ZAMBAK KARABAY

Renklerin Aşkı” adını verdiği ilk Solo Sergisi ile dikkat çeken Yeşim Kale konuğum oldu. Kendi takı tasarımları ve yaptığı resimlerle ilginç bir tarz sergileyen Kale ile resimleri ve sergisi hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.  Sayın Yeşim Kale’nin vereceği cevaplar sanatseverlerini memnun edeceğini biliyor ve kendisine başarılar diliyorum... Sorularıma başlamadan önce; Teknolojinin geliştiği ve evrildiği, aslonan ve sanal gerçeklik arasındaki farkı anlamaya çalıştığımız şu dönemde Sanatçı Yeşim Kale kendisine renkler ile Çağdaş Sanatın dışavurumunu soyut objelerle “başka” bir dünya çizerek kendisine bir kaçış yarattığını söylüyor. İzleyiciyle arasındaki köprüyü “Tuvalimdeki her şey benden özgün bir görüntü olmalıydı ama seyredenlerin de kendinden bir şeyler bulması ve iletişim kurması için bildikleri öğeleri içermeliydi” diyerek özetleyen sanatçı “Renklerin Aşkıyla” kendimizi tanıyabiliriz. “Tıpkı aşıkların birbirine ayna olması gibi.” sözleriyle serginin adına naif bir gönderme yapıyor. 

-Yeşim Hanım merhaba... Nasılsınız? Sizi tanıyabilir miyiz?

1972 Ankara doğumluyum. Babam Hacettepe Üniversitesi’nde öğrenciyken doğmuşum. Sonrası hep İstanbul’da… Ortaokulu Çavuşoğlu Koleji ve liseyi Kalamış Koleji’nde tamamladım. İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi mezunuyum. Sanat ile ilgili bir üniversite istediğim halde, lisede okul birinciliğim olunca, ailem ve öğretmenlerim tarafından, fen ağırlıklı bir eğitime yönlendirildim. Hayatımda yazı çok önemliydi. Sanat ve tasarım da öyle… Hobi olarak devam etti. Temel resim eğitimleri ve mücevher tasarımı eğitimleri aldım. 2011’de ilk kitabım “Sultanların Aşkı” yayımlandı. Bu arada mesleğimi icra etmeye devam ediyordum. 2015 yılında babamın vefatı, benim için bir milat oldu. Gerçekten tasarım ve sanatla meşgul olmayı istediğimi fark ettim. Meslek pratiğimi bıraktım. 2016’da Kariyer Eğitim Kurumları’nda “Creative Fashion Design” okudum. Böylece figür, desen ve doku konusunda da çalışmış oldum. 2018 Yılında sadece internetten satışını yaptığım bir takı tasarım firması kurdum ve “Yeşim Kale” isminin patentini aldım. Hala devam ediyor. 2020 ise çok sevdiğim resim sanatına adım attığım yıl oldu. O tarihten beri gerek yurtiçi gerek yurtdışında onlarca karma sergi ve fuara katıldım. Ayrıca kendim için galeri açıp beş solo sergi yaptım. Şimdi de çalışmalarım ve projelerim devam ediyor.

-Sanat hayatınız ne zaman başladı? Sizi resim sanatçısı olmaya yönlendiren ne olmuştu? Okuyucularımıza bahsederseniz duyarlılığınız önem arz edecektir...  

Sanat hayatım çocukluğumda başladı. Babam çok güzel yağlı boya resimler yapar, evin duvarlarına çerçeveletip asardı. Fotoğraf çekerdim. 2005 yılında bilgisayara ilgim arttı ve bir web sitesi kurdum. Fotoğraflarımı yazılarımla birleştirip genel kültür ve sanat konusunda bilgilendirme yapıyordum. Sanatçı biyografileri okuyup paylaşıyordum. Ama okul ve çalışma hayatım yüzünden sanat benim için hobiydi. Kuruboya, suluboya ve guaj boya ile çalışmayı severdim, kumaş desenleri çiziyordum. Ama yağlı boyayı hiç sevmedim. O yüzden tuval boyamamıştım. Pandemi döneminde, hepimiz evdeyken yüzlerce takı yaptım. Sanat kitapları okudum. Çalışırken, akrilik boya da kullanıyordum. Evdeki küçük bir tuvalde akrilik boya denedim, hoşuma gitti. Sonrasında büyük tuvallere geçiş yaptım ve profesyonel sanat hayatım başladı.

-Ressam olmak için eğitim almak gerekiyor mu? Yoksa yetenek daha mı ön planda oluyor? 

Eğitim her alanda benim için önemli… Öğrenmeyi çok seviyorum. Yetenek ve ilgi aslında ön planda, ama azimle çalışma olmazsa körelir. Benim yaptığım yeteneğime yatırım yapmak ve çalışmak oldu.

-Farklı türlerde çalışmalarınız var... duygu ve teknik olarak eserleriniz ile vermek istediğiniz mesaj nedir?

Evet, tematik resimler ve sergiler yapıyorum. Soyut desenler ve renklerle doğayı ve insanı anlatıyorum. İnsanların kendilerinin ve yeteneklerinin farkına bile varmadan, bu dünyadan göçüp gitmeleri beni üzüyor. O yüzden resimlerimde insanın iç dünyasını, beynimizin yazılım kodlarıyla görüntüye çevirdiği temalara resimlerimde yer veriyorum. Fotoğraf çeken biriyim, bu hobim, sanatımda bana kadraj bilgisini kullanmayı öğretti. Diş hekimliği mesleğinin de getirdiği alışkanlıklar ve bilgiler, tekniğimi besliyor. Yani, sanatım tecrübelerim, öğrendiklerim, duygularım, renklerim ve doğanın verdiği ilham ile şekilleniyor.

-“Ulaşılabilir ve özgün sanat” deyimiyle kısa sürede eserler yapmış ve sergilere katılmışsınız... hangi sergilere katılım sağladınız?

Evet iki yıl içinde pek çok sergiye katıldım.

KARMA SERGİLER

La Visione Art Gallery “Love To Her”. 07-17 Eylül 2020

Galery Next “Shiny” 13-20 Ekim 2020

Galery Next “Splendid II”  27 Ekim-03 Kasım 2020

La Visione Art Gallery “Chance” 05 Kasım-15 Kasım 2020

La Vision Art Gallery “The Memories” 17 Kasım-27 Kasım 2020

La Vision Art Gallery “The Opportunity” 11 Aralık -21Aralık 2020

Galery Next “New Year Hope” 22 Aralık-30 Aralık 2020

Galerie de Colombier Paris “Hello Christmas” 21-31 Aralık 2020

La Vision Art Gallery “Golden Year” 23 Aralık 2020-02 Ocak 2021 

La Vision Art Gallery “L’amour” 15-25 Şubat 2021

La Vision Art Gallery “Elegance” 8-17 Mart 2021 

La Vision Art Gallery “Four Seasons” 15-19 Mart 2021 

Santa Maria Draperis Church 12-21 Nisan 2021

La Vision Art Gallery “Chance” 15-21 Nisan 2021

Next Gallery “Dostlar Bizi Sergide Görsün” Galerie de Colombier Paris

“Christmas” 22Kasım-31 Aralık 2021

SANAT FUARLARI

-Kasım 2021 IAAF SANAT FUARI - Harbiye Kültür Merkezi-İstanbul

15-22 Şubat 2022 - PARİS ÇAĞDAŞ SANAT FUARI

ART CAPITAL PARIS

Grand Palais Efemiere-Paris, Mart 2022 ART ANKARA, Congressum Ankara

Mayıs 2022 ART CONTACT - Yenikapı Avrasya Sanat ve Gösteri Merkezi-Istanbul

SOLO SERGİLER

1- “Renklerin Aşkı” La Visione Art Gallery 30 Kasım-9 Aralık 2020

2- “Sergi” Cafe Arte Üsküdar - Çengelköy 18 Aralık 2021-22 Şubat 2022

3- “Kar Fırtınasında Bahar Çiçekleri” Yeşim Kale Art Gallery-Kuzguncuk 29 Ocak 2022-06 Mart 2022

4-“Renklerin Yazdığı Hikayeler” Yeşim Kale Art Gallery-Kuzguncuk 26 Mart 2022-24 Nisan 2022

5-“Renkli İnsanlar, Siyah Beyaz Sözler” Yeşim Kale Art Gallery - Kuzguncuk 07 Mayıs 2022 – 07 Haziran 2022

-Resim alanında kendini geliştirmek isteyen kişilere ne tür önerilerde bulunursunuz?

Öncelikle, kendilerini özgür hissetsinler. Öğretilen teknikleri bilip tekniğin dışına çıksınlar ve gerçekten beyinleri ve gönüllerinin yapmak istediği resimleri yapsınlar. Kabul edilmemekten, eleştirilmekte korkmasınlar.

-Sanatınızı icra ettiğiniz galerinizde harika takı tasarımlarınız var... takı sanatına ne zaman başladınız? Anlatır mısınız? 

Takı sanatına genç yaşlarımda başladım, ancak hobiydi. Çevreme ve tedavi ettiğim hastalarıma hediye ediyordum. Mücevher tasarım dersleri alıp, 2018 yılında kendi firmamı kurup profesyonel takı tasarım işime ve satışına adım attım. 

-Açmış olduğunuz solo sergileriniz sanatsal gelişiminize etkili ve faydalı oldu mu?

Kesinlikle… Zaten galeri açmamın amacı da buydu. Çok hızlı çalışıp çok sayıda resim yapınca, başka sanatçılarla çalışan galerilerde kısa süreler içinde sergi yapamayacağımı anlayınca, kendi sergi alanımı inşa ettirdim. Kuzguncuk’ta altı ay içinde açılış günüm dahil dört kişisel sergi gerçekleştirdim. Her sergimde daha cesur ve özgün çalışmalar yaptım. Günümüzde sanat eğitiminin kabulünün dışında renkler ve desenler denedim. Benim için çok faydalı oldu.

-Türkiye’de katılmış olduğunuz sergilerde eserlerinize dair duyarlılığı nasıl görüyorsunuz? 

Farklı geliyor. İnsanlar eserlerimi gördüklerinde, renklerin kendilerini çektiğini söylüyor. Karşısına geçip anlatmak istediğim, bireysel düşünceler ve toplumsal olayları anlamak için kafa yoruyorlar. Kendilerinden bişeyler bulduklarını söylüyorlar. Ayrıca daha önce böyle resimlere rastlamadıklarını da ekliyorlar.

-Sizin bir de yazar yönünüz var... eğitim döneminizde şiir ve makale yazma merakınız ile çeşitli dergi ve gazetelerde makaleleriniz yayımlanmış. Sonrasında kitaplar yazmışsınız bize bu yönünüzden bahseder misiniz?

Evet, benim için yazı, kelimeler ve edebiyat, gönül dünyamı besleyen ve çok sevdiğim bir alandır. Orada, kendi dünyamı, karakterlerimi ve hayatları kurgulayıp okuyucuya yaşatma şansım olduğunu düşünüyorum. Kısa hikayeler seviyorum. Bilgiyi paylaşmayı ve öğrendiklerimi hazmederek ve yazarak anlatmayı seviyorum. Gözlemlediğim hayatları, kendi yaşam tecrübelerimle gerek harmanlayarak, gerek kıyaslayarak yazdığım hikayeler beğeniliyor. Bu yüzden yazıdan hiç vazgeçmedim. İlk kitabım “Sultanların Aşkı” nda Hürrem Sultan’ı aşık kadın, bir anne olarak tasavvur edip güç dünyasında yerini alışını, empati kurarak anlattım. Kitabı 2007’de projelendirip internette yayınladım. Ancak temayı kopyalayıp süslü kelimelerle uzatıp  başka şekillerde yazarak anlatan kitaplar çıktı. Buna çok içerledim ve uzun bir süre yazdığım halde kitabı çıkarmadım. 2011 yılında kitabımı Arı Sanat yayımladı. Hala sevilerek okunan bir kitap… Yine hikayelerimi ve yazılarımı topladığım bir kitap projem var. Yakında o da geliyor.

-Yurt dışında sergiye katılımınız var mı? Nerelerde katıldınız?

Paris’te Art Capital ve Louvre Carausel’de fuar katılımım oldu. Ayrıca çeşitli karma sergilere katıldım. Barcelona, Roma ve Amsterdam için de konuştuğumuz projelerim var, onlara da katılmayı düşünüyorum.

-Türkiye ve dış ülkeler arasındaki sanat akımını nasıl değerlendiriyorsunuz?   Fark hangi boyutta?

Türkiye tarihine baktığımızda, İslam sanatlarının ve desenin ağırlıklı olduğunu görüyoruz. Ayrıca minyatür ve hat sanatı da çok çalışılmış bir sanat… Batı resmi, Padişahların yaptırdığı portreler ve kendilerine hediye edilen ünlü ressamların resimleriyle sınırlı kalmış. Sarayın dışına pek çıkmamış. Batı resmine geçiş, askeri eğitim için yurtdışına gönderilmiş subaylarımızın resimleriyle ülkemizde başlamış. Ayrıca Osman Hamdi Bey, Abdülmecid Efendi’nin de Batı sanatına uygun resimlerini görüyoruz. Ancak dış ülkelerdeki gibi köklü değil… Ben yurtdışı seyahatlerimde müze gezerim ve orada klasik sanat akımlarının dışında modern ve çağdaş resimde bir hayli ilerlediklerini görüyorum. Resim, çok çalışmak ve cesur deneylerle çeşitlendirilerek aşama kaydeden bir sanat dalı… O yüzden ülkemizde yüz elli yıllık bir tarihi olan Batı resminin çok gelişmiş olduğunu söyleyemiyorum. Bu benim fikrim… Fark çok büyük bence…

-Sanatınızın tanıtımını yaptığınız medya hesabınızı yazarsanız faydalı olacaktır?

@yesimkaleartgallery hesabımdan resimlerim, @yesimkalejewelry hesabımdan takı tasarımlarım takip edilebilir. Güncel tutuyorum.

-Yaptığınız sanat ilgi görüyor... izlenimlerinizden bahseder misiniz?

Evet, insanlar benim sanatımla yeni tanıştılar. Açıkçası pek çok akımdan ilham almış ama özgün bir sanatım var. Anlamaya ve kategorize etmeye çalışıyorlar. Ancak, ben özgünlüğü özgürlük olarak görüyorum ve kendi dünyamı tuvallere aktarmaya devam ediyorum.

-Sanat  hayatınızda ödül aldınız mı? Bahseder misiniz?

Evet, Paris’te ülkemizi temsil eden bir sanatçı olarak ödüle layık görüldüm. Paris Türkiye Konsolosluğu’nda Türk sanatçılarla birlikte bir kabul yemeğinde bulundum. Ayrıca Yeni Ekonomi Dergisi’nden bir ödül aldım.

x

-Sanatseverlere bilgi olması için yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğünüz yeni bir proje veya sergi var mı?

Evet, sergiler ve projelerim, gerek yurt içi gerek yurtdışında devam edecek. Yine Paris’te iki fuar projem var. Eylül sonunda galerimde bir kişisel sergi ve Kasım’da IAAF Istanbul’da bir fuar katılımım daha olacak.

-Son olarak eklemek istedikleriniz?

Sanat, yaratılan her şeyde ve doğada olduğu gibi hayatın her alanında olmalı. İnsanlar yaşamlarında, kültür ve sanata mutlaka yer verebilmeli… Sanatla ilgilenmek ve sanat öğrenmek pahalı değil… Ama sanatsız kalmak, insanın gönül dünyasını körelten bir durum… Bu durumu elbirliğiyle değiştirmeliyiz. Çünkü sanat, müzik ve edebiyat moral verir... insanları cehaletten uzaklaştırır. Bizim tarihimizde ve Anadolu’da sanatsız geçen bir an yoktur. Ancak sonradan uzak durulmuş, kültür ve sanat belli kesimlere mahsus bir imtiyaz gibi bırakılmıştır. Bunu aşmalıyız: Sanat toplum için bir imtiyaz haline getirilmeli, dünyadaki kültür tarihinde yerimizi almalıyız. Zambak hanım size ve Önce Vatan Gazetesi’ne teşekkürlerimi sunarım...