Sinan Akyüz ile roman yazarlığı üzerine

Röportaj: Emine Aydın

Bize biraz kendinizden söz eder misiniz?

Doğu’nun en şiirin yerlerinden biri olan Iğdır’da dünyaya geldim. Çocukluğumu orada geçirdikten sonra İstanbul’a göç ettim.Burada bir yandan üniversite okudum, bir yandan da gazetecilik hayatıma başladım.Uzun yıllar muhabirlik, fotoğrafçılık ve köşe yazarlığı yaptıktan sonra aktif olarak gazetecilik hayatımı sonlandırdım. Şimdi tamamen roman yazarlığı yapıyorum.

Sizi yazmaya sürükleyen şey neydi?

Bazen insan dolduğunu hisseder. İşte bu noktada da taşmak ister. Ben de bir arayış içerisindeydim. Çünkü gazetecilik mesleği beni tatmin etmemeye başlamıştı. O zaman da başka bir şey yapmak istedim. Arkasındanda oturup peş peşe kitaplar yazdım.

Peki, bu yolculukta ne zaman ben artık yazmalıyım diyebildiniz ?Ya da kendinizi yazar olarak tanımlıyor musunuz?

Bence yazar olmakla ben yazarım demek arasında büyük fark var. Evet, ben mesleki anlamda yazarım. Ama şöyle de bir gerçek var: Ben artık yazarım diyebilmeniz için sizin raf ömrünüzün kısa değil, uzun soluklu olması gerekiyor. Yani, bundan yüzyıl sonra kitaplarınız hala ilgiyle okunuyorsa, o zaman siz yazar olmuşsunuz demektir. Tabii bunu da çoğu yazar hayattayken göremiyor.

Kitaplarınızın konularını seçerken beslendiğiniz  yerler neler?Konularınızı nasıl buluyorsunuz?Karakteri nasıl seçip oluşturuyorsunuz? 

Aslında yazarlık bir insanın doğduğu andan itibaren başlıyor.Nasıl bir coğrafyada doğdunuz? Nasıl bir ailenin elinde büyüdünüz? Nasıl bir çevrede yetiştiniz? Çocukken çokça kitap okudunuz mu? İşte bütün bunlar sizi besleyen şeylerdir. Ben de bütün bunlardan besleniyorum.Tabii bir de on yedi yıl gazetecilik yaptım. Zihnimde bir sürü insan biriktirdim. Rahmetli Vehbi Koç, Sakıp Sabancı, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan ve daha bir çok insanla tanışmışlığım var. Hikayelerime gelince, ben onları buluyorum. Onlar gelip beni buluyor. Eğer bir hikaye kendini yazdırmaya karar vermişse, gelip benim yakama yapışıyor. Karakterime de daha çok bu yaşanmış hikayelerin kahramanları oluyor.

Kendinizi yazmak için şartlandırır mısınız?Günde kaç defa yazmalıyım gibi :yoksa fikirleriniz geliştikçe  mi yazıyorsunuz?

Bildiğim bir şey var, o da şu: Yazmak ciddi bir disiplin ve sabır gerektirir. Ben de kendi içimde bu disiplini sağlayıp, sabırla yazıyorum. Her gün 3 sayfa yazıyorum.Bu aylarca süren bir yolculuk. Ama sabırla…

Kendi kitaplarını yayınlatmak isteyen biz okuyucularınıza örnek olması açısından ilk kitabınızı yayınlatma maceranızı anlatır mısınız?

Aslında bu konuda ben çok şanslı bir adamdım. Çok ilginç bir kitap hazırlamıştım kadın ve erkek ilişkileri üzerine. Yayınevinin ilgisini çekti onlarda Etekli İktidar adlı kitabımı bastılar. Bence ne olursa olsun yazacağınız hikayeler özgün olmalı, çalıntı olmamalı. Bu özgün hikayeleri de her türlü yayınevi basıyor.

Bir kitap yazarı olarak tanınmak nasıl bir duygu?

Müthiş bir duygu! Bu müthişlik de şuradan geliyor: Okumayı sevmeyen insanlara okutmayı sevdiriyorsunuz. Bu en büyük zenginliğim benim.

Yazmak için önce hissetmek gerekir derler.Sizce de öyle mi?

Bu  lafı kim söylemişse doğru söylemiş. Yazarlar kitaptaki karakterlerle okur arasında köprü olan insanlardır. İki farklı yakada insanlar var ama bunlar dilsiz.İşte burada yazara büyük bir düş düşüyor, Çünkü o yakadaki insanları iyice dinleyip, anlayacak ki karşı yakadaki insanlara onların neler yaşadıklarını anlatabilecek. Önce benim yüreğime dokunacak yazdıklarım,sonra da okurunkine…

Sizce bir yazarın topluma karşı görevleri nelerdir?

Okutmak! Okumayı sevdirmek.

Hayatta yapmak istediklerinizi gerçekleştirebildiniz mi?

Hayır.Daha yazacağım çok hikayelerim var. Öldüğüm gün, yapmak istediklerimi gerçekleştirdiğim gün olarak tarihe geçecektir.

Yazmak dışında yapmaktan hoşlandıklarınız nelerdir?

Yazarlar yalnız insanlardır. Benim de  yalnızlığımın en iyi ilacı, müzik. Yaklaşık 5 yıldan beri klarnet çalmayı öğreniyorum.

Genç bir yazar adaylarına önerileriniz nelerdir?

Acele etmesinler. Yazmayı bir kenara koysunlar,okumaya devam etsinler. Çünkü bizim memlekette şu anda okurdan çok yazar var. Herkes yazıyor.Ama çok az insan okuyor.

Türk yazarlar içerisinde bu kişinin eserleri beni yazar olmak için çok iştahlandırdı diyebileceğimiz bir yazar var mı ?

Olmaz mı hiç? Orhan Kemaller, Kemal Tahirler, Yaşar Kemaller…

Bugünkü bakış açınızla ilk yazılarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gülüyorum, bazen de utanıyorum. Ama sonra şu gerçeğin farkına varıyorum: Bir cesedi bile toprağa koyduğunuzda ceset bile değişiyor. Bizim düşüncelerimizin de değişmesi gayet normal.

Yazarken önceden planlar mısınız,yoksa çalakalem mi yazarsınız?

Yazmak bir matematik işidir.Y ola çıktıktan sonra kervanı düzemeyeceğiniz bir iştir. Her şey baştan planlar, gideceğiniz güzergah çıkarılır. Ancak yola öyle koyuluyorsunuz.

Son olarak yazar olmak isteyenlere öneriniz nelerdir?

Yazamadan önce bol bol okusunlar. Sonra da karakter analizi yapsınlar. Çünkü bir yazarın yazdıklarının geleceğe kalmasının en önemli şartlarından biri, yarattığı güçlü karakterlerdir. Bu karakterler yaşadıkça, yazar da onunla birlikte yaşar…