RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA
Başarılı yazar Gizmen Özkan ile yazın hayatına ve “İkiz Düşler” adlı yeni kitabına dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…
Öncelikle sizi tanımak isteriz. Gizmen Özkan kimdir?
Gizmen Özkan; 13 Temmuz 1999 tarihinde İstanbul Bakırköy’de doğmuş geleceğin yazarıdır. Böyle bir terimi kullanma sebebim, öncelikle ilkokulu okuduğum Bilge İlköğretim Okulu’nda Türkçe dersleri veren Hocamın bana böyle bir sözü layık görmesiydi. Daha o zamanlar, ders aralarında hikâye yazmak için salladığım kalemlerin haddi hesabı yoktu. Zaman ilerledikçe yazdığım hikâyelerin yerini “acaba”lar almaya başladı. “Acaba, gerçekten bir kitap yazabilir miydim?” Lise dönemimin başlarında hazırlıklarına başladığım “İkiz Düşler” ise bu soruların neticesinde ortaya çıkan ilk göz ağrım oldu, diyebilirim. Aslında “Gizmen Özkan kimdir?” sorusundan ziyade “Gizmen Özkan, gelecekte kim olacak?” sorusu daha doğru geliyor bana.
Yazın hayatınız nasıl başladı? Size öncülük etmiş isimler var mı?
Yazın hayatım, 20 yaşında olmama rağmen derinliğe sahip bir husustur. Küçüklüğümden beri kitap yazarlığına ve tiyatroya duyduğum hevesin bir getirisi olan heyecan ile birlikte ilkokul yıllarımda küçük hikâyeler yazarak bu yoldaki ilk adımlarımı attım. Yazma şevkimi ilk yücelten kişi ise ilkokuldaki Türkçe Öğretmenim oldu. O zamanlar bir kitap çıkarma hayalleri bile kurmazken bana; “Sen, geleceğin yazarı olacaksın.” demesi hayatımda unutamayacağım nadir sözlerden birisi olarak kalacaktır. Bunun yanında, ailemin bana verdiği desteği göz ardı edemem tabii ki. Bu destekleri ise bu konudaki düşüncelerimin kesinleşmesini sağlayan en önemli etkenlerden biri oldu.
Yazarken nelerden esinlenirsiniz? Örnek aldığınız yazar veya şairler var mı?
Yazım süreçlerinde genellikle, şu an yaşadığımız hayattan ilham alıyorum. İçerisinde bulunduğumuz durumu cam bir fanusun içinde yaşamaktansa, iyi gözlemleyebilmek ve bunun da ötesinde, farklı kurgular ile kitaplarımı şekillendirmek daha doğru geliyor bana. Her şey yanı başımızda bize sunulmuşken onları elimizin tersi ile itmek, kimseye bir kazanç sağlamayacağı gibi, götürdükleri de olacaktır elbet.
Kendi alanında farklılık yaratma cesareti gösteren her yazar ve şair, benim açımdan değer arz etmektedir. Fakat isim vermem gerekirse; Stefan Zweig ve Franz Kafka’yı söyleyebilirim.
Temmuz ayında okurlarla buluşan “İkiz Düşler” adlı kitabınızdan bahseder misiniz?
Tabii ki… “İkiz Düşler” kitabı, kendi psikolojisi ile savaş vermekte olan “Ceyhun” adındaki bir karakteri merkezine alan Psikolojik/Gerilim, Polisiye kitabıdır. Hikâyemiz, geçmişte yaşanan bir olayın günümüze kadar gelmesi neticesinde yaşananları ve ilerisinde yaşanacakları konu edinmektedir. Kitabın ilk sayfasında da yer alan “Karanlıkta kazanmaya alışmış bir ruh, aydınlıkta zaferi ahmaklık sanır.” sözü kitabı en iyi özetleyen sözlerden biridir, diye düşünüyorum.
“İkiz Düşler” okurlara hangi mesajları vermeyi amaçlıyor?
Kitabın kalbine indiğimizde güven ve sevgiden mahrum bırakılmış bir karakteri görmekteyiz. İnsanın yaşamaktan zevk alabilmesi için muhtaç olduğu bu iki tutum olmadığı takdirde nelerin olacağını bir sarmaşık edası ile göreceğimiz kitapta, sonuçlarının nerelere kadar uzanacağına şahitlik edeceğiz. Hayat o kadar uzun bir döngü üzerine kurulu değil, gibi geliyor bana. Yarını bilmeden bu günü harcamanın ne tür kabûslar doğuracağının mesajını veriyor “İkiz Düşler” kitabı.
Bu kitabı neden yazdınız?
Böyle bir kitabı yazmaya girişme nedenlerimin en önemli sebebi, farkında olduğum bir yeteneğimi doğru yer ve zamanda kullanma isteğim oldu. Kafamda uzun yıllardır şekillendirdiğim kurguyu kâğıda dökme hayalim, nedenlerin ilki olarak söylenebilir herhalde. En büyük ikinci “neden”in altında ise yaş gözetmeksizin herkesin bu alanda kendisini geliştirebileceğini insanlara göstermek yatıyor. Kişi, eğer kendisini bu minvalde yeterli görüyorsa caydırıcı hiçbir sebebin önüne geçmesine izin vermemeli kanımca. Bu ve bunun gibi sebepler, hem beni bu kitabı yazmaya teşvik ettiler hem de bu alandaki devamlılığım konusunda bana güven aşıladılar.
Kitabın ismi nereden geliyor?
Kitabın içeriği kadar ismi de benim çok hoşuma gidiyor. Kendisinin kısa bir özetiymiş gibi okurun göreceği ilk şey “İkiz Düşler” yazısı. Kitabın ismi, matruşka edası ile süregelen konular bütünlüğünün genelini temsil ediyor, diyebilirim.
Sizce kitap, beklenen başarıya ulaşacak mı?
Ulaşmaması için hiçbir engel göremiyorum. Bazı kimselerin aksine ben, kitap okuyan kitlenin ülkemizde iyi bir seviyede olduğunu düşünüyorum. Satılan kitapların miktarına baktığınızda azımsanamayacak düzeyde olduğunu görürsünüz. Sadece okuyan kesime karşı bir ön yargı var; fakat bunun da “İkiz Düşler” kitabının başarıya ulaşmasına pranga vuracağını sanmam.
Kitabınıza bir okur gözüyle nasıl bir yorum yaparsınız?
Kitabı satın alıp okuyan bir okurun yerinde olsam, büyük ihtimalle “Ceyhun” karakterine böyle bir durum içerisinde olduğu için üzülürdüm. Ben, bu kurguyu hazırlarken herkesin mutlaka kendisine dair keşfedeceği bir şeyinin olduğu düşüncesini hesaba katarak yazmıştım. Okurun yerinde olsam kitabı okumayı bitirdiğimde, sonucunu kendi kendime; “Sevgi görmeden büyümüş birisinden sevgi göstermesini kim bekleyebilir ki?” sorusunu sorarken bulabilirdim.
Hazırlık aşamasında olan bir eseriniz var mı?
Evet, var. Yazmakta olduğum ikinci kitabımın ismini şu anda veremesem de bir dramın en yoğun halini okurlara sunmak istediğimi söyleyebilirim. Hasta bir çocuğun üzerinden şekillenecek olan bu yeni hikâyede insanlığın geldiği son durumu da aktarmaya çalışacağım. “Hasta olan bir çocuk mu yoksa hasta olan insanlık mı?” sorusunu sorduracak bu yeni kitabımın çalışmalarına hâlâ devam etmekteyim.
Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?
Böyle bir şansı bana sunduğunuz için sizlere çok teşekkür ediyorum. Önce Vatan Gazetesi’nin okurlarına söyleyeceğim en büyük şey; kurdukları hayallerden korkmak yerine, o hayale sarılıp peşinden gitmeleridir. Umuyorum ki; bunu okuyan biri, gelecek yıllarda bu sözü hayatının içine almayı başarır ve beni hatırlar. Sağlıcakla kalın.