Türkiye, üzerinde bulunduğu fay hatlarından dolayı bir deprem ülkesi. Bu gerçek, 24 Ocak günü merkez üssü Sivrice- Elazığ'da gerçekleşen 6.8 şiddetindeki deprem haberiyle tekrar hatırlandı. Tüm Türkiye'yi üzdüğü kadar ABD’de yaşayan Türkler de aynı acıyı paylaşıyor.

Deprem haberleri yakından takip edilirken New York merkezli Turkish Philanthropy Funds (Türk Hayırseverler Vakfı – TPF) tarafından depremzedeler için hızla yardım kampanyası başlatıldı. Ardından diğer dernekler de yardım kampanyası yaparak depremzedelerin yaralarını hafifletmek için harekete geçti. Peki bu deprem beklenen bir deprem miydi? Risk hâla devam ediyor mu? Ne gibi önlemler hayat kurtarır sorularını California'da yaşayan Prof. Dr. Mehmet Çelebi ile konuştuk. İşte

Amerika Jeolojik Araştırmalar Merkezi’ne (USGS) bağlı olarak faaliyet gösteren Deprem Bilimleri Merkezi’nde görev yapan Profesör ile Elazığ depremi ve merak edilenler.


Röportaj: Anıl Sural

Muhabir: Rona Doğan

Önce Vatan Gazetesi Washington


Mehmet Bey öncelikle Elazığ'da meydana gelen depremi yorumlayabilir misiniz?


Öncelikle tüm Türkiye'ye geçmiş olsun diyorum. Elazığ yakınlarında meydana gelen 6.7 büyüklüğündeki (magnitude) deprem, U.S. Geiological Survey tarafından depremden hemen sonra duyuruldu. Kandilli Rasathanesi ve AFAD da depremin yeri ve derinliği konusunda aynı açıklamayı yaptılar. Depremin olduğu koordinatlar paylaşıldı. Bunun dışında, daha detaylı bilgi Türkiye’den geliyor elbette. Hasar durumu ve hatta depremin İstanbul'da yüksek katlı binalarda bile hissedildiğini daha sonra öğrendik.


Sadece Türkiye değil dünyada yaşanan doğal afetler veya iklim değişikliklerinin depremleri tetiklemesi sözkonusu mu? Bunu bir domino taşı gibi düşünebilir miyiz? Yani bir uçta başlayan deprem farklı ülkelerin fay hatlarını harekete geçirebilir mi?

Böyle geniş kapsamlı tarif edilen bir tetikleme tam olarak kanıtlanmış değil. Ancak, uzun bir fay hattının (örneğin Kuzey Batı Anadolu fay hattı) bir parçasının haraketlenmesi, diğer parçalarının geriliminin artmasına neden olduğu biliniyor. Ama Elazığ’da gerçekleşen depremin, böyle bir durumdan kaynaklandığı veya ona sebep olabileceği konusu önümüzdeki günlerde veriler ışığında daha netlik kazanacak.Yani bunu söylemek için henüz çok erken.

Türkiye'de nasıl bir depreme dayanıklı yapı hesaplama yönetmeliği var?

Genel anlamda Türkiye’deki deprem yönetmelikleri 1975’den bu yana iyi ve daha da iyi standartlara yükselmekte. Asıl problem, uygulamada ve konstrüksiyon kontrolünün gerektiğince iyi yapılmaması. Ve elbette ilavaten eski yapıların kontrol edilmemesi. Eski yapılar yeni yönetmelik standartlarında olmadıkları için depreme dayanıklılık konusunda problemli olmaktalar. Bunu her depremde ne yazık ki gözlüyoruz. Bunlar için önlemler alınması şart.


Türkiye’deki deprem riskleri konusunda neler söyleyeceksiniz? Hangi bölgelerde olabilir? Sonuçları ne olabilir?

Türkiye deprem riski bakımından oldukça yüksek bir ülke. Türkiye'de; Kuzey Anadolu Fay Hattı, Doğu Anadolu Fay Hattı ve Batı Anadolu Fay Hattı olmak üzere üç aktif fay hattı üzerinde. Özellikle çok nüfuslu ve ekonomik açıdan gelişmiş bölgeler deprem olasılığı yüksek olan fay hatları üzerinde kurulu. Örneğin Kuzey Batı Anadolu fay hattında olan depremlerden etkilen Erzurum, Erzincan, İzmit, Sakarya, İstanbul ve Yalova ve Bursa gibi önemli şehirleri sayabiliriz. İlavaten, aktif fay olan her bölgede deprem olabilir. Bu nedenle, depreme dayanıklı projelendirilmiş ve uygulama ve konstrüksiyon kontrolü konularına önem vermeliyiz.


Olası İstanbul depremi ile ilgili görüşleriniz nelerdir? Ne zaman ve nasıl bir şiddetle olması muhtemel?

Maalesef, “olası İstanbul depremi” sözü çok yanlış. İstanbul içinden herhangi bir aktif fay geçmez. Fay Marmara denizinden batıya doğru uzanmakta. Depremin ne zaman olacağı konusunda bir tarih/saat/dakika vermek mümkün değil. Ancak ihtimaller hesabına göre, örneğin, önümüzde ki 30 yıl için de yüzde xx (mesala yüzde 65) ihtimalle, büyüklüğü yy (mesala 7.5 lük) bir deprem olabilir diyebilmekteyiz.


Sizce İstanbul buna hazır mı?

İstanbul buna hazır mı sualine cevap vermek çok güç. 20 milyon nüfuslu bir şehirin, tamamen hazır olmasını beklemek yerine, her geçen yıl, uygulamalarla, daha hazırlıklı duruma gelmesini sağlamak gerek. Eski yönetmeliklerle projelendirilmiş ve inşa edilmiş yapıları, güncel yönetmelik standartlarına uygun hale getirmek bu noktada çok önemli.


Deprem alanında ABD'de uzman birisi olarak Türkiyedeki depremlerle ilgili görüşleriniz nelerdir?

Türkiye’deki kuruluşlar ve bu kuruluşlarda çalışan herkes çaba gösteriyor. Fakat buna rağmen, her depremde, hasar, çökme ve can kaybı malesef oluyor. Bu nedenle, ABD’li bir mühendis olan rahmetli Henry Degenkolb'a atfedilen sözü hatırlamamız gerek: “Depremler insanları öldürmez, yapılar insanları öldürür”. Deprem değil yapılar öldürür... Yani depremle yaşamayı öğrenip önlemler almamız gerekiyor. Türkiye’de genellikle betonarme çerçeveli binalar yapılır. Bunların yerine, perde ağırlıklı betonarme binaların projelendirilmesi ve zorunlu olması çok önemli bir adım olacaktır. Bunun çok güzel bir örneği, Güney Amerika ve Şili’de var. Şili 1960’larda büyüklüğü 9.5 olan bir depremde çok büyük kayıplar yaşadı. Bunun üzerine, mühendisler, hükümet yetkilileri ve ülkenin akademik ileri gelenleri toplanıp bir karar aldılar: Bina projelerini perde duvar ağırlıklı olacak yönetmelikler düzenlediler. Neticede yapılan bu değişikliklerle, daha sonra meydana gelen 1985 Valpariso, Şili, 2010 Maule Şili depremlerinde hem can kaybı hem de yıkılan ve hasar gören binaların oranları oldukça azaldı. Buna benzer bir uygulama Türkiye'de neden olmasın?


Son olarak Prof. Dr. Mehmet Çelebi kimdir?

1977 yılından bu yana ABD’de yaşıyor. 1969-1977 arasında Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde Doçent olarak görev yaptı. Meslektaşlarıyla Deprem Mühendisliği Araştırma Enstitüsünü kurdu. ODTÜ’de ilk Yapı Dinamiği dersini veren akadamisyen oldu.

ABD’de önce San Francisco State Üniversitesi’nde Profesör olarak görev yaptı. 1985’de ABD araştırma kuruluşu olan U.S. Geological Survey’de, binaların sismik enstrümantasyon ve onlardan elde edilen kayıtların değerlendirilmesi ve sonuçta deprem yönetmeliklerine etkisi konularında görevlendirildi. Aynı zamanda, ABD (1989 Loam Prieta, 1994 de Northridge) de ve birçok ülkede meydana gelen depremlerin yarattığı etkileri inceledi. (Türkiye’de 1992 Erzincan, 1999 İzmit, 2010 Van, İtalya da 2011 L’Aquıla, Şili de, 1985 Valpaiso, 2010 Maule, Meksika da 1985 Mexico City (veya Michoacan), Japonya da 2011 Tohoku depremleri)