HABİB BABAR'ın röportajı için tıklayınız...
Türk sinemasının efsane oyuncularından Bilal İnci'nin aynı mesleğe gönül veren torunu Ayça İnci, rol aldığı dizi ve filmlerdeki başarılı oyunculuğuyla gönüllerde taht kurmaya devam ediyor. 1978 tarihinde İstanbul'da dünyaya gelen İnci, 14 yaşlarındayken modellik yapmaya başladı. Fotomodellik , mankenlik yaptığı sıralarda kliplerde oynayan güzel oyuncu yapımcıların dikkatini çekmeyi başardı ve dizi teklifleri aldı. İlk olarak Kartal Tibet’in “Borsa” dizisiyle kamera karşısına geçen Ayça İnci, Lise bittikten sonra üniversitede resim ve heykel bölümünü kazandı. İlk sene onu dondurup Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’na girdi. Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’ndan Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne geçen İnci, Eğitimini orada tamamladı. Resim onun için hobiye dönüştü, oyunculuk gerçek anlamda mesleği oldu. Ünlü oyuncuyla dününü bugününü konuştuk. Haydi buyurun sohbetimize…
BİZE BİRAZ KENDİNİZDEN SÖZ EDER MİSİNİZ?
Ben İstanbul’da dünyaya geldim. Daha çocuk yaşlarda oyunculuğa karşı hevesim vardı.Lise eğitimim sırasında reklam filmleri ve müzik kliplerinde oynayarak kamera karşısına geçtim. 14-15 yaşındayken Kartal Tibet'in yönettiği "Borsa" adlı TV dizisiyle kamera karşısına geçtim. Bu dizideki başarılı oyunculuğum yapımcıların dikkatini çekmişti. Ve ardı ardına teklifler almaya başladım. Resim konusunda üniversite eğitimi almak istememe rağmen bir anda fikir değiştirip oyuncu olmaya karar verdim. Ve 1997'de Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'nda kurs gördüm. MSM'de dört yıl sinema, müzikal ve tiyatro eğitimi aldım. Daha sonra Sinat Çetin’in çektiği Ahmet Kaya'nın "Beni Vur" isimli şarkısının klibinde oynadım.
SONRA NELER OLDU?
Bu projeden sonra Uğur Yücel ile tanıştım. İyi ki tanşmışım. Çünkü o olmasa şu an oyuncu olmayabilirdim. ’Alacakaranlık’ projesi benim insanların dikkatini çekmeme sebep oldu. İnsanlar Ayça İnci diye biri var mı yok mu bilmiyordu, ben orada performansımla insanları etkiledim. Benim için bir kilometre taşı oldu Uğur Yücel. Diziden hemen sonra Süheyl Uygur - Behzat Uygur Tiyatrosu'nda turne oyunlarında görev yaptım.
İNATÇI BİRİ MİSİNİZ?
Evet , İnatçıyım. Bazen sabit fikirli olabilirim. Bir karar verdiysem, ondan dönmem. En güzel yanım, kin tutmam. Kimseyle küs olmak istemiyorum. Bunların dışında evde olmayı seven, evinde yemek yiyen, evinde film izleyen bir kadınım. Dışarıda olmayı sevmem. Özde yaşam felsefem; sevmektir. Her şeyi sevmek ve karşılıksız, beklentisiz sevmek. Rabbime inancım yüksektir, bu şekilde bir insanım yani.
DEDEM OYUNCU OLMAMIZA SICAK BAKMAZDI
DEDENİZ BİLAL İNCİ OYUNCU OLMANIZI İSTİYOR MUYDU?
Dedem aslında çok sıcak bakmazdı. Oyuncu olmamızı istemezdi. Çünkü Yeşilçam’ın ve bu piyasanın zorluklarını bildiği için oyuncu olmamızda taraf değildi. Ancak biz oyunculuk anlamında başarıyı yakaladığımızda çok mutlu olmuştu. Beni karşısına oturttu ve ‘Bana çekmişsin gözlerinle oynuyorsun’demişti. Ancak dediğim gibi oyuncu olmamızı pek istemiyordu. Dedemizden torpilli olduğumuzu söyleyenlerde olmuştu. Bilal İnci’nin torunu olmak avantajdan çok dezafantajdı. Çünkü, yapımcı ve yönetmenler de beni üzmemek adına iş vermediler. Ben çok iş kaybettim. Oyunculuk kariyerim tam olarak 33 yıllık oldu. Eğer bu sektörde 33 yıldır başarılı bir grafik çiziyorsam demek ki kimsenin torpili yoktu… Dedem yufka yürekli, merhametli, kalender bir insandı. Bir restorana gitiğimizde oradaki tüm kadınlara gül yolladığını bilirim.
DEDEM İLE SON GÖRÜŞMEMİZ OLDU
En son babalar gününde Kuşadası’na gitmiştim. Hem babamı, hem dedemi görmüştüm. Parfüm hediye etmiştim. O akşam dedemle sabaha kadar oturduk. Bize mangalda balık yaptı. Çok güzel çoban salatası yapardı. Babamın uykusu gelmişti o uyudu biz dedemle sabaha kadar sohbet ettik, hem sektörden söz ettik, Onunla son görüşmemizdi… Daha sonra onu kaybettik. Çok fazla dede torun ilişkisi yaşayamadık. Çünkü meşguldü, setten sete koşuyordu, yoktu. Tam bir stardı bence. Ama çok güzel yılbaşı gecelerimizi hatırlıyorum. Kumbugaz’daki yazlıkları hatırlıyorum. İçimde ukte kalan tek şey onunla aynı projede yer alamamak. Demle kamera karşısına geçen arkadaşlarım setteki güzelliğini anlata anlata bitiremiyorlar.
PEKİ DEDENİZE VERDİĞİNİZ BİR SÖZ VAR MIYDI?
Dizilerimin her bölümünü izlerdi ve bana akıl verirdi. Sadece oyunculuktan değil her konudan konuşurduk; sanattan, felsefeden, tasavvuftan, Müslümanlıktan, her şeyden... O yönde kafalarımız çok uyumlu olduğu için bütün gece, hatta bazen sabahlara kadar konuştuğumuz olurdu. Ona verdiğim bir söz oldu tabii. Hatta cenazesinde helalleşmeye gittiğimde de söyledim, umarım duymuştur beni. Dedim ki; "Hiç merak etme ’İnci’ soy ismine hiçbir zaman zarar gelmeyecek. Her zaman senin izinden gideceğim, meşaleyi ben taşıyacağım, sana layık bir torun olmaya çalışacağım."
YENİ PROJELERİNİZ VAR MI?
3 sezon süren bir diziden çıktım. Ben 2 sezon rol aldım.20 bölümde girmiştim. 84.Bölümde final yaptı. Şuan biraz dinleniyorum. Tatildeyim. Yeni projeleri değerlendiriyorum. Umarım yeni yayın döneminde yeni bir projede yer alırım. Yazın çekilecek 1-2 sinema filmi projesi var. Görüşmeler yaptım, haber bekliyorum. Eğer dizi olmasa tiyatro yapmayı çok istiyorum. Ancak büyük olasılık dizi olacak.
SİNEMA SİZİN İÇİN NE İFADE EDİYOR?
Sinema benim için çok kıymetli. Bir de deden gelen bir meşale olduğu için. Ancak, Benim yüreğimdeki aslan her zaman tiyatro. Tiyatro sahnesinde seyircinin nefesiyle soluğuyla bire bir o anda orada olma, alkışı duymak, daha farklı bir şey. Müjdat hocanın da bize her zaman söylediği bir şey vardı. ’Sinemada herkes oynar, ancak tiyatroda aktör oynar’derdi. Tyatro benim içim çok kıymetli. Tabii sinema da öyle, deden gelen bir miras.
YENİ NESİL OYUNCULAR İÇİN NELER SÖYLEMEK İSTER SİNİZ?
Oyunculuk zor bir meslek. Özellikle Türkiye’de zor bir meslek. Tiyatro o kadar gelir getiren bir alan değil. Gerçekten bu işi seviyorlarsa yaşlandıklarında da yapabileceklerse başlamalarını tavsiye ederim. 1-2 diziyle ünlü olmak, köşeyi dönmek diye bir durum yok. Oyunculuk kolektif bir iş,ekip ruhu olan bir iş. Şöhret olduklarında kibir yapmamalarını, şımarmamalarını setteki ustalara saygı gösterip el üstünde tutmalarını öneririm. Çünkü onlar bizim en kıymetlerimiz. Onlar belli bir yaşa gelmişler onları yormamak lazım. Selam vermeyi unutmamak, merhaba demek, yani onlara göstereceğimiz saygı mesleki anlamda da bizlere çok şey kazandıracaktır.