Merhaba Umut Bey nasılsınız?

Teşekkür ederim çok iyiyim müzikle yoğrulmaya tüm hızıyla devam…   

 Nasıl geçiyor pandemi süreci? Korona virüsü sizi ve çevrenizi ne kadar etkiledi?

Pandemi süreci hepimiz için aynı lakin bu durumu avantaja çevirmek gerektiğini düşünüyorum ve bolca beste çalışmaları, yeni aranjeler üzerinde çalışıyorum. Elbette her sektörde olduğu gibi işler ve konserler şu durumda biraz askıya alındı gibi gözükse de, avantaja çevirmekte bizim elimizde olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple üretmeyi ve çalışmayı ihmal etmiyorum. Bu süreci sağlıklı bir şekilde atlattıktan sonra her şeyin eskisi gibi normale döneceğini ve sevenlerinle buluşup tekrar kucaklaşacağımız günleri özlemle bekliyorum. 

Hayırlı olsun. 1 Temmuz itibariyle yeni şarkınız Merhem’i karşımıza çıkardın. Şarkı değerli sanatçı Safiye Soyman’ın seslendirdiği şarkıydı. Nasıl sizde de şarkıyı seslendirmeye karar verdiniz?

Evet 1 Temmuz itibari ile merhemi sevenlerimizle buluşturduk çok teşekkür ediyorum. Geri dönüşler inanılmaz derecede iyi. İnsanlar “Merhem”i benimsediler ve çok sevdiler. Sözü ve müziği Hüsniye Kaya’ya ait olan Merhem’i ilk olarak Türkiyemiz’in o eşsiz sesi ve değeri safiye Soyman hanımefendi seslendirdi. Aranjesini üstlendiğim bu güzel eseri bir de ben kendi yorumumla sevenlerime okumak istedim. Merhem‘in her kitleye hitap etmesi ve insanlardan bu güzel tepkiyi almak oldukça hoşuma gidiyor. Çünkü Merhem hikayesi olan bir eserdir. Safiye Soyman hanımefendinin değerli oğlu Harun için bestelenmiş olan bu güzel eser tüm özel çocuklarımıza ithafen ortaya çıkartılmıştır.

Şarkının belki de en önemli özelliği Soyman’ın MS hastası oğlu Harun Akaröz’e ithafen yazılan bir şarkı olması. Sizi de etkileyen en büyük neden bu mu oldu?

Eseri Hüsniye Kaya hanımefendinin ağzından ilk duyduğumda inanılmaz etkilendim ve beni en mutlu eden tarafı ise bir hikayesinin olmasıydı. Sadece Harun için değil milyonlarca özel çocuğa ithafen yazılmış bu güzel eser beni inanılmaz etkiledi. Bu sebeple bu güzel eseri yüreğimi ortaya koyarak seslendirdim. Ve çok huzurluyum. Milyonlarca insan ve aileler bu amansız hastalıkla mücadele veriyorlar. Tek isteğim bu eseri dinlediklerinde bir nebze de olsa yüreklerine su serpmekti niyetim. Ve sanırım insanlara merhem olduk. 

Şarkının sözlerine baktığımızda çok anlamlı duygu dolu sözleri var. Peki şarkıyı söylerken sizi en çok etkileyen kısmı neresi oluyor?

Gerçekten şarkının sözleri oldukça etkili ilk duyduğumda gözyaşlarım hakim olamamıştım ve içimden dedim ki, “bu benim okumam gereken bir eser her kelimesi dolu dolu ve yürek yakan cinstendi resmen.” Beni etkileyen sözlerin hepsi aslında, fakat özel olarak şu cümleyi okurken biraz daha etkilendiğim doğrudur. “Uzat elini dokun kalbime açtığın yara ya tesellin olsun” bu söz ben epey bir etkiledi. Dinleyenlerin de yüreğinde bu dizeleri hissettiğine eminim. 

Kimlerin emeği var şarkıda?

Başta bu güzel eseri doğuran sözü müziği kendisine ait olan kısacası Merhem’i yüreğimize merhem yapan sevgili Hüsniye Kaya hanımfendi’nin emeği çok. Düşünsenize yüreğinizden dökülen kelimeleri yazıyorsunuz ve milyonlar dinliyor bu çok özel bir emek bence kendisine sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum. Bu eserin bizzat aranjesini de kendim üstlenmemdeki sebep de bu güzelliği tamamlamaktı. Bu eserin hakkını vereceğimi düşündü ve bana en büyük desteği veren inanan kıymetli büyüğüm, patronun AZKA Yönetim kurulu başkanı Bülent Kaya beyefendiye de çok teşekkür ediyorum. Gerçekten büyük emek var yönetmeninden makyözüne kadar emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler. 

Klip çekimleri nasıl geçti? 

Emrah Özbilen yönetmenliğinde çekilen klibimiz yaklaşık 16 saat sürdü. İstanbul’un en gözde  tarihi eser dolu o eşsiz sokaklarında Galata Kulesi’nde, büyük bir özveri ve emekle çekildi. Tüm ekiple hem duygu dolu hem keyifli saatler geçirerek çektik klibimizi. Ne demişler “emeksiz yemek olmaz” izleyicilerimiz ise bu emeğin tuzu biberi oldular. Hepimiz çok güzel bir iş başarmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Bu özveriyi gören dinleyicilerimden olumlu ve güzel yorumlar aldıkça ben ve ekibim adına gurur duydum. 

Safiye Soyman ve ailesi ile daha önceden tanışıklığınız var mıydı? Bizlere kendisi hakkında birkaç cümle söyleyecek olsanız nasıl tanımlarsınız?

Safiye Soyman hanımefendi ve Faik Öztürk bey gerçekten şahıslarına münhasır insanlar, Onları gerçekten çok seviyorum çok muhterem bir aile. Bizler AZKA müzik şirketinin sanatçıları olarak bir arada bulunduk ve tanıştık onlar beni evlatları olarak seviyorlar ve öyle hitap ediyorlar. Aileden biri olmak safiye Soyman hanımefendi gibi bir değerin takdirini kazanabilmek benim için bir onurdur. Açıkçası çokta eğleniyoruz birlikte vakit geçirmekten inanılmaz keyif alıyorum kendilerinden öğreneceğim daha çok şey olduğunu düşünüyorum. Birbirimize olan sevgimiz ve saygımız daima aynı güzellikte devam edecektir, iyi ki o güzel yürekleri benim yanımda. 

Nisan ayında “Sevdamı Uyuttum” single’ınızı yayınlamıştınız. O şarkının tepkileri nasıldı?

AZKA Müzik şirketimiz tarafından çıkarttığımız ilk eserimiz “Sevdamı Uyuttum” yine sözü ve müziği Hüsniye Kaya imzası taşıyor. Eser, beni ben yapan eser diyebilirim. Kendi ses rengimi buldum o güzel eserde ve dinleyicilerimin tam not verdiği bir klip ortaya çıktı. Şarkı müzik listelerinde hala birinci sırayı zorluyor. “Sevdamı Uyuttum” ile “Merhem” çok farklı iki eser, beni en mutlu eden tarafı ise bu iki eserin de hikayesi olmasaydı. İnsanlar bazen sevdalarını uyutmak zorunda kalabiliyor. 

İlk şarkın Mahzen’i de iki yıl önce sevenlerine sunmuştunuz. O zamandan bu süreye kadar neler değişti?

Evet, “Mahzen”, iki yıl önceki ilk klibimi dinleyicilerim o eseri de çok beğendiler. Mahzen de eserinde müzikalitesi yüksek bir eser ile dinleyicilerime “merhaba” demiştim. Fakat Hüsniye Kaya imzası taşıyan eserleri okumak tüm sanatçı dostlarım adına söyleyebilirim ki çok özel bir durum. Sözü ve müziği bestelersiniz ama okuyan sanatçı onu yansıtmayabilir, biz öyle bir bütün olduk ki Hüsniye hanım ile onun dudağından çıkan sözler ve melodiler benim hayatımı yansıttı. 

“SOSYAL MEDYAYI KALİTELİ KULLANIYORUM”

Sosyal medyanın hayatımıza etkisi hakkında konuşan Umut Açıkgöz; Bende herkes gibi sosyal medya kullanıcısıyım. Bu işi doğru hedefler belirleyerek kullanırsanız. Oldukça verimli olduğunu düşünüyorum. İnsanlarla anlık birebir iletişim kurabildiğimiz mecrayı doğru ve kaliteli bir şekilde kullanırsak, karşı tarafa duygularınızı hissiyatınızı ve kendinizi iyi anlatmanıza neden olur. Aslında istemesek de hayatımızın bir parçası haline geldiği doğrudur. Sadece bunu ne kadar ne şartta ne düşünerek kullandığımız önemli. 

Açıkçası biz sizi 7 yıl önce “Beyaz Show” programıyla tanıdık. O programdan sonra hayatınız değişti diyebilir miyiz? 

Evet yedi yıl önce Beyaz Show’a konuk olduğumda ilk televizyon deneyimimdi çok heyecanlı ve şaşkındım açıkçası, hatta “canlı yayına çıkacaksın” dediklerinde inanmamıştım ve kendimi bir anda “Beyaz Show” da buldum evet insanların ilk tanıdığı ve gördüğü Beyaz Show’a çıkan Umut Açıkgöz’dü. Oraya davet edilme sebebim ise çaldığım enstrümanım piyano ve klavyeyi alışılagelmişin dışında icra etmemdi. Sosyal mecralarda ilgi gören videolarım sebebi ile oraya davet edilmiştim hatta Beyazıt Öztürk klavyeyi canlı çaldığıma inanmayıp bizzat kendi tasdik etmişti. İnsanlar ilk o zaman beni benimsedi ve sevdiler. Şimdi üzerinden yedi yıl geçmiş ve ben sanatımı en güzel şekilde insanlara sunmaya devam ediyorum. Dinleyenlerimle aramdaki bağı hiç kopartmıyorum. 

Şimdiler de her pazar Uçankuş TV’de yayınlanan müzik programıyla seyirci karşısına çıkıyorsunuz. Nasıl gidiyor program?

Evet, dört yıldır Uçankuş TV ekranlarında “Umut Açıkgöz’le Taverna Programı”nı canlı yayında sunuyor ve icra ediyorum. Herkesin özlediği taverna kültürünü insanların evine getiriyorum. Canlı yayında istek istiyorlar ve ben o anda isteklerini yerine getiriyorum. Harika bir program oldu ve insanlar çok benimsediler ve sevdiler açıkçası onların mutluluğu ve isteklerinin icra edilmesi bana çok ayrı bir haz veriyor. İnanılmaz bir bağ oluştu aramızda her pazar akşamı 23:00’da insanların ekrana kitlendiğini bilmek beni epey bir heyecanlandırıyor. Uçankuş TV yönetim kurulu başkanı sevgili patronum Can Tanrıyar ile bu konuyu görüştüğümüzde kendisi de bana inandığını ve eski taverna kültürünü İnsanların seveceğini ifade etti ve başardık şimdi ise Uçankuş TV ekranlarında her pazar akşamı müzisyen konuklarımı ağırlıyorum. Tek amacım insanlara güzel müzik dinletip keyifli dakikalar geçirtmek çünkü müzik benim için bir yaşam tarzı. 

Çok kısa sizden bahsedelim istiyorum. Müzik hayatınıza nasıl girdi? 

Müziği sekiz yaşında başladım. Ailem de herhangi bir müzisyen yok. İlk eğitimime 9 yaşımda İzmit Belediye Konservatuarı’nda başladım. Daha sonra ise lise eğitimimi İzmit Güzel Sanatlar Lisesi’nde tamamladım ve arkasından üniversite eğitimimi ise Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Klasik Türk Müziği Ses Eğitimi bölümü mezunu olarak tamamladım. Pedagojik formasyon eğitimini ise Sakarya Üniversitesi’nden aldım. Müziğin ilmini öğrenebilme çabası beni her zaman heyecanlandırdı hala çok çalışıyor araştırıyor ve öğreniyorum.

“GENÇLER BAŞARILI İŞLER YAPIYOR”

Günümüzdeki yeni yetenekler ve müzik piyasası hakkında konuşan başarılı şarkıcı, “Bizim müziğimizin zengin melodi yapısı ile makam zenginliği ile tarihi ile eşi benzeri yoktur. Yeni yetenekleri oldukça başarılı buluyorum ve müziğimizi ileri seviyeye taşıdıklarını düşünüyorum ve bugün geçtikçe artıyor, kaliteli işlere imza atılıyor. Bugün bile birçok yeteneğimiz yurtdışında ülkemizi temsil ediyor bu büyük onur ve gurur bizim için” dedi.

Sizin de dediğiniz gibi yorumcu kimliğinizin yanında başarılı bir klavye sanatçısısınız. “Türkiye’nin ilk on parmak klavye çalan müzisyeni” unvanına sahip bir kişi olarak kimlerle çalıştınız?

Evet Elif Hanım. “Türkiye’nin ilk on parmak klavyesi” ünvanına sahip oldum. Bu inanılmaz bir gurur. Klavyeyi çalış stilim insanların çok dikkatini çekti ve çok sevdiler aslında bu stilin nasıl oluştuğu ile ilgili çok fazla bir fikrim yok desem doğrudur. Sadece şimdi bile günde 7 saat çalışıyorum sanırım büyük özveri ve emeğin karşılığı olsa gerek. Çok değişik bir stili ile klavye icra ettiğim doğrudur ve bu çalış şeklim birçok müzik otoritesinin de dikkatini çekti. Bu süreçte çalıştığım ünlü isimler arasında Bülent Ersoy, Seda Sayan, Coşkun Sabah, Safiye Soyman, Işın Karaca, Hakan Altun, Ümit Besen gibi birçok değerli isimle müzik yapma ve çalışma fırsatı buldum, bu beni çok geliştirdi. Onların saygısını ve sevgisini kazanmak benim için ömre bedel…

Enstrüman çalıyor olmanın müziğe katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Enstrüman çalabilen bir müzisyen kesinlikle bir sıfır öndedir çünkü duygusunu ilk olarak çaldı enstrümanını aktarır ve onunla resmen sohbet eder. Derdini, hüznü, neşesini sevincini paylaşır ne enstrüman çaldığınızın bir önemi yoktur. İstek arzu ve mücadele vardır bazen enstrümanınız size en yakınınızdan bile yakın olabilir. Onunla ağlar, onunla güler, onunla sohbet edersiniz. Dinleyenler ise, bu sohbete ortak olduklarında sizin nedenli duygu yüklü olduğunuzu ve ne anlatmak istediğinizi anlayacaktır. Enstrüman çalan bir müzisyen üretmeye mahkûmdur kendi dünyasını ve çalış stilini belirler bir enstrümanı herkese aynı çalsaydı ne anlamı olurdu ki, herkes ruhundan bir parça katıp o güzelliği dinleyenlerine aktardığı zaman güzelleşir dünya. 

Yakın gelecekte çok güzel projelere imza atmayı ve çok güzel Yakın gelecekte ne tür projeleriniz olacak?

Konserler vermeyi düşünüyorum ve bunun için çalışmalarını başlatmış durumdayım. “Büyük bir Umut Açıkgöz Orkestrası” kurmayı düşünüyorum. Hem solist olarak hem de klavye başında bir Umut Açıkgöz düşünüyorum. Bunun yanı sıra bütün sosyal sorumluk projelerinde yer alıyorum ve bu beni çok mutlu ediyor. Bu projelerde yer almaya da devam edeceğim. O bunun yanı sıra öğretmen kimliğimle de öğrencilerime dersler veriyorum. Bilgi birikimlerini aktarıyorum sizin bilgi birikiminizle hayata devam eden bir müzisyen adayı görmek ve onun başarılarıyla mutlu olmak paha biçilemez doğrusu. 

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek stersiniz?

Dinleyenlerime bana inandıkları için bu yolda hep arkamda daha gibi bir destek oldukları için teşekkür ediyorum. Beni ilk takip eden dinleyenlerim çok iyi bilir ki zorlu ve meşakkatli bir yoldan yola çıktım, insanlara yeni bir stili kabul ettirmeye çalıştım ve başarılı oldum. İlk günden beri takip eden dinleyenlerimle hala irtibat halindeyim. Bir insan nereden geldiğini unutmamalı tabii ki ne olacağını da düşünmeli izlediğim bu müzik yolculuğunda feyz aldığım dinlemekten keyif aldığım isimlerle çalışabilmek benim şansım oldu ve dediğim gibi hala dinleyenlerime güzel eserler bırakmak için günde 7 saat çalışıyorum bu bağımız hiç kopmadı kopmayacakta sizler iyi ki varsınız sevgilerimle…

Doğum tarihi 13 .05 1985

Burcu: Boğa 

En sevdiği huyu: Çok çalışmak

En sevmediği huyu: Aceleciliği 

Uğurlu sayı: 4 

Uğurlu günü: Cuma

En sevdiği çizgi film: Tom ve jeryy

En sevdiği renk: Mav

En sevdiği söz: Güzel yüreklim

Röportaj; Elif Hayvalı