Röportaj: Berkem Murat Fırat

Bugün röportajların en özeline şahit olacaksınız! Gökçe Kırgız röportajı huzurlarınızda…

O ülkemizin ilk fenomeniydi. 2007 yılında ülkemizde henüz internetin emeklediği zamanlarda internete bir şarkı düştü. Çıplak sesle okunan bu şarkı dilden dile dolaştı, şarkının sahibini kimse tanımazken şarkıyı bilmeyen kalmamıştı. Herkes bu şarkıyı kim söylüyor’un peşine düştü, beklenmeyen bir şöhretin sahibiydi şarkı ve onu söyleyen gizemli ses. Sonrası film olsa bu kadar da olmaz dedirten cinstendi. ‘‘O ses benim’’ diye ortaya çıkanlar, şarkıyı sahiplenmeye kalkanlar, şarkının sözünün üzerine çöreklenenler, ismine ve soy ismine göz dikenler... Rüyanın kâbusa dönmesi çok kısa sürdü, uzun yıllar sessizliğini koruyan ve hukuksal mücadelesini sürdüren Gökçe Kırgız artık susmuyor, yıllardır yaşadığı haksızlıkları kendine has naifliği ile haykırıyor. Bize de onun bu haklı isyanını duyurmak kalıyor.

“Ayağa kalkıp savaşmayı seçtim.”

14 yıldır bitmeyen bir kavga var. Gerçek Gökçe Kırgız kim! Seni bulmuşken şu soruyu sormak istiyorum; Gerçek Gökçe Kırgız kim?

Aslında isimle alakalı sıkıntılar 2013 senesinde yapılan isim değişikliği ile başlıyor. 2007’de “Kalbime Gömerim”i seslendiren ve popüler olan tek bir Gökçe Kırgız vardı, o da bendim.

17 yaşında, üniversite sınavına hazırlanan liseli bir genç kızdı Gökçe Kırgız. Müziği çok seven, özellikle o dönem internette gezen amatör şarkıları dinleye dinleye “acaba ben de bir şeyler yazabilir miyim” diye kendi halinde söz-beste yazmaya başlayan bir genç kız. Sonrasında zaten şarkının internete düşmesi, kontrolsüz yayılması, eser tespit davaları ve en sonunda isim davası şeklinde ilerleyen bir talihsizlikler serüvenine maruz kaldım ve büyüdüm. Tüm bu sebeplerden ötürü müzik kariyerime profesyonel anlamda devam etmek istemedim.

Uluslararası ilişkiler mezunuyum ve sonrasında 2,5 yıl özel bir bankada çalıştım. Çalışırken aynı zamanda Haliç Üniversitesi Türk Müziği bölümünde alan dışı yüksek lisans yaptım. Çünkü müzikten kopmak da istemiyordum aslında. Sadece bir gün bu işi meslek olarak seçeceksem bunun için doğru zamanın gelmesi gerektiğini düşünüyordum ve artık o zamanda olduğuma inanıyorum. Şartlar da beni müziğe dönmem için baya bir zorladı zaten. (Gülüyor)


“Annem ve babam ayrıldılar ama bu beni olumsuz yönde etkilemedi.”

Gökçe nasıl bir ailede büyüdün? Ailen müziğe olan ilgine destek oldu mu?

Çalışan bir anne-baba çocuğu olduğum için 5 yaşına kadar babaannemler baktı bana. Babaannemler, özellikle dedem müthiş bir insandı. Çocukluk anılarım benim için çok özeldir, çok sevildim mutlu bir çocuktum. Annem yine aşırı düşkündü bana. Her zaman sevgi doluydum ve yaşıma göre de hep olgun bir çocuk oldum. Daha sonra annem babam ayrıldılar ama bu beni olumsuz yönde hiç bir zaman etkilemedi. Ailem her koşulda bana destek oluyordu. Müzikle alakalı konularda da seçimi hep bana bıraktılar. Sadece üniversite eğitimim konusunda, konservatuar mı seçsem dediğimde pek istekli olmadılar. Müzik biraz daha hobi gibi görüldüğü için genel algı olarak, başka bir bölümde eğitim alıp sonra yine istersem müzik eğitimi alabileceğim yönünde bir talepleri olmuştu. Zaten ben de öyle yaptım.

​​​​​​​

“Mahkemelerde büyüdüm.

Müzikten uzak kaldığın 14 yıl içerisinde hayatında neler değişti?

Şarkının internette yayılmasından kısa bir süre sonra eser tespit davaları başladı. Ne olduğunu çok anlayamadan bir hak arayışına girdim. Tam birini kazandım derken, Almanya’dan birisi başka bir dava daha açtı. Mahkemelerde büyüdüm diyebilirim.

7-8 sene bu yıpratıcı davalarla uğraşmak durumunda kaldım. Tabi bu sürede bir de ben ortada olmadığım için benim yerime geçen başka birisi olduğunu öğrendim ve kendimce müdahalelerde bulunsam da yeterli olamadım. Yine o sürede üniversiteyi bitirdim, alan dışı yüksek lisans yaptım konservatuarda. Özel bir bankada çalıştım, 2016’da evlendim. 2019’da oğlum dünyaya geldi ve anne oldum. Sonrasında zaten isimle alakalı yaşadığım haksızlığa bir dur demek için yine bir dava süreci başlatarak hakkımı aramaya karar verdim ve bu şekilde günümüze geldik. (Gülüyor)

Ali Eyüboğlu, “Düşünme, yap!” dedi.

“Adını Anmam” şarkısının fikir babası olarak Ali Eyüboğlu’nu biliyorum. Bu özel şarkı için seni nasıl yönlendirdi?

Ali Bey’in “Magazin Noteri” programına konuk olmuştum ve başıma gelen talihsizliklerden bahsederken, şarkının sözlerini kaybettiğimi ama bestenin bende kaldığını söyledim. Bu sebeple artık bu şarkıyı seslendirmeyi tercih etmiyorum dedim. Bunun üzerine Ali Bey “ee madem sözleri okuyamıyorsun, niye sendeki besteye yeni söz yazmıyorsun?” diye sordu. Bu aslında ara ara aklıma gelen bir şeydi ama hiç denememiştim. “Düşünme, yap!” dedi. O da benim için önemli tetikleyiciydi ve yaptım, oldu. (Gülüyor)


“Klipte vermek istediğimiz mesaj oydu.”

“Adını Anmam” şarkısının klibinde, ayakları yere sağlam basan ve dik duruşlu bir kadın gördüm. Peki, sizin izleyiciye yansıtmak istediğiniz tam olarak nedir?

Böyle algılandıysam ne mutlu bana. Aslında bizim de o klipte vermek istediğimiz mesajlardan biri oydu. Neticede ben yıllar önce bir şarkıyla popüler olmuş, ancak hiç ortalarda görünmemiş biriydim. Ve ardından bir sürü haksızlıkla mücadele etmek zorunda kaldım arka planda. Aslında yaşadıklarıma sızlanmayı bırakıp bir nevi ayağa kalkıp savaşmayı seçmiş biriyim artık. Yansıtmak istediğim de bu tam olarak.

“Hepsi bu yolda tanıdığım çok kıymetli insanlar.”

Kimlerle çalıştın? Hangi isimler teşekkürü hak etti?

Yeniden bu yola girmeye karar verdiğimde ilk olarak yıllar önce “Kalbime Gömerim”den sonra tanıdığım ve dostluğunu kazandığım Emre Altınel’in desteğini gördüm. Onun bir şarkısını düet olarak okuduk ve kendi imkanlarımızla bir klip çektik, benim YouTube kanalımda yayınladık. Hala da yanımdadır, desteği varlığı benim için kıymetlidir. Ona ve ekip arkadaşlarına teşekkür ediyorum.

Sonrasında yine aynı dönemlerde tanıştığım Boğaziçi Müzik Yapım- Ozan Oskay var. Yıllar sonra benim geri dönme isteğime kayıtsız kalmadı ve yeni bir şarkı çıkarmam için destek oldu. Ona da çok teşekkür ediyorum emekleri için. Aynı şekilde aranje için birlikte çalıştığım Barış Engürlü’ye de çok çok teşekkür ediyorum. Hukuki anlamda ise yine elinden gelen her desteği sunan sevgili avukatım Melik Döngelci ve ekip arkadaşlarına ne kadar teşekkür etsem az. Verdiği sosyal medya desteği için sevgili Cengizhan Sorhun’a, basın-pr desteği ve ablalığı için Selma Şentürk’e de çok teşekkür ediyorum. Yine bana gösterdiği koşulsuz destek ve ablalığı için beni yalnız bırakmayan Nur Ulusoy’a teşekkür ediyorum. Ve en büyük teşekkürümü ise bana yapılan tüm haksızlıklara kendileri maruz kalmışçasına, canla başla benim hakkımı savunan sevgili dinleyicilerime yapmak istiyorum. Hepsi bu yolda tanıdığım çok kıymetli insanlar. Bana gösterdikleri koşulsuz sevgi ve destek için ne kadar teşekkür etsem az.

“Bu şarkı amacına ulaştı.”

Yeni şarkına müzik dünyasının ve dinleyicinin geri dönüşü nasıl oldu?

Çok güzel geri dönüşler aldım. Zaten bu şarkının bir amacı vardı, sözleri okumadığım için bende kalan besteye yeni sözler yazmıştım bir nevi ispat niteliğinde olsun diye. Bu mesaj dinleyicilerime çok güzel geçti. Herkes bu hareketi çok beğendi ve destekledi. O yüzden bu şarkı amacına ulaştı diyebilirim.

Gökçe Kırgız’dan yeni bir proje görebilecek miyiz? İlk solo albüm veya şarkılar?

Evet, şu anda yeni bir şarkı için çalışmalarım devam ediyor. Benim şarkılarım genelde slow ağırlıklı ve biraz düşük moodlu. O yüzden yaza aylarına daha uygun bir şey çıkartabilir miyiz diye şarkı seçimi aşamasındayız. Albüm değil ama single olarak geciktirmeden çıkartmayı planlıyorum.

Efsane şarkı “Kalbime Gömerim O Zaman”in yazılma hikâyesini dinlemek isterim?

Çok klasik aslında. Yaşadığım bir ayrılık sonucu ortaya çıkan bir şey. Zaten ben kafamda bir şeyler kurarak olmayan bir şeylerden şarkı yazamıyorum. Yazdığım şeylerde ya benim ya da yakınlarımın yaşadıklarından esinlenmeler oluyor.

“İşin tatlı kısmı bana pek uğramadı.”

O dönem şarkın büyük başarı yakaladı ama sen ortalıkta yoktun, neden?

Şarkının başarısından çok kısa bir süre sonra benim dava süreçlerim başladı. Yaşım da küçüktü. Okulum bitince, büyüyünce yaparım bu işi diyordum.

Zaten ünlü olmaktan çekinen, utangaç birisiydim. Daha ünlü mü oluyorum kısmını anlayamadan bir de mahkeme süreçlerine maruz kalınca komple geri çekilmek istedim. İşin tatlı kısmı bana pek uğramadı yani. Direk olumsuz ve can yakıcı kısımlarıyla uğraşmak zorunda kalınca pek hevesli de olamıyorsunuz maalesef.

“Eski tarihli bir Alman noter belgesi var.”

Bildiğim kadarıyla mahkeme şarkının bestesini sana, sözlerini ise Almanya’da yaşayan Hasan Çağdaş’a verdi. Mahkemenin böyle bir karar vermesinin sebebi nedir?

Karşı tarafın daha eski tarihli bir Alman noter belgesi vardı. Sözlerin kendisine ait olduğunu bu belgeyle tescillemiş, bestenin de başka bir arkadaşına ait olduğunu iddia ediyordu. Ancak besteyle alakalı evrakların doğruluğunu ispatlayamadılar. Sözler için sunulan belge ise kabul gördü. Bilirkişi raporu bu şekildeydi. Daha sonrasında çok itirazda bulunduk ama netice alamadık. Dolayısıyla verilen karara saygı duymaktan başka çare kalmadı.

“Kendi mücadelemi başlatmaya karar verdim.”

Maalesef problemler peşini bırakmıyor! Almanya’da yaşayan Hasan Çağdaş ile telif davasından daha vahimini Merve Doğan ile yaşadın... Merve Hanım hem şarkının kendisine ait olduğunu hem de Gerçek Gökçe Kırgız kendisi olduğunu iddia edip yıllarca bu isimle sahne aldı.

Evet, ilk olarak kendisini 2007’de Bülent Ersoy’un programında görmüştüm. Ama orada ismi Gökçe Kırgız değildi, sadece şarkının ve sesin ona ait olduğunu iddia ediyordu. Programa telefon bağlamadıkları için müdahale edemedim. Sonrasında zaten bir daha görmedim uzun bir süre. Ama sonra gelen mesajlardan öğrendim ki benim adımla sahne almaya başlamış değişik mekânlarda. Buna da müdahale etmek için en sonunda suç duyurusunda bulundum ama olumlu bir netice alamadım. Bu konu bir hukuk davası konusu olarak görüldü ve tazminat davası açabileceğim söylendi. Ancak tazminat davaları için yüklü masraflar çıkıyor ve o dönem böyle bir bütçem yoktu, öğrenciydim.

Ailemi de böyle bir topa sokmak istemedim. Tabi o arada karşı taraf bu duruma kalıcı bir çözüm üretmek için mahkemeye başvurup ismini değiştiriyor. Sonrasında da ünlü isimlerle çalışmalar yapmaya başlıyor, daha çok gündeme geliyor. Öyle olunca da durumu fark eden ve beni bir şekilde bulan dinleyicilerim oldu. Sıradan aile hayatımı paylaştığım sosyal medya hesaplarımın takipçileri artmaya başladı. Derken birden İnstagram hesabım kapatıldı başka birisini taklit ettiğim gerekçesiyle. O da bardağı taşıran son damla oldu. Yani ben yıllardır olduğum kişiyim ama başka birini taklit ediyorum zannediliyor. O noktada anladım ki müdahale etmek zorundayım ve kendi mücadelemi başlatmaya karar verdim.

Sosyal medya hesaplarının kapatılması, bardağı taşıran son hamle olmalı. Çünkü o süreçten sonra medyada yer almaya ve hakkını savunmaya başladın.

Aynen öyle. Normal hayatımı bile yaşayamayacak duruma getiriliyorsam buna dur demek zorundaydım. Zaten müzik yapmak da istiyordum, son dönemde. Haliyle bir mücadeleye girmek zorundaydım.

Merve Doğan’nın meşhur sorusunu sormak istiyorum; Gökçe Kırgız 14 yıldır neredesin, şimdi neden ortaya çıktın?

Kısaca özetlemek gerekirse; dediğim gibi üniversiteyi bitirdim. Akabinde banka dönemi ve yüksek lisansımı tamamladım. Evlendim, anne oldum. Bu süreçte şarkılar yazmaya devam ettim, fırsat buldukça üretmeye gayret ettim. Türk müziği korolarında solistlik ve koristlik yaptım. Bir şekilde müzikle hep iç içeydim. Şimdi ortaya çıktım diye bir şey de yok aslında. Yıllardır bir şekilde hep mücadele halindeydim. Ama şarkıyla alakalı sıkıntılar daha yoğundu ve beni çok yıpratmıştı. Derken bu günlere geldik.

“Merve Doğan’a hakkımı helal etmiyorum!”

Çok zor bir soru soracağım: Merve Doğan’a hakkın helal ediyor musun?

Bu soruya net bir cevap vermedim sanırım bugüne kadar. Aslında karşımdaki insan son geldiğimiz noktada yanlış yaptığını, adını değiştirdiği için pişman olduğunu, yanlış yönlendirildiğini falan söyledi. Bu açıklamaların samimi olduğuna inanmayı da çok denedim. Hep iyi niyetle yaklaşmaya, empati kurmaya çalıştım. Ama ağızdan çıkan sözle eylemler birbirini tutmayınca gördüm ki benim iyi niyetim yine bana zarar. O yüzden canımı yakan, hakkımı yiyen, durduk yere üzülmeme ve bir ton sıkıntıya girmeme sebep olan hiç kimseye hakkımı helal etmiyorum.

Kendini doğru ifade ettiğini düşünüyor musun?

Doğru anlaşılmak için kelimelerimi özenle seçmeye gayret ediyorum. Saygı çerçevesinde kalmaya özen gösteriyorum. Bu da bazen fazla nahif ya da bazen ezik biri gibi algılanmama sebep oluyor.

Ahhh şarkı hırsızlığı, sahte kimlik ve çalınan bir hayat! Fazla problemli bir yaşam değil mi? Hadi bu konuları bir kenara bırakıp, birazda olsun aşk konuşalım; eşinle nasıl tanıştın?

Eşimle kuzenimin doğum gününde tanıştık. Başka bir ortak arkadaşımızla kuzenim aynı gün doğum günü kutluyorlardı ve eşim de o arkadaşımızın arkadaşı olarak gelmişti. Başta birbirimizden hiç hoşlanmadık ama sonrasında çok güzel bir arkadaşlık kurduk. Sürekli konuşur, yazışır hale geldik. Derken görüşmeye başladık ve sonrasında arkadaşlığımız aşka dönüştü. 9 sene flört dönemimiz oldu. Arkadaş, dost, sırdaş, sevgili yani her şey olduk birbirimize. Sonra da eş olduk.

“Eşim şarkı söylememden, beste yapmamdan çok hoşlanır.”

Tekrar müziğe dönüş yapmanda eşinin rolü nedir?

Eşim en başından beri şarkı söylememden, beste yapmamdan çok hoşlanırdı. Müziğe olan yeteneğim konusunda beni hep destekledi, zaman zaman bu konuda bir şeyler yapmam gerektiğini de söyledi. Ama hiç bir zaman kararlarıma karışacak yönde bir eylemde bulunmadı. Olumlu olumsuz bir yönlendirme yapmadı. Bunu yapacak olan sensin, kararın neyse ben de yanında dururum dedi. İşin içinde ünlü olma durumu olunca sorumluluk almak istemedi sanırım. Zor bir karar neticede.

Anne olmak isteyenlere, önerileriniz neler?

Anne olmak çok değişik bir deneyim. İnsana yapmam dediği şeyleri yaptıracak bir güç veriyor. Ama öneri sunabilir miyim bilmiyorum bu konuda. Neticede her annenin anneliği kendisine özel diye inanıyorum.

Gelecekle alakalı ne gibi hayallerin var?

Yıllar sonra yeniden müzik yolculuğuna devam etme kararı almış biri olarak en büyük hayalim şarkıları, ürettikleri sevilen bir müzisyen olmak diyebilirim. Ve tabi bir anne olarak vicdanlı, merhametli, kendi öz değerlerine sahip çıkan bir evlat yetiştirmek.

"Kalbime Gömerim O Zaman, Yıldızımdın, Kıyabilir Miyim, Hak Etmedin ve Adını Anmam" Hep anlamlı, kaliteli ve kalıcı şarkılar yapıyorsun. Hiç saçmalamaz mısın sen?

Estağfurullah, çok teşekkür ederim. Şarkılarımın böyle nitelendirilmesi beni çok gururlandırdı. Dilerim bundan sonra yapacağım her işte de böyle şeyler duymak nasip olur.

“Tüketim çılgınlığı şarkıları da vurdu.”

Türkiye’de albümleri ve şarkıları çok çabuk tükettiğimizi hep dile getiriyorum. Bu konu hakkında ne düşünüyorsun?

Ah evet. Korkunç derecede hızlı hem de. Bir şarkının klibi yayınlandığı gün, o klibin altına “yeni şarkı ne zaman” yazıldığını okuyorum ve biraz ürkütücü geliyor aslında. (Gülüyor) Maalesef ki tüketim çılgınlığı şarkıları da vurdu. Eskiden sevdiğimiz birinin bir albümü için en az 2 sene beklerdik, şimdi ise 2 gün beklemeye tahammülü yok kimsenin. Yeni nesil böyle zannedersem. Sadece şarkı konusunda değil, genel anlamda beklemeye tahammülleri yok. Zaman çok kıymetli, belki de onun farkındalığını yaşıyor dünya.

Bir sanatçı olarak pandemi sürecini değerlendirmenizi istesem, okuyucularımıza neler söylemek istersin?

Kendimi asla sanatçı olarak görmüyorum bunu belirteyim. Pandemi süreci birçok sektörde olduğu gibi müzisyenler açısından da maalesef çok yaralayıcı bir süreç oldu. İşsiz kaldılar, enstrümanlarını satmak zorunda kaldılar. Çaresizlikten intihar edenler oldu. Çok acı bir duruma şahit olduk. Evet, birçok sektör belki benzer sıkıntılar yaşadı ama müzisyenler en görmezden gelinen grup oldu sanıyorum. Şimdi aşılanmayla birlikte yavaş yavaş yeniden canlanıyor piyasa. Umuyorum bir daha asla bu sıkıntılara maruz kalınmaz.

“Sen çok değerlisin ve çok güçlüsün.”

Müziğe ilk başladığın Gökçe karşınıza gelse ona ne söylerdin?

“Sen çok değerlisin ve çok güçlüsün. Lütfen kendi değerinin farkına var ve korkma!” derdim.

Müzik dışında nelerle uğraşıyorsunuz?

Anne olmadan önce bu soruya çok çeşitli cevaplar verebilirdim aslında ama 2,5 yaşında bir oğlum var ve vaktimin çoğunu onunla geçiriyorum. Kendime ait zamanlarda da yine arkadaşlarımla planlar yapıyoruz.

“Ahh keşke şu soruyu sorsaydın dediğin.” ama benim sormadığım soruyu, kendine sorup cevaplamanı istiyorum!

Sizin sorularınız gayet güzel ve detaylıydı aslında. Başka bir şey aklıma gelmedi şu an. (Gülüyor)

“İyi bir insan olarak hatırlanmayı diliyorum.”

Bu son sorum. Bir sanatçı olarak nasıl hatırlanmak istersin?

Kimsenin hakkına girmeden, bile isteye kimseye bir kötülük yapmadan yaşamış, ürettiği şeyler birilerinin kalbine dokunmuş iyi bir insan olarak hatırlanmayı diliyorum.

90’lar tadında sorular...

Yaş: 32

Boy: 1.67

Kilo: 62

Burcu: Koç

Ayakkabı numarası: 39

Göz rengi: Kahverengi

Saç rengi: Küllü kumral

Mükemmel mutluluk: Ailemle huzurumuzun yerinde olması

En büyük korkunuz nedir: Deprem ve en yakınlarımın ölmesi

En beğenmediğiniz özelliğiniz hangisi: Çabuk güvenmek

Başka insanlarda en beğenmediğiniz özellik hangisi: Kendisini aşırı öven insanlardan hazzedemiyorum

Şu an hayatta olan ve en çok hayranlık duyduğunuz kişi kim: Candan Erçetin diyebilirim. Her zaman müziğiyle ön planda oldu. Magazin figürü olmadan, polemiklere girmeden, yaptığı güzel şarkılarla anıldı hep. Ayrıca eğitimci olması, sade duruşu beni etkiliyor. Çok yönlü ve duyarlı bir kişiliği olduğuna inanıyorum.

En büyük müsrifliğiniz nedir: Market alışverişi, her gün sipariş veriyorum sanırım

Şu anki halet-i ruhiyeniz nedir: Sakin, kendi halinde.

Hangi durumlarda yalan söylersiniz: Birini kırmak istemediğimde ya da çok istemediğim bir duruma maruz kalıyorsam o durumdan kurtulmak için ufak yalanlar söyleyebiliyorum.

Dış görünüşünüzle ilgili en sevdiğiniz şey nedir: Kendi doğal saç rengim sanırım. Küllü bir ton saçlarım. Hangi kuaföre gitsem çok güzel olduğunu söylüyorlar. O yüzden beyazlarım olmasına rağmen hala dipten saçlarımı boyatamadım.

Şu an hayatta olan ve en hoşlanmadığınız kişi kim: Bu soruya bir kaç yıl öncesinde belki çok başka cevaplar verebilirdim, isimler sayabilirdim. Ama şu an herkesin bu hayata gelmesinde bir amaç var diye düşünüyorum. O yüzden hoşlanmadığım biri olsa bile acaba benim hayatımdaki rolü ne olacak gözüyle bakıp duygumu nötrlüyorum.

Bir erkekte en sevdiğiniz özellik hangisi: Sağduyulu, dürüst ve merhametli olması.

Bir kadında en sevdiğiniz özellik hangisi: Samimiyet, sağduyu ve merhamet. Kadın erkek ayırmadan bir insanda sevdiğim özellikler bunlar.

En çok kullandığınız kelime ya da cümle nedir: Pek sevmesem de “aynen”

Hayatınızın en büyük aşkı kim ya da ne: Hayatımın en büyük aşkı dedem. Çocukluğum onunla geçti, bana derin izler bırakmıştır.

Şimdiye dek en mutlu olduğunuz zaman ve yer neresi: Konservatuara kabul edildiğim gün, düğün günümüz, gittiğim tüm tatiller. Hepsi inanılmaz mutluluk verdi bana. (Gülüyor)

Hangi yeteneğe sahip olmak isterdiniz: Bir enstrüman çalmayı çok isterdim. Bir kemanım da var aslında ama hiç eğitim almadım. Keman ya da gitar çalmak isterdim.

Kendinizle ilgili bir şeyi değiştirme şansınız olsaydı, bu ne olurdu: Bazen çok agresif davranıp çok çabuk sinirlenebiliyorum. Buna da hep en yakınlarım maruz kalıyor. Bu tarafımı biraz törpülemek isterdim.

En büyük kabiliyetinizin ne olduğunu düşünüyorsunuz: Şarkı söylemekten ziyade söz ve beste yapabilmek, üretebilmek bence bana verilen en güzel şans.

Eğer ölüp tekrar dünyaya gelecek olsaydınız, kim ya da ne olmak isterdiniz: Hiç düşünmedim böyle bir şeyi daha önce. Ben yine en iyi bildiğim yolu seçer, kendim olarak gelmek isterdim dünyaya.

En çok nerede yaşamak isterdiniz: Muğla taraflarına yerleşmek çok çekici geliyor.

Sahip olduğunuz en kıymetli şey nedir: Sağlığım ve ailem. Maddi en pahalı şeyim bile bunlardan kıymetli değil.

Sefaletin en alt sınırı sizce nedir: Çocuğunun yiyeceği lokmayı bulamamaktır. Favori işiniz nedir: Beyin Cerrahlarına hayranım.

En belirgin karakteristik özelliğiniz nedir: Empati kurmak sanırım.

Arkadaşlarınızda en değer verdiğiniz şey nedir: Güven

Favori yazarlarınız kimler: Zülfü Livaneli’nin kitaplarını, yazım dilini çok seviyorum.

Favori kurgu kahramanınız kimdir: V for Vendetta - V karakteri beni inanılmaz etkilemişti.

Gerçek hayattaki kahramanlarınız kimdir: Klasik midir bilemem ama annem benim kahramanım. Hiç pes etmeyen, çalışkan bir kadın oldu her zaman.

Favori isimleriniz nelerdir: Anlamı ve enerjisi güzel olan her isimden etkilenebiliyorum.

En sevmediğiniz şey nedir: Aşırı kıskançlık ve seçim yapmak zorunda kalmak. Aşırı kararsız bir insanım.

En büyük pişmanlığınız nedir: Buna da eskiden bir şeyler sıralayabilirdim ama şu an olduğum noktadan bakınca her ne olduysa, ne yaşandıysa olması gerektiği için olmuştur diyorum. Olan her şey doğru zamanda oluyordur. O yüzden bir pişmanlığım da yok.

Nasıl ölmeyi istersiniz: Ölüm şekli seçmek mi? Asla yapamam sanırım. (Gülüyor)

Mottonuz nedir: Yıllarca kendime engeller koymuş biri olarak fark ettim ki “sen değişirsen, dünya değişir.”