İÇİNİZDEKİ GİZLİ ELMASI PARLATIN

Ünlü Araştırmacı- Eğitimci Yazar Eczacı Sara Pour

RÖPORTAJ: ASLI MERCAN SARI

Bugün enerjisi mükemmel, tatlı mı tatlı bir konuğum var. Ünlü Araştırmacı- Eğitimci Yazar Eczacı Sara Pour. Anne Baba kardeşler hepsi Eczacı Doktor... Kadın İsterse her şeyi yapabilir diyen: Bu ay Ellerimizle Kadın dergisi Kapak konuğu Sara’nın ilginç bir hayat hikâyesi var. Motosiklet kazası öncesi ve sonrası diye hayatı iki döneme ayrılmış. Kaza ile Sara’nın hayatında bambaşka kapılar açılmış.

Bir motosiklet kazasıyla hayatı değişen Sara, hayat yolculuğunda şimdi birçok kişiye yardım edip yol gösteriyor ayrıca bu yolculuğu bir kitapla "Ona Söz Verdim" ile süslemek istemiş. Motosiklet hâlâ hayatında var. Sara ile ilişkileri, bilinçaltını, kadını, erkeği ve yeni kitabını konuştuk. Geçirdiğim bir trafik kazası sonrası hayatımın en güzel yolculuğuna başlamış oldum. Bu tekâmül yolculuğumdu. Hayat alfabemi yeniden yazdım Aslı Hanım ve geçmişteki anılarımı toparlayıp muazzam dersler aldım. Yabancı kökenli olan Sevgili Sara Türkiye’ye geldim Annem ve babam Doktor, Farsça, Azerice, İngilizce, Osmanlıca ve Türkçe konuşabiliyorum. Gazi Üniversitesi’nde Eczacılığı bitirdim ve doktora yaptım. Türkiye’ye ayak uydurmam zor olmadı. Türk asıllı olduğumdan Türkçeyi aksanlı da olsa rahatlıkla konuşup anlaşabiliyordum. 3 yıl kadar oyunculuk eğitimi de aldım, sonra İstanbul’a taşınma kararı aldım. Akabinde İtalya’ya gittim, bilinçaltı temizliği ve hipnoz eğitimlerine katıldım. Döndüğümde motosiklet merakımdan dolayı bir hız motoru aldım. Motosiklet hayranlığı, hız tutkusu veya merak, beni motosiklet almaya ve motosiklet gruplarına girmeme neden oldu. İlk başlarda çok güzeldi hoşuma gidiyordu. Oldukça rahat bir hayat sürüyordum. Hayatı umursamıyordum. Ta ki birkaç yıl öncesine kadar, bir motosiklet kazası geçirdim. Bu kaza benim mihenk taşım oldu ifadelerini kullanan sevgili Sara Pour ile çok özel röportajımız sizlerle.

Sara Pour kimdir? Bir günü nasıl geçer?

Küçük karabalık masalını duydunuz mu bilmiyorum çocukluktan bu yana annem anlatırdı bu güzel masalı. Karabalık ve annesi ufak su birikintisinde yaşıyorlarmış. Bu küçük karabalık sürekli annesine dermiş ki anne dünya ne kadar büyük. Acaba dünyanın hepsi bu kadar mı? Bu nehrin ötesinde başka sularda var mı? Başka yaşayanlar var mı? Yoksa bu gördüğümüz birkaç tane balık mı yaşayan? Annesi sürekli cevap verirmiş evet oğlum sadece bizim yaşadığımız dünya vardır ve bu kadardır. Bütün varlıklar bu kadardır. Küçük karabalık dayanamaz denizlere ve okyanuslara açılmaya karar verir gider bir sürü badireler atlatır. İşte Aslı Hanım kendimi küçük karabalık olarak adlandırıyorum. Bu yaşadığımız dünyadan başka varlıklar başka güçler başka gerçekler vardı onları keşfetmeye başladım son 7-8 yıldır. Bu yolculukta öğrendiklerim özellikle son yıllarda öğrendiklerimin hepsini paylaşmaya karar verdim. Ne öğrendiysem ister tecrübe ettiklerim, ister canımı yakan olaylar olsun, ister beni mutlu eden olaylar olsun, hayatıma girip bana çelme takanlar ya da beni yükselten kişiler olsun hepsinden aldığım dersleri deneyimleri paylaşarak ilerlemeye karar verdim. Bu çok güzel bir duygu. Aslında kendimi araştırmacı olarak da adlandırıyorum. Doktora yapan bir Eczacı kimliğimin yanında yaşam koçu eğitimleri aldığım ya da enerji terapi eğitimlerimi, Mevlana terapi eğitimlerimi bu eğitimleri aldığım kimlikleri bir kenara bırakıp sadece araştırmacı ve paylaşımcı kimliğimle ilerlemeyi seçen birisi olarak tanımlıyorum.

Bir günüm nasıl geçer diye sorduğunuz soruya ise araştırmayı çok seviyorum. Bu araştırma sadece bir kitap okumak değil film izlemeyi çok seviyorum, belgesel izlemeyi çok seviyorum. Gün içerisinde kendimi dinlemeyi çok seviyorum. Belki iki üç saat bile oturup sadece iç sesimi dinleyip gözümü kapatarak, kendimle baş başa kalarak kendimi bazen eleştirerek, güzel taraflarımı, eksiklerimi yazarak, günlük tutarak ilerlemeyi seviyorum. Kısacası tefekkür edip okuduğum araştırdığım her şeyi sindirerek hayatımıza uyarlamamız gerektiğini düşünüyorum. Son dönem de tüketici bir nesil oluştu sadece kitap alıp okuyorlar ya da okumuyorlar veyahut okuduklarını zannediyorlar. Ve sürekli soruyorsun 40 tane kitap okudum bir ayda ya da bir senede bilmem kaç tane kitap okudum diyorlar bakıyorsun davranışlarına hiçbir eser yok. Kişisel gelişim kitapları, romanlar, şiirler okumuş ama karakterine hiçbir şekilde işlememiş boşu boşuna okuyucular maalesef. O yüzden tefekkür etmeye çok önem veririm ben. Tefekkür ettiğimde eğer bir ayda bir kitabı bitirdiysem o kitabın üzerine en az bir ay tefekkür ederim. İncelerim kafamda bana ne kattı ne katması gerekiyordu irdelerim özetlerim. İnsan çok boyutlu bir varlıktır o yüzden hem fiziksel hem ruhsal boyutunu beslemek ve dengede tutmamız gerektiğini düşünüyorum. Sporuma yiyip içtiklerime çok dikkat ediyorum. Neyi okuyorum neyi dinliyorum kiminle oturup kalkıyorum kiminle konuşuyorum ona da dikkat ediyorum. Bilinçaltımı ve beni etkileyen faktörlerin hepsine dikkat ediyorum. Hem ruhsal hem fiziksel bedenimi besleyecek olayları dengede tutarak günümü geçirmeye çalışıyorum.

Biraz ilgi alanlarınızdan bahsedebilir misiniz?

Ben ilim ve bilimi birleştirmeye çalışıyorum. İlim derken tam olarak irfan, tasavvuf ve içsel dünyayı kastediyorum yani ruhsal boyutumuzu kastediyorum. Ruhsal ve fiziksel boyutumuz var. Ruhsal boyutun fiziksel boyutla dengede olması için araştırmalar yapıyorum bunu inşallah yakın zamanda sunmaya karar verdim. Bilim dediğimde de Eczacılıkla ilgili çünkü benim ana branşım Eczacılık. Gazi Üniversitesi Eczalık Fakültesi mezunuyum. Doktora konum bitkisel ilaçlar, her bitkinin karakteri vardır. Biz insanlarında karakterleri farklıdır. O bitkilerin karakterleriyle insanların karakterlerinin benzerliğini ortaya koyarak içimizdeki farklı özler bulunmasından bahsedeceğim. Özümüzü keşfettikten sonra mesela benim özümde yaradan beni yarattığında özümde çok güzel bir papatya çiçeği olma özü bırakmış tohumu bırakmış. Başkasına muazzam çınar ağacı olma tohumu bırakmış fakat ben özümü bilmediğim için tanımadığım için papatya olmak yerine çınar ağacı olan birisine imreniyorum. Hayır, ben çınar ağacı olmak istiyorum diyerekten isyanlara kapılıyorum. Başarısızlığa mahkûm ediyorum kendimi. Hâlbuki kendi potansiyelimi fark edersem, özümü keşfedersem, benliğimi fark edersem, karakterimi neye uygun işleri yapabileceğimi kiminle mutlu olabileceğimi, hangi ortamda yaşamak istediğimi bilirsem şayet özümü benliğimi içsel güzümü ve karizmamı fark edersem başta kendi dünyam olmak üzere çevremdekilerinde dünyasını değiştirebilirim dokunabilirim. Beni m esas yapmak istediğim bu farkındalığı arttırmak. İlim ve bilimi birleştirerek içimizdeki özü, o potansiyeli, o farklılığı, o karizmayı hatırlatarak ortaya çıkarıp içimizdeki karbon zerresini bir elmasa çevirip parlatıp dünyaya sunmaktır benim görevim.

Motosiklet kazası hayatımın mihenk taşı oldu dediniz. Kazadan sonra değişenler neydi?

Aslında ben o güne kadar sadece içimde bir savaş yaşıyordum.  Eczacılık okudum tamam diyordum. Doktora yapıyorum tamam diyordum. Bundan sonra ne yapacağım bu kadar mı sadece Eczacı olmak için mi geldim bu dünyaya. Yiyip içip yaşayacağım, sonra çoluk çocuğa karışacağım sonra da yaşlanıp ölecek miyim? Sıradan bir yaşam mı hayır Sara diyordum. Motosiklet kazası ciddi anlamda mihenk taşı oldu hayatımda. Ona Sözüm Var kitabımın girişinde bahsettim. Takla atarken birkaç saniye hani derler ya hayat film şeridi gibi gözümün önünden geçti geleceğim geçmişim. Yapacakların, yapmak istediklerin… Belki bir iki saniye takla atmışımdır ama o sırada içimde bir his, bir duygu bir ses bilmiyorum bir şey gerçekten ben buradayım korkma devam edeceksin, her şey yoluna girecek diyen o sıcaklığı hissettim. Bilmiyorum nasıl tarif edilir? Kitabımda çok daha ayrıntılı anlattım. Söz verdim sonrasında kendi kendime. Sapasağlam yere düşersem bir şey olmazsa hayatımı tamamen değiştireceğim dedim. Artık sadece kendi hayatım değil bütün hayatlara dokunmaya karar verdim.  İtalya da bilinç altı enerji terapi eğitimleri, yurt dışı ve İran da başka eğitimler almaya karar verdim. Ondan sonra zaten ciddi anlamda yolum değişti.  5 Yıl önce çok farklı bir dünyaya merhaba dedim.

Kitabınız “Ona Söz Verdim” in bir hikâyesi var biraz bahsede bilir misiniz? Kitap içeriği?

Kitabımda ise özet olarak içimizdeki gücü potansiyeli çıkararak nasıl kendimizi dünyamızı çevremizi değiştirebileceğimizden bahsettim. İster iş hayatında ister ilişkilerimizde iç dünyamızı nasıl yönlendirebileceğimizden söz ettim kitapta.

Kadın isterse yapabilir mi?

Kadında muazzam bir duygusal güç var. Bu duygusal gücü eğer hayata geçirebilirse sadece duygusallık mızmızlanmak veya her şeye ağlamak sızlanmak değil.  Duygusallık aslında sezgilerini kullanarak aşkını ortaya koyarak muhteşem şaheserler ortaya çıkarmaktır. Ben kadın erkek ayrımı yapmadan bütün insanların içindeki gücü fark ettiği an her şeyi yapabileceğini düşünüyorum. Kadınların başarabilmeleri için üç konuya dikkat etmeleri gerekiyor. Bunlar; Alınganlık, kıskançlık, çekememezlik. Özellikle de hem cinslerine karşı bunu törpüleyebilirlerse kadın kadına muhteşem işler başarabiliriz buna eminim.

Sosyal sorumluluk ile ilgili çalışmalarınız var mı? Varsa bahsedebilir misiniz?

Pek çok sosyal sorumluluk projelerinde yer aldım. Azerbaycan da, İran da Türkiye de Almanya da fakat ismimin gizli kalması koşuluyla çünkü kime nasıl dokunduğumu bilinsin istemiyordum. Hep şunu düşündüm iyilikler gizli kalmalı sanki egomuzu şişiriyormuşuz gibi ve ben kendimi hazır hissetmiyordum. İsmim geçerse bunu başardım bunu yaptım şuna iyilik yaptım şu kadar kuruş şuraya bağışladım gibi bu çok hoşuma gitmiyordu. Çok doğru bir şey bulmuyordum o yüzden sosyal sorumluluk projelerinde ismim geçsin istemiyorum. Kendimi hazır hissetmeye başladıktan sonra daha açık bir şekilde projelerde varım.  Özellikle lösemili çocuklara seminerler, eğitimler, kadınlara yönelik eğitimler seminerler şeklinde artık olumu bakıyorum. Katılıyorum ve her zaman katılmaya hazırım.

Tirajı yüksek Ellerimizle Kadın dergisinde kapak konuğu oldunuz çok gurur verici. Ellerimizle dergisi ile ilgi söylemek istedikleriniz nelerdir?

Çok güzel bir iş birliğiydi. İmtiyaz sahibi Sevgi Hanımla tanıştığımda boyut değişti. Sevgi Hanım çok farklı bir yaşantıdan gelip bütün hayallerini teker teker gerçekleştirmeye başlamış. Hayali kadınların birleşmesine yönelik bu birlikten doğan gücü değerlendirerek iş gücünü arttırmaya çalışan kadın figürünü gördüm esasında. Muazzam bir iş. Keşke elimden daha fazlası gelse zaten bu konuda ciddi anlamda çalışmalar yapmaya karar verdim. Kendisine de bildirdim. Güzel işler yapabileceğimize inanıyorum. Sevgi Hanım çok güzel bir insandır. Ve ELLERİMİZLE DERGİSİNİN geleceğini çok parlak görüyorum. Bütün kadınlar birleşirse, güçlerini birleştirirse inanılmaz işlere imza atabilirler. Özellikle katıldığım İzmir Fuarında birçok iş kadını gördüm. Bunlar ufak ufak hayalini bile kurmadığınız şeylerle o kadar güzel şeyler üretmişler ki satışa sunmuşlar ki sıfırdan para kazanmaya yönelik bir iş birliği yapmışlar o kadınlar onları satıyorlar. Başta Sevgi Hanım olmak üzere bütün ekibe teşekkür ederim.

Benlik kavramı desem? Neler söyler siniz?

Sizi siz yapan öz sevgin, öz saygın, öz değerin, içsel karizman dediğimiz olay benlik kavramıdır Aslı Hanım. Ben kimim ne potansiyelim var neden buradayım ve neler yapabilirim farklılıklarım nelerdir? Bunu farkına vardıktan sonra aslında büyük bir devrim yaşatabilirsiniz kendinize ve dünyanıza o yüzden benlik kavramı çok derin bir konudur benim asıl anlattığım ilgi alanımdır. Parantez içerisinde içsel karizma olarak eğitimini veriyorum. Bununla ilgili seanslar, seminerler yapıyorum. Çünkü “Ben” kavramını bildikten sonra biz olmayı öğrenebiliriz. Sürekli bencil olmayın bencil olmayın diyerek küçüklükten buyana atasözleriyle desteklediler öğrettiler bize bunu. Hâlbuki bencillik güzel anlamda iyi bir şeydir aslında. Bencillik kendini bilmek kendini tanımak ve kendi değerini ortaya koymaktır. Tabi ki bunun dozunu kaçırmamak gerekir hayatta hani o ya denge diyorum ya hep dengede tutmalı.. Sencil olabilirsin olmalıyız da bir toplumda yaşıyoruz, beni seversen onu da sevebilirsin. Ne kadar bencilsen o kadar da sencil olmalısın. Dengeyi tutturmalısın. Ve sürekli bundan bahsediyorum kendini sevmeyen kimseyi sevemez.

Çok güzel bir izleyici ve okur kitleniz var videolarınızda. Nasıl bir kesime hitap ediyorsunuz?

Aslında ben yazılarımla başladım. Baktım çok hızlı dokunabiliyorum. İnsanlara ulaşabiliyorum çok hoşuma gitti bu durum. Videolar çekmeye başladım. Kendi deneyimlerimle, okuduklarımla, aldığım eğitimlerden yola çıkarak tabi ki fazlasıyla özümsediğim konuları işleyerek ciddi anlamda dokunmaya başladım insanlara. 16 yaş gurubundan 50- 60 yaşına kadar %80 Kadınlara hitap ettiğimi fark ettim. %20 de Erkeklere hitap ediyorum. Fakat bu gittikçe derinleşmeye başladı. İlişkiler okul mevzu dışında bu sefer iş hayatında içsel karizma, enerjini yansıtmaya kadar gidince kitleye erkeklerde katılmaya başladılar. Kitabımda daha geniş bir kitleye hitap etmeye çalıştım. Fakat genelde kadınlara yönelik bir kitap oldu.

Kitabınız ile ilgili dönütler nasıldı?

Sara Hanım çok samimisisiniz. İçinizdeki enerjiyi ciddi bir şekilde alabiliyoruz. Uzaklarda olsak bile hissedebiliyoruz diyenler vardı hep. Mesela Diyarbakır dan olsun, Kars dan olsun işte Batman dan olsun Siirt olsun, Gaziantep olsun Antalya Mersin hiç gitmediğim şehirlerden bile güzel tepkiler alınca Sara Hanım Hayatım değişti dediklerini duydukça bu beni inanılmaz mutlu etti.

Oyunculuk dersleri aldığınızı biliyorum. Bununla ilgili projeleriniz var mı?

Çocukluktan buyana oyunculuk hayalim vardı. Eczacılık eğitimime devam ederken kamera önü oyunculuk eğitimlerini Ankara da Filmhisar atölyesinde Ajdan Büyüktürkoğlu’ndan aldım. Neredeyse 2,5 yıllık bir eğitimdi. Eczacılık bittikten sonra mesleğimi icra etmeye çalışırken bir yandan sürekli oyunculuğu düşünüyordum, sahneyi düşünüyordum. Tam oyunculuk değil, tam sahne değil ve kaza yaptıktan sonra içsel dünyaya döndükten sonra evet fark ettim tamam sahne tamam oyunculuğu sahnede icra etme gibi.  Fakat yaşadığın oyunculuk başka rollere bürünmek değil de hayatın boyunca yaşadığım rolleri yaşadığım hayatın bana kattığı karakterler kimlikler büründüğüm kimlikleri aktarmak ve bir meslek edinmeye başladım. Buna sosyal medyadan başladım

Kadın isterse yapar söyleşilerinde çok güzel bir katılım potansiyeliniz var bunu gördüm. Ve çok hoş bir auranız var insanlar sizi dinliyor ve çok güzel yol alıyor bu sizde nasıl bir kamçılama yapıyor?

Seminerlerimde çok farklı bir Sara oluyorum. Dış hayatında normalde tedirgin olursun, yanlış yapmayım insanlar ne der diye ister istemez dikkat edersin. Ama sahnede sanki başka bir tılsım oluyor. Aldığım eğitimlerden mi kaynaklı yoksa insanların sosyal medyada olan yakınlıklarından mı kaynaklanıyor ve onlardan mı alıyorum bu gücü sahne de. Özümle ortaya çıkıyorum. Her hangi tedirginliğim, korkum olmuyor. Bana ulaşmaya çalışanlarla bire bir mesafedeyim çok hoşuma gidiyor. Çok güzel bir etkileşim oluyor. Öncesinde slayt falan hazırlamıyorum spontene sahneye çıkıyorum. Karşımdakilerin yaş gurubum olsun eğitimleri statüleri olsun tamamen bunlara göre enerjilerini alıp o enerjiyi geri veriyorum. Tabi ki bir önce çalışma yapıyorum her seminerden önce. Üç aşağı beş yukarı ortamın enerjisinden kendi enerjimi besleyerek yansıtıyorum. Bu benim için muazzam bir şey. O yüzden her seminerde kendim neysem % 50 si kendi içsesim %50 si dışarıdan gelen enerjidir. Seminerlerimde de aynı şeyi söylüyorum bizim hayat enerjimizi aslında çevremizdekilerde belirliyor. O yüzden her ortamda her çevrede bulunmayın. Hayat enerjinizi düşüren, sizi aşağı indiren insanlardan uzak durmaya çalışın. Belki bunlar çok yakınınız olabilir. Anne, baba, ağabey, kardeş, dost olabilir ona göre muhatap olduğunuz zaman diliminizi en aza indirmeye çalışın. Sınırlarımızı bilirsek bunu çizebilirsek iki tarafta mutlu olabilir. Kısacası başkalarının çöplüğü olmayın. Kimseyi de kendi çöplüğünüz yapmayın. Biz bir toplumda yaşıyoruz istesek de istemesek de birbirimizi etkiliyoruz. Çevremizdekiler mutluysa memnunsa enerjileri yüksek ise bizimde enerjimiz yüksek oluyor. İlk yapmamız gereken kendi mutluluğumuzu bulaşıcı bir şekilde çevremize yaymaktır. Bu şekilde yapabilirsek muhteşem bir toplum yaratabiliriz.

Kitabınızın devamı gelecek mi?

İkinci kitabı yazmaya çalışıyorum. Bahsettiğim hayallerimin gerçekleşmesi için ön hazırlık aslında. Mutluluğa ulaşmamız için tekâmüle ermemiz için nasıl bir yol izlememiz gerektiğini anlatacağım. Hangi basamakları geçtikten sonra ister fiziksel ister ruhsal, bedensel tekâmüle erdikten sonra mutluluğa ulaşıp nasıl devam edilir ondan bahsedeceğim. Çok fazlada tüyo vermek istemiyorum bu konu ile ilgili. Güzel bir kitap olacağını düşünüyorum. Rehber bir kitap başucu kitabı şeklinde olacak.

Başarmak isteyen bende bir şeyler yapıp hayatımı değiştirmek istiyorum diyen okuyucularımıza tavsiyeleriniz nelerdir?

İçimizde bir karbon tanesi var ve bu karbon tanesi aslında kömür olma potansiyeli de olabilir, elmas olma potansiyeli de olabilir karar sensin. Elmas olmaya karar verdiysen o özü keşfetmeye karar verdiysen ve onu ortaya çıkarmayı planladıysan, mutlaka ama mutlaka ışıl ışıl parlayacaksın. Hayatını adım adım değiştirebileceksin. Yaradan çok insaflıdır, merhametlidir. Bende o özü bıraktıysa yanımdakine de bırakmıştır. Afrika da yaşayanlara da bırakmıştır, Amerika da yaşayana da bırakmıştır. Herkeste bırakmıştır o özü. Aradaki tek fark şudur; O özü fark edip değişim yolculuğuna bir adım atıp başkasına o güzellikleri o potansiyeli o karizmayı ortaya çıkararak dünyasını da değiştiren, muazzam başarıyı yakalayabilendir. Tavsiye olarak bir kâğıt kalem alması eline. Güçlü yönlerini bir tarafa yazsın. Güçsüz gördüğü tarafını diğer tarafa yazsın ve şunu irdelesin. Bu özellikler ister olumlu olsun, ister olumsuz olsun, hangisi onun gizli potansiyeli olabilir? Hangi özelliğini törpüleyerek karbon zerresinden elmasa çevirebilir. Bunu görsün sadece. Korkularından arınmaya başlasın. Onu aşağı çeken kimse, neyse fark etsin. Hayat enerjisini kim ne kadar düşürüyorsa fark etsin ona göre mesafesini koysun sınırlarını çizsin. Belki sevdiği adam iki cümlesiyle onu aşağı çekiyordur. Sen yapamazsın. Sen edemezsin, başaramazsın ona göre mesafesini koysun. Eğer mecbur değilse hayatından bir an önce çıkarsın. Son olarak da gün programlaması ile bir şeyler söylemek istiyorum. Her sabah kalktığında dün neler yaptı. Hangi işlerini başardı ve iyilik için nasıl bir adım attı. Bugün ki planı nedir? İşlerini nasıl halledecek, hangi adımı atacak ister kendi iyiliği için ister çevresindekiler için hangi adımı atacak onları yazsın ve bu programa sadık kalmaya çalışsın. İlk başlarda biraz zorlanabilir. Yavaş yavaş onları yoluna koyduktan sonra bilinçaltı alışmaya başlayacak. Olumlamalar demiştim çok önemli demiştim. O yüzden sabah kalktığında aynaya bakarak sadece 5 cümle söylesin emin olun hayatını değiştirecek. Herkes için değişebiliyor bu cümleler o yüzden özellikle seanslardan sonra bunları söylüyorum kişiye özel yazıyorum. Kimisi ben bütün işlerimi tamamlayabiliyorum ben çok güzelim bu güzelliğimin farkındayım, ben çok başarılıyım. Başarımın farkındayım. Gün geçtikçe bunu daha da arttırmaya karar verdim. Ben sağlıklıyım, bunu için şükrediyorum gibi 5 tane altın cümle yazsın her sabah uyandığında aynanın karşısında onu tekrarlasın. Gece uyumadan önce de onu tekrarlasın.