RÖPORTAJ: FUNDA AKOSMAN ERMAN

Sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Ben dünyanın belki en kadim en renkli ve en kozmopolit kenti olan Mardin’de dünyaya geldim. İlk ve orta okulu Mardin’de okudum. Sonrasında Diyarbakır’da liseyi bitirdikten sonra yetenek sınavından üniversiteye yerleştim... Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun oldum. Türkiye’nin en batısından doğusuna kadar sergi ve çeşitli projelerde yer aldım. Halen 22 yıllık bir sanat macerası ile devam etmekteyim...

Resime ilginiz nasıl doğdu, bu yolu seçtiniz? 

İlginç olan örgün eğitim yaşamım boyunca resim öğretmenim hiç olmayışı oldu. Çocukluktan beri resim ile ilgileniyorum desem abartmış olurum. Lise yıllarımda akademik olarak inanılmaz başarısız bir öğrenciydim sınıf tekrarı bile yaptım ağır matematik dersleri vardı. O yıllarda bir sergiye gitmiş ordan çok etkilenmiştim. Sanata resime ilgim o zaman başladı diyebilirim. sanatın insan üzerindeki yansımasına gücüne hep inanmışımdır benide sergi derinden etkiledi ve bu yolu öyle seçtim.


Sizin tablolarınız çok farklı yani bir tabloda sanki kişinin tüm hayatını acılarını sevinçlerini deneyimlerini anlatıyorsunuz minimalist bir şekilde ve çok güzel işliyorsunuz tuvalde, hiç yormadan iç içe geçmiş ve insan bakarken sanki keşfediyor? Nasıl doğdu bu teknik?

Tamamen deneyimlerin bir sonucu diyebilirim. Sanatta olsun başka meslek dallarında olsun insanın beyaz gri ve siyah bir düzlemde yol aldığına inanıyorum. Henüz gri alanın sonu siyah alanın başında olduğumu düşünüyorum. Sanat’da bir yol gibidir durduğunuz zaman yol alamazsınız. Deneyim ve zaman bu tarzın oluşmasında en büyük etken.

Bu tablolar sizin imzanız gibi size özel, nasıl geliştirdiniz bu tekniğinizi?

İçerik tamamen yaşantıların bir birikimi. Tablolarda mutlaka materyal kullanırım ‘çatlamış toprak, minimal boyutlarda gölgeden insanlar iç içe geçmiş halatlar iskambil kağıtlarının motifsel dili ve bir insanın biyografisini bu düzlemde sürreal kodlamak, evet bunlar benim imzam diyebilirim. İnsan yaşadığı hayattan beslendiği coğrafyadan bir kumbara misali yaşamındaki anıları biriktirir. Bu birikimin en büyük mucidi coğrafya ve ailedir. Kısacası büyüdüğüm Coğrafya ve ailenin bu tarzı işlememe vesile olduğuna inanıyorum...

Tablosunu yaptığınız kişiler hakkında derin bilgi sahibi olmalısınız sanırım ki böyle bir eser ortaya çıksın? Nasıl çalışıyorsunuz?

İnsanın kendisini anlatması kadar zor bir süreç yoktur. Bu süreç tamamen güven ilişkisine dayanıyor. Ben insan biyografisini insan yaşamındaki izleri yansıtıyorum. Düş ile gerçeğe dair olan ne varsa bunlar üzerinden soru cevap yoluyla bir düzlemde empati kuruyor; tablo ile kişi arasında köprü görevi görüyorum. Kişiye ayna tutmak gibi. İnsanın bu dünyadaki yansımasının başka varlıklarda vücut bulmasını sağlamaya çalışıyorum… Kişiyi baz alarak çocukluğundan bugüne ve geleceğe dair duygu düşünce ve yaşamındaki  kesitleri tabloya imge olarak aktarıyorum.

Bu detaylı tablo çalışmaları size ne kattı?

En büyük katkısı her bir insanın Evren’de bir gezegen kadar yer kapladığına inandım. Her insanın kendisini merkeze aldığı bir süreci onlarla yaşayarak yürüdüğümü farkettim. Hepimiz için öyle aslında her insan bir dünya.... İnsanı dinlemek empati kurmak onlarla yol almak çok büyük bir derinlik kattı diyebilirim; Ve farklı sosyal çevrelerden bir çok insan ile tanışmayı hayatlarından kesitleri dinlemeyi bende olumlu olumsuz iz bıraktığı kanaatini taşıyorum...

Sürrealist ressamsınız nasıl İlham doğdu bu anlamda ve bu yönünüzü keşfettiniz?

Üniversite yıllarımda Jean MİRO, Salvador DALİ, Rene MAGRİTTE gibi sıradışı ressamların hem yaşamlarından hemde ütopyalarından çok etkilendim. Bir sanat alanında sanatçının tercihi herhangi bir akım üzerinden yürümek ile olmuyor; siz zaman içinde yolun kendisi olmuşsunuzdur. Benimde öyle oldu yaptığım birkaç realist çalışmadan sonra çalışmalarımın tamamı sürreal tarzda oldu. Ve sürekli devinim halinde devam etmekteyim... Tablolarımda estetik yargıları değil duyguyu mesajı imgeyi ön planda tutmaya çalışırım...

Göbeklitepe için bir proje çalışmanız oldu sanırım, anlatır mısınız?

Türk Kızılay’ın 150. Yılına özel Hilali Ahmer koleksiyonunda yer aldım. Projeye bende destek vermek istedim. İlk defa farklı bir madde üzerinde resim çizme deneyimim oldu. Hilal şeklindeki 3 boyutlu çalışmaya göbeklitepe’yi çizdim. Hem Göbeklitepe’nin ihtişamı hem gizemi hemde insan üzerinde bıraktığı mistik etkiyi yansıtmaya çalıştım. Birebir işleyerek kendi tarzımda bir inşa sürecim başlamış oldu böylelikle... Koleksiyonda yer almaktan da çok büyük keyif aldım açıkçası...

Resim yapmanız için size insanlar nasıl ulaşıyor, süreç nasıl işliyor? 

@san_artt sosyal medya hesaplarımdan ulaşıyorlar aslında. Bu konuda her Kesimden insan ile çalışıyorum. Yaptığım çalışma kişiye özeldir. Sergi mantığı ile hareket etmiyorum... Sergide bir tabloyu beğenip alırsınız ama henüz çizilmemiş bir tablo üzerinden anlaşmak hem büyük risk hemde büyük bir güven ve cesaret istiyor. Buda hem güveni hem sürecin kalite yönünü artırdığına inanıyorum. Karşılıklı güvene dayalı bir yol diyelim. Biyografileri çizmek insanın düş dünyasını okumak yansımalarını görmek çok yüce bir his benim için...

​​​​​​​

Sanat neyi ifade ediyor size?

Sanat, evrenin genetiğini olumlu yönde evirdiğine inandığım bir olgu; Yüzünü taşa dönse heykel, toprağa dönse seramik, suya dönse Ebru, insana dönse farkındalık yaratır....

İnsan yaratılış olarak hem bedenen hemde ruhen; madden ve manen tüm yaşamının kodlandığı bir hafızanın depolandığı alan olduğu gerçeğinden kaçamayız. Bu kodlanmış hafıza bir insanın duygusunu hislerini mutluluğunu hayattaki tüm yaşantısını barındırır. Sanata bakışım da bu yön ile eşdeğerdir. Değiştiren dönüştüren devinim içindeki birikimleri insan ile yoğrulma sürecidir. Bundandır ki; en ilkel kabilelerden tutun da, İspanyada Altamira mağarasında çizilen bizon resimlerinden, günümüzde ortaya çıkan Göbeklitepe’deki motiflere kadar sanat her daim olduğu mekanın hakimi olmuştur. Evimizde duvarımızda yanı başımızdadır kısaca sanat insanın kendisini ifade biçimidir. Unutmayalım ki yazıyı dahi henüz bulamayan insanalığın kendisini ifade biçimi resimden sanattan geçmiştir...


  

Hedefleriniz neler?

Kısa ve uzun vadede hedeflerim elbette var. Ama çok çok büyük hedefler koymadım önüme. Ben iyi eserler yaratmak isterim. Her geçen zaman içinde daha iyisini yakalamak daha çok insana ulaşmak isterim. Kendi dünya görüşüm ile sanat alanında en zirve ne ise benim yönüm hedefim orası olacaktır her ressam gibi... Ayrıca Pandeminin etkilerinden dolayı insan ilişkilerinin azlığı sosyal ağları güçlü kılmıştır. En büyük iletişim kaynağımız sosyal mecralar olmuştur. Dijital sergiler online dersler gibi mecralar hedefleri farklı yönlere çekmiş hedeflerimizde sapmalar yaratmıştır şüphesiz... 

​​​​​​​

Ressam olmak isteyen arkadaşlara ne tavsiye edersiniz?

Önce hayal etmek... Çok çalışmak çok çalışmak... Resim diğer dersler gibi bir disiplin alanıdır. Ne kadar çok çalışırsanız her işte olduğu gibi resimde de daha iyisini yaparsınız. Sanata gönül veren tüm bireylere şunu söylemek isterim. Hayallerinin anahtarı kendi zihinlerinde olduğunu unutmayıp derin ufuklara yelken açmalarını tavsiye ederim hayal kurmak bir yolun temel taşıdır.

Sağlıkla... 

Sanatla kalın 

Vahap Aydoğan