Seçkin Gülseven: Ruhsatınız gece kulübü üzerineyse mekanınızı açamıyorsunuz, fakat alkollü restoranlar açabiliyor

RÖPORTAJ: GİZEM YILDIZ

Merhaba Seçkin Bey, sizi dj setlerinin arkasında parmak uçlarından nota dökülen bir sihirbaz olarak tanıyoruz. Dj setleriyle ilk tanışmanız nasıl oldu?

Müzikle uğraşmayı her zaman çok sevdim. Fakat djlikte ilk tanışmam 15-16 yaşlarında oldu. Yaz tatillerimizi geçirdiğimiz bir yer vardı orada arkadaş ortamında el yordamıyla yaptığımız derme çatma bir diskomuz vardı. Küçük bir ses sistemi teypler kaset çalarlar orada elimdeki kasetleri cd leri çalmaya başladım sonra baktım ki ben çaldıkça insanlar eğleniyor çok büyük bir keyif bu o zamandan sonrada bu iş nasıl yapılır araştırmaya başladım. Hatta bir gazete ilanından dj başvurusunda bulundum bir djnin arşive sahip olması gerektiğini o zaman öğrenmiştim. Daha sonrasında İstanbul’da ses ışık işleri yapmaya başladım ve ilk profesyonel kariyerim o dönem başladı. Çok güzel insanlarla çalışma fırsatı buldum. Türkiye’de djliği yapan ilk insanlar bunlar ve onlardan çok şey öğrendim. Yanlarında arşivlerini taşımak bile ayrı bir onurdu.

Lise hayatınızda futbol kariyerinizle ilgili bir çelişki içinde kalmışsınız. İçinizde geçmişle ilgili bir pişmanlık kırıntısı vardı?

Pişmanlık yok. Futbol oynarken de mutluydum fakat müzikle uğraşmak bambaşka. Evet zorlukları var fakat doğru bir karar verdiğimi hissediyor ve yaşıyorum. 

Dj olmak eğlence sektörünün nabzının en hızlı attığı yer. Sizin hayatınızın ritmi nedir?

Benim hayatım mesleğime göre daha sakin. Daha evcimenim. Aile toplantıları film geceleri… Tabi ki dışarıda eğlendiğim dönemlerde oluyor. Bunların dışında seyahat etmeyi ve kamp yapmayı severim. Tatillerimi de ona göre planlıyor ve yapıyorum. 

4.45’lik mekanın dj liğini sürdürüyorsunuz. Burayla nasıl tanıştınız?

Bir meslektaşım aynı zamanda arkadaşım sayesinde tanıştım. 45’lik şubeleri olan bir marka bu şubelerden biri için marka kurucusu Fuat Akyol ile bir araya geldik ve üç yıldır da bu markayla birlikteyim. Hemen hemen tüm şubelerde dj kabininde bulundum. 

Eğlendirmeyi seviyorsunuz eğlenmeyi de sever misiniz?

Eğlenmeyi de severim elbette fakat eğlendirmekten çok büyük keyif alıyorum. Müzik olan bir eğlencede isem daha sakin tavırlar sergileri. Fakat kabinde olunca durum biraz değişiyor. Daha rahat oluyorum içimden farklı bir insan çıkıyor daha rahat olan biri. 

Dj lik bazıları için hobi olarak bazıları içinse meslek olarak kabul edilen tarafta. Peki, sizi için?

Benim için kesinlikle meslek. Çünkü bu işten para kazanıyorum araştırıyorum kendimi geliştiriyorum yatırım yapıyorum. Hele bu dönemde teknolojinin gelişmesi ile her gün sektörü takip etmek zorundasınız. Kullandığınız aletler teknikler her gün değişiyor. Her gün yeni şarkılar çıkıyor ve onları keşfetmek zorundayım. Kabinin dışında olsam bile devam eden bir mesaim var aslında benim. İki tane usb alıp işe gidenlerden değilim. Bir proje alırsam onun günler öncesinden tasarlaması var. Yani kafamda o projeyi defalarca yaşıyorum. İki tane usb alırsan öyle çalmaya gidersen işte o hobidir.

Çalma tarzınız nedir?

Ben dönem müzikleri çalmayı seviyorum. Bu işe ilk başladığımda bende herkes gibi her şeyi çaldım. Fakat sektörde biraz yer edince belirli bir dalda uzmanlaşmak istedim. Buda hem sevdiğimden hem de keyif aldığımdan yerli yabancı 70’ler 80’ler 90’lar var oldu. Hayatıma 45’lik’ te girince bu dönemlerde iyice uzmanlık edindiğime inanıyorum. Gerçi şöyle geçmişe de bakınca bugüne kadar işlettiğim kendi mekanlarımda dahil 80’ler 90’lar dinletmişim insanlara. 

Bağlı olduğunuz marka dışında başka mekan ve projelerde bulunuyor musunuz?

Dönem dönem evet. Bağlı olduğum 45’lik markası bünyesinde çeşitli etkinliklere katılıyorum. Bunlar gerek mekanlar gerekse şirket toplantıları çeşitli eventler oluyor. Son dönemde de insanların bu tarz müziğe ilgisi de bir hayli artmış durumda. Dönem müziklerinde eğlenmeyi çok seviyorlar çünkü kendilerinden bir şeyler buluyorlar. Kimi çocukluğundan kimi ilk aşkından... 

Müzik dünyası gecesi gündüzü olmayan, uyku saatleri karışık bir sektör. Bu sizi nasıl etkiliyor?

Ben hayatı tersten yaşayan biriyim. Uyku saatinde benim mesaim başlıyor. Ama yıllar içinde böyle bir düzenim oturdu. İlk zamanlar ailem benim ne iş yaptığıma bir anlam veremedi. Annem böyle bir işim olur diye bir masa başı işin olmadı diye hep üzülür. Fakat zaman içinde yaptığım işlere tanık oldukça alıştı onlarda. Ailemle yaşarken bir taraftan da okul vardı evden bir çıkıyordum üç ay sonra dönüyordum. Turneler yapıyorduk. Ülkeyi baştan sona gezdim mesela bu sayede. Okulu biraz etkiledi tabi. Uzatmak zorunda kaldım. Günlük hayatımı da bu mesai saatlerine göre planlamayı öğrendim zaman içinde. Şimdilerde çok zorluk çekmiyorum normal standartlarda bir hayatım var.

Eğlence sektörü Seçkin’in gözünde nasıl bir dünya?

Mesleğe ilk başladığımda inanılmaz büyüleyici bir yerdi. Hala da öyle açıkçası. Bu sektörde olmaktan dolayı mutluyum. Bizler eğlence sektöründe aslında hem biraz gizli hem de tam görünen yerindeyiz. Eğlence sektörü küçüğünden büyüğüne ünlüsünden ünsüzüne açık bir yer. Ve sıfatınız ne olursa olsun insanlar benim çaldığım şarkıları duyuyorlar. O gece çaldığınız yerde kimin olacağını bilemezsiniz. Öyle ki şarkısını çaldığım ve o mekanda olan çok kişiyle tanıştım. Ve bu insanlar size teşekkür etmek ve tanışmak için sizin yanınıza geliyor. İşte o yüzden hem gizli hemde göz önünde olan biri dir dj. Ve ben işin burasında olmayı seviyorum. Şartları zorlu evet ama inanılmaz tatminkar bir yer dj ilk benim için. Son zamanlarda akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle insanlar eğlenmekten çok eğlenceyi kaydetmeye başladılar. Video çekenler fotoğraf çekenler anı yaşamıyorlar. Benim tavsiyem eğlenmeye çıktıklarında anın tadını çıkartsınlar.

Yurt dışında mesleğinizi yapmak gibi bir düşünceniz var mı?

Herkes gibi kesinlikle evet... Yaşım kaç olursa olsun bu hayal her içimde. Mesleğimde kendimi geliştirmeye devam ediyorum ve edeceğim. İlk başladığımda kaset çalıyordum şimdi ise en son çıkan ekipmanları kullanabiliyorum. Müziği okuyabiliyorum artık birkaç adım sonrasını görebiliyorum. Yani neden yurt dışında bir şey yapamayayım. Fakat ben yaptığım her şeyin en iyisini kalitesini yapmak isterim. Yani al bak işte ben bunu yaptım demek için tutmayan işler yapmak istemiyorum. Yani inandığım projeler gerçekleştirmek istiyorum.

Korona virüs yüzünden en büyük darbelerden birini eğlence sektörü aldı. Sizce eğlence sektöründe normalleşme ne zaman gerçekleşir?

Benim fikrim bu işin biraz daha uzayacağı yönünde. Birde bizim ülke şartlarını düşünürsek gece kulüpleri ve barların açılması biraz daha geçilecek gibi. Fakat sektörde kendi içinde bir tavır ve düzen alacaktır diye düşünüyorum. Ve birçok marka mekan yok olacak gibi. Bu çok acı bir şey aslında. Türkiye de gece hayatına adını yazdırmış çok mekan da görev aldım. Şimdi baktığımda hiçbiri yerinde yok. Yerlerinde son derece kalitesiz mekanlar türemiş özellikle Beyoğlu’nda. Ben birazda markalara kızıyorum aslında ne olursa olsun mücadele etmek zorundalar. Sektörü kalitesiz kişi ve kurumlara terk edemezler. Devletimizde biraz daha hassas olmalı diye düşünüyorum biz sektör çalışanlarına karşı. 

Burada nasıl önlemler alınabilir? Küçük bir yerdesiniz, kalabalığın içindesiniz, dans ediyorsunuz, şarkı söylüyorsunuz. Virüs için çok tehlikeli.

Kesinlikle size katılıyorum. Hastalık için çok riskli bir ortam. Fakat diğer taraftan da sektörde çalışan binlerce kişiyi de düşünmek gerek. Tamam daha izole, önlemler alınmış bir yerde devam etsin eğlence fakat hali hazırda var olan ve ruhsat açısından çalışmaya müsait olmayan mekanlar bar ve gece kulüpleri gibi yerlere de yeni girişimleri için zorluk çıkartılmamalı diye düşünüyorum. Ruhsatınız bar ve gece kulübü ise açamıyorsunuz fakat alkollü restoran iseniz açabiliyorsunuz ama bakıyorsunuz eğlence doruk noktasında herkes iç içe durum böyle olunca da benim günahım ne diye düşünüyor insan. Bar ve gece kulübü olan yerlerde varlıklarını sürdürebilmeleri için yaptıkları girişim başvuru şartları biraz esnetilebilir diye düşünüyorum o zaman o mekanlarda gerekli önlemleri almış olarak çalışmaya devam edebilir. 

Bu kapalı geçen süre zarfında kaybınızı geri kazanabilecek misiniz?

Maddi olarak kayıp hem işletmeci hem de çalışan adına çok büyük. Devlet destekleri de bu noktada yetersiz kalıyor tabi ki gerçekleri konuşmak gerekirse. Şimdi kayıptan çok sektörü nasıl ayakta tutabiliriz yaşatabilirizi konuşmak gerek aslında. Sektör önde gelen işletmeciler şirketler kişiler ve devlet yetkilileri bu konuda bir araya gelip ne yapılabilir bunun yollarını konuşmak gerekiyor. Sektör olarak yok sayılmak insanı üzüyor açıkçası. Bizde hadi bizi açın demiyoruz fakat bize de yol gösterin diyoruz devlet yetkililerine bizi yok saymayın. 

Bu yorucu dünyanın içinde sizi motive eden şey nedir?

Dj lik aslında iyi geçiş yapmak teknik uygulamak değildir. Tabi ki bunlarda çok önemli faktörler fakat asıl olan bulunduğunuz ortamı iyi analiz ediyor olmanız sizi iyi bir dj yapar. Orda olan insanların o an neye reaksiyon vereceklerini sezebiliyorsanız iyi bir dj siniz. Bazen öyle oluyor ki en iyi en popüler şarkıya insanlar reaksiyon vermeyebiliyorlar. Bir akşam çok iyi reaksiyon alan şarkı ertesi akşam hiç reaksiyon almıyor. Bunların analizini çok iyi yapmak gerek. Ben gece sonunda insanlar bana gülümseyerek mekandan ayrılıyorlarsa motive oluyorum. Bu işte herkesi memnun etmenin imkanı yok. O gece mekanda bulunan 10 kişiden dokuzu mutlu ayrılıyor bir kişide belki bana söverek oradan ayrılıyor. Ben bu gerçeği Türkiye’ye Tiesto geldiği gece öğrendim. Kapıdan “bumu tiesto” diyip çıkan adam gördüm. Kardeşim adam o zaman dünyanın bir numarasıydı. 

Müzik sektöründe artık Unkapanı, kaset, cd gibi kelimeler yerini YouTube, çalma listesi, hiç olmak gibi yeni kelimelere bıraktı. Siz bir şarkı çıktığında hangisinin hit olabileceğini kestirebiliyor musunuz?

Bu konuda hiç mütevazi olmayacağım evet kestirebiliyorum. Son zamanlarda böyle bir şarkıya rastladım mı derseniz hayır derim yüksek sesle. Hele bu bizim ülkemizde daha vahim bir durumda. Dikkat edin yeni çıkan şarkıların hepsi birbirine benziyor. Sözleri ve yorumcuları farklı sadece. Ben bunlara fast food şarkılar diyorum. Bir kaç gün dinleniyor sonrasında sıradanlaşıyor. Güzel işler yapanlar yok mu tabi ki var onların hakkını yemiyorum fakat çok çok az. Bu işlere başladığımızda ustalarımız anlatırdı dünyada yeni bir şarkı çıktığı zaman onun plağını alabilmek için yurt dışına giderlermiş Türkiye de çalabilmek fark yarata bilmek için. Şimdi her şey elimizin altında saat 12:00 piyasaya çıkan şarkı 12:01 de elinizde olabiliyor fakat bu kolaylık beraberinde her alanda olduğu gibi müzik sektöründe de bir çöplük yarattı içinden iyi olanı bulabilmek için çok fazla çaba harcamanız gerekiyor. İşte az önce sorduğunuz soruya döneceğim hobimi iş mi sorusuna ben o çöplükle saatlerini harcayan biriyim iyi olanı bulabilmek için ciddi bir mesai yapıyorum evimde arabada ofiste. Benim mesleğim birazda iyi olanı bulmak aslında.

Seçkin Gülseven in müzikte aradığı nedir?

Sadelik diyebilirim buna kısacası. Gereksiz yerde gereksiz seslerin enstrümanların girmesini sevmiyorum şarkılarda. Daha etkili olsun gece kulüplerinde çalsın diye gereksiz bir ses kalabalığı yapıyorlar yeni şarkılarda. Daha sade arıyorum canlı çalınan enstrümanlar arıyorum. Güzel ses güzel yorum arıyorum. Şarkının duygu geçişlerini veren çalışmalar arıyorum. Bakıyorsunuz hele son zaman da çıkan genç cover acılar şarkıya başladığı duyguyla bitiriyor. Sesiniz ne kadar güzel olursa olsun şarkıdaki o duygu geçişlerini veremiyorsa sevmiyorum ben o yorumu. 

Kariyerinizin nasıl şekillenmesini istersiniz?

Çok planlamıyorum aslında. Doğrumu yanlışı yapıyorum bilmiyorum ama bu sektörün her alanında olmak istiyorum. Bugüne kadar da böyle şekillendi. Kolon taşımayla başladım tonmayster oldum sahne ışığından anlarım işletmecilik yaptım aşçılık eğitimi aldım dj ilk yapıyorum ufak ufak şimdilerde vurmalı enstrüman çalmaya başladım. Yani bu sektörü kapsayan her şeyin içinde olmak öğrenmek istiyorum. Yönetmen Melek Öztürk sayesinde şimdilerde fotoğrafçılık üzerine eğitim alıyorum Daniel Meka’dan. Ayrıca yine sinema sektöründe yapımcı olmak istiyorum. 

Küçük bir detay milyon dolara ihtiyacım var:) Tiyatro oyunları hazırlıyorum fakat bu pandemi sürecinde biraz geride kaldı ama pandeminin bitimine hazır olması için çalışmalarıma devam ediyorum.

Bugüne kadar en keyif alarak çaldığınız şehir ve mekan hangisi?

Türkiye’de eğlencenin olduğu her yerde çaldım diyebilirim. Fakat İstanbul benim için çok ayrı bir yer. Özellikle Beyoğlu. Beyoğlu’nun da şimdiki durumu belli ama bünyesinde bulunduğum 45’lik burada doğdu ve varlığını sürdürüyor. Birçok marka mekanda çaldım hepsini de sevdim içlerinde ayrım yapamam. 

Beyoğlu’ndan söz açılmışken şimdiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Sonuç olarak İstanbul eğlence sektörünün kalbi burası…

Benim ilk Beyoğlu ile tanıştığım dönemlerden çok daha farklı. Kalitelimi? Kesinlikle değil. Eskiden çok iyi çok kaliteli mekanlar buradaydı. Babylon, Kemancı, New Yorker Balo, bunlar aklıma gelenler. Şimdi ise adı sanı belli olmayan bir ay varsa sonrası olmayan yerler var. Eğlence adına kalite zayıf. İstanbul’un farklı noktalarına kaydı eğlence Kadıköy, Beşiktaş gibi. Bu noktada marka mekanlara biraz kızgınım açıkçası bırakıp gitmemeleri gerekiyordu Beyoğlu nu. Ve tüketicilerde hatalı bu noktada “aman orada şunlar var bunlar var “ diyerek elini ayaklarını çektiler. Beyoğlu sahip çıkılacak bir yer. Ben sahip çıkmaya çalışanlardan biriyim. Sadece eğlence olarak ta değil kültürel olarak da sahip çıkmalıyız Beyoğlu’na. İnanıyorum daha kaliteli ve nezih olarak Beyoğlu varlığını sürdürmeye devam edecek.

Yeni Çağrı Gazetesi’nden alıntıdır.