UĞUR BOSTAN: BİLDİKLERİMDEN EMİN, YAZDIKLARIMA KEFİLİM.

RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Altın Kalem Ödüllü yazar Uğur Bostan ile yazın hayatına ve “Son Düğüm” adlı kitabına dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Uğur Bostan kimdir?

Öncelikle bana bu fırsatı verdiğiniz için en içten teşekkürlerimi sunarım. Ekibinize ve okurlarınıza merhabalar… 1970 yılında Karaman’da doğdum. (Dede tarafından Türkmen kökenliyim.) 1 yaşında ailemle Belçika’ya yerleşerek eğitimimi orada tamamladım. Liseden sonra farklı sektörlerde çalışıp kendi kargo şirketimi kurma niyetiyle 2004'te akşam okulundan şirket yönetimi muhasebe belgesi (sertifikası) kazandım.

Yazın hayatınız nasıl başladı? Size öncülük etmiş isimler var mı?

2005 yılının Haziran ayında trafik kazası nedeniyle komaya girerek “Ben kimim?” diyebilecek kadar ciddi bir hafıza kaybı yaşadım. Bu hafıza kaybı; hayatı, neredeyse her şeyi yeniden öğrenmeme sebep oldu. Yanlış hatırlamıyorsam 2005 yılının Eylül ayında Peygamber Efendimize hakaret dolu karikatür olayı manşet oldu. Google arama çubuğuna “Din” yazarak kendimi araştırmalara kaptırdım. Sayfa sayfa gezerken İncil ve Tevrat sayfaları denk geldi. İncil ve Tevrat, beyin fırtınaları yaşamama sebep oldu. “Bu, bir dönüm noktası.” diyebiliriz. Gerçekleri tam manasıyla öğrenme merakı, biraz uzun ve sıkıntılıydı. Dinler hakkında araştırmalarım 8 yıl +15.000 saat sürdü. Binlerce araştırma sayfalarının sentezini sentezledim ve 170 sayfalık ilk kitabım 2018 yılının Ocak ayında yayımlandı.

Yazarken nelerden esinlenirsiniz? Örnek aldığınız yazar veya şairler var mı?

İlk kitabım farklı; ama ikinci kitabım için gerçek anlamda kendi hayatımdan esinlendim. Esinlenmeye her şey sebep olabilir. Mesela; bir çifti izleyerek araştırdığım konular hakkında fikirlerim zenginleşebilir. Bazen bir yönetici, bir başkanın sözü, bazen de bir şarkı sözü yetebilir. Esinlenmek yetmiyor, doğru araştırmak da önemli. Aynı konuyu birden fazla kaynaktan araştırıp kıyaslayarak, doğru veya doğruya en yakın fikirler hakkında düşünüp neticelendirmenin yeterli olduğunu düşünüyorum. Başkasından fikir, düşünce ve tarz anlamında örnek almak, ona benzemek demektir.

“Başkasına benzersem ben, ben olmam.”

Hayal gücümün desteğiyle yazıyorum.

Kasım ayının ilk günlerinde konuk olduğum bir televizyon programının çekimlerinde bana; “Rakipleriniz var mı?” diye bir soru yöneltildi. Müsaade ederseniz aynı cevabı sizinle de paylaşmak istiyorum:

Rakip aramıyorum. En iyisi için kendimle rekabet ediyorum.

Haziran ayında okurlarla buluşan “Son Düğüm” adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitabı neden yazdınız?

Son Düğüm’ü yazma sebebi, “Vatikan Tevrat ve İncil’e Darbe” adlı kitabım oldu. Nasıl mı? Kitap, yayımlandıktan 4 ay sonra İstanbul’da “Araştırma” dalında ödül aldım. Bu ödül Son Düğüm’ü yazmam için motivasyon oldu. Araştırma sebebiyle 2018 yılının Haziran ayından 31 Mart 2019’a kadar her gün 8 ile 14 saat sayfaları, sahneleri yaşayarak halkın anlayacağı dilden yazdım. “Son Düğüm” bir araştırma kitabı değil; ama araştırarak yazdığım bir roman.

Macera, gerilim, takip, tuzak, aşk, ihanet, kurgu, cinayet, metris cezaevi, savcı ve baronlara karşı mücadeleyi 2 ana karakter olan Doğan Karamanoğlu ve Reyhan Mahitab aracılığı ile senaryo diline yakın olan tarzımı ortaya koyarak, akıcı bir şekilde yazarak paylaşmak istedim.

“Son Düğüm” okurlara hangi mesajları vermeyi amaçlıyor?

Az önce anlattığım gibi; araştırarak yazdığım bir roman. Aşk da var, macera da var.  Fazla detay vermeyeyim, demek istiyorum; ama mesaj verilmesi gerekiyorsa sadece bir mesaj vereyim. “Görünmeyenlerin kazanması için 7.5 milyar insanın bedel ödemesi gerekiyor."

Bu nedenle kitabın arka kapak yazısını paylaşmak isterim:

“Hafızasını yitirmiş bir adam…

Ona âşık bir kadın… Gerçek bir hikâye…

Bu roman, size “Her şey bitti.” dediğiniz zaman aslında hiçbir şeyin bitmediğini ve bir adamın koca bir dünyayı karşısına alıp savaşabileceğini müthiş bir dille anlatırken, içindeki sonsuz maceranın yaşanmış bir hikâye olduğunu hatırladıkça inanmakta güçlük çekeceksiniz.”

Kitabın ismi nereden geliyor?

“Kitabın ismi nerden geliyor?” yerine “Neden Son Düğüm?” diye sorarsak daha net cevap verebilirim.

, Doğan karakteri, kurulan tuzakları aşarak bir canlı yayın teklifi alıyor. Tartışma programında Türkiye üzerinde oynanan büyük oyun için akıllıca, ilginç bir tuzak kurarak kötülerin maskesini düşürüyor. Bu büyük oyunu bozduğu için “Son Düğüm” ismine karar verdim.

Sizce kitap, beklenen başarıya ulaşacak mı?

Okurlarımın yorumlarını paylaşmamı uygun görürseniz kısa alıntı yapabilirim:

1-Yazar, kitabında gerçek bir hikâyenin tam ortasından geçiriyor okurlarını. Emin olalım ki farklı bir dünyanın kapılarının açıldığını göreceğiz.

2- O kadar net hatlarla kısa ve yeterli bilgi ile olaylar arasında geçiş yapmış ve bağlamışsınız ki hayran kaldım. Özellikle de dava sürecini çok profesyonel aktarmışsınız. Kitap okuyor gibi değil de sanki sinema filminin finaline yaklaşmışım gibi hissettim. O kadar akıcı ve o kadar etkileyici.

3- Başlangıç, ayrı bir güzel. Hele ki ortalara gelindiğinde sonu çok merak edilecek ve heyecan alıcı bir hale geliyor ve sonuna gelindiğinde keşke hiç bitmeseydi, diyebileceğiniz bir kitap.

Bu yorumlar, okurlarımın ne kadar memnun olduklarını gösteriyor. Bu da beni sevindirmeye yetiyor. “Başarılı bir kitap olsun isterim; ama daha yolun başındayız.”

Kitabınıza bir okur gözüyle nasıl bir yorum yaparsınız?

Okur gözüyle yorum yapmak yerine, okurların yorumları yeterli olur, diye düşünüyorum.

Şunu da eklemek isterim:

Tüyap Kitap Fuarı (imza günü) için geldiğim kısa zaman içerisinde Son Düğüm için aldığım ödül olan 2019 Sektörünün En İyisi, Uluslararası Business Ödülü’nü almak, beni yeniden motive etti.

Hazırlık aşamasında olan yeni bir eseriniz var mı?

Romanın devamını düşünürken hedefim olan yeni projem hakkında büyük bir adım attım, o da sürpriz olsun. Bir sorun olmazsa inşallah en güzeli ortaya çıkacak. Bu projem için değerli okurlarınızdan dua bekliyorum.

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Okurlarınıza kısaca şunları söyleyebilirim:

"Şeytani tuzaklara, sisteme köle olmayalım.”

Dış güçler, Türkiye'yi yeteri kadar böldü. Bölünmeyelim, yeter.

Arif Nihat Asya’nın dediği gibi:

“Hilâlin altında bir olalım. Çok kalabalık olacağız, göreceksiniz.”

Bildiklerimden emin, yazdıklarıma kefilim.

Halkın içinden, sizden biriyim.

Kitap dünyasında yeniyim.

Saygı, sevgi ve selam ile...