RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Başarılı şarkıcı Tuğrul Ersan ile müzik serüvenine ve “Aklım Yolu Bulmuyor” adlı şarkısına dair konuştıık. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Tuğrul Ersan kimdir?

40 yaşında Ankaralı bir müzisyenim. TED Ankara Koleji ve ODTÜ Mühendislik Fakültesi mezunuyum. Herkes gibi sabahları işine giden, gün boyu prangalarından kurtulmanın hayalini kuran bir beyaz yakalıyım; ama bunun biraz daha ötesinde iflah olmaz bir hayalciyim, diyebilirim. Kendimi bildim bileli hep farklı olmayı; hayatlarımızı sarmalayan çarkları, zincirleri, klişeleri kırmayı ve ruhumu özgürleştirmeyi düşledim. Bunu zaman zaman başardım, zaman zaman o çarklara yenik düştüm, diyebilirim. Hayat, en çok bu yönüyle bir mücadele benim için. Bu mücadelenin vazgeçilmez bir aracı olarak da yazmaya, gitarın tellerine vurmaya, bestelemeye, üretmeye çabalıyorum. Bu anlamda yapabildiğim en ufak şey, o çarklara karşı savrulmuş bir yumruk benim için. “Don Kişot musun, sen mi değiştireceksin dünyayı?” demeyin sakın. Safımız belli olsun, o da yeter.

Müzikle nasıl tanıştınız? Size öncülük etmiş isimler var mı?

Müzikle ortaokul yıllarından beri, yaklaşık 25 yıldır iç içeyim. Aslında ilkokulda klavye dersleri alarak başladım müziğe; ama müziğin bende bir tutku haline dönüşmesi ortaokulun sonlarına doğru oldu. Gitar çalmaya o zaman başladım ve ilk rock grubumu da o zaman kurdum. O yüzden o yılları müzik hayatım açısından milat olarak kabul ediyorum. Ben rock müziğin en sert türevleri ile başladım müziğe. Heavy metal, trash metal derken deneysel müziğe ve Progressive Rock’a doğru bir yolculuk yaşadım. İyice piştikten sonra işi profesyonelliğe döküp yıllar içerisinde Ankara’da çok sayıda grupta elektro gitarist ve vokalist olarak yer aldım. Çeşitli albüm ve EP çalışmalarında yer aldım. Kendi kurduğum çeşitli gruplarla Ankara’da birçok mekânda programlar yaptım, konserler verdim. Müzikle olan bu yoğun dönemim, 90’lı yılların ortasından çarkların arasına paraşütle atladığım 2004 yılına kadar devam etti. Bana bu yolculukta özel olarak öncülük etmiş kimse olmadı. Ne yaptıysam kendi iç enerjimle, az önce bahsettiğim rahatsızlığın etkisiyle yaptım, diyebilirim. Yalnız burada yol arkadaşlarımı anmadan geçmem haksızlık olur. Beraber çalıştığımız, çaldığımız, paylaşımda bulunduğumuz bütün grup arkadaşlarıma, dostlarıma ne kadar teşekkür etsem az. Çok şey kattık birbirimize.

Ağustos ayında müzikseverlerle buluşan “Aklım Yolu Bulmuyor” adlı şarkınızdan bahseder misiniz? Bu çalışmanın kararını nasıl verdiniz?

Biraz önce bahsettiğim gibi, müzikle olan yoğun iştigal dönemim 2004 yılında sona ermişti. Zorunlu bir ara, diyebiliriz. 2014 yılına kadar, yaklaşık 10 yıl evde yazıp çizerek besteler yaptığım ve bunları evdeki mütevazı stüdyomda kaydettiğim bir inziva dönemi olarak geçti. Müzikle tekrar aktif ve yoğun olarak ilgilenmeye, yani müziğe geri dönmeye karar verdim aniden; çünkü hep bir parçam eksikti, hiçbir şeyin tadı yoktu müzik olmadığında. Çarkların içinde ufalanmış, torna tezgâhından geçmiştim; ama içeriden gelen rahatsızlık, tahmin ettiğim gibi azalarak bitmedi. Öyle kolay gömemezsiniz onu. Eskisi kadar hızlı olmasa da 1-2 grupta çalmaya başladım tekrar. 2019 yılının başında da uzun zaman önce kaydedip kenara kaldırdığım parçalarımdan 3 tanesini seçip single formatında bir solo albüm çıkarmaya karar verdim. Parçaları evdeki stüdyomda yeniden kaydettim ve “Kâğıttan Gemi” ismini verdiğim albümüm, nihayet 2019 yılının Temmuz ayında Be Müzik etiketiyle bütün major dijital platformlarda yerini aldı. Kâğıttan Gemi albümü; “Var Olmak Mı”, “Çaresizlik Saklanmıyor” ve “Aklım Yolu Bulmuyor” isimli 3 parçadan oluşuyor. 

Şarkının sözü ve müziği kime ait?

Albümdeki bütün şarkıların sözü, müziği ve düzenlemeleri bana ait. Davullar hariç albümdeki bütün enstrümanları kendim çaldım, kendim söyledim. Bu anlamda başından sonuna kadar beni yansıtan bir çalışma oldu sanırım.

Şarkının isim hikâyesi nedir?

Aklım Yolu Bulmuyor’u 2003 yılında yazmıştım. O dönemde içinde bulunduğum bireysel bir açmazı, bir kafa karışıklığını anlatıyor. Zaten kafanız çok rahat olduğunda sanatsal anlamda bir şeyler üretmeniz oldukça zordur. Ben, parçalarımın tamamını hayattan tokat yediğim dönemlerde yazmışım hep. Sonradan fark ettim. Albüme ismini veren “Kâğıttan Gemi” ifadesi de bu parçanın sözleri içerisinde geçiyor. Hepimiz, aslında korunaklı olduğumuzu zannettiğimiz dönemlerde yemiyor muyuz o tokatları? Hayat denilen koca okyanusta korunaklı dediğimiz, batmaz zannettiğimiz gemiler içerisinde yüzüyoruz, dalgalarla boğuşuyoruz. Sonra bir bakıyoruz ki o gemi aslında kâğıttanmış ve biz hızla su alarak batıyoruz. İşte o an fark ediyoruz neyin ne olduğunu. Parçanın sözlerinde geçtiği gibi, aslında görünmeyen bir denize, kâğıttan gemimize hapsolmuşuz hepimiz. “Cart!” diye yırtılması an meselesi, değil mi?   

Şarkı, Ozan Can Durdu yönetmenliğinde kliplendirildi. Klip çekimleri nasıl geçti?

Oldukça eğlenceli ve hiç tahmin etmediğim kadar yorucu geçti. Aynı parçayı onlarca kez çalıp söylemek -çalıp söylüyormuş gibi yapmak- değişik bir hismiş. Neredeyse kendi parçamdan soğuyacaktım! Şaka bir yana, gerçekten çok eğlendik çekimler sırasında.

Çekimlerde aksilikler yaşandı mı?

Hiçbir aksilik yaşamadık. Şükürler olsun, her şey gayet yolunda gitti. Hassasiyeti, ciddiyeti, emekleri ve çabası için yönetmenimiz Ozan Can Durdu’ya ve ekibine buradan teşekkürlerimi sunuyorum.

Çekimler nerede ve ne kadar sürede gerçekleşti?

Çekimlerin bir kısmını stüdyoda; bir kısmını da dışarıda ormanlık bir alanda gerçekleştirdik. Şu anki grubumdan ekip arkadaşlarım Cihan Çelikcan, Bahadır Noyan Coşkun ve Ufuk Satılmış çekimlerde bana eşlik ettiler. Onlara da çok teşekkür ediyorum. 2 gün içerisinde çekip bitirdik.

Sizce klip, şarkı sözleriyle uyumlu mu?

Böyle bir uyumu gözettiğimi pek söyleyemeyeceğim. Bu konuda biraz eski kafalıyım. Ben; asıl emeğin, asıl dikkatin müziğe verilmesi gerektiğini düşünüyorum; ama günümüz müzik endüstrisinin ve dijital dönüşümün getirdiği bazı zorunluluklar var tabii. Klip de bunlardan bir tanesi. Bu çağın hastalığı olarak insanlar, görselliği olmayan şeyleri artık pek önemsemiyorlar. Bu da sanatçıları tek bir şarkı yapıp, ona etkileyici bir klip çekip o şekilde piyasaya sürmeye itiyor. Klibin görselliği ile şarkıyı dinletmeye çalışmak oluyor bu. Bence bu yaklaşım pek doğru değil; ama yapacak bir şey de yok maalesef, dünya böyle dönüyor artık. Bu inancımdan yola çıkarak oldukça sade bir klip olsun istedim. Bir performans videosu tadında oldu, beni de gayet mutlu etti.

Hazırlığını yapmakta olduğunuz yeni bir projeniz var mı?

Solo proje olarak önümüzdeki dönemde yine bir single çalışması yapmayı düşünüyorum; ama ne zaman olacağını şu an için kestirmem zor. Bunun haricinde lead gitarist olarak yer aldığım “Çalmayın Dedeler” isimli grubumuzla Ankara’da sahne almaya başladık. 80’li ve 90’lı yılların rock/pop-rock tarzındaki en güzel parçalarını Ankaralı müzikseverler için hazırladık. Çok keyifli bir proje oldu, canlı müzik severler takipte kalsınlar.

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Samuel Beckett’ten bir alıntı yapmak isterim: “Hep denedin, hep yenildin, olsun. Yine dene, yine yenil, daha iyi yenil.”