RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Başarılı oyuncu Seçkin Zenginler ile oyunculuk kariyerine ve projelerine dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Seçkin Zenginler kimdir?

Merhabalar, öncelikle bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederim. Kendimden kısaca bahsedeyim. 1982 yılında Yalova’da doğdum. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimimi Yalova'da tamamladım. Kısa bir dönem amatör bir tiyatroda oyuncu olarak çalıştıktan sonra İstanbul serüvenim başladı. Pera Güzel Sanatlar ve Akademi İstanbul'da oyunculuk eğitimleri aldım. Okul süreci bitiminde ise profesyonel olarak oyunculuk hayatım başladı. Oyunculuk, her meslekte olduğu gibi sürekli olarak kendini yenilemen ve geliştirmen gereken bir meslek. Bu anlamda Can Gürzap'ın Diyalog Anlatım ve İletişim Eğitim Kurumu'ndan Dublaj Eğitimi; Acted City'de Betül Algan Atay’dan Kamera Önü Oyunculuk Eğitimlerini alarak yolculuğuma devam ettim. 

Birçok dizi, sinema ve reklam filminde rol aldım. Bunlardan bazıları şöyle:

Sinema Filmi

- Marlon

- Kral Yolu 

Dizi

- Kadın 

- Otis Abi 

- İki Çay Bir Çocuk 

- Acil Aşk Aranıyor 

- Anlatsam Roman Olur 

- Nefes Nefese 

- Kavak Yelleri 

- Acil Aşk Aranıyor 

- Gecenin Kraliçesi 

- Yeter 

Reklam Filmleri

- 2019 Şok Market Video

- 2018 Akbank Video

- 2016 Wyndham Grand Özdilek Hotelleri Tanıtım Filmi Video

- 2014 Knorr Çorba Video

- 2012 Knorr Çorba Video

- 2010 Phillips 

- 2006 KFC 

- 2004 BP Video

- TTNET

Hareketli, sosyal ve aynı zamanda içe dönük bir yapım var. Seyahat etmeyi, yüzmeyi, uzun yürüyüşler yapmayı, kitap okumayı, araştırmayı ve film izlemeyi seviyorum. 

Oyunculuğa ilk adımınızı nasıl attınız?

Aslında oyunculuk, aklımda olan bir meslek değildi. Daha çok psikolog olmak istiyordum. Üniversiteye gireceğim yılda psikoloji bölümünün eşit ağırlığa geçmesi ve belli bir oranda matematik bilgisi gerektiğinden, benim de matematik ile aram hiçbir zaman iyi olmadığından psikoloji bölümünü kazanma hayalim suya düşmüş oldu. Oyunculuğu seçmemde hem ailemin yönlendirmesi hem de okul hayatımda birçok etkinlikte sunuculuk ve sahne performansına dayalı gösterilerde hocalarımın beni tercih etmesi çok büyük etkenlerdir. Aile içi toplantılarda hep taklitler yapardım. Ailemin; “Yeteneklisin, niye oyunculuk düşünmüyorsun? Bu konuda bir sürü okul ve konservatuar var. Şansını denemelisin.” demeleri ile oyunculuk serüvenim başladı.

 Oyunculuğu nasıl tanımlarsınız? 

Hayatta herkesin kendini ifade etme şekli vardır. Bunu bazıları müzikle; bazıları resim yaparak; bazıları yazarak; bazıları da dans ederek yapar. Ben de kendimi oyunculukla ifade ettiğimi düşünüyorum. Herkesin içinde bir sanatçı ruhu vardır, onu ortaya çıkarmak önemlidir. Bu kimisinde 60 yaşında açığa çıkar; kimisinde 10 yaşında. Kimisinde de maalesef ailesel ya da çevresel faktörler nedeniyle ortaya çıkamıyor. Ben, o anlamda kendimi şanslı hissediyorum; çünkü ailem ve çevrem, her zaman beni desteklediler ve bana ön ayak oldular. 

Oyunculuğun aslında beni en çok cezbettiği tarafı, psikoloji ile çok paralel ilerlemesi oldu; çünkü farklı karakterler yaratmak, o karakterlerin alt metinlerini oluşturmak ve o karakterlerin psikolojisine bürünmek farklı bir keyif.

Yayınlandığı günden bu yana milyonları ekrana kilitleyen ve geçtiğimiz aylarda final yapan “Kadın” adlı dizide rol alırken size hangi duygular ortak oldu?

Ben, “Kadın” dizisine konuk oyuncu olarak dâhil oldum. Menajerimden haber geldiği zaman tabii ki çok mutlu oldum. Türkiye’nin en çok izlenen dizilerinden bir tanesinde rol almak, mutluluk verici bir olay. 

“Kadın” dizisinde canlandırmak istediğiniz başka bir rol var mıydı?

Özellikle “Şu rolü oynamak isterdim.” dediğim bir rol yok. Dizideki tüm karakterler; şahsına münhasır, başarılı rollerdi. Bu dizinin dışında farklı projelerde oynamak istediğim, hayalini kurduğum roller var elbette. Örneğin; psikolojik sorunları olan, hayata tutunmaya çalışan; ama toplumun dışladığı bir karakteri canlandırarak onun iç dünyasını, yaşadığı gelgitleri, dışlanmış olmanın ve onun getirdiği çaresizlik ve umutsuzluk gibi duygu durumlarını deneyimlemek isterim. Aslında her oyuncunun hayalidir sıra dışı rollerde oynamak. Oynadığımız her farklı rol; bize farklı deneyimler kazandırır, bizi geliştirir ve derinleştirir.

“Kadın” uzun soluklu bir diziydi. Sizce erken mi final yaptı?

O konuda bir şey söyleyemem. “Yapımcı ve kanal, en doğru kararı vermiştir.” diye düşünüyorum.

Sizi bir de Şok Marketler reklamlarında izledik. Reklam filmlerinin oyunculuk kariyeri için önemi nedir?

Bence önemli olan, sevdiğimiz ve mutlu olduğumuz işlerin içinde yer almak. Bu, kendi doğallığında bizi başarıya götürüyor. Kariyerimize de olumlu bir şekilde yansıyor. Bu anlamda Şok Marketler reklamları, keyifli çalışma ortamıyla içinde yer almaktan mutlu olduğum bir projeydi. 

Şok Marketler reklamları sonrası izleyicilerden nasıl dönüşler aldınız?

Güzel tepkiler aldım. Bazı reklamlar; görselleri ve müzikleriyle akılda kalıp, dillere pelesenk olabiliyor. Şok Marketler reklamları da böyle bir projeydi. 

Oyunculuğun yanı sıra yaşam koçluğu yapıyorsunuz. Oyunculuğun yaşam koçluğu ile nasıl bir ilişkisi vardır?

Evet, şu sıralar yoğun bir şekilde yaşam koçluğu yapıyorum. COSMOS Eğitim ve Danışmanlık adlı bir şirketimiz var. Enerji Terapisti ortağım Zehra Köse ile birlikte bilinçaltı ve enerji dengeleme seansları yapıyoruz. Bazı meslekler vardır; siz o mesleği seçmezsiniz, o meslek sizi seçer. Yaşam koçluğu da beni seçen bir meslek oldu. Çocukluğumdan beri psikolojiye olan merakım ve psikolog olma isteğim, yıllar sonra karşıma yaşam koçluğu mesleği olarak çıktı. Oyunculuk sürecinde edinmiş olduğum diksiyon, ifade, empati, beden dili, bilgi ve tecrübeler, danışanlarımız ile olan ilişkilerimde de çokça başvurduğum kaynaklar aslında. Özellikle onların kendilerini tanıtma ve ifade etme süreçlerini kısaltıyor ve aramızda çok kısa bir sürede sağlıklı bir iletişim ortamı yaratıyor. Bildiğiniz gibi iletişimde beden dili %60’lık; ses tonu %30’luk ve kelimeler %10'luk bir paya sahiptir. Kişinin kendini ifade edemediği durumlarda ise empati devreye giriyor ve mevcut durum tüm gerçekliğiyle çok kısa bir sürede netleşiyor; çünkü insan, bazen içinde bulunduğu hayat hikâyesinde kendini çok objektif bir şekilde değerlendirme şansı bulamıyor. Uyguladığımız bilinç, bilinçaltı ve enerji dengeleme tekniklerinin de yardımıyla birey, hem kendinin hem de hayatında yolunda gitmeyen birçok durumun farkına varıyor. Bu farkındalıkla iyileşme de çok hızlı bir şekilde gerçekleşiyor. İnsanlara dokunmak, onların hem fiziksel hem zihinsel hem de ruhsal anlamda değişim ve dönüşümlerini görmek gerçekten çok mutluluk verici bir durum.

Yaşam koçluğunun oyunculuğa katkısı ise şöyle: İkisinin de ortak yanı, insan ve insan psikolojisi. Çok farklı ülkelerin ve toplumların birçok kesiminden danışanlarımız var. Farklı karakterlerin ve farklı hikâyelerin gözlem yapma bakımından oyunculuğa katkısı oldukça fazla.

Okurlarımız size danışmanlık hizmeti almak için nasıl ulaşabilirler?

Bize aşağıda yer alan sosyal medya hesapları ve web sayfası üzerinden ulaşabilirler.

İnstagram : @cosmos.biz, @seçkinzenginler, @zkose47

Facebook : Cosmos Eğitim ve Danışmanlık 

İnternet Sitesi : www.cosmosturkiye.com

Yeni bir projeniz var mı?

En son Köşk-ü Ammar isimli bir korku filmi çektik. Film, vizyona girecekti; ancak pandemi süreci nedeniyle beklemeye alındı. Sanırım 2021 yılının Ocak ayında vizyonda seyircisiyle buluşacak. Her şeyden önce hepimizin bu süreci her anlamda, sağlıklı bir şekilde atlatması çok önemli; çünkü bu süreç, fiziksel sağlığımız kadar psikolojik sağlığımızı çok önemli ölçüde, olumsuz yönde etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. Bu konuda biz de Cosmos Eğitim ve Danışmanlık olarak gerek sosyal medya ve web sitemizde yaptığımız paylaşımlarla, gerekse gazete yazılarımızla herkese destek olmaya çalıştık ve çalışmaya da devam ediyoruz. 

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Hayat, doğduğumuz tarih ile öleceğimiz tarih arasında çok uzun gibi görünen; ama çok kısa olan bir çizgidir. Yaşamak, bir sanattır. Yaradan, muazzam bir evren yaratmış ve biz insanoğluna hediye etmiştir. Her tarafımız güzellikler, bolluk ve bereket doluyken bizler; günlük sıkıntılarımız içinde boğulmuş, bütün bu güzellikleri göremez ve duyamaz haldeyiz. Ya geçmişe takılıyoruz ya da gelecek kaygısı duyuyoruz, dolayısıyla şimdiyi atlıyoruz. Ertelenen hayatlar, -mış gibi ilişkiler yaşıyoruz. Tek bir pencereden hayata bakmaya çalışıyoruz, o bir penceremiz de sarmaşıklarla çevrelenmiş. Güneşe, aya, yıldızlara, doğaya bakıyoruz; ama görmüyoruz, sadece gördüğümüzü sanıyoruz. Evet, zor dönemlerden geçiyoruz. Kaygı, korku, belirsizlik, üzüntü vb. duygular ile cebelleşiyoruz; ama geriye dönüp baktığımızda hayatımızdan neler geçmedi ki… Hayatta her şey geçiyor. Sadece biz, o an yaşadığımız olumsuz duyguları bir sonraki ana taşıyoruz. Yani, dünyaya dünün perdesi arkasından mutsuzluk ve umutsuzluk ile bakıyor, bugünün keyfini ve coşkusunu yaşayamıyoruz. 

Son olarak okuyucularımıza şunları söyleyebilirim: Hayattaki en güçlü enerjilerden bir tanesi ‘sevgi’ enerjisidir. Hayatlarından sevgiyi eksik etmesinler. Hepimiz, Rabbimizin birer parçasıyız Kin, öfke, değersizlik, güvensizlik gibi duyguların esiri olmasınlar. Hayatın getirdiği her ne ise onu sevgiyle kabule geçerek yaşadıkları o anın keyfini çıkarsınlar; çünkü geçmiş, adı üzerinde geçmişte kaldı; yarın ise belirsiz. Sadece bugün var, kıymetini bilsinler. Bu anlamda kaynak olabilecek birkaç tane kitabın okunmasını da sizin vesilenizle tavsiye etmek isterim.

1. Var Olmanın Gücü - Eckhart Tolle

2. İnsanın Anlam Arayışı - Viktor E. Frank

3. Rezonans Kanunu - Pierre Franckh

4. Tanrı'lar Okulu - Stefano D'Anna

5. Sahip Olmak ya da Olmamak - Erich Fromm.