemi duygularla yazıldığı muhakkak, dolayısıyla bir okur olarak geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum; ama buna bağlı olarak saf duyguların toplamını içinde barındırdığını düşünüyorum. İnancın öneminin vurgulanmak istendiği ortada. Allah’a, toprağa, bitkiye, neye inanırsanız inanın; çünkü insana güç veren olgu, inançtır. Bu anlamda betimlemeleri yoğun bulduğumu söyleyebilirim.

Hazırlık aşamasında olan yeni bir eseriniz var mı?

Hazırlık aşamasında denemelerimi derlemiş olduğum bir kitabım var. Herhangi bir konu hakkında bir kelimeden yola çıkarak yazmayı çok seviyorum. Beni dinlendirdiğine inanıyorum. O kadar koşturmacaya rağmen dinlendirip, hayatın yoğunluğuna karşın enerji vermesini seviyorum. İkinci kitapta deneme türünde ilerlemeyi, hatta mümkün oldukça o türde yazmayı düşünüyorum. Belki aralara şiirler serpiştirebilirim; ancak deneme türünde de yazmalıyım, diye düşünüyorum.

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Öğrenmekten, bunu yaparken sorgulamaktan vazgeçmemelerini belirtmek isterim. Bilgiye her daim aç bir insan, kazanımı en yüksek olan insandır. Araştırmaktan, okumaktan, irdelemekten asla vazgeçmemelerini öneririm. Bilgi birikimi, beraberinde insanı getirir. Böylece en sağlıklı yatırımı sağlarlar. Paranın sadece karnı doyurma becerisi var ama bilgi; beyni, kalbi ve vicdanı doyurur. Son olarak ne olursa olsun okumaktan vazgeçmemelerini tekrar tekrar belirtmek isterim. Mısralarda buluşmak dileğiyle…