RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Başarılı yazar Mehmet Uysal ile yazın hayatına ve “Kan Tohumu” adlı kitabına dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Mehmet Uysal kimdir?

Öncelikle Önce Vatan Gazetesi okurlarına sonsuz sevgilerimi sunarım. 1977 yılında Konya’da dünyaya geldim. Ailenin dördüncü çocuğuyum. Oldukça güzel bir çocukluk dönemi geçirdim, ardı sıra başarılı bir okul hayatım oldu. Her ne kadar başarılı bir öğrenci olsam da ilköğretim okulu bittikten sonra hayat şartları gereği iş hayatına atılmak zorunda kaldım. On iki yaşından bu yana mobilya dekoru ve tasarımı üzerine çalışıyorum. Çocukluktan beri hayata hep farklı bakmışımdır. Zamanını boşa geçirmeyen biriydim. Kitap okur, sürekli araştırmalar yapardım. Uzun zamandır Alanya’da yaşıyorum. Yeni mesleğim olan yazarlığıma buranın muhteşem doğasıyla iç içe devam ediyorum.

Yazın hayatınız nasıl başladı? Size öncülük etmiş isimler var mı?

Yazın hayatım, farklı bir başlangıçtır benim için. Çok eskiden, küçücük çocukken komşu kızları akşamları bir evde toplanıp el işi yaparlar ve sırayla mâni söylerlerdi. Ben, duyduğum o güzel sözlerden çok etkilenirdim. Sürekli dinlerdim ve yaşımın ilerlemesiyle birlikte, 11 yaşında kendimce yazma denemelerine başladım. Amatörce başladığım şiirlerim, zamanla amatörlükten çıkıp her duyguya hitap eden bir kalıba oturmuştu. Askere gidene (25 yaşına) kadar sadece şiir yazdım. Sürekli kitap okumamla beraber roman yazmaya karar verdim ve bazı dostlarıma bu fikrimi anlattım. “Sen yaparsın. Hayata hep başka gözlerle bakan birisin.” demeleriyle yazmaya başladım. İlk romanım Zehr-i Aşk’ı yazdıktan sonra bir yayın evi ile anlaşıp kitabı basıma verdim. İlk baskı, iki ay içinde tükendi. Güzel yorumlarla beraber eleştiriler de aldım. Okurlarımın benden beklentileri, benim doğru yolda olduğumu göstermişti. İmza günlerimdeki sevgi ve tebrikler, daha iyisini yazmak adına büyük sorumluluk oluşturdu bende. Sonrasında ikinci romanım Terk Edilmiş Hayatlar’ı okurlarıma sundum. İlk romanımda olduğu gibi çok güzel yorumlar ve eleştiriler aldım. Gördüm ki yazınsal türüm ve yarattığım kahramanların hikâyeleri, okurlarımın ilgisini ve beklentisini yükseltmişti. “Kan Tohumu” adlı romanımla beraber okurlarımla kocaman bir aile olduk. Bu mutluluk, beni her zaman daha iyisini yapmaya teşvik etti ve buna devam ediyorum. 

Yazarken nelerden esinlenirsiniz? Örnek aldığınız yazar veya şairler var mı?

Aslında yazdığım üç romanda da esinlendiğim bir şey olmadı. Yani yazmak, gerçekten farklı bir şey bir yazar için. Hiç beklemediğiniz bir anda aklınıza bir hikâye geliveriyor ve yazarken kendiliğinden kalıbına oturuyor. Benim örnek aldığım birçok değerli yazar var. Ben de onlar gibi Türkiye genelinde tanınmak, emin adımlarla ilerlemek için mücadele ediyorum.

Temmuz ayında okurlarla buluşan “Kan Tohumu” adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitabı neden yazdınız?

“Kan Tohumu” bir doktorun kendini bir anda hiç beklemediği olaylar içinde bulması ile başlıyor. Üç bölümden oluşan hikâyenin her bölümünde yaşanmışlıklar ve karmaşık duyguların getirdiği, içinden çıkılması zor bir hayata karşı verilen mücadele bulunmakta. Okurlarım, küçükten büyüğe her insanın aklında yer edecek romanıma biraz tebessümle bakıp, bazen duygulansa da tam not vereceklerdir. Bu kitabı öncelikle okurlarımın aşırı istek ve beklentileri için yazdım. Güzel bir roman ile karşılarına çıkmak istiyordum. “Kan Tohumu” ile ilk kez yabancı bir ülkede yabancı insanların başına gelen bir hikâye seçtim. Umarım, doğru tercih yapmışımdır.

“Kan Tohumu” okurlara hangi mesajları vermeyi amaçlıyor?

Üç bölümden oluşan hikâye; iki yolun ortasında kalan birinin ona verilen doğru veya yanlış seçeneğinin düşündürücü olması, sahiplenilmenin getirdiği karmaşık duyguların artı veya eksi kararları, aynı kandan olan iki kişinin hoyrat bir kavuşma çabası, küçük bir kalbin hayata karşı dik durmasının göstergesi. Okurlarım, eminim ki bu hikâyeden bilmedikleri kaderlerine hazırlıklı olmaları açısından birden fazla mesaj alacak.

Kitabın ismi nereden geliyor?

Kitabımın ismi en başından konulmamıştı. Hikâyenin İlk bölümünden sonra geçen olaylarla beraber isminin “Kan Tohumu” olmasına karar verdim. Hikâyeye baştan sona kadar baktığımda en doğru ismi verdiğimi gördüm.

Sizce kitap, beklenen başarıya ulaşacak mı?

Daha önce amatör olarak yazdığım iki romanımın iki ay içinde tükenmesi ile istek ve taleplerin artışı, bana bu inancı her zaman verdi. Hayal kırıklığına uğrayacağımı hiç düşünmüyorum. Geçen on yıl içinde okurlarımla bir bütün olduğumuzu bilerek hiçbir zaman kuşkumun olmadığını söyleyebilirim. 

Kitabınıza bir okur gözüyle nasıl bir yorum yaparsınız?

Öncelikle şunu açıkça söyleyebilirim; ben ilk romanımdan itibaren hikâyemi hep bir okuyucu gözüyle oluşturdum. Okuyucuların okurken sıkılmayacakları, bununla beraber bir sonraki sayfayı merak ve heyecan içinde beklemeleri, ummadıkları şeylerin nasıl başa çıkılmaz hale geleceği gibi duygulara yer vermeye çalıştım. Kitabı okudukları zaman bunu görecekler zaten.

Hazırlık aşamasında olan yeni bir eseriniz var mı?

Tabii ki… Şu an yazmaya devam etmekte olduğum bir romanım var. Daha önce de bahsettiğim gibi geçen yıllar içinde okurlarımla tam bir aile olduk ve bana hep yeni kitabımı soruyorlar. Bu, beni mutlu ediyor ve onlara karşı sorumluluk veriyor.

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Önce Vatan Gazetesi okurlarına sevgilerimi sunuyorum. Ön plana taşıdığınız yetenekli insanların olduğunu görmeleri ve bilmeleri açısından okumaya her zaman devam etsinler. Güzel Türkiye’nin geri planda kalmış, çok güzel yüreği ve yetenekleri olan insanları var bana göre. Önce Vatan Gazetesi okurları onları tanımaya devam etsin. Bütün okurlarıma ve Önce Vatan Gazetesi’ne tekrar teşekkür ederim.