ASLI M. SARI

Bu hafta röportajım da ağlayarak kaleme aldığım kimi analar “İT” kimi analar “YİĞİT” doğururmuş sözünü bütün hücrelerime kadar hissettiğim 15 Temmuz 2020 Çarşamba günü Van ilinde gerçekleştirilen uçuş görevi esnasında meydana gelen uçak kazasında şehit olan ŞEHİT GÖKHUN METE ALTUNBAŞ’IN BABASI DEĞERLİ ŞAİR VE EĞİTİMCİ YAZAR SÜLEYMAN ALTUNBAŞ VAR. Gururlu, onurlu bir o kadar da üzgünüm. Şehit Pilot Komiser Gökhun Altunbaş; babasının öğretmen olması sebebiyle, 01 Eylül 1989 tarihinde Samsun’un Bafra ilçesinde doğdu. 2003 yılında Ankara Polis Koleji’nde Orta Öğrenimine başlayıp 2006/2007 yılında mezun oldu. 2007 yılında Polis Akademisi ile Hacettepe Üniversitesi İstatistik Bölümüne aynı anda devam etti. Her iki okulu da 2012 yılında başarıyla bitirdikten sonra, Ankara Çevik Kuvvetler Polis teşkilatında komiser yardımcısı olarak göreve başladı. Bir süre sonra Emniyet Genel Müdürlüğü Ankara İstihbarat Dairesine atandı. Şehidimiz ileri derecede İngilizce bilirdi. Bu arada Ankara Gazi Üniversitesi Fransız Dili’ni, 2015 yılında da Emniyet Genel Müdürlüğünün açmış olduğu ,”Havacılık Dairesi Pilotaj Seçme Sınavı’nı kazandı. 2017 yılında pilot olarak Ankara’da göreve başladı. Görevi gereği yurdumuzun birçok bölgesinde çalıştı. Ayrıca Şehidimiz profesyonel satranç oyuncusu olarak yıllarca Bafra Belediyesi Satranç Kulübü’nde aktif oyuncu olarak oynamıştır. Şehidimiz Taekwondo’da 2.Dan kuşak sahibidir. Geçmişi başarılarla dolu bir yiğit bir o kadar mütevazı, gönlü çok yüce bir vatan evladı...  Adam olacak çocuk küçüklükten bellidir derler ya Şehit Gökhun Mete tam bu satırların sahibi. Bu röportajı yazarken her bir noktasında akıttım gözyaşlarımı ve değerli babası Süleyman Altunbaş’tan dinledim Gökhun’u. Yüreğimi sızlatan rahmetli ŞEHİT GÖKHUN METE ALTUNBAŞ röportajımız sizinle. 

 

Şehit babası Süleyman Altunbaş’ı tanıyabilir miyiz? 

1957, Çaykara/Trabzon doğup Keskin/Kırıkkale’de büyüdüm. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Almanca bölümünden mezun olup Güzel yurdumuzun çeşitli yerlerinde Almanca öğretmeni ve idareci olarak görev yaptım. Geçen yılın Eylül ayında torunum Göktürk’e bakmak için emekli olup Ankara’da yaşıyorum. Şair ve yazarım. Evli, 2 çocuk babasıydım. Edebiyat ve şiir dışında Bafra Belediyesi Satranç kulübünün kurucusu çalıştırıcısı, aktif oyuncusu, il satranç ve Badminton hakemiyim. Yayınlanmış 9 şiir, 4 öykü, deneme, günce konulu kitaplarım var.  

Gökhun Mete Altunbaş’ı bize anlatır mısınız? 

ŞEHİT PİLOT KOMİSER GÖKHUN METE ALTUNBAŞ 

Babasının öğretmen olması sebebiyle, Gökhun Mete, 01 Eylül 1989 tarihinde Samsun’un Bafra ilçesinde doğdu. 2003 yılında Ankara Polis Koleji’nde Orta Öğrenimine başlayıp 2006/2007 yılında mezun oldu. 2007 yılında Polis Akademisi ile Hacettepe Üniversitesi İstatistik Bölümüne aynı anda devam etti. Her iki okulu da 2012 yılında başarıyla bitirdikten sonra, Ankara Çevik Kuvvetler Polis teşkilatında komiser yardımcısı olarak göreve başladı.

Bir süre sonra Emniyet Genel Müdürlüğü Ankara İstihbarat Dairesine atandı. Şehidimiz ileri derecede İngilizce bilirdi. Bu arada Ankara Gazi Üniversitesi Fransız Dili’ni, 2015 yılında da Emniyet Genel Müdürlüğünün açmış olduğu ,”Havacılık Dairesi Pilotaj Seçme Sınavı’nı kazandı. 2017 yılında pilot olarak Ankara’da göreve başladı. Görevi gereği yurdumuzun birçok bölgesinde çalıştı. 

Son olarak, 15 Temmuz 2020 Çarşamba günü Van ilinde gerçekleştirilen uçuş görevi esnasında meydana gelen uçak kazasında şehit oldu. 

Şehidimiz, evli ve bir çocuk babasıdır.  

2003 LGS SINAV SONUÇ TABLOSU VE KAZANDIĞI OKULLAR 

1-2003 LGS Okul birincisi  

2-Hava Harp Okulu 

3-Kara Harp Okulu 

4-Ordu Fen Lisesi 

5-Polis Koleji 

BAŞARILARI: 

1-1998/2002 yılları arasında Bafra ilçesinde yapılan Satranç Turnuvalarında toplam  7 birincilik, 3 ikincilik, 

2-1998/2002 yılları arasında Samsun ilinde yapılan Satranç Turnuvalarında toplam5 birincilik 1 üçüncülük, 

3-2001 Samsun Satranç Kombinezon Çözme Yarışması Samsun 1. si,

4-21/22 Mart 1998 Taekwondo Samsun 3.sü 

5-23 Nisan 2000 ÇOGEV Geleneksel VI.Resim Şenliği yarışması Bafra 1. si

Ayrıca Şehidimiz profesyonel satranç oyuncusu olarak yıllarca Bafra Belediyesi Satranç Kulübü’nde aktif oyuncu olarak oynamıştır. Şehidimiz Taekwondo’da 2.Dan kuşak sahibidir 

Oğlum, çocukken çok sakin, uyumlu, oyuncaklarını gelenlerle paylaşan, gülümseyen biriydi. Daha okula başlamadan ablası ve oğlum çok iyi satranç oynarlardı. Her ikisi de İlkokulla birlikte Taek Wondo’ya başladılar. Oğlum ilkokuldan itibaren eve geldiğinde hemen yemek ister, ardından çantasını alıp doğru odasına gider, derslerini bitirmeden asla oturma odasına gelemezdi. Ben arasıra gider kontrol eder, neler yaptığına bakardım. Hemen hemen hiç yardım almazdı. Bazen takıldığı yerlerde rehberlik ederdim. Ödevlerine yardım edilmesini sevmezdi. Okulda çok kısa sürede sivrildi. Dersleri, satranç turnuvaları ve Taek Wondo’daki başarıları onun popülaritesini arttırmasına rağmen şımarmaz, arkadaşlarıyla iyi geçinirdi. Bu başarıları onun il birinciliklerini de beraberinde getirdi. Satrançta Türkiye şampiyonalarına katıldı 5 kez. Şampiyonada yense de yenilse de gülümser, satrancı severek oynadığını, bunun bir spor olduğunu başarı için azim ve tempolu çalışmak gerektiğini daha o yaşlarda söylerdi. Maç sonlarında mutlaka analizler yapar, daha iyi nasıl oynayabilirdim diye usta oyuncularla fikir alışverişi yapardı. Bu başarıları Bafra’daki özel okulların dikkatini çekmişti. Özel bir kolejin teklifini kabul etmiştik. Onlar reklam olarak oğlumdan faydalanırken, oğlum da ücretsiz 3yıl boyunca bu okulda okudu. Ben, tek maaşlı olduğum için bazen yeterince harçlık veremediğim için üzülürdüm. Nihayetince doktor, avukat, eczacı vs. gibi meslek erbaplarının çocuklarıyla birlikte okuyordu. O ise bana şunu demişti, “Baba, bunu düşünme sen, ben umursamıyorum bile… Hatta arkadaşlarım bana kantinden severek bir şeyler ısmarladıklarında seviniyorum. “Yine unutmam, satranç turnuvaları sonucunda 3 bisiklet kazanmıştı. Bana, “Babacığım, bu bisikletlerimden ikisini satıp parasını bana ver, diğeri de senin olsun. Senin bisikletin Bisan artık eskidi demişti. Ve o yılın sonunda ilginç bir şey daha yaşadım: Oğluma günlük verdiğim komik harçlıkları ve 2 bisikletin parasını avucuna doldurup getirip masaya koyarak, “Babacığım, al bu paraları ve evimize bir bilgisayar al, lütfen. Hem sen hem biz ablamla kullanırız.” demişti. O an ben ve eşim çok duygulanmıştık. O küçücük haline bakmadan, verdiğimin harçlıkları harcamamış, biriktirmişti. Gönlü çok yüce bir çocuktu. 

Büyüdüğünde ve komiser olduğunda bile ne zaman arkadaşlarımı görse, eğilip ellerini öper, hal hatırlarını sorardı. Kuzenlerine, akrabalarına çok düşkündü. Onların eğitim durumlarıyla yakından ilgilenir, neler yapması konularında tavsiyelerde bulunurdu. Özellikle dayısına çok düşkündü. Onunla uzun uzun dertleşmeyi sever ve memleket meseleleri üzerinde konuşurlardı. Çok cömertti herkese karşı. 

İşine çok düşkündü. Mutlaka yapılan ve yapılacak işin üzerinde çok kafa yorar, irdelerdi. Personeline sahip çıkar, onları ezdirmez, gerektiğinde onlar için amirlerinden fırça yediğini arkadaşları anlatırdı. Samimiyeti sever ancak laubaliliğine asla izin vermezdi. İlkeliydi. Arkadaşları, her göreve giderken ,”Ya Rabbi! Görevimizi başarıyla bitirmemizi nasip et! Bana Görev esnasında şehitlik nasip et! “ dermiş. 

Oğlunuz Gökhun Mete’nin ilk şehit olduğu haberini nasıl aldınız? Evde miydiniz? 

GELİNİMİN SESLERİYLE İRKİLDİM “BABA GÖKHUN’UN UÇAĞI DÜŞMÜŞ ŞEHİT OLMUŞ 

Dublex bir evde oturuyoruz. Sabahın erken saatiydi. Gelinimin sesleriyle irkildim. Yukarıdan, merdivenlerden aşağıya doğru hızlı adımlarla iniyordu. Sıçrayarak uyandım. Hayırdır inşallah dedim. Ve kaldığım oda kapısını açtığımda torunum kucağında gözyaşlarıyla iniyordu aşağıya… Hayrola kızım, ne oldu, ne bu telaş? Diye sorduğumda, gözyaşları içinde, “Baba Gökhun’un uçağı düşmüş, şehit olmuş.” dediğinde dünyam başıma yıkıldı sanki. Şaşırdım, inanamadım. Bir salona gittim, geri tekrar geldim kapıya yöneldim. Tam o esnada dışarıdan ayak sesleri geliyordu. Gelinim, 

“Baba, şehit haberi için geliyorlar ”dedi. 

Ve kapıyı açtık ama ciddi şaşkınlık yaşıyordum. Eşim kalktı, yatak kıyafeti üzerinde feryat, figan, karıştı her şey... Torunum, o çok ağladı, biz ne yapacağımızı, ne diyeceğimizi bilemedik…  

Eşi, yani gelininiz şuan hâlâ görevinin başında değil mi?  Torununuzdan da bahsedebilir misiniz? Bu acı durum sizleri ve en çok da onları etkiledi. Onlardan da bahsedebilir misiniz? 

Gelinim hâlâ eşinin öldüğüne inanamasa da görevine başladı. Eşinin hatırasını yaşatmak adına bir çok hayır, hasenatlar yaptı, yapıyor. Bir örnek vermek gerekirse, Nijer devletinde onun adına su kuyusu açtırttı. Sık sık oğlumun mezarına hep birlikte gidiyoruz. Torunuma gelince, en fazla 5 kişilik bir ortamda el bebek gül bebek büyürken, o şehit haberinin ânından taziyelerin kısmen azalmasına kadar, kalabalıklardan, ağlamalardan, aşırı ilgiden çok bunaldı. Sık sık ağladı. Yeni yeni düzene girmeye başladı. Resimlerde babasını tanıyor ve gösteriyor. 

Failleri belli oldu mu? 

 En son bize bildirilen bu hadisenin teknik bir hatadan kaynaklandığı.  Ancak, görev bittikten sonra hava alanına inişte her zaman takip ettikleri güzergâhı, kulenin talimatı ile takip etmeyip, başka bir rotadan inmelerinin istenmesinden kaynaklandığı ve bu konuda kulenin soruşturma geçirdiği yönünde. 

Şehit ailelerinin devletten beklentileri nedir? 

Vatan, bayrak, mukaddesat uğruna canını vermekten hiç tereddüt etmeyen şehitlerimizin aileleri olarak genelde maddi bir beklentimiz olmuyor. Ancak, isimlerinin unutulmaması adına okullara, köprülere, spor tesislerine, parklara, kültür evlerine isimlerinin verilerek yaşatılmasını bekliyoruz. Bu konuda da ne yazık ki bürokratik yazışmaların çok uzun sürmesi, hele hele bu konuyu takip etmek adına çevreniz yoksa şehidinizin isminin yaşatılması adına kalıcı hiçbir şey yapılamıyor. 

Halkımızın malumudur ki, neredeyse şehitlerimizin tamamı yoksul ailelerin evlatları, babaları veya yakınlarıdır. 

Peki, bu terörün tamamen ortadan kalkması için neler yapılabilir? Hem şehit babası olarak hem de değerli bir eğitimci olarak fikirlerinizi almak istiyorum. 

TERÖR BELASI SADECE POLİS VE ASKERİ TEDBİRLERLE SONA ERDİRİLEMEZ 

Terör belası sadece polis ve askeri tedbirlerle sona erdirilemez. Bunun ekonomik, siyasi, eğitim ayaklarını da hesaba katmak gerekir. Daha önceki iktidarlarında yanlış politikaları sonucu kangren haline gelen terör belası bir türlü bitirilememektedir. 

Buna bir örnek vermek gerekirse, 1978 yılında iktidarda bulunan Ecevit Hükumeti toprak reformu yapacağını söyleyerek halkı umutlandırmıştı. Ancak toprak reformunu ne yazık ki sadece Orta Anadolu’da gerçekleştirmiştir. Oysa ağalık sultası o dönemde doğuda çok yaygındı. Hâlâ da yaygın olduğu hepimizin malumudur. Bir ağanın onlarca, köyü ve toprağı varken, halkın hiçbir şeyi yoktu. Doğuya yapılan yardımların neredeyse tamamı ağaların cebine gitti. Eğitim ve ulaşım yeterince sağlanamadı. Askeri ve polisiye tedbirler terörün bitmesine yetmedi… Günümüzde nispeten azalmasının sebebi ise, büyük şehirlere çok ciddi göçlerin oralardan yaşanmasıdır. 

Halkın ve devlet erkânının siz şehit ailelerine karşı davranışını nasıl yorumluyorsunuz? Sizlere yeterince destek olabiliyor muyuz? 

HALK KANIKSADI 

Geldikleri zaman yaldızlı sözleri, gönül almaları ilk anda bir nebze olsun sizleri rahatlatıyor. Ancak, sizlerde takdir edersiniz ki hemen hemen her gün bu güzel vatanımızda şehit haberleri alıyoruz. Gazetelerde ve TV’lerde bile alt sıralara düşüyor artık haber niteliği olarak. Halk kanıksadı. Devlet erkânı şehit cenazelerine gitmekten asli görevlerini ihmal ediyorlar gibime geliyor. Verilen sözler defalarca kapılarını aşındırmanıza rağmen ya sizin yüzünüz eğiliyor, ya onlar sizi görmekten sıkılıyor. Ve genelde askıda kalıyor. 

Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir? 

Bu güzel vatanın her tarafı neredeyse hain ve düşmanlarla çevrili. İç ve dış mihraklar birlik beraberlik ve düzenimizin bozulması için her türlü şerri yapıyor. Uyanık olmalıyız. Basit, günlük hadiseler gibi bakmamalıyız hadiselere... Özellikle çok iyi birkaç yabancı dil öğrenip dış dünyadaki gelişmelerden haberdar olmalıyız. Bilim, teknik ve sanatla uğraşmalıyız. Ve kutsal değerlerimize sahip çıkarak memleketimizin uygar milletler seviyesine çıkabileceğini unutmamalıyız. Çocuklarımızı çağın hastalığı narsizmden, egoları şişkin bireyler olmaktan, moda çılgınlığından, tüketim hastalığından uzak yetiştirmeye çabalamalıyız. Çocuklarımızı okuyan, okuduğunu irdeleyen, hesap soran, kanaatkâr ve milli manevi duygularına sahip çıkan bireyler olarak yetiştirmeye gayret etmeliyiz. Ve çok iyi yabancı dil öğrenmelerini sağlayarak dünyadaki gelişmeleri medyadan takip etmelerini sağlamalıyız. 

ŞEHİDİMİZ PİLOT KOMİSER GÖKHUN METE ALTUNBAŞ’IN MEKÂNI CENNET OLSUN. ALLAH RAHMET EYLESİN.