Kuantum Zeno Etkisi “Tünelleme”

Uyanış Vaktidir... Hayy’di... Değerli hocamız Kevser Yeşiltaş ile “UYANIŞ” yazı dizimiz devam ediyor…

"Her hayat değerli her insan çok kıymetli. Her anımız paha biçilmez. Sırf gücü var diye, ipleri elinde tutuyor diye, falanca on iki aileden diye, klonlanmış kişilik diye sizi kimse rabbinizin amacından saptırmamalı. Siz gücünüzü rabbinizden alıyorsunuz, dünyadaki negatif plandan değil. Bunları ayırd edin. Ve kendinize bir yatırım yapın. Kendiniz hakkındaki hakikatlere ulaşmanın bir yolunu bulun. İç dünyanızın keşfine çıkın ve içerde çok içerde sizden biri daha var ve o çok güçlü. Size huzuru ve istediğiniz bilgiyi verebilecek sizden biri yani sizsiniz o. onunla tanışma ve onunla kavuşma zamanınız çoktan geldi. Çünkü şu an bunu yapamazsanız kıyamette çok sancılı bir şekilde yapacaksınız. Hepimiz için geçerli bu."

Bu dünyaya hepimiz bir görev için geldik hatta gelmeden bunun için söz verdik ve bunu gerçekleştiremezsek hatta yolunda değilsek ruhumuz müthiş huzursuz oluyor, amacımızı nasıl tam idrak edebiliriz?

Aslında tam olarak görev ve misyon, hizmet ve ışık işçisi gibi kavramlar spiritüalizmde çokça kullanılıyor. Biz sadece beşeriz ve insan olma yolumuz açık. Dünyaya tam olarak gelişimizin hakikatteki sebebi, maddeyi yakından tanımak ve aynı zamanda maddenin enerjisini yükseltebilmek. Çünkü bizler hakikatte ruhsal varlıklarız. Allahın bize üflediği yüce ruhundan bahşettiği ruhsal varlıklar. Maddeye inmek bizim miracımız aslında. Miraç her vakit yükselmek değil. Maddeye inerek titreşimimizi düşürerek, hakikatimizden feragat ederek, kaynağımızı bir süreliğine terk ederek madde ortamında şekil alıp, maddeyi şekillendirmek amacında çevrilerek aşağıların aşağısına miraç eyledik. Turab olmak deniyor buna tasavvufta. Biz toprakla toprak olmak istedik. Ana amacımız bu. Vazifemiz bu aslında. Çünkü yüksek titreşimdeyken, düşük titreşimi yükseltmek mümkün olmuyor. O halde ruh, kendi yüksek titreşiminden azad olarak, titreşim seviyesini düşürerek maddeye intikal ediyor ve maddenin enerjisini yükseltmek amacıyla bunu görev ediniyor. Bu hakikat perdesindeki ana amaç. Ancak elbette ki biz insanlar, bu dünyaya biraz eğlenmek, gülmek, çokça neşelenmek, bolca ibadet etmek, beden kisvesinde dil ile Allahın esmalarını ve ismini zikir etmek, gönül kisvesinde Hakk’tan ayrı kalmanın şuuruna varmak ve tekrar kavuşmanın heyecanının tadını almak, aynı zamanda barış ve sukunet içerisinde deneyimler yaşamaya geldik. Madde ile hoşça vakit geçirip onu sahiplenmeden (çünkü Mülk Allahındır) geçip gidecektik. Ancak çakılı kaldık deyim yerindeyse. Sahiplenmeye çalıştık, maddeyi kontrol etmek istedik, dünya bizim dedik ama baktık ki, madde aslında ilkel olmasına rağmen akıllı bir yapı. Biz maddeyi sahiplenecekken o bizi kendi içine, kendi düşük titreşimine, kendi enerjisine çekti ve hapsetti. Kurtulmak için de şu an çırpınıyoruz. Asli amacımızı yeniden hatırlamaya çalışmak, vazgeçilebilir olan bu maddeyi bu dünyayı “gel biraz sen de oyalan” kıvamında deneyimlemek en iyisi olacaktır.

"Bir varlığın bir objenin bir insanın sürekli dünyasal etkilerle yoğrulması meşgul olması onu dünyasal bir şey yapar. Oysa tüm varlıklar hem dünyasal hem ruhsaldır. Gözleme dayalı bir sistemde sadece dünyasal olarak kalmak enerjinin de tükenmesine ve psikolojik ve ruhsal çöküntüye sebep olur. Bu tüm varlıklar için geçerli."

Kendi en yüksek versiyonumuza nasıl ulaşırız?

Bu şu an çok kolay görünmüyor. Çünkü üst akıl denilen negatif plan, buna izin vermiyor. Akıllar sürekli çelinip, odaklar dağıtılıyor. Savaş ile kıtlık ile hastalık ile korku enerjisi yayarak insanın asli amacını hatırlamasına engel olunuyor. Bunu nasıl yapıyorlar? Gözleme dayalı bir evren, geniş alanda darlanma yaratır. Gözleme dayalı bir evrende varlıklar hapsolurlar. O vakit varlıklar sürekli dünyanın dar alanından etkilenerek ilerleyemedikleri için psikolojik bunalıma sürüklenirler. Bir varlığın bir objenin bir insanın sürekli dünyasal etkilerle yoğrulması meşgul olması onu dünyasal bir şey yapar. Oysa tüm varlıklar hem dünyasal hem ruhsaldır. Gözleme dayalı bir sistemde sadece dünyasal olarak kalmak enerjinin de tükenmesine ve psikolojik ve ruhsal çöküntüye sebep olur. Bu tüm varlıklar için geçerli. Bir ağaç için de, bir insan için de. Bir hayvan için de geçerlidir. Hepimiz gözleniyoruz. Gökyüzü uydularla kaplı, elimizdeki cep telefonlarından, bilgisayarlarımızdan, sosyal medya paylaşımlarımızdan, bankaların elektronik ortamda kullanılmasına kadar her anımız gözlemleniyor. Sürekli gözleme dayalı bir dünyada artan kirlilik, artan cinayetler, artan katliamlar, sadece dünyasal olmaktan kaynaklanan bir durumdur. Zira gözlenen insanlar agresif, hasta, zihinsel olarak rahatsızlanabiliyor. Çünkü insanın dünyasal olması kadar ruhsal da olması gerekiyor. Dünya işlerinde aktiftir ama bu aktifliği de ruhsal dünyadan alacaktır. O şifa ruhsal etkilerde ve ruhsal etkileri alabilmesi için de biraz inziva olması gerekiyor. Ancak sürekli gözlem altında olan insanlık sürekli dünyasal etkilere maruz kalıyor. Bu yüzden aralarda kimsenin olmadığı yerlere kaçmak, kameralardan uzak olmak, telefonları uzaklaştırmak gerekiyor. Ki şifalanabilesin bir titreşim olarak. Bu yüzden insanların titreşimleri artamıyor. Çünkü sürekli gözleniyoruz. Sürekli izlenen atomlar değişmez, sürekli izleniyorsan durumu değiştiremezsin gelişemez ve tekamül edemezsin. Sürekli gözlemlenen atomlar değişmez. Sürekli izleniyorsan durumu değiştiremezsin. İşte bu kuantum zeno etkisidir. Ve şu an üzerimizde yapılan şey budur. Şer odaklı, kem gözlere sahip negatif planlar bizi her yerden izlemektedirler. Biz de tekâmül ettiğimizi geliştiğimiz zannederek kendimizi avuturuyoruz. İşte gözlenen herhangi bir obje, bir vazo, bir atom, bir insan, siz ona baktığınızda ona zihninizdeki düşünceleri gönderiyorsunuz bakışınızla. Bakış önemli. Kuranı kerimde kem göz ayeti vardır. Göz bir yıkım gerçekleştirir ayeti vardır. Kalem suresinde peygamberimiz için ayet şöyle der. Neredeyse kem gözleriyle seni devirecekler. Burada devirmek çok önemli bir bilimsel kelime aslında. Siz o objeye baktığınızda ona foton gönderiyorsunuz yani ışık. Siz ona düşünce partikülü gönderiyorsunuz. Siz ona niyetinizi gönderiyorsunuz. Siz o objeye titreşiminizi gönderiyorsunuz. Bakışınızla o objeyi madde alemine kitliyorsunuz. Bakışınızla o objenin parçacık boyutunda kalmasını sağlıyorsunuz. O obje, ruhsal boyuna geçemediği için o objenin titreşimi çöküyor. Yani siz bir bakıma bakışınızla o objenin ruhsal olan dalgacık boyutunu devirmiş oluyorsunuz. Ayette söylendiği gibi. Ve o obje de titreşim boyutuna geçemediği için sadece parçacık olarak, siz ona baktığınız sürece madde olarak kalıyor. Yani katı madde olarak. Bu yüzden gözlemlediğiniz herhangi bir şeyin zamanı yavaşlıyor. Bu nasıl olmakta. Kuantum zeno etkisi tünelleme yaratıyor. Tünelleme nasıl olur. iki dağ arasında dar bir geçit var. Az kişi de olsanız, o dar geçitten milyonlarca insan da geçse onları alt edebilirsiniz. Çünkü dar bir tünel. Ve sizin o tünelden binlerce insan da geçse etkisiz hale getirmeniz mümkün olabilir. İşte kuantum zeno etkisi tünellemem yaratıyor. Bir sistemde kem göz denilen insanı deviren bu bakış nefsi bir varlıksa eğer, sistemde bulunan kaç adet insan olursa olsun bu sekiz milyar da olsa, atomlarının hep dünyasal olarak kalmasını sağlıyor. Parçacık olarak kalmasını sağlıyor. Tünelleme etkisi sizin sürekli dünyada parçacık boyutunda var olmanızı sağlıyor. Ruhsal boyuta intikalinizi engelliyor ve ruhsal gıdanızı alamadığınız için de agresif ve hasta oluyorsunuz. Yıllar önce denmişti ki, ikibinli yıllarda zombiler ortaya çıkacak. Biz de zannettik ki zombi denilen varlıklar filmlerde görülen tuhaf yaratıklar. Aslında şu an kuantum zeno etkisi ile tünelleme tekniği ile tüm insanları birer zombiye dönüştürüyorlar. Çünkü nefsi gözler sürekli dalgacık olan ruhsal etkinizi devirerek, sizi dünyanın dar alanına sıkıştırıyorlar ve Rabbiniz ile olan irtibanızı yavaşlatıyorlar ve uyumanıza neden oluyorlar. Her yer kamera, her yer cep telefonu, gökyüzü uydularla kaplı. Her yerden gözetleniyoruz sesimiz işitiliyor sevgili dostlar. Tüm özel hayatımız mahremiyetimiz izleniyor. İşte bu negatif varlıkların bizleri sürekli gözlemesi tünelleme etkisi yaratıyor. Ve gelişimimiz uykuda olmaya devam ediyor.

"Benim titreşimim yükselince insanlık titreşim ortalaması da değişiyor ve herkese dağılıp nüksediyor. Bu bir mucize. Ve bir hakikattir. Lütfen bunu kendisine sorsun sevgili dostlarımız. Sizlerin birinizin titreşimi yükselince insanlığın titreşim düzeyi, ortalama yüzdesi artacak."

"Sürekli izlenen atomlar değişmez, sürekli izleniyorsan durumu değiştiremezsin gelişemez ve tekamül edemezsin. Sürekli gözlemlenen atomlar değişmez. Sürekli izleniyorsan durumu değiştiremezsin. İşte bu kuantum zeno etkisidir. Ve şu an üzerimizde yapılan şey budur. Şer odaklı, kem gözlere sahip negatif planlar bizi her yerden izlemektedirler. Biz de tekâmül ettiğimizi geliştiğimiz zannederek kendimizi avuturuyoruz."

İlahi âlem bize bazen işaretler gönderiyor nasıl fark edip davranmalıyız?

Öncelikle hepimiz hem atom varlığıyız hem ruhsal varlığıyız. Bunu idrak etmekle başlayacak her şey. Biz o kadar unuttuk ki kendimizi. Salt bedenden ibaretiz ölünce toprağa karışacağız zannediyoruz. Oysa bizim özümüz ruh, hakikatimiz ruh. Ancak dünyada ise özümüz atom. O halde geçici süre atomsal düzeyde atomsal boyutta bir parçacığız. Tüm gıdamız ana kaynağımız olan ruhtan geliyor. Bunu anlamamız için rehbere ihtiyacımız var. Bizim her birimizin ruhsal rehberleri var. Biz onları kendimizden ayrı imiş gibi görsek de, aslında yüksek ilahi bilincimiz bizim hakikatte rehberimiz. Onun işaretlerini almayı hatırlamak gerek. Bu kadar dünya maddesine gömülü insanların, işaretlerden haberdar olduğunu düşünmüyorum. Öncelikle işaretlerin ne olduğunu hatırlamaları gerekiyor. Rüyalarımız, ilhamlarımız, sezgilerimiz, duygu ve duyularımız, düşünce ve hissedişlerimiz her biri birer işaret. Ancak artık insanlık için çok önemli bir değer olarak algılanmıyor. Size şunu sormak istiyorum. Böyle yaşamaya devam mı edeceksiniz. Bugün, boş vererek, kayıtsız bir şekilde, duygusuz ve önyargılı olarak, yarın negatif planların kölesi mı durumunda olacaksınız, her şekilde yönetilen güdülen bir insan modeli mi olmaya devamda olacaksınız. Daha ne kadar böyle yaşayacaksınız. Size seksen yıllık bir ömür bahşedilmiş. Böyle mi devam edeceksiniz. Bu seksen yıllık ömrü başkalarına feda ederek mi yaşayacaksınız, güdülerek mi, yönetilerek mi, sürekli müdahale edilerek mi. Rabbiniz sizi bu dünyaya bir amaç uğruna gönderdi. Kalu belada bu sözü onun yüzüne bakarak verdiniz. Bu hayatınız mı Rabbinizin amacı, bir sorgulayın. Rabbininiz özene bezene bir plan üzerine gönderdiği sen şu an rabbinin olmasını istediği kişi misin. Doğru bir hayat üzerine misiniz. Rabbinizin Özgür irade ile yarattığı kişi sen misin gerçekten. Kendinizi bilmeden kendiniz hakkında hakikat bilgilerine erişemeden mi  geçip gideceksiniz bu dünyadan. Her insan gibi sizin de hakikatinize ulaşma ve varlığınız hakkında hakikat bilgilerini alma hakkınız var. bundan sizi mahrum eden kim ya da ne. Lütfen bu soruları kendinize sorun ve cevapları bekleyin. Her hayat değerli her insan çok kıymetli. Her anımız paha biçilmez. Sırf gücü var diye, ipleri elinde tutuyor diye, falanca on iki aileden diye, klonlanmış kişilik diye sizi kimse rabbinizin amacından saptırmamalı. Siz gücünüzü rabbinizden alıyorsunuz, dünyadaki negatif plandan değil. Bunları ayırd edin. Ve kendinize bir yatırım yapın. Kendiniz hakkındaki hakikatlere ulaşmanın bir yolunu bulun. İç dünyanızın keşfine çıkın ve içerde çok içerde sizden biri daha var ve o çok güçlü. Size huzuru ve istediğiniz bilgiyi verebilecek sizden biri yani sizsiniz o. onunla tanışma ve onunla kavuşma zamanınız çoktan geldi. Çünkü şu an bunu yapamazsanız kıyamette çok sancılı bir şekilde yapacaksınız. Hepimiz için geçerli bu.

"Rüyalarımız, ilhamlarımız, sezgilerimiz, duygu ve duyularımız, düşünce ve hissedişlerimiz her biri birer işaret. Ancak artık insanlık için çok önemli bir değer olarak algılanmıyor. Size şunu sormak istiyorum. Böyle yaşamaya devam mı edeceksiniz. Bugün, boş vererek, kayıtsız bir şekilde, duygusuz ve önyargılı olarak, yarın negatif planların kölesi mı durumunda olacaksınız, her şekilde yönetilen güdülen bir insan modeli mi olmaya devamda olacaksınız. Daha ne kadar böyle yaşayacaksınız. Size seksen yıllık bir ömür bahşedilmiş. Böyle mi devam edeceksiniz. Bu seksen yıllık ömrü başkalarına feda ederek mi yaşayacaksınız, güdülerek mi, yönetilerek mi, sürekli müdahale edilerek mi. Rabbiniz sizi bu dünyaya bir amaç uğruna gönderdi. Kalu belada bu sözü onun yüzüne bakarak verdiniz. Bu hayatınız mı Rabbinizin amacı, bir sorgulayın. Rabbininiz özene bezene bir plan üzerine gönderdiği sen şu an rabbinin olmasını istediği kişi misin. Doğru bir hayat üzerine misiniz."

Toplum olarak uyanmamız nasıl olmalı? 

 İnsan idraklerinin bir ortalaması var. Kaç adet insan var dünyada, insan sayısı kadar idrak ortalaması var. Yani insanların anlayış ve kavrayış ortalaması bu. Bilinçlenme ve akabinde Şuurlanma ortalaması da diyebiliriz. Savaşı isteyen kötü ruhların ortalaması ile Barışı isteyen iyi ruhların ortalaması ne kadar dengeli. Bunu bilmiyoruz. Ancak şu bir hakikat ki, barışı huzuru refahı isteyen insanların artışı, ortalama idraki değiştirebilir. Bu hakikat bir bilgi. Mesela benim idrakim yükselince ortalama da değişiyor ve tüm insanlığa nüksediyor. Bu röportajı okuyan ve tamam anladım diyerek idrakini yükselten bir dost tüm insanlığa nüksedecek bir titreşim yaratıyor. Bu hakikat işte. Ortak alana hizmet. Siz ne kadar bireysel olarak iyilik de yapsanız, tüm ibadetlerinizi yerine de getirseniz, ortak alana hizmet etmenizden daha hayırlı bir şey olabilir mi bunu lütfen bir düşünün. Aydınlanan, farkındalığı artan bir insan, tüm insanlığın ortalama irdakini yükselttiğinde, bu hayırların en hayırlısı olabilir mi. Biz her ne kadar ortak alana bağlı olsak da, bireyseliz bunu da unutmayalım. Kısaca, bütünsel olduğumuz kadar bireyseliz aslında. Ferdiyet Kavramı. Benim titreşimim yükselince insanlık titreşim ortalaması da değişiyor ve herkese dağılıp nüksediyor. Bu bir mucize. Ve bir hakikattir. Lütfen bunu kendisine sorsun sevgili dostlarımız. Sizlerin birinizin titreşimi yükselince insanlığın titreşim düzeyi, ortalama yüzdesi artacak.
Bir insan beşeri idrak seviyesinde olsa da İnsanlığın Ortalama İdrak Seviyesinden faydalanıyor. Yani cahil diye gördüğün horladığın bir insan, senin titreşimin yükselince bundan nemalanıyor yani faydalanıyor. Ona cahil diyene kadar, kendi titreşimini yükselterek onun da gelişimine katkı sağlayabilirsiniz diyorum size. Bu hakikattir. Kısaca her insan, İnsanlığın Ortak Titreşim Seviyesinden Faydalanıyor. Bir kişi bile Kemalete erse kendini olgunlaştırsa bu tüm insanlığa pay oluyor. Bu böyle ise büyük bir mucize Ve sonuçta tüm insanlığın Ortalama Seviyesi Dünya katmanı ve boyutunun da seviyesini değiştiriyor ve diğer gezegensel boyut insanı katmanların da Ortalama Seviyesini yükseltiyor. Çünkü her mekanın bir Ortalama Seviyesi var. Üzerinde ikamet eden insanlığın idrak ve titreşim seviyesi. Ve bu Tomarlarda Ortalama değiştikçe Katmanlar yer değiştiriyor. Biz Orta Dünyayız. Ortalamanın Her an üstüne çıkmak mümkün. Bir kişi bile idrakini değiştirse Âlem değişecek. Farkında mıyız bunun. Artık farkında olalım.

"Bir insan beşeri idrak seviyesinde olsa da İnsanlığın Ortalama İdrak Seviyesinden faydalanıyor. Yani cahil diye gördüğün horladığın bir insan, senin titreşimin yükselince bundan nemalanıyor yani faydalanıyor. Ona cahil diyene kadar, kendi titreşimini yükselterek onun da gelişimine katkı sağlayabilirsiniz diyorum size. Bu hakikattir."