YAĞMUR TANYILDIZ'ın röportajı için tıklayınız...
Yazar EDA YILDIZ ile hayatından, yazmaya nasıl başladığından, kitaplarından ve bundan sonraki projelerinden konuştuk. Eda Yıldız; “Okuyucusu tarafından heyecanla beklenen Hayal İzi serisinin devam kitabı projem var” diyerek okurlarına da müjdeyi vermiş oldu.
Hoş geldiniz Eda Hanım. 2 yıldız bir araya geldik, umarım birbirimize şans getiririz… Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Kimdir Eda Yıldız?
Merhaba Yağmur Hanım. Teşekkür ediyorum. Hoş bulduk. Çok keyifli geçeceğinden emin olduğum sohbetimize başlamadan önce ilginiz için teşekkür etmek isterim. Ben hayatta her karşılaşmanın bir tesadüf olduğuna inanan biriyim. Kimi tesadüfler çok güzel anlar, anılar bırakır gerisinde ve eminim ki karşılaşmamız da bu açıdan bir şans. Eda Yıldız, uzun yıllar Ankara’da yaşamını sürdüren bir ailenin 1995 yılı Ağustos ayında, 3 Ağustos Perşembe günü dünyaya gelen ilk çocuğudur. Çocukluğumun ve ilk gençlik dönemimin en güzel yaşlarını Ankara’da geçirdim. O günlerde büyük bir aile ile geçirdiğim her anın hikâyesi bambaşka değerler katmıştır bana. Bugünlere taşınan güzel hikâyelerdir hepsi de. Küçük yaşlarımdan beri yazmaya ayrı ilgi gösteren biri oldum. Aslında hayal dünyamın da o yıllarda gelişmeye başlamasına basamak olan bu değerler bugünlerde kalemimin mürekkebi olan değerlerdir. Atatürk Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği bölümünde öğrenimimi tamamladıktan sonra çeşitli kuruluşlarda farklı görevler aldım ve bunu da sürdürmekteyim. Yazarlık kariyerimle paralel olarak sürdürdüğüm mesleğimi keyifle icra etmekteyim. Burada ayrı bir parantez açmak isterim. Bence çocuklarla ilgilenmek de sanatın önemli dallarından biridir. Çünkü çocuklar ve çocukların o saf, pürüzsüz dünyaları dünyadaki her sanatçıya ilham olmuştur. Çocuklardan öğrenecek çok şeyimiz olduğunu düşünürüz. Öyledir. Tüm hislerin en saf halini öğretirler bize. Benim hepsinin içinde en önemsediğim ve kalemimi besleyen ise umudun varlığını her an hissettirmeleridir.
İlk kitabınız nasıl çıktı ortaya?
İlk kitabım olan Hayal İzi 2020 yılında okuru ile deneme türünde buluşmuş bir kitaptır. Uzun yıllar hislerime değen her duyguyu bir şekilde yazarak aktardım. Bilirsiniz her insanın kendini ifade etme biçimi farklıdır. Kimisi dans ederek ifade eder kendisini, kimisi şarkı yazıp söyleyerek, kimisi çaldığı enstrümandan dökülen notalarla, ritimlerle, kimisi resmederek. Ben ise en net şekilde yazarak ifade ederim hislerimi. Uzun yıllardır böyle. Zaman zaman şiir yazdım zaman zaman hikâye ve denemeler. Bu alanda da ilk adımımı bu şekilde attım. Deneme türünde okuruyla buluşan Hayal İzi çıktığı ilk zamanlarda okuyucusu tarafından gerek konunun anlatımındaki betimlemeler olsun gerek verdiği o duygu yakınlığı hissi olsun beğenilen bir eser oldu. Okurlarımdan devamını da okumak istedikleri mesajları ardı ardına almam benim kaleme ve Hayal İzi’ne daha sıkı sarılmamı sağladı. Yazdıklarımın bana iyi gelmesi gibi satırlarımı okuyan insanlara da iyi gelmesinin verdiği o güzel hislerle yeniden düzenleyerek içeriğinde işlenen konuyu değiştirmeden aksine daha da genişlettiğim, kurgu haline getirdiğim bir roman oldu. Zaten her okuruma ilettiğim bir temennidir bu. “Satırlarımın kalbime dokunuşu gibi kalbinize dokunması dileğiyle.” derim hep.
“Hayal İzi” neler anlatıyor?
Hayal İzi bahsettiğim gibi düzenlenen ikinci ve üçüncü baskısında birbirlerinden kopmadan beraber büyüyen iki yakın arkadaşın yaşadıkları acının ardından taraflarına ulaşan gizemli bir zarfla o ana kadar inandıkları, sıkı sıkıya sarıldıkları, doğru olduğunu düşündükleri her şeyin asıl gerçekliğini algıladıkları, biraz romantizm, biraz dram ve biraz gizemin bir arada bulunduğu en çok da ilişkilerdeki güven duygusunu okuruna sunan bir hikâye. Kitapta; farklı durumlar içinde hayatın gerçeklerine, insanlar arasındaki güven duygusuna, bazı kadın ve erkek ilişkilerinde karşılaşılan ve geri planda kalan durumlara, duygulara ve en önemlisi de tüm dünyada kanamaya devam eden bir yara olan kadına şiddete, kadın cinayetlerine yer verildi.
Hayal İzi devam kitabı olan bir roman aynı zamanda… Gelen yorumlar nasıl peki? Okurlarınız sevdi mi?
Evet, Hayal İzi seri olarak düzenlenen bir kitaptır. İlk kitabımızda karakter analizini okura aktarırken ikinci kitapta konunun detaylı anlatımını vermek hedefiyle çalıştığım bir proje. Bugüne kadar okuduğum sayısız romandan sonra kendi kitabımda da bu yolu seçerek çalışmanın okurlarımla aramızdaki görünmez bağı kuvvetlendirdiğini düşünüyorum. Çünkü ilk kitapta hikâyemizde benimle olacak olan yarattığım karakterleri okurlarımla birlikte tanırken hikâyenin içinde yaşanan her durumdan da karakterlerimizle birlikte biz de etkileniyoruz ve dolayısıyla kendimizi zihnimde yaratılan hikâyenin içinde buluyor, adeta hikâyenin karakterlerinden biri oluyoruz. Gelen yorumlardan da bunu tam anlamıyla gerçekleştirebildiğimi görmek benim için mutluluk elbette. Heyecan unsurunun çoğunlukta olduğu bölümlerden sonra aldığım görüşlerden yola çıkarak söylemeliyim ki serinin zaten devam kitaplarını bekleyen okurlarımın hikâyemize daha da bağladıklarının farkındayım. Artık kalemimi tanıyan ve ne yazarsam büyük memnuniyetle okumak istediklerini ileten okurlarım bilirler ki ters köşeleri ve heyecanı seven bir yazarım. Buradan da ufak bir ipucu vermiş olayım.
Peki, Zihni Hüküm’de neler anlattınız?
Zihni Hüküm benim dördüncü eserim. Yeni yayımlandı da diyebilirim sanırım. 2024 yılı Ocak ayında okuruyla buluşan eser bir deneme eseridir. İnsanın hayatında gün içerisinde altını çizdiği o kadar çok kelime vardır ki. Öyle ki her anımız anlam dolu bu kelimeleri yaşayarak ve bu kelimelerin tınılarını en derinde hissederek geçer aslında. Her an bir kelimenin anlamını yaşarız. Bunlar bazen öyle önemli, anlamı derin kelimeler olur ki altlarını kalınca çizeriz. Unutmamak için. Hep hatırlamak için. Kimisi kasvetli durumları anlatır bize. Kimisi ise umudu. Bu kelimeleri hayatımızın birçok anında defalarca duymuş olmamıza rağmen derinlemesine düşündüğümüzde yepyeni dersler verir bize. Kendimizi sorgulatır bazıları da. Hayatımızı. Göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş olan zamanı. Peri masalı gibi değil elbette. Ama öyle zamanlar da olur. Yani peri masalından çıkmışçasına büyülü. “Hayat çok garip.” deriz hani. Gerçekten öyledir. Bazen öyle derin düşünceler zihnime akın eder ki o düşüncelerin altında kalır, ağırlığın altından kalkmak için de müthiş bir çaba sarf ederim. İşte bu kitapta da o altında kaldığım düşünceler aklıma ne zaman akın etmeye başlasa kaleme aldığım kelimelerle karşılaşacak okurlarımız. Kimi zaman yazdıklarımın arasında hüzünlü bölümlerle de karşılaşabilirler. İnsan hayatında geçen her an anlatıldı kısacası. Hüzünlü anlarımız da ne yazık ki hayata dair. Hüzün olmasa tadı olur muydu onu da bilmiyorum gerçi. Ama söylediğim gibi hep hayatın içinden olacaklar ve eminim okuyanlar arasında o an benim gibi hisseden, benim hissettiklerimi duyumsayan “Benim için de böyle bu durum.” diyecekleri zamanlar olacak. Hayatın normal akışında karşımıza çıkan problemleri bazen ne yaparsak yapalım sonuca ulaştıramayız. Bu kitapta da o içinden çıkamadığımız problemleri yaşarken yalnız olmadığımızı dünyanın herhangi bir yerinde bizimle aynı sıkıntılar içinde yaşama tutunmaya çalışan insanlar olduğunu okura aktarmak dileğim. Çünkü bir sorun yaşadığımızda aklımıza hiç gelmeyen bu durumu hatırlamak yalnız olmadığımızı hissederek sorunlarımıza farklı çözüm yolları ararken bize destek olması açısından önemli. Harekete geçiren, perçinleyen bir durum.
“Bir kalp ne ister? Birçok seçenek arasında akşam olduğunda yastığa başını huzurlu koysun ister.” diyorsunuz Zihni Hüküm’de. Gerçekten çok doğru. Siz neler bekliyorsunuz hayattan? Hayalleriniz var mı?
Yağmur Hanım bence bir yazarın en mutlu olduğu anlardan biri kaleme aldığı bir cümlenin insanlar tarafından benimsenmesi, bu cümlenin “Evet gerçekten de öyle.” diye anılmasıdır. Benim için gerçekten çok kıymetlidir. Hayal İzi serisinde de, Adın Nefes isimli şiir kitabımda da, Zihni Hüküm’de de bununla karşılaştığım çok durum oldu. O yüzden memnunum. Yazdıklarınızı okuyan insanlarla satırlar arası bağ kurmak gibisi yok. Benim hayattan beklentilerim kalemim yaşadığı sürece benimle aynı da düşünse farklı da düşünse zihinlere hikâyelerimle misafir olmak, o zihinlerin kalpleriyle dost olmak. Sizin kitabımdan alıntı eklemenize eşlik ederek ben de Zihni Hüküm’den sorunuza uyacak bir kısım paylaşmak isterim. “Hayalleri ömrüm boyunca hiç azımsamadım. Çünkü bana göre hayaller koskoca bir okyanus. Bu okyanusta bir şekilde nefes alıp hayatta kalabilmek marifet.” İşte buradan yola çıkarak o koskoca okyanusta zihinlerde hikâyelerimle kalabilmek en büyük hayalim. Bundan 10 yıl önce bana “Hayalleriniz var mı?” diye sorulacak olsaydı cevabım bundan farklı olmazdı. O zaman da yarattığım hikâyelerin kitap halini alarak okuyacak kalplere ulaşmasıydı hayalim ve bunu gerçekleştirdim. Bundan sonrasında da yaşamak için kalemimden doğan bu hikâyeleri okuyan zihinlerle ve kalplerle dost olmak, dost kalmak en kıymetli hayalim.
Yeni kitap çalışmanız var mı? Okurlarınıza buradan duyuralım isterim…
Uzun süredir üzerinde çalıştığım projeler var. Bunlardan biri okuyucusu tarafından heyecanla beklenen Hayal İzi serisinin devam kitabı. Tabi bu seri haricinde çalıştığım farklı projeler de var. Her türde eser vermek istediğim için aslında zihnimde yer edinen birçok kurgu, birçok çalışma var. Bunların aralarında bazılarının yazımlarına bir süre önce başladım ve geçen zamanın çok keyifli ilerlediğini söylemeliyim. Eğlenerek, heyecanla yazdığım her satırı okurlarım da aynı heyecanla okurlar biliyorum. Bu açıdan aracılığınızla sıradaki projelerimden de bu şekilde başka bir ipucu vermek isterim. Daha heyecanlı günlerin bizi beklediğini bilsinler isterim. Sistematik ve düzenli çalışmayı hayatının her alanında hedef almış biri olarak geçen süreçte kalemime çok şey kattığımı ve her yeni gün de katmaya devam ettiğimi de belirtmeliyim. Bunu farklı alan ve türlerde çalışarak sağlamanın zevki çok başka. Yeni projelerim bir de bu açıdan her kitabımda olduğu gibi çok kıymetli, üzerlerine titizlikle eğildiğim projeler. Kalemimin sihrini artıran her düşüncenin yeri elbette başkadır.
Örnek aldığınız yazarlar var mıdır?
Kalemini severek okuduğum çok kıymetli yazarlar var elbette. Ancak her yazarın kendine özgü bir dünyası var. Kalemini sevdiğim, kaleminden gerçekten çok etkilendiğim yazarları örnek aldığım yazarlar olarak isimlendirmiyorum. Sanatta özgün olan güzeldir ve kıymetlidir. Gökyüzünü izlerken ya da bir sahilde oturup kıyıya vuran dalgaların, doğanın sesini dinlerken her bir notada her birimiz bambaşka şeyler hissederiz. Ya da karşılaştığımız sorunları birbirimizden farklı yollarla çözeriz ve bu da kalemimize yansır. Her yazarın yazma eylemi için etkilendiği bambaşka hisler, bambaşka durumlar, duygular vardır ve evet her yazar ele aldığı konuyu başka pencerelerde hisseder ama o duyguları en iyi ifade edebileceği şekilde kendi penceresinde yazar. Zaten ortaya çıkan eserler de bu şekilde unutulmaz olur. Örneğin kalemini çok severek okuduğum kadın yazarlardan biri Nilgün Marmara’dır. Yazarken hissettiklerini okurken öyle derinden hissederim ki benim için her sözü bambaşka güzeldir. Bir diğer yazar Didem Madak’tır. Kendine özgü anlatımıyla yazdıklarını, dizelerini çok severek okuduğum yazarlarımızdandır. Keza aynı döneme denk gelmiş olmaktan büyük mutluluk duyduğum yazarlarımız Ayşe Kulin, Buket Uzuner ve Canan Tan’ da kalemlerini çok sevdiğim ve kaleme aldıkları her eserden çok etkilendiğim yazarlardır. Kalemleriyle, düşünceleriyle topluma güç katan güçlü kadın yazarlarımızı ayrı bir parantezde vermek istedim. Bu değerli isimler haricinde Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Oğuz Atay, Ahmed Arif, Orhan Pamuk, Kemal Tahir, Küçük İskender gibi değerli isimlerin de zihnimde ve kalbimde yerleri ayrıdır.
Başucu kitabınız var mı peki?
Aslında başucu kitaplarım var desem daha doğru olur. Bu konuda öncelikle Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere bıraktığı Nutuk’u yanı başımdan hiç ayırmam. Çünkü her anlamda bana umudu aşılayan tek eserdir. Albert Camus’un Sisifos Söyleni isimli eseri felsefi deneme türünde bir eser ve insanı kendi hayatını sorgulamaya itiyor. İlk okuduğumda çok etkilendiğim ve yanı başıma ayırdığım eserlerdendir. Bir başka kitap ise Wilhelm Reich’in Dinle Küçük Adam isimli eseridir. İnsana içindeki küçük de olsa parlayabilecek bir alev olan cevherini hatırlatırken ne istediğinin farkına varmasını sağlayan, özeleştiri yaparak kendini geliştirmesine katkıda bulunan harika bir eserdir. Son olarak Arthur Schopenhauer’ın Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine isimli eseri de hep yanı başımda olan eserlerden biridir. Dediğim gibi bir değil birçok başucu kitabım var ve hepsi de okuruna çok şey katan eserler.
Sohbetiniz için teşekkür ederim. Çok memnun oldum. Son olarak neler söylemek istersiniz?
İlginiz ve bu keyifli sohbet için ben teşekkür ederim. Ben de tanıştığımıza çok memnun oldum. Sözlerimi tamamlarken sohbetimize eşlik edecek olan kişilere naçizane hatırlatmak istediğim bir şey var ki o da yaşadığımız tüm süreçlerde umudun gücünün yadsınamayacağıdır. Geçtiğimiz her süreç hayatımıza yeni bir anlam katar. Bu yüzden çalıştığım her alanda, yaşadığımız her yorucu dönemin yorgunluklarını en aza indirmek için ilk hedefim olarak umudu görürüm, bu şekilde ilerlerim. Umudun en karanlık anlarda bile mucizeleriyle doğabileceğini kalemimden çıkan her bir eserde satırlarımla yeniden yaşatmak dileğim. Bunu hep birlikte başarabiliriz dilerim. Sevgiler.