NEDRET HOTUN
Fatoş Günaydın; ‘Babam Akbank Çocuk Tiyatrosu yaptığında uğur böceği vosvosumuzla tüm Türkiye’yi gezdiğimiz tiyatro karavanında geçirdiğim zamanlar hayatımın en güzel anılarındandır’
Bir tiyatro ve Yeşilçam efsanesi olan Erol Günaydın kuşkusuz çok iyi komedyen, çok özel bir baba, çok iyi bir eş olarak anılıyordu. Türk Tiyatro Tarihi’ne adını altın harflerle yazdıran Erol Günaydın’ı kızı Fatoş Günaydın’ın ağzından dinleyelim istedik. Sevgili Fatoş Günaydın bize tüm samimiyetiyle babasını anlattı.
-Fatoş Hanımcım merhaba, bize biraz çocukluğunuzdan bahseder misiniz, nasıl bir evde büyüdünüz, kaç kardeşsiniz, Erol Günaydın’ın kızı olmak nasıl bir duygudur?
Annemle babamın ilk üçüz bebekleri oldu, üçüzlerden biri yaşadı. Ablam Ayşe’den sonra ben doğdum, annem ve babam bana ölen bebeklerinin adını verdiler. Sonra ikiz bebek dünyaya geldi, ikizlerden biri olan kardeşim Günfer hayatta kaldı. Yani yaşasalardı 6 kız olacaktık, 3 kız kardeş kaldık. Nişantaşı’nda bir apartman dairesinde sevgiyle büyüdük.
-Eviniz yıldızlar geçidi gibiymiş, kimlerle büyüdünüz, biraz anlatır mısınız?
Bizler çok şanslı insanlardık. Haldun Dormen her hafta sonu bizdeydi mesela. Annemin hazırladığı yemekler yenir, muhabbet edilirdi. Bizim ev parti evi gibiydi. İsmet Ay, Tuncay Kurtiz, Göksel Kortay, Kerem Yılmazer, Ferhan Şensoy, Derya Şensoy evimizden çıkmazdı. Biz böyle değerli isimlerle birlikte büyüdük. Herkes istediği zaman bize gelirdi.
-Çocukken ‘Ayı Yogi’yi izlerken babanızın sesi olduğunu biliyor muydunuz ya da çok iyi bir usta olduğunun farkında mıydınız?
Tabi ki bilirdik, ancak çok iyi bir usta olduğunun farkında değildik. Babam beni dublaja götürürdü, çok sevdiğim çizgi film karakterlerinden Temel Reis’i de konuşmuştu o zamanlar.
-Erol Günaydın 1972'de Akbank Çocuk Tiyatrosu'nun kuruculuğunu yaptı. O zamanlar uğur böceği şeklindeki vosvosunuzla Türkiye’yi dolaşmışsınız. Biraz o günlerden bahseder misiniz?
Babam Akbank Çocuk Tiyatrosu yaptığında, uğur böceği vosvosumuzla tüm Türkiye’yi gezdiğimiz tiyatro karavanında geçirdiğim zamanlar hayatımın en güzel anılarındandır’
İzmir’e karavanla yavaş yavaş giderdik. Ben de o dönem çocuk tiyatrosunda oynamıştım.
-Babanız merhum Erol Günaydın’ın hayvanlara aşırı düşkünlüğü varmış. Evinizde hangi hayvan dostlarınız vardı, siz de sever misiniz?
Biz her zaman hayvanlarla büyüdük. Akşehir’e Nasreddin Hoca Festivali’ne gitmiştik. Başka bir yıl babam o festivale yalnız gitti. Eve bir geldi, kucağında ördek, kaz, tavşan, hindi.. Meğer o dönemin Akşehir Belediye Başkanı babama hediye etmiş. Biz de Nişantaşı’ndaki balkonumuza onlar için yuva yaptık, hep birlikte besledik. Evimizde kedi, köpek vardı zaten. Üstüne onlar da gelince evimiz hayvanat bahçesine dönüşmüştü.
-Tiyatromuzun gülen yüzü Erol Günaydın kalbinde hep sevgiyi taşıyan, 7’den 70’e herkesle dostluk kuran bir sanatçıydı. Kuşkusuz sizin de en iyi dostunuzdu. Çok anınız vardır ama sanatçının kızlarıyla ilişkisi nasıldı?
Babamla ilgili o kadar çok anı var ki. Babam bizim arkadaşımız gibiydi, arkadaşlarımızla da arkadaştı. Biz yokken Teoman, Athena gelir babamla muhabbet ederdi, hep bizdeydiler. En güzel anılarımız Ferhan Şensoy’la olmuştu. Ferhan abi, Derya abla en yakın dostlarımızdandı.
Babam Haldun Dormen ile birlikte ‘Koca Karılar’ tiyatrosunu sahnelediği bir dönemde bu defa İsmet Ay ile setlere gitmeye başladık. O kadar eğlenceli hikayelerimiz var ki aslında. İzmir’e fuara giderken o karavanın içi tiyatroya dönerdi.
-Erol Günaydın sizin tiyatrocu olmanızı ister miydi?
Babam Akbank Çocuk Tiyatrosu’nda oyunlar sahneye koyuyordu. O dönem kadrosunda Göksel Kortay, Kerem Yılmazer, Zeynep Tedü, Selim Naşit, Bülent Kocabaş gibi önemli isimlerin bulunduğu şarkılı bir oyun sahnelendi. Aynı oyunda bir kız başrol oynuyordu. Ben de her hafta o oyunu seyretmeye gidiyordum. Bir gün o kız hastalandı ve oyuna gelemedi. Ben birden atıldım, ‘Onun diyaloglarını ezbere biliyorum’ diye. Ardından da sahneye çıkıp başroldeki o oyunu oynadım. O günden sonra da oyundaki o rolü oynamaya devam ettim. Babamın yönettiği diğer oyunlarda da önemli isimlerle birlikte tiyatro oyunları sergiledik.
Ben kulislerde büyüdüm. İzmir Fuarı’nda, ‘Hisseli Harikalar Kumpanyası’ ‘Yedi Kocalı Hürmüz’ oyunları zamanı biz çocuklar arkada danslarını yapardık. Kuliste Adile Naşit’i makyaj yapılırken izler, Çiçek Dilligil, Aslı Gökçer, Ayşen Gruda’nın kızı hep beraber kuliste otururduk. Babam bizim tiyatrocu olmamızı para yok diye istemezdi. O hiç kazanmadı, o yüzden de yokluk çekti. Nişantaşı’nda bir ev ve vosvos arabamız vardı sadece. Aman ne yapacaksınız derdi, şimdiki oyuncuların kazandığı paralara bakınca hayatında hiç öyle paralar kazanmadı. Çağrılınca çoğu zaman bedava gider oynardı.
Meddahlık Geleneğinin Son Temsilcisi
-Erol Günaydın Türk Tiyatro tarihine adını altın harflerle yazdıran müthiş bir yetenekti. Bir bakıyoruz oyuncu, bir bakıyoruz meddah, aynı anda ses sanatçısı, diğer yönü yazar. Yetenekleri hakkında ne söylemek istersiniz?
Zaman ilerledikçe babamın işine olan saygısını ve aşkını gördüm. Babamın tekerli sandalyede ağrılar içinde uçakla Belçika’daki Tiyatro Festivali’ne gidip, sahne aldığında tüm ağrılarını unutup ayakta alkışlanmasını unutamam.
Bana kalırsa babamın kendinin bile bilmediği gizli kapaklı bir dehası vardı. Bunun farkına varabilseydi eğer olağanüstü komedi yeteneklerini ve yazar olarak yapabildiklerini Türkiye’nin dışına da taşır, dünya çapında çok ünlü, efsanevi bir sanat adamı olurdu.
-Küçük rollerin büyük sanatçısı Erol Günaydın’ın hayatta en mutlu olduğu zamanlar tiyatro sahnesinde olduğu zamanlarmış. Siz babanızla yeterince zaman geçirebildiniz mi? İçinizde ukde kalan, şunu da yapsaydık dediğiniz anlar oldu mu?
Gemilerde çalışıyordum, son yıllarda babam da Bodrum’daydı. Gemileri bırakıp tamamen döndüm Türkiye’ye, artık babamla olacaktım. O da sevinmişti, tam geldim o yaz babam hastalandı, ona çok üzülürüm. Tabi ki her zaman pişmanlık duyduğum yapamadıklarımız var. Ona olan özlemimiz anlatılamaz, keşke şimdi burada olsa. Babamın ‘Sirkeci’ adlı bir köpeği vardı, aşıktı ona. Babamdan başka herkesi ısırırdı. Babam acile giderken o da hastalandı, ardından vefat etti. Çok üzülmüştü, aynı zamanda ikisini de kaybettik. Babam çok özel biriydi, korkunç bir zekası vardı. Günümüzü takip eder, her şeyden haberdar olurdu. Dünyaya neşeyle bakan bir çift muzip kahverengi gözdü benim babam. Onu çok özlüyoruz.
-Sevgili Fatoş Günaydın bizimle babanız Erol Günaydın’la özel anlarınızı paylaştığınız için ‘Önce Vatan Gazetesi’ adına çok teşekkür ederim.
Sevgim ve saygım ile.
EROL GÜNAYDIN HAKKINDA;
Altmış yılı aşkın süredir hiç sezdirmeden hepimizin hayatına sızıveren bir oyuncu, Erol Günaydın. Bir bakarsınız çocuk tiyatrosu kurup yıllarca bütün ülkeyi dolaşır. Bir bakarsınız televizyonda Ayı Yogi’nin sesidir, Akşehir’de Nasrettin Hoca’dır, Ramazan aylarında meddahtır. Bir bakarsınız en tutulan oyunlara imza atmıştır. Bir de bakarsınız en olmayacak projede köhne Anadolu otellerinde ekmek parası peşindedir. En son “Hırsız-Polis” dizisindeki yatalak baba Dursun rolünde ortaya koyduğu gibi, küçük rolleri öylesine işler, öylesine süsler ki rol de, kendi de devleşir.