1) Merhaba Sevda Hanım, Kan Çiçekleri, Rüzgarlı Tepe gibi çok sevilen dizilerin yapımcı koltuğunda oturuyorsunuz. Son yılların en çok izlenen günlük dizileri oldular. Bu hikayelerin dokusunu sevmenizde özel bir sebep var mı?
- Ben genelde hikayelerin içinde olurum. Burada hep birlikte üretiyoruz. Özellikle günlük dizilerde ciddi bir çatışmanın, güçlü bir hikayenizin olması gerektir. Tabi ki o projenin içinde farklılıklar da olmalı. Günlük diziler daha düşük bütçeli yapılan dizilerdir, ama biz haftalık dizi kalitesinde olması için Kan Çiçekleri’nin belirli bir kısmını Mardin’de çektik. Toprak işi daha önce günlük dizilerde yapılmamıştı. Dört kez Mardin’e gittik. Aslında günlük dizi için imkansız bir şeyi başardık. Kan Çiçekleri’ni sevmemin sebebi toprak işi olması ve daha önce yapılmamış olmasıydı. Rüzgarlı Tepe de kasaba işi olduğu için sevdim. Aynı zamanda babaları ölmüş, bir genç kızın bütün aileyi toplaması, tutunma çabasını anlatıyor. Her iki hikayede aşk, tutku, sevginin her şeyi değiştirebileceğini anlatan, iki başrol karakteri öne çıkaran hikayeler.
2) Hem yapım sektöründe geniş bir tecrübeniz var hem de işinizi başarılı yapan bir kadınsınız. Bu başarıyı yıllar içinde nasıl yakaladınız?
- Çok çalışarak (gülerek). Aşırı detaycı bir kadınım. İlk senaryoyla başladım, reji yaptım, bir süre sonra yapım alanına girdim. Kurgu da dahil olmak üzere bu işin her alanında çalıştım. Bu yüzden de olayın bütününe hakim olabiliyorum. Tek bir noktadan bakmıyorum. Proje tasarımı yaparken, birlikte çalışabileceğim insanlarla toplanınca başarı da beraberinde geliyor. İşimi severek yapıyorum.
3) Genelde dışarıdan bir algı da yapımcılığı para yatırıp, dizi film yapan kişiler olarak adlandırıyorlar. Bu işin profesyoneli olarak siz yapımcılığı nasıl tanımlarsınız?
- Yapımcı adı üstünde yapan kişidir. Yatırımcıdan çok ayrı bir kavramdır. “Yapımcı böyle olmalıdır” diye kalıpları olan bir kadın değilim. Yapımcı benim için üreten ve üretilen şeye katkıda bulunan kişidir.
4) Günlük dizi yapmanın hem gün açısından hem de yetişme konusunda haftalık diziye oranla daha büyük zorlukları olduğunu düşünüyorlar. Günlük dizi yapmanın zorlukları nelerdir?
- Haftalık dizi çekerken bir bölüm senaryonun içinde az sayfa sayısıyla çalışırken günlük dizi haftanın beş günü yayınlandığı için stok yapmanız gereklidir. Günde en az 15-25 sayfa arasında çekim yapmak zorunda kalıyorsunuz. Günlük diziler bütçesel olarak daha az olabilir ama çekim olarak haftalık dizilerden daha zordur. Hikaye olarak da haftalık dizilerde bir bölümü telafi etmek daha kolayken günlük dizilerde bu daha zor olur. Haftanın beş günü yazılacak hikaye üretmek zorlaşıyor, ama herkes için okul gibi bir yerdir. Özellikle de oyuncular için. Haftanın beş günü hikaye üretmek hiç kolay değil, ama çok şanslıyım ki güzel ekiplerle çalışma fırsatı buldum.
5) Aynı zamanda yetenek avcısısınız. Yağmur Yüksel Barış Baktaş ve Cemre Arda Gökberk Yıldırım sizin keşfiniz. Onların kariyerlerine dokunduğunuz sihirli adım nasıl oldu?
- Ben oyuncuların birbirleriyle oluşan kimyalarına çok dikkat ediyorum. O yüzden bizim oyuncu seçimlerimiz uzun ve sancılı geçiyor. İlk başta beğendikleriniz hep doğru çıkıyor. Yönetmenlerle birlikte denemeler çekip doğru kimyayı buluyoruz. Gerisi biraz da hislere güvenerek oluyor.
6) Yağmur’la Barış’ı yan yana koyduğunuzda aklınızda hiç soru işareti kaldı mı?
- Hayır, çok kişide o soru işareti oldu ama bende olmadı. Yağmur ( Yüksel) o karaktere inanılmaz uygundu. Naif bir yüz, masumiyet duygusu hepsi onda vardı. Barış doğal bir yetenekti. Aslında biz Yağmur’u başka bir karakter için çağırdık. Senaryoda üç farklı karakter vardı. Onlardan biri olacaktı, ama Yağmur hiç yılmadan her seferinde buraya geldi ve Dilan oldu. Onun azmi de beni çok etkiledi. O işi isteyen insanın gözünde o mücadeleyi görüyorsunuz.
7) Kan Çiçekleri final yaptı, Rüzgarlı Tepe de final yapmaya hazırlanıyor. İki dizi için de planlanan finaller miydi?
- Rüzgarlı Tepe için planlanan bir final diyemem. Biz matematiği beş günlük kuruyoruz, ama haftada iki güne düşünce hikaye ilerlememiş oluyor. Böyle olması gerekiyormuş diyelim.
8) Bazı sektörlerde kadın çalışan olmanın maalesef zorlukların yaşıyoruz. Televizyon sektörü de bu mesleklerin başında geliyor. Bir kadın olarak zorlandığınız oldu mu?
- Yolun başında zorlandığım oldu. Ne olursa olsun vazgeçmedim. Bir kadın olarak aynı işi yapıyorsunuz, ama kaale alınmanız için daha çok çaba sarf etmeniz gerekiyor.
9) Özellikle günümüzde bir tekelleşme sistemi konuşuluyor. TV sektöründe bir tekelleşme olduğuna inanıyor musunuz?
- Tabi ki, ama bu dediğiniz çok kapsamlı bir durum. Tek bir kişi üzerinden kimse bir şey söyleyemez. Genç ve yeni isimlere şans vermek, önlerini açmak lazım… Bu da en başta biz yapımcılara düşüyor.
10) Dijitalleşen dünyanın içindeki yapımcılık nasıl evrilecektir?
- Dijital dünya hikayesel olarak insanları özgürleştiriyor. Yapımcılık nasıl evrilir, bilmiyorum, ama farklılık getirdiği kesin. Reyting sistemi yok, çalışma saatleri kısıtlı… Bu sayede yapımcılar çoğalır.
11) Sizce dijital platformlar, yeni oluşan bu düzen sinema ve televizyonu nasıl etkileyecek?
- Şimdi yeni platformlar oluşturuluyor ve dikey diziler yayınlanacak. Artık instagramdan ya da başka platformlardan çok daha basit bir şekilde dizi izleyecek. Başka platformlar televizyonu daha başka çeşitliliğe itecektir diye düşünüyorum.
12) Sizin bu sektörü sevmenize neden olan, kırılma noktası dediğiniz proje hangisi oldu?
- Tolga Örnek’le beraber “Hititler” belgeselini çekmiştik. Daha önce belgesel çekmemiştim. Çok uzun sürmesine rağmen çok keyif aldım, çok iyi oyuncularla çalıştık. Sinemaya olan sevgim ilk olarak böyle başladı. Ardından Zülfü Livaneli’yle Veda filminde çalıştım ve inanılmaz keyif aldım.
13) Yeniden bir günlük dizinin yapımcı koltuğunda mı sizi göreceğiz yoksa yeni sürprizleriniz var mı?
- Yeni sürprizlerimiz var. Günlük dizi olarak yurtdışına yapacağımız projeler olacak, ama daha çok ana akım projelerine odaklanmış durumdayız.
14) Başarı asla tesadüf değildir. Siz kendi hikayenize bir başlık atacak olsanız ne olurdu?
- Kendine inan ve vazgeçme