Hepimizin hayatının trajedik olduğu dönemler vardır ve biz kendimizi rahatlatmak, hayata biraz mola vermek için sevdiğimiz bir şeyler yaparız; işte tam bu noktada 26 Nisan Cuma günü vizyona girecek Sıfır: Etkisiz Eleman filmi sizin hayatınızı kurtaracak. Birgül Ulusoy ve Orçun Kaptan’ın başrolünde yer aldığı Sıfır: Etkisiz Eleman filmi; adından anlaşıldığı gibi sinemada herkesi güldürüp, eğlendirecek. Ben de set ortamını ziyarete gittim ve inanın çekselerdi kamera arkasından da bir komedi filmi daha çıkabilirdi. Gündemin karışık olduğu bu son günlerde, kendinizi rahatlatmak, yüzünüzdeki kasları tekrardan harekete geçirmek için önceden biletlerinizi alın. Vecdi’nin hikayesi hem güldürecek, hem duygusallaştıracak hem de çıkarsız bir aşkın neleri değiştirebileceğini göstermek için vizyona geliyor

RÖPORTAJ: GİZEM YILDIZ

Sizi bu güzel set gününde ziyarete geldim. Çok güzel bir hazırlık içerisindesiniz. 26 Nisan’da vizyona girecek Sıfır: Etkisiz Eleman filminizin sahnelerini çekiyorsunuz. Biraz filmden bahseder misiniz?

O K: Çocukluğunda yaşadığı bir travmadan dolayı itiraz etmek ve hayır deme özelliğini yitirmiş bir adamın hikayesini anlatıyoruz. Bu durum artık katlanılmaz bir hal alınca, eşi adama müdahale etmeye başlıyor ve onu, bu hayır diyememe özelliğinden kurtarmaya çalışıyor. Biz de film boyunca bu komik hikayeleri izleyeceğiz. Hem adamın itiraz edememe sahnelerini hem onun itiraz etme ve hayır diyebilmesi için çalıştığımız sahneleri göreceğiz.

- O zaman içerisinde derin bir aşkta var.

B U: Birbirlerini seviyorlar.

- Fırtınalı bir aşk mı? durgun bir aşk mı izleyeceğiz?

B U: Adamın bu rahatsızlığı üzerinde dönen bir aşk. Defalarca psikologa gitmişler, çözüm aramışlar, bulamamışlar. Artık son bir kez “Lütfen artık bunu çözelim.” Diye konuya giriyor kadın. Filmin içerisinde de bir sürpriz var, onu söylemeyelim. Bu sürprizin içinde ikilinin birbirlerine olan aşklarını ifade ediyor. Belki ikinci filme verilmiş bir pas olabilir.

- Eşi adamı dönüştürmek istiyor o zaman?

B U: Eşi onun dönüşebilmesi için ona yardım ediyor. Adamı kaybetmemek için ona tahammül ediyor, ama kadının da bir sınırı var. Sonunda bu işe el atmak istiyor.

- O zaman ucunu açık bırakacaksınız filmin?

B U: Tabi, içerisinde ikinci filme atılan bir pas var.

Vecdi’nin hikayesi biraz kara komediyi mi andırıyor?

O K: Bu komedi için absürde diyebiliriz, çünkü tıpta böyle bir sendrom var. adı pasif-agresif sendromu. Gerçekten böyle bir hastalık var, ama bizim anlattığımız hikaye gerçekten bu hastalıkla uğraşmaktan çok, adamın yaşadığı absürtlükler, başına gelen hikayeler üzerine gerçekleşiyor.

Vecdi gibi kendi kabuğuna sıkışmış binlerce insan var. bu film insan psikolojisi içindeki hangi yaranın kabuğunu kaldıracak?

O K: Günümüzde de biz kendini fazla ifade edemeyen, heyecanlandığında sıkıntılar yaşayan insanlarız. Aslında o yaraya parmak basılıyor denilebilir.

B U: Çok didaktik bir anlatım yok bu işte. Bizim yaptığımız mizah, içinde çok küfür ve argo barındırmayan bir mizah. Biz zor bir komedi yapmaya çalışıyoruz. Durumdan ve sağlam komedi komedi karakterlerin yürüyerek, bel altı vurmadan bir mizah yapmaya çalışıyoruz. Didaktik anlamda “Şuna parmak basıyoruz! Budur asıl sorun!” diye bir mesaj kaygımız yok. Orçun’un dediği gibi ifade edememe üzerine, kendi içinde bir gönderme olabilir

O K: İzleyen herkes “Bizim tanıdığım bilmem kim gibi, bizim de başımıza gelmişti”

- Siz toplumda bu duyguları yaşayan insanlardan bir Vecdi yarattınız...

B U: Tabi, tabi... Bunlar komedideki tipler değil, komedideki karakterler. Asıl amaç o salona girdikten sonra seyircinin bir sosyal rahatsızlıktan yola çıkarak, bir olaylar silsilesi içerisinde gülmesi, eğlenmesi, ama bunu yaparken argoya, cinselliğe, bel altına vurmuyoruz. En büyük hedefimiz bu. Çocuklarımızla gidebileceğimiz bir iş yapmaya çalışıyoruz. Orçun’un 6 yaşında bir oğlu var, benim 8 yaşında oğlum var. Biz çocuklarımızla gidip eğlenceli bir film izlemek istiyoruz.

Siz bu travmanın neresindesiniz?

B U: Sevgi dolu eş tarafında kalıyorum.

O K: Öyle bir adamla bir hayat geçirmek zor, bir evi paylaşmak zor. Dolayısıyla sevgisiz, aşksız olmuyor.

B U: Adam aldatmıyor, kumarbaz değil, çapkın değil, bir de adamın mesleği avukatlık. Sosyal sınıf açısından da yüksek bir zümreye ait.

- Hayır diyemeyen bir avukat?

B U: (Gülerek) evet, düşün işin komedisini. Hayır diyemiyor ve davalarını kaybediyor. Bu adamı kim sevmez ki? – Normal hayatta da severim böyle bir adamı (gülerek).

- Özellikle avukat olmasının bir nedeni var mı?

O K: Özel bir sebebi yok, ama herhalde evet-hayır’ın en çok geçtiği yerler mahkeme salonları olduğu için, senarist oradan beslenmiş olabilir.

Kendi hayatını bile idare edemediği için mi filmin ismi Sıfır: Etkisiz Eleman?

O K: Aslında öyle. Gerek özel hayatında, gerek işinde, gerek düştüğü durumlarda, gerek arkadaşlarıyla sosyal hayatında sıkıntılar yaşadığı için, filmin ismi böyle düşünüldü.

Birgül Hanım, önceden sizi televizyon filmi Anamız Var projesinde izlemiştik. O da bir komediydi, şimdi Sıfır: Etkisiz Eleman filmi de bir komedi. Bu türü mü daha çok tercih ediyorsunuz yoksa size böyle türlerden mi teklif geliyor?

B U: Meşrebim buna daha çok yatkın olduğu için oradan teklifler geliyor. Ben kadrolara bakıyorum, çalışacağım insanların iyi olması vasfına bakıyorum, sorun yaşamayacağım, iş üretebileceğim projelere bakıyorum.

- Şuan sahnelenen bir oyununuz var mı?

- B U: Ben şuan Orçun’la beraber Kılçık Kabara’yı yapıyoruz. Kılçık tiyatro da oynuyor. Orçun’un ayrıca başka çalıştığı bir ekip var.

İkiniz için de hem tiyatro hem film yorucu olmuyor mu?

B U: İşimiz bu, oynamak. Bu düzene alıştık. Biz oynamayacağız da kim oynayacak (gülerek).

Sıfır: Etkisiz Eleman kaç kişilik bir oyuncu ekibiyle çekiliyor?

O K: Ana karakter olarak Birgül ve ben dışımda bir arkadaşımız daha var. onun haricinde film absürde komedi olduğu için sahneler biraz da skeç gibi. Dolayısıyla çok giren çıkan rol var. saysanız bir 15-20 kişi girip çıkıyordur.

Bir komedi filmi çekiyorsunuz. Herhalde set ortamı gülerek, eğlenerek geçiyordur?

B U: Kamera arkası kamera önünden daha komik (gülerek). Yönetmenimiz tam bir espri deryası...

O K: İki ayrı film çekiyor gibi olduk.

B U: Kamera arkasını da çekselerdi bir filmde orada olabilirdi.

Bu filmin içerisinde rol almak istemenizin nedeni, içinize dokunan bir hikayesi var mı?

B U: Senaryomuz çok değişti. 2009 da ilk kaleme alındı. Ben çok önceki hallerini okumuştum ve şuan oynadığım karakteri “ben oynayacağım” dedim. o zamandan beri senaryo çok farklılaştı.

- O zaman çok uzun zamandan beri bekleyen bir film?

B U: Demlenen bir film.

O K: 10 sene önce bizim yönetmenimiz Onur, senaristimiz Ömer, böyle bir projeden bahsetmişlerdi. O zamanlar sadece birkaç sahne yazılmıştı. Bana demişlerdi ki “böyle bir karakter düşünüyoruz. Senin oynaman lazım” onun üzerine ha çektik ha çekeceğiz derken aradan 10 sene geçti. Yazılmış haliyle tekrar buluşmuş olduk

Özellikle Orçun Bey, oynadığınız karakterler içinde Vecdi karakterinin psikolojisinde kendinizden bir alıntı, duygu olarak bir benzerlik buluyor musunuz?

O K: Buluyorum. Vecdi’nin yaşadığı bu pasif-agresif sendrom denen şeyi ben ortaokul döneminde yaşamıştım. Babam emekli asker, annem öğretmen, biz çok taşındık. Çok taşındığımız için, her yeni bir yere gidildiğinde, yeni bir okula gidiyorsun. O okula adaptasyon sürecinde arkadaşlarına, öğretmenlerine, çevrene karşı o pasifliği ister istemez yaşıyorsun. Sonrasında ben lise çağlarında tiyatroyla da uğraşarak bunun üzerine gittim. özellikle hayır demeye çalışarak bu pasifliği etkisiz hale getirmeye çalıştım.

- Hala hayır diyememe özelliğiniz var mı?

O K: Zaman zaman oluyor.

B U: Ben Orçun’un oynadığı karakterin pasifliği ortaya çıksın diye, çok dominant ve çok yüksek oynuyorum karakteri. Çok baskıcı ve çok ipleri sıkı tutan bir rolü üstlendim. Benim Gülay’a yaklaşma biçimim böyle, ama özel yaşantımda asla böyle bir insan değilim.

Hayatınızda Vecdi gibi etkisiz eleman olan insanlar var mı?

B U: Huyu güzel olsun be (gülerek). Gözümde değil etkisizliği, huyu güzel olsun.

O K: Vecdi kadar etkisiz diyebileceğim biriyle henüz ben tanışmadım, ama ona yakın var.

Galiba sizin film için daha hiçbir hazırlık yokken önceden vizyon tarihi alınmış.

B U: Sorma, önceden vizyon tarihi alınmış ve sete çıkmış bir ekibiz.

O K: Bizim yapımcımız öyle, her şeyi garantiliyor.

B U: Sosyal medya afişlerini bile tasarladı, vizyon tarihi aldı, sonrasında da çekmeye başladık (gülerek).

Peki, Vecdi’nin bu travmasının doğmasına neden olan bir çocukluk anısı var mı?

O K: Evet, var. zaten hikaye oradan başlıyor. Çocukken yapılan bir şeye itiraz edememesi üzerine başlayan bir travmayla bu pasiflik durumu gelişiyor.

B U: Eşi “Eskiden de vardı, ama şimdi iş çığırından çık” diyor.

Seyirciden nasıl bir tepki bekliyorsunuz?

B U: Seyircinin iki ana tepkisi var; ya çok sevecekler ya nefret edecekler (gülerek)

O K: Çok eğleneceklerine biz eminiz. Sahnelerimiz skeç mantığında, o kadar çok giren-çıkan karakterimiz, farklı mekanlarımız var ki, birine gülmezse diğerine gülmeme şansı yok.

16) Filmin künyesinden bahseder misiniz?

O K: Yönetmenimiz Onur Aldoğan, senaristimiz Ömer Fikret Şen, Yapımcımız Onur Zurnacı, Oyuncular; Orçun Kaptan, Birgül Ulusoy.

Son olarak bu güzel sohbet için teşekkür ediyorum. Son zamanlarda sinema salonlarında yaşanan mısır krizinden dolayı neredeyse çoğu Türk filmi ertelemeye gitti. Böyle bir ortamda filminizi vizyona çekmekte çekinceleriniz oldu mu?

B U: Bence tam zamanı. Büyük prodüksiyonlu işler şuan beklemede, durmada ya, diğer yapımların kendini gösterme zamanı.

KÜNYE

Vizyon Tarihi: 26 Nisan 2019

Yapım: Sun Medya Grup

Yapımcı: Murat Zurnacı

Yönetmen: Onur Aldoğan

Senaryo: Ömer Fikret Şen Vizyon

Oyuncular: Orçun Kaptan, Birgül Ulusoy, Ali Rıza Tanyeli, Volkan Kantoğlu, Gökhan Tevek, Tolga Öz, Rıfat Kanpara, Sinan Taşkan, Cumali Karakaya, Ayfer Akay, Sevda Usta, Serap Cebeci, Pelin Koç, Kıvanç Dolu ve Yaklaşık 20 yardımcı oyuncu ile 25 çocuk oyuncu ve çok sayıda figürasyon ile çekimleri İstanbul’da gerçekleşti.