Röportaj: Yağmur Tanyıldız

                                                                                                                                                                                                                         

Hoş geldin Sinan. Öncelikle seni tanıyabilir miyiz?

Merhabalar. Her şeyden evvel bana bu fırsatı sunduğunuz için sizlere teşekkür ediyorum. Ben; Sinan Söyler, 15 Ağustos 1991 İstanbul doğumluyum, ailem 4 kuşak önce Malatya Pütürge’den gelip İstanbul’a yerleşmiş. 4 kardeşiz, 1 ablam, 1 ağabeyim ve 1 kız kardeşim var. Çocukluğumdan beri müzik ile haşır neşir olan biriyim, öyle ki hiç unutmam daha 10-11 yaşlarımda edindiğim bir walkman vardı, geceleri kulaklığı takar Dede Efendi, Tamburi Cemil Bey dinler uykuya dalardım, inanır mısınız bu hala böyledir, başka türlü uykuya dalamam. Belki de bu sebepledir ki okul yıllarımda müzik dersleri dışındaki diğer derslere ilgi duyamadım ve maalesef pek başarılı bir öğrenci değildim. Liseyi dışarıdan bitirdim, ardından 2014 yılı itibarı ile “İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuarı”ndaki değerli hocalarımızdan yaklaşık 5 yıl boyunca Türk Musikisi ve Ney dersleri aldım. Neyzenlik, Ney Eğitmenliği ve Ney yapım Ustalığı yapan bir Müzisyenim.

Müzik serüvenin nasıl başladı? Seni müziğe teşvik eden biri oldu mu?

Kendisi de müzisyen olan ve halen “İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuarı”nda Şan ve Kanun eğitimi alan ağabeyimin teşviki ile ilkokulu bitirir bitirmez "Türk Tasavvuf Musikisi Dernekleri Federasyonu" bünyesinde faaliyet gösteren İstanbul’daki "Bağcılar Türk Tasavvuf Musikisini Koruma ve Yaşatma Derneği" müdavimi oldum. Ney sazı ile ilk tanışmam burada oldu. Hatta ilk Ney’imi buradaki değerli hocam hediye etmişti. 2004 yılı başları yani 12 yaşımdan itibaren dernekte muhtelif üstatlardan Tasavvuf Musikisi ağırlıklı olmak üzere Türk Musikisi ve Ney sazı üzerine dersler aldım. Dernekteki ilk 2 yılım sonunda ilerleme gösterdim ve henüz 15 yaşımda Türkiye'nin önde gelen Neyzenlerinin dikkatini çekerek 2006-2009 yılları arasında tanınmış üstatlardan Neyzen Ömer Erdoğdular ve Prof. Dr. Neyzen Ali Tan'dan dersler aldım. Bu kurum sayesinde yurtiçi ve yurtdışında pek çok turne ve konserlere Neyzen olarak katılma fırsatım oldu. Pek çok üstadımızla dost meclislerinde hasbihal ve meşk etme fırsatım oldu. Dolayısı ile gerek bireysel yaşantımda gerek müzik kariyerimde bu kurumun benim için çok özel bir yeri vardır. Halihazırda bu kurumun bir üyesiyim ve meşklerinde Neyzen olarak faalim. 2011-2013 tarihleri arasında vatani görevim esnasında Ankara'da "Türk Silahlı Kuvvetleri Armoni Mızıkası"nda Neyzen olarak 15 ay görev yaptım. Takdir edersiniz ki Armoni Mızıkası için yapılan yetenek sınavına yüzlerce kişi başvurdu ancak şükür ki bize nasip oldu ve burada kişisel gelişimime son derece katkısı olan 15 aylık bir görev süresini tamamladım. Askerlik sonrası İstanbul'a döndüm ve Şubat 2013'te Başakşehir Belediyesi'ne bağlı “Başakşehir Bilgievleri Müzik Okulları”nda Ney Eğitmeni olarak öğretim kadrosunda göreve başladım. Bilgievleri’nde görevime devam ederken daha önce de bahsettiğim üzere 2014-2018 yılları arasında “İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuarı”nda Türkiye'nin tanınmış Ney Üstatlarından Prof. Dr. Ali Tüfekçi, Prof. Dr. Süleyman Ergüner, Neyzen Başar Dikici’den dersler aldım.

Sinan Söyler Ney Atölyesi’nden de bahsedebilir misin?

Haliyle bir müzisyenin kendi enstrümanını çok iyi tanıması gerek. Ben de ana sazım olan Ney üzerine eğilerek zaman içerisinde gerek üstatlarımdan aldığım eğitim gerek kişisel araştırmalarım sonucunda, önceleri farklı şablonlar kullanarak sonrasında da deneme yanılma yolu ile Ney yapımının inceliklerine vakıf oldum. 2011 yılından beri evdeki atölyemde Ney açmaya başlamıştım. Nihayet 2013 yılında tam manası ile kendi şablonumda ney açmaya başladım ve Bahçeşehir’de ilk tam teşekküllü "Sinan Söyler Ney Atölyesi"ni kurdum. Şimdi bu şablon nedir diye sormayın lütfen zira işin püf noktalarıdır ve meslek sırrıdır. Bir yandan Ney Eğitmeni olarak çalışıyor, bir yandan İTÜ’deki üstatlarımla kendi eğitimime, meşklere devam ediyor, konserlere katılıyor, diğer yandan da kalan zamanımda Ney açıyordum. Kendimi övmeyi asla sevmem ancak evet çok yönlü ve girişimci bir kişiliğim var. Bu bağlamda 2017 yılında İstanbul Bahçeşehir'de kendi müzik okulum olan "Söyler Sanat Müzik Akademisi"ni kurdum. Müzik okulum, Türkiye'nin dört bir yanından birçok öğrenciyi kendine çekti ve bunun üzerine 2018 yılının Ağustos ayında “Başakşehir Bilgievleri Müzik Okulları” için çalışmayı bırakarak tüm vaktimi kendi müzik okuluma ve Ney yapım atölyeme adadım. 2019 yılında müzik okulum için Halkalı ve Beşiktaş’ta 2 yeni şube daha açarak toplam şube sayısını üçe çıkarttım ve aynı zamanda Bahçeşehir’deki 6 yıllık Ney atölyemi de Beşiktaş’a taşıdım. “Söyler Sanat Müzik Akademisi”nin akreditasyonu için “London Music Academy” ile iş birliği yaptım. Türkiye'nin farklı şehirlerindeki birçok özel müzik okuluna danışmanlık hizmeti de veren "Söyler Sanat Müzik Akademisi"nde; Serhan Yadsıman (Gitar), Cafer Nazlıbaş (Kabak Kemane), Polat Akarçay (Dilsiz Kaval), Şaban Gölge (Keman), Murat Süngü (Çello), Kutsal Sütoğlu (Kanun), Ufuk Kaan İçli (Ud),  Ayşegül Altıok (Şan) gibi önde gelen çok değerli müzisyenler eğitmenlik yaptılar. Ancak pandemi tüm sektörleri olduğu gibi müzik ve eğitim sektörlerini haliyle bizim işlerimizi negatif bir şekilde etkiledi ve müzik okullarım Mart 2020'den itibaren faaliyetini durdurmak durumunda kaldı. Pandemi sürecinde İstanbul Beşiktaş'taki "Sinan Söyler Ney Atölyesi"nde dünyanın dört bir yanındaki ney severler için Ney açmaya devam ettim. Atölyemde Türk Ney’leri yanında Arap Ney’leri de yapmaktayım. Açtığım neyler 2020 yılı başında çok kıymetli bir ağabeyim ile kurduğumuz internet sitem üzerinden online olarak da satılmaya başladı. Ayrıca yine birlikte Katar ve ABD’de 2 satış noktası kurduk. Bunun yanında Türkiye, Almanya, Arnavutluk, Yunanistan, Katar, Malezya, USA ve daha başka pek çok yerlerden Türk ve yabancı öğrencilerime online olarak ney dersleri de vermekteyim. Şu sıralar Covid-19 salgınına karşı alınan önlemler hafifletilirken, Ney Eğitmeni olarak sözleşme yaptığım Beykoz Belediyesi’nde kısmetse Kasım 2021'den itibaren "Beykoz Belediyesi Müzik  Okulu"nda Ney dersleri vermeye başlayacağım. Henüz çok yeni olan diğer bir diğer gelişme de T.C. Kültür Bakanlığı’nın ‘’Somut Olmayan Kültürel Miraslar’’ programı çerçevesinde Ekim 2021 de başvurduğum ve 22 Ekim 2021 tarihinde Ankara’da gerçekleşen bakanlığın heyet sınavını her iki dalda da başarı ile geçerek ‘’Neyzen ve Ney Yapım Ustası’’ olarak ‘’Kültür Bakanlığı Sanatçı Kimliği’’ almaya hak kazanmamdır.

İcracı olmanın yanında işin üretim kısmındasın bildiğim kadarıyla. Ney üretiminde hangi detaylar önemlidir?

Bildiğiniz gibi üflemeli bir çalgı olan Ney, "Kargı Kamış" denilen bir çeşit budaklı sazlık kamışından yapılır. Bu kamışın Latince ismi Arundo Donax'tır. Ülkemizde; Güneydoğu, Akdeniz ve Ege bölgelerinde yetişir. Ayrıca Mısır’da Nil nehri civarında, Suriye’de Asi nehri civarında ve Kıbrıs'ta Ney kamışı toplanmaktadır. Ney kamışının kesimden önce yerinde kurumuş olması çok önemlidir. Sonradan kurutulan kamış zamanla buruşur. Bir neyin düzgün akortlu olabilmesi için 9 adet boğumdan oluşması ve bu boğumların her birinin birbirlerine eşit olması şarttır ki böyle bir kamışın sazlıkta bulunması çok enderdir. Bu sebeple ney yapımcıları perde deliklerini açarken kaydırma denilen bir yöntem kullanarak neyin akordunu istenilen frekanslarda ayarlamaktadırlar. Bu sebeple aynı tür iki neyin işçiliği birbirini tutmayacağı gibi, sesin akordu kamışın etli kısmının kalınlığına, çapına ve iç açkısına bağlıdır. İdeal ölçülerde bir neyin fiyatı çok yüksektir ve bulunması çok zordur. Profesyonel kalitede bir neyde aranacak özellikler; kamışın sarı parlak renkli yüzeyinin tırtıksız ve sık lifli olması, çok kalın ya da ince olmaması, boğum boylarının eşit ve boğum genişliklerinin yukarıdan aşağı doğru orantılı biçimde azalmasıdır. Neyin kalın veya ince olması, inebildiği en kalın yani pes sesi ve çıkabildiği en ince yani tiz sesleri etkilemektedir. Bunun yanında Ney perdesiz bir sazdır ve az evvel değindiğim gibi nota düzeni Ney üzerinde kaydırılarak yapılmaktadır. Zira her kamış farklı ölçü ve nitelikte olduğundan sabit bir şablonun her Ney için aynı olması imkansızdır. O nedenle, Ney açan ustanın kendisinin de bir Neyzen olması gayet mühimdir. Neyi açan usta kendisi de Neyzen ise ancak o zaman doğru akordu belirleyebilir. Türk ve Arap neylerinde, altısı üstte ve biri altta olmak üzere 7 delik mevcuttur. İran neyleri ise sadece 6 deliklidir. Kargı denilen kamışın içindeki süngerimsi kısım kamıştaki boğum çaplarına uyan açkılarla boşaltılır ve delikler açkı ile delinerek elde edilir. Avrupa’da Buselik (Natürel Si) perdesinin düzgün çalınabilmesi için alt tarafa bir delik daha açtıklarını böylece 8 delikli Ney yaptıklarını da duydum. Kamışın iki ucunun zarar görmemesi için bu uçlara "Parazvane" denilen metal yüzükler yerleştirilir.  Bu parazvaneler için genelde gümüş, pirinç ya da bafon (alpaka) metalleri tercih edilir. Ney’e son yüzyıllarda eklenmiş üflemeyi kolaylaştırıcı önemli bir bölüm de başparedir. Başpareler manda boynuzundan, şimşir gibi bazı sert ağaçlardan ve son zamanlarda yaygınlaşan delrin denilen bir cins sert plastikten hatta epoxy karışımından yapılır. Ancak epoxy kanserojen bir maddedir ve hernekadar başparenize hoş bir görünüm verse de kesinlikle kullanılmamalıdır. Alt kalite neylerin başparelerinde normal plastik, PVC gibi malzemeler de kullanılmakla birlikte bir profesyonel için sayılan ilk üç malzeme önerilmektedir. Kullanılan kamış kadar kullanılan malzeme de Ney fiyatları üzerinde etkilidir. Manda boynuzu başparenin kalitesini belirleyen en önemli etmenler,  boynuzun 25 yaşlarında yani doğal ömrünün sonlarında ölmüş bir mandadan alınmış olması, yapısında çatlak ve kırık olmayacak şekilde olması ve ölçülere uygun olarak özenle hazırlanıp doğru cilalanmış olmasıdır.

Peki senin örnek aldığın ve yolunu izlediğin isimler var mı?

Elbette var! Kutb-ul Nayi Niyazı Sayın şu anda 94 yaşında olup kendisi Ney sazını perde kaydırma sistemi ile revize etmiş bir şahıstır. Şu anki Ney perde sistemi ve ölçüleri Niyazi Sayın'a aittir. Kendisi çalışmalarından daima feyz aldığım bir şahsiyettir. Yine bir Neyzen Aka Gündüz, Neyzen Süleyman Yardım ve tabii ki kendi üstatlarımdan Neyzen Ömer Erdoğdular, Prof. Dr. Neyzen Ali Tan, Neyzen Başar Dikici, Prof. Dr. Süleyman Ergüner, ve Prof. Dr. Ali Tüfekçi, müzik hayatımda sazımı yaparken ve icra ederken örnek aldığım şahsiyetlerdir ki zaten onları örnek almasam kendilerinden ders almazdım. Ama bu demek değildir ki kendimi üstatlarımla sınırladım ya da sadece onların bana verdikleri ile kaldım. Gerçek bir müzisyen daima arayış içerisindedir ve doyumsuz bir gelişim sürecini hayatının sonuna dek sürdürür. Benim de bu konudaki yolculuğum halen devam etmekte ve inşallah edecek.

Biliyorum ki aslında bir ayağın da Katar’da ve açıkçası başarıların hepimizi gururlandırıyor. Bize orada neler yaptığını anlatır mısın?

Bizim camiada bir söz vardır; ‘’İnsanın başına gelenler tesadüf değil tevafuktur’’. Bundan tam 2 sene önce Pandemi henüz başlamışken, bir Ramazan sabahı Instagram’da #Ney ile etiketlenmiş videoları

izlerken bir video gördüm. Hiç de adetim değildir öyle tanımadıklarımla yazışmak. Ama nedense videonun sahibine yazıverdim o anda. Sabahın nerede ise 3’ü idi, şunu yazmıştım; ‘’Merhaba, güzel üflüyorsun, ama parmaklarının pozisyonun yanlış, düzeltirsen daha iyi olacak’’… Hiç ummazken dakikasında mesajı yazdığım şahıstan cevap geldi; ‘’Selam, anlaşılan sen eski videomu izliyorsun, 2 ay kadar önce düzelttim, yeni videolarıma bak’’

O gece yaklaşık 2 saat kadar mesajlaşarak sohbet ettik. 46 yaşında imiş, eşi Japonmuş, 14 yıldır Katar’da yaşıyorlarmış, Satış ve Pazarlama Danışmanı imiş, 5 dil bilen enteresan bir kişilik, 1 yıldır Ney üflemeye merak sarmış, Katar’da Ney ve Neyzen olmadığı için internetten araştırıp plastik su borusundan kendine Ney yapmış. Pek hoş sohbet biri idi. Gelgelelim oruçlu idim, uyku ağır basmış ve dalmışım. Sabah uyandığımda bana yazdığı sitemli mesajları gördüm;  ‘’Kardeşim hayırdır, yanlış bir laf mı ettim, insan bir iyi geceler der, pat diye muhabbeti kestin. Hiçbir şey anlamadım, yanlış bir şey söyledim ise özür dilerim…’’ İşte o şahıs kandan değil ama gerçekten candan ağabeyim sevgili Yusuf İlker Karaaslan’dı. Kendisi ile bu iki sene zarfında uzaktan uzağa öyle bir muhabbetimiz oldu ki bunu tecrübe etmeden anlamak biraz zor olsa gerek. Kendisi Ney öğrencim oldu. 2 yıl zarfında sektirmeden hemen her gün 1-2 saat derslerimiz ve bunun yanında saatlerce muhabbetimiz oldu. Ney’de hayli ilerleme kaydetti. Zaman içinde ailelerimiz tanıştı… Kâh güldük kâh ağladık. Bu gönlü Karun kadar zengin bir o kadar mütevazı abim ile ilk etapta YouTube kanalımı elden geçirdik. Kendisi videolarımın A/V düzenlemelerini yapmaya başladı, branding ve PR ile ilgili ne varsa kendisi el attı. Birlikte web sitemi kurduk ve 3 dilde yapılandırdık. Benim yabancı dilim çok yetersiz, daha önce benimle irtibat kurdukları halde dil engeli yüzünden yabancı öğrencilere ders veremiyordum, sayesinde 3’lü konferans yolu ile artık 5 dilde ders verebiliyoruz. Katar’da benim satış noktam oldu. ABD’de de bir satış noktası kurduk. Pandemi tedbirleri hafifleyip Katar kapılarını turistlere açınca da ilk işim Katar’a gitmek diye sözleşmiştik. Yıllardır Katar’da yaşamanın kendisine kazandırdığı nüfuzlu çevresi sayesinde ve başında bulunduğu TURKISH GRASSROOTS-QATAR sivil toplum oluşumu üzerinden Yunus Emre’nin vefatının 700cü yılı münasebeti ile yapılan bir dizi etkinlik için sponsorluk sağlayarak Katar’da ‘’Katar Kültür Bakanlığı TSK Doha Üs Komutanlığı Konseri’’, ‘’3. Katar Uluslararası Sanat Festivali’’ ve ‘’T.C. Doha Büyükelçiliği 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu’’ da dahil olmak üzere toplamda 11 adet konserde sahne almamı organize etti, yerli sosyal medya ve basında ilgili haberlerin yayınlanmasına ön ayak oldu. Bu esnada pek çok Katarlı müzisyen ile tanışma fırsatım oldu. Katıldığım her etkinlikte, gittiğim her yerde Türk’lere kayıtsız bir sempati olduğunu hissettim. Her milliyetten insanın olduğu Katar’da insanlar TV’de izledikleri yayınlardan Türkçe öğrenmiş. Hayretle gayet kolay iletişim kurduklarına kendim şahit oldum. Tabi Doha’daki Yunus Emre Enstitüsü’nün de profesyonel Türkçe eğitimi verdiğini öğrendim. Qatar Üniversitesi’nde de Türkçe bölümü varmış. Bunun yanı sıra bu 1 aylık ziyaretim sırasında yine sevgili Yusuf ağabeyim ile Katar’da ilk ve tek Ney atölyesini kurduk. Arap ülkelerinde daha çok Arap Neyleri revaçta ancak Türk Ney’lerine de bir hayli ilgi var. Buradaki oluşumu ileride yapacağımız workshoplar ve tanıtımlarla daha da geliştirip, Katar başta olmak üzere milli çalgımızın Körfez Ülkeleri’nde daha da yaygınlaşması ve müzik piyasasında hatırı sayılır ve sağlam bir yer edinmek doğrultusunda hedeflerimiz var. Başta da söylediğim gibi gerçekten uluslararası alana bu şekilde tam manası ile açılmam çok nadide bir tevafuk ile başladı. Elbette burada Sayın Doha Büyükelçimiz Dr. M. Mustafa Göksu’yu da anmadan edemeyeceğim. Kendisine 04-31 Ekim tarihleri arasında Katar’da geçirdiğim süre zarfında şahsıma göstermiş olduğu ilgi ve destek için ne kadar teşekkür etsem azdır.

Önümüzdeki dönemde bireysel olarak yapmak istediğin projeler var mı? Hayallerini de bizimle paylaşır mısın?

Mesleğimi çok ama çok seviyorum. Severek müzik icra ediyor, severek Ney denen enstrümanı meydana getiriyor, bildiklerimi, birikimimi severek elimden geldiğince diğer insanlara aktarıyorum ve bu yolda; aynı çizgide, kendimi bozmadan, maddiyata fazlaca dalmadan, manadan, dostluklardan, güzelliklerden, hoşgörüden, mütevazilikten kopmadan, gönülleri kırmadan, paradan maldan mülkten ziyade insan kazanarak daha da ilerlemek istiyorum. Tabi bu camiada maalesef zor bir şey bu ama mühim olan da zoru başarmak değil mi? Güzel bir söz var paylaşmak istediğim;

‘’Görebildiğin en uzak noktaya doğru ilerle, ilerledikçe daha da ötesini göreceksin!’’.

Daha da öteleri görebilmeyi, Ney konusunda bize verilen emaneti daha da geliştirip gelecek nesillere en iyi şekilde aktarmayı ve bu hususta kurulacak uluslararası köprülerin ayaklarından biri olabilmeyi ümit ediyorum.

Keyifli sohbetin için çok teşekkür ederim Sinan. Son olarak bu röportajı okuyanlara neler söylemek istersin?

Ney üflemek de Ney açmak da Ney öğretmek de gönül işidir. Gönül her şeyin başıdır. Yunus Emre ne de güzel demiş; “Ben gelmedim dava için, Benim işim sevi için, Dost'un evi gönüllerdir, Gönüller yapmaya geldim.”

Vakit ayırıp beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. Dost evlerinizi daima sıcak tutun, sağlıcakla ve selametle kalın… Sevgi ve saygılarımla…