AŞKIN SOYKIRIMI

Kendisiyle Çaka Bey imza günlerinde bizzat tanışıktık ve sonrasında uzun uzun sohbet ettik. Gözlerinin içine bakarak sorduğum sorular vardı ki aldığım cevaplar karşısında işte budur dediğim parmakla sayılacak kadar az, kıymetli insanlardan biriydi. Ben neyi seviyorum biliyor musunuz? Yazın yolculuğunda sahiden yaşayarak bu yolda yürüyeni. Kendisi Galata Kulesi’nden bahsederken o hissettiği içsel duyguları karşıya aktarırken resmen iliklerine kadar yaşıyordu. Yaşamdaki hayat defterime mükemmel bir insan daha ekledim diyerek devam ederim satırlarıma… Aslı Hanım; öncelikle ben kendimi asla şair olarak görmüyorum olurda büyük ustalar ya da edebiyat dünyası derse ancak o zaman kabul ederim bunu. Şairlik çok daha yüksek mertebe bence… Ben şiirci olarak nitelendiriyorum kendimi hatta Sokak Şiircisi. Şiir yazabilmenin duygu okuryazarlığı ile ilgili olduğunu düşünürüm. Duyguyu hisseden, koklayan yüreklerin işi bence şiir. Eğer bu bir yetenekse evet yetenektir.  Dipçin 1973 İstanbul’da doğumlu. İstanbul aşığı. Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Makine Öğretmenliği mezunu. Teknik Müdür, öğretmen, müdür yardımcısı görevlerinde bulunmuş. Hala eğitim sektöründe koordinatör olarak çalışmakta. Kendisini Sokak Şiircisi olarak nitelendiriyor. 2018 yılında şiirlerini Aşkın Soykırımı adlı kitabı ile yayınlamış.  

Aslı Hanım; kitap ilk çıktığında Sunay Akın’ı ziyaret ettim, kitabımı götürdüm.15 dakika kadar kitabımı inceledi. Hatta sosyal medya hesabından paylaştı kitabımı ve dedi ki “sen hep şiir yaz” bunu bir üstattan, bir şairden duymak inanılmaz bir şeydi. Kendim için yazdığım şiirlerin yüreklerde böylesine buluşacağını bilmezdim. Eserleriniz arasında “gözbebeğim” diyebileceğiniz bir tanesi var mı üstad dedim?

 Gözümün bebeği o kadar çok ki…  Kitabımın arka kapağında olan şiir ve kitabım sonunda bulunan 390 numaralı şiir. Çok sevdiklerimden ikisi.

KADIN

İlk gidişimdi,

Henüz şehri ilk bırakışım,

Aldatılışmış meğer beklenen,

Özenle saklanan.

Yangın yeri yazdan puslu güze geçiş yaparken mevsim,

Yılın son ayrılışı şehirden,

Aşkın soyunu kırdırmasınlar dedi aşk şehrinin sokak şiircisi,

Oysa bilirdik biz aşk'ın soylu bir piç olduğunu,

Öğretmişlerdi,

Aşkın ancak aşkla kırdırılacağını...

Ve...

Başlamıştı şehirde aşkın soykırmı...

VELİAHT DİPÇİN

Merhaba; öncelikle sizi tanımak isteriz. Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz kimdir Veliaht Dipçin?

19 Şubat 1973 yılında İstanbul’da doğdum. 30 sene yaşadığım Yeşilköy'deki Arif Şenel İlkokulunda başladı tahsil hayatım, Kadırga Endüstri Meslek Lisesinde devam etti. Şiirlerim bu dönemde olgunlaşmaya başladı. Lise öğretmenlerime olan sevgimden dolayı Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Makine Öğretmenliği bölümünde lisans eğitimimi tamamladım. 2004 yılına kadar Teknik Müdür olarak çalıştım. Bu yıldan itibaren eğitim sektöründe öğretmen olarak başladım göreve. Öğretmen, müdür yardımcısı görevlerinde buldum. Hala eğitim sektöründe koordinatör olarak çalışmaktayım. Kendimi Sokak Şiircisi olarak nitelendiriyorum. 2018 yılında şiirlerimi Aşkın Soykırımı adlı kitabımda yayınladım.

Sayın Dipçin, şiir ve edebiyat tutkunuz nasıl başladı? Okuyucularımıza biraz bahsedebilir misiniz?

Ortaokul yaşlarında şiir sobeledi yüreğimi ve hiç bırakmadı.

"Aşkın Soykırımı" isimli ilk şiir kitabınız  piyasada satışta. Genel tema ve içerikten biraz bahsedebilir misiniz?

Lirizm dolu bir kitap, yaşanmışlıkların, ruhsal tespitlerin ve yaşamak istediklerimin anlatıldığı bir kitap. Kitabın diğer şiir kitaplarından bir farkı var. Şiirlerden oluşmuş bir roman tadında, yazarken bunu oluşturmaya çalıştım. Aşkın soykırımı, Sokak Şiircisi, Mavi Rüyam, Bazen Aileydi Şiir, Şiirce, bölümlerinden oluşuyor. Her bölüm kendi içinde bir hikaye ve bir önceki bölümün tamamlayıcısı. Bodrumdaki okurum bunu fark etmişti bir roman gibi olmuş dedi. Bazen Aileydi Şiir bölümü bir vefa borcu olarak bulunuyor. Bu bölümün başka bir özelliği de bu roman dediğim akışa bir ara verdirmesi gibi bir görevi var.

Meraklılarına isim neden Aşkın Soykırımı?

Aşkın Soykırmını yaşadım. Hatta çok uzun zaman önce bir gün kitabım çıkarsa o zaman adı bu olacak demiştim. Ve hepimizin bu soykırımı yaşadığımızı hatta suç ortaklığımız olduğunu düşünüyorum. Bu aşk yok demek değil… Soyunu kırdırmayın artık aşkın demek… Aynı zamanda bir isyanın menifestosu bu isim ve kitap.

 Başka türlerde de yazıyor musunuz? (Makale, öykü, deneme vb.)

Yüreğim şiirle tanıştığından beri başka bir türlere gitmedi. İleride bu konuda yapmak istediğim bir tek şey var o da şiirlerin hikâyelerini sahnede anlatmak. Bunu yazmaya başladım bitmesi ne kadar sürer bilmiyorum.

Sizce sonradan şair olunabilir mi yoksa doğuştan gelen bir yetenek midir şiir yazmak?

Ben kendimi asla şair olarak görmüyorum olurda büyük ustalar ya da edebiyat dünyası derse ancak o zaman kabul ederim bunu. Şairlik çok daha yüksek mertebe bence… Ben şiirci olarak nitelendiriyorum kendimi hatta Sokak Şiircisi. Şiir yazabilmenin duygu okuryazarlığı ile ilgili olduğunu düşünürüm. Duyguyu hisseden, koklayan yüreklerin işi bence şiir. Eğer bu bir yetenekse evet yetenektir… Fakat farklılık olduğu kesin.

Şiire ve şiir yazmaya merakınız nasıl ve ne zaman başladı? İlk şiirinizi ne zaman yazdınız?

Merak değildi aslında… Kalbinize bir parmak ucu dokunur, ısınır, üşür ve titrersiniz hatta ıslanırsınız ardından akar şiir o an. Ortaokul zamanlarım da başladı bu dokunuş ve devam etti hiç ara vermeden. Hatırlarsınız İzmir fuarı için geldiğimde akşam yazar arkadaşım ve sizinle oturmuştuk ve iki tane şiir yazmıştım… Şiir böyle bir şey ne zaman nerede nasıl hiç belli olmuyor.

Şiirde alışık olduğunuz bir tarz var mı mesela âşık tarzı, serbest ölçüde şiir yada kafiye olmazsa olmaz gibi. Yâda hiç yazmam dediğiniz bir şiir tarzı var mı?

Yazdığım şiirleri lirik olarak tanımlamak sanırım doğru olur. Şiir gelir yüreğinize yazarsınız. Bunu bir şarta koymanın doğru olduğunu hiçbir zaman düşünmedim. Aksine bu şiirin duygusunu yok eder düşüncesindeyim. Kafiyeli olmalı serbest olmalı ölçülü olmalı gibi kriterlerim olmadı hiç geldiği gibi yüzde yüz organik olmalı şiir.

Bütün şiirlerinizi ezbere biliyor musunuz? Ya da bunu gerekli buluyor musunuz?

Sanırım 4000 e yakın şiirim var hiç birini ezbere bilmiyorum. Gerekli olduğunu hiç düşünmedim. Şunu ekleyebilirim hepsinin hikâyesini ve o yazdığım anı asla unutmam.

Toplumumuzda şair olmanın getirdiği bir sorumluluk var mıdır?

En başta toplumda insan olmanın sorumluluğu var bunu yerine getirmek en önemlisi.

Sonra kendinize ait yetenekleriniz varsa toplumla paylaşmak duygu birikimi sağlamak çok keyifli.

Şiir yazan birinin topluma vereceği ve sorumluluk olarak göreceği en güzel şeyin farklı düşünme açılarını gösterip, Aşkın sevginin ve duygunun yaşamdaki değerini anlatabilmek.

Şiirde gerçekçilik mi? İdeal dünyamı yoksa hüzün mü?

Şiirde benim için bunların hepsi var… Aksi durum yaşayanlar var mıdır bilmiyorum. Gerçeklerin yüreğinize ispatladıkları, ideal olarak gördüklerinize duyulan özlem ve bu yolda ilerlerken yaşadığınız hüzün.  Bu başlıklara şiirin mayası demek sanırım doğru olur.

İlk şiirinizi kaç yaşında iken yazdınız, kime yazdınız Sizi yazmaya iten önemli bir etken: "kişi, olay veya fikir" var mı idi?

Ortaokul zamanlarım da yazdım dedeme ve anneme yazmıştım. Onlara yazdığım şiirlerde yazamaya iten tek şey sevgi. Menfaatin en az olduğu sevgi bence ailemizde yaşadığımızdır en azında kendi adıma.

Sizce şiirde imgenin yeri ne olmalıdır?

İmge düşsel olarak tasarlanan ve gerçekleşmesi özlem olarak duyumsanan şey, düş olarak tanımlanıyor. Bu anlamda şiirin imgeden uzak olması düşünülemez.  Şiir yaşadıklarımın ve yaşamak istediklerimin senaryosu gibi hissederim bazen. Buna sebepte imgelerim. Bir nevi ilham perisi…

Şiirlerinizde ne tür konuları ele alıyorsunuz? Biraz bahsedebilir misiniz?

Biliyorsunuz lirizm kişisel duyguların, iç dünyanın esin yoluyla, coşkulu ve etkili bir biçimde anlatılması şeklinde tanımlanır. Sanırım bu tanım benim için fazlası ile geçerli. Yaşadığım şehre âşık biriyim. Kadın İstanbul gibi olmalı ve İstanbul en güzel kadındır benim yüreğimde. İç dünyamda böyle bir ruh hali olunca Galata Kulesinin yalnızlığı sizin yalnızlığınız oluveriyor. Bilirsiniz efsaneye göre galata kulesi kız kulesine âşıktır, oysa birbirlerinin sadece yarısını görüler ve o an dersiniz ki yarımların bütün olmasıdır AŞK. İstiklal caddesinde toplumun şarapçı olarak nitelendirdiği bir insandan hikâyesini dinlersiniz kaldırıma oturup hem de saatlerce. Sonra duramazsınız yazarsınız. Ya da bir gün yine sokakta otururken bir köpek dizine kafasını koyar size bakar karşılıksız sevginin varlığını görüp, ÇIK GEL KADIN diye başlar şiiriniz.  Bırakıp gider AŞK… Sokağında beklersiniz gelmez ve dersiniz ki kırmasınlar aşkın soyunu. Kitabın adını bir an da koyuverirsiniz AŞKIN SOYKIRIMI diye.

Tamamen sosyal medya yazarlığı yapan, bilgi birikimden yoksun olan birçok yazarcık olduğu gerçeği var maalesef. Bu husus hakkında düşünceleriniz?

Bu anlamda cık, cik eklerini alan hiç bir şey değerli olmuyor düşüncesindeyim. Gerek sosyal medyada ya da başka mecralarda bu nitelikler belli zaman sonra değer görmedikleri düşüncesindeyim. İnsan kendisi gibi olunca farkındalık yaratır bence.

Yazın yolculuğunuzda gelecek ile ilgili projelerinizden bahseder misiniz?

Şiir sanırım sağlığım engel olmadığı sürece hayatıma nefes olacak. Kitapların devamı gelecektir.

Proje olarak yapmak istediğim, hatta çok istediğim, şiirlerin hikâyelerini bir sahnede anlatmak. 46 yaşındayım ama radyoda yüreklere kavuşmak gibi bir hedefimde var.

Aşkın Soykırımı Şiir Kitabı ile sizce ilgili dönütler nasıl?

Sunay Akını ziyaret ettim, kitabımı götürdüm.15 dakika kadar kitabımı inceledi. Hatta sosyal medya hesabından paylaştı kitabımı ve dedi ki “sen hep şiir yaz” bunu bir üstattan, bir şairden duymak inanılmaz bir şeydi. Kendim için yazdığım şiirlerin yüreklerde böylesine buluşacağını bilmezdim. İki tanesini paylaşmak isterim. İzmir fuarında genç bir bayan geldi. Ben bu kitaptan çok korkuyorum dedi. Neden olduğunu sorduğumda. Arka kapaktaki şiiri okudum ve kitabı okursam bundan sonraki yaşamımı belirleyecek bana dedi. İçine sindiği zaman almasını söylediğimde. Hayır, o nu almaya geldim dedi. Hala kendisi ile sosyal medya üzerinden haberleşiyoruz. Çok beğendiğini iletti. Bodrumda yaşayan bir okurumsa yaptığı yorumda beni derinden etkiledi. Kitabı yazarken yaratmak istediğim bir bütünlük vardı bunu tespit etmiş. Kitabımı okumaya başladığında: “şu an o kadar güzel hissediyorum ki… İnanılmaz bir heyecan yaratıyor şiirleriniz bende bir daha bir daha okumak istiyorum. Hiç bitmesin sanki… Kitap elimden düşmüyor.” Bitirdiğinde ise:“ tüylerim diken diken şuan, inanılmaz bir duygu yoğunluğu içindeyim. Kadına olan aşk, İstanbul’a olan aşk, aşk, mavi o kadar etkileyici ki… Bunları yaşamak inanılmaz derecede yaşamı güzelleştiriyor.

Eskiden yazarlar görünmezdi şimdi ki yazarlar şöhretli olma baskısı mı hissediyor?

Baskı değil belki ama büyük bir arzu halinde şöhret. Bir yazar ya da sanatçı için bilinir olmak önemli. Daha önemli başka bir şey olduğunu düşünüyorum. Şöhret olmanız çok okurunuz olduğunu göstermiyor. Kitabınız milyon satar şöhret olursunuz. Okurunuz kaç tane olduğu çok çok daha önemli. Yazdıklarınızı okuyup birbirinizin kalbine dokunmuş olmak. Eğer yaptığınız, kalplerde yer etmiş ve büyük bir kitle ile yürek yüreğe olduysanız şöhret çok daha anlamlı. Hatta gerçek anlamı bu. Eski yazarların görünmezliği yaşadıkları çağın getirdiği bir süreç olabilir.

Yazdığınız şiirin bitmiş olduğunu nasıl anlıyorsunuz? Bitmesi bir yana, sosyal mecralarda yayınlama kararını verirken, kendi kendinizle hesaplaşırken göz önünde bulundurduğunuz kıstaslar nelerdir?

Bir anda tetikler ruhunuzu yaşamdan gelen bir detay. Bir imge, bir söz, bir resim vb. Ve yazmaya başlarsınız. Şiir başladığını ve bittiğini kendisi belirler. Hiçbir şiirim sonradan üzerine çalışılmamıştır. 3 9 dakika arasında her şey olup bitiverir. Şiir bittiği an sosyal medyaya eklerim. Hatta imla hatalarım olur o heyecanla, bazen öyle paylaşmış oluyorum. Bir gün bir takipçim şiir yazan imla hatası mı yapar diye yorum yazdı. Bunda haklıydı. Bende cevap olarak kendisine  espirili bir şekilde: “duygu hatası olmasın varsın imlada hata olsun” diye cevap verdim. Bir kıstasım yok bu konuda, şiir ilk başta kendiniz için yazıyorsunuz, birileri ne düşünür gibi bir düşüncem olmadığı için, yazdıktan sonra yayınlarım sosyal medyada.  Yüreklerde yer bulursa da çok mutlu olurum.

Türkiye’deki edebiyat dergileri hakkında da konuşmak isterim zira şiirsiz dergi, dergisiz de şiir olmuyor. Sizce yeteri kadar besliyor mu okuyucuları piyasadaki envai çeşit dergiler Veliaht Bey?

Günümüzde edebiyat dergilerinde çok güzel format yakalayan yeni yaklaşımlar var. Kafa ve Kıyı’da gibi. Bu tarz dergilerin edebiyata değer kattığını düşünüyorum. Hatta Kıyı’da dergisinde de kitaptan bir şiir yayınlandı haziran ayında. Ülkemizde şöyle bir gerçek var şiir okuyan yürek diğer türlere göre daha az. Bu yüzden biraz daha az yer buluyor diye düşünüyorum.

Yolunuz Açık, yürek sesiniz daim, kaleminiz kavi olsun Sayın Veliaht Bey.

Ben çok teşekkür ederim Aslı Hanım Aşk hep sizinle olsun, Aşkın soyu artık kırılmasın…