ŞEBNEM KÖSTEM: “OYUNCULUĞUMLA, BEN OLMAYAN BİR KARAKTERİ ARAMAK ÇOK HEYECANLI”

Ihlamurlar Altında, Binbir Gece, son olarak da Kadın dizisiyle ekranda severek izlediğimiz, tiyatro sahnesinde birbirinden özel karakterlerle hafızamızdan silinmeyen, son olarak Hayali Temsil oyununda Afife Jale’yi yaşatan Müge Ulusoy Media’nın ünlü sanatçılarından Şebnem Köstem ile bir aradayız. Onu izlerken aklımdan geçen şey “İşini ne güzel bir tutkuyla yapıyor” hissiydi. Bunu ona da sordum, çünkü oyunculuk meslek değil, tutkudur, aşktır. Günümüzde bunu hissettirebilen, yaşatan çok oyuncu da yok maalesef. Ünlü sanatçı Şebnem Köstem ise bu güçlü oyunculardan biri. Almanya’dan İstanbul’a uzanan bir hikayesi var. Oyuncu olmak istiyorum diye değil, sahnede olmak istiyorum diye yola çıkmış. Aşkla, heyecanla, tutkuyla… Onu izlediğimiz karakterlerdeki gibi güçlü, azimli başarılı bir kadın. Hayali Temsil’i oynadığı her gece bütün alkışları Afife Jale için topluyor, İstanbul’a bu oyunu hediye ediyor, onun hikayesini, azmini, çabalarını yansıtıyor. Şebnem Köstem hem ekranda hem de tiyatroda adından sıkça bahsetmeye devam ediyor.

Bugüne kadar pek çok prestijli projede yer aldınız. Yakın dönem projelerinden bahsetmek gerekirse, bunlardan biri de, Kadın dizisiydi. Öğrencilik yıllarından arkadaşınız “Bennu Yıldırım” ile karşılıklı oynarken bir nostalji rüzgarı esti mi?

Ben Bennu’yu (Yıldırım) çok severim. Hem Şehir Tiyatrosu’ndan meslektaşım hem de aynı konservatuvardan mezunuz; fakat çok ilginçtir; konservatuvardan sınıf arkadaşım değildi. O bir üst sınıftaydı, Şehir Tiyatrosu’nda da hiç birlikte oynamadık. Hayat bizi ilk defa “Kadın” dizisinde yan yana getirdi. Her zaman arkadaşız ve birbirimizi çok severiz. Tabii ki onunla uzun soluklu bir projede bulunmayı isterim.  

“SAHNE İNSANIN KENDİNE YOLCULUĞUNDA BİR SERÜVEN”

Çocukluğunuz Almanya’da geçmiş. Bu serüven önce baleyle başlamış. Size içinizde “oyuncu olmanız” gerektiğini söyleyen sesi ne zaman duymaya başladınız?

Ben de oyuncu olmaktan çok sahnede olmakla alakalı bir dürtü hep vardı. Sahnede olmak çok büyük bir iletişim biçimi ve insanın kendine yolculuğuyla ilgili bir serüven. Sahneyle ilgili içimde hep çok büyük bir tutku taşıdım ve bunu taşımaya devam ediyorum. İlk baştaki dürtüm “Ne yaparsam yapayım sahnede olayım” oldu. Tabii ki oyunculuk içinde bütün disiplinleri barındıran bir sanat dalı olduğu için son kararım oyunculuktan yana oldu. Sahnede dansta edebiliyorum, şarkı da söyleyebiliyorum, her şey yapabiliyorum.

Sahnede, ekranda, sizi nerede izlesek işine aşkla, tutkuyla bağlı olduğunuzu görebiliyorum. Bu sizin işinize olan saygınızla alakalı bir şey mi yoksa Şebnem Köstem ne yapsa böyle mi yapardı?

Ben bunun bir özsaygı meselesi olduğunu düşünüyorum. Ben aidiyet duymadığım hiçbir yerde bulunamam. Mesleğime çok büyük bir tutkuyla bağlıyım, ama başka bir iş de yapıyor olsaydım, seçerek yaptığım bir şey olduğu için onu da tutkuyla yapardım.

Oyunculuk size neler kattı? Yılları arşınladıkça sizi nasıl birine dönüştürdü?

Şunu ayırt edemem; oyuncu olduğum için mi detaycıyım yoksa zaten ben hep böyle miydim? Ya da çok sorgulayan bir karakterim var; bu oyunculukla mı ilgili yoksa ben hep mi böyleydim? Artık bunları ayrıştırmam çok zor, ama oyunculuğun beni daha tutkulu, daha mutlu, daha iyi hissettirdiği kesin.

Önünüze bir karakter geldiğinde onun içine girmek o karakteri yaşatmak ve anlamak için nasıl bir yol izlersiniz?

Bu çok uzun bir yol. Özellikle tiyatrodan bahsediyorsak çok daha uzun bir yol, çünkü text oyundaki bir başlangıç, ama o textle bizi bir araya getiren önce rejisörün dünyası, oynadığım karakterin psikolojik, sosyolojik, fiziksel her şeyini araştırmak çok keyifli bir yolculuk. Her defasında reset edip, yepyeni bir karakterle içine girdiğim bir yolculuk. Hiç tükenmesin isterim. Bunu hem tiyatro için, hem sinema için hem de televizyon için söylüyorum, çünkü ben olmayan bir başka insanı aramak çok heyecanlı ve çok güzel. 

“SEÇİMLERİMİN HEPSİ BÜTÜNSELLİK İÇERİYOR”

Nasıl projeler ilginizi çeker?

Benim seçimlerimin hepsi bütünsellik içeriyor. Kötü bir senaryoda çok güzel yazılmış bir karakter olamaz. Senaryonun bütünü iyi olmalı, yönetmeni, castı iyi olmalı, projenin arkasında duran bir yapım şirketi olmalı. Aynı koşullar tiyatro için de geçerli, ama tiyatrodaki skala çok daha geniş. Ben bütün klasikleri oynamak isterim. Bu konuda çok maymun iştahlıyım. Bir tane bir şey söyleyemem, milyonlarca şey var. 

Oyuncu olmak mı daha zor oyuncu kalmak mı?

Ben hala oyuncu olmaya çalışıyorum, çünkü bu mesleğin öğrenciliği hala bitmez. Oyunculuk çok derin bir meslek. O yüzden oyunculuk karar verildiğinde olunabilen bir şey değil. 

Özellikle son zamanlarda oyunculuğa aşırı bir ilgi var. Herkes oyuncu olmak istiyor. Sizce her isteyen oyuncu olabilir mi?

Her isteyenin iyi bir doktor, iyi bir mimar olamayacağı gibi her isteyen oyuncu olamaz, ama oyunculuktan kastettiğiniz şey daha ekrana dair bir şeyse, çok pratik eğitimlerle, zeki bir insan ekran projeleri için hazırlanabilir. Ben bu konuda çok katı değilim, çünkü çok yetenekli ve tutkulu biri konservatuvara girme trenini kaçırmış olabilir. Kişi çok çalışarak belli bir düzeye getirebilir kendini. Tabii ki bu meslekte şans çok önemli bir faktör, yetenekle ve azimle birlikte yolunuzu aydınlatır. 

“HAYALİNİZE DOĞRU ADIM ATIP ÇABALAMALISINIZ”

Sizin hayatınızdaki şans faktörü sizi nasıl yönlendirdi?

Elbette, önemli bir etken oldu. Benim en büyük şansım, karşıma çok özel yönetmenler, çok özel projeler çıkmış olması, ama ben de çok çalıştım (Gülerek). Çok istediğim bir şey için “Ne olur beni deneyin, beğenmezseniz çalışmayın!” diyecek kadar adım atarım. Hayatta en kolay şey hayal kurmaktır. O hayal de size koşa koşa gelmez. Siz o hayale doğru adım atıp, çabalayacaksınız. Her şeyin eğitim ve tutkuyla alakalı olduğunu düşünüyorum. Ben hem şanlıyım hem de çok çalışkanım. 

“BENİ ZORLAYACAK KARAKTERLERİ SEVİYORUM”

Geriye dönüp baktığınızda hala cebinizde taşıdığınız, kalbinizde iz bırakan bir rol, bir karakter var mı?

Tiyatroda oynadıklarımdan hepsi birbirinden biricik. Çok iz bırakmış karakterlerden biri; Ayşenil Şamlıoğlu’nun yönettiği, Özen Yula’nın yazdığı Hürrem beni büyüten bir oyun oldu. Şu anda Hayali Temsil oyununda Afife Jale’yi oynuyorum. Bu tiyatro oyunları benim için çok önemli. Televizyonda da oynadığım “Ihlamurlar Altında” adlı dizide benden 15-20 yaş büyük bir artistin oynayacağı bir rolü oynamıştım. Hayatımın en büyük deneyimlerinden biriydi. Bana son derece uzak karakterlerden biriydi. Çok güzel bir ekiple çalıştım. Büyük bir ders gibiydi benim için. Beni zorlayacak, beni yeni bir yolculuğa sürükleyecek karakterleri seviyorum. 

Hayali Temsil oyunundaki Afife Jale karakteriniz ile 5 yıldır sahnedesiniz. Uzun yıllar devam edecek bir oyun mu?

Edecek gibi duruyor. Afife Jale Türkiye için çok önemli bir karakter. Ben bugün sahneye çıkıyorsam, özgürce bu topraklarda mesleğimi yapabiliyorsam onun sayesinde. Ona minnettarım. O bütün yasaklamalara rağmen direnmiş, inat etmiş ve çok büyük acılarla vefat etmiş, ama şimdi adıyla yaşıyor. Ben bu oyunun sonsuza kadar sürmesini isterim. Başka türlü Afife Jale’yi seyirci nasıl tanıyacak? Hayali Temsil oyunu İstanbul seyircisine bir hediyedir. Her gece onun küçücük ömrüne sığdıramadığı alkışlar onun ruhuna gidiyor. Bu oyun benim için bir onur.

Bugüne kadar genellikle güçlü kadın rolleriyle tanıdık sizi. Oynadığınız roller sizin karakterinizin bir parçası mıdır yoksa hummalı bir gözlem sürecinin mahsulü müdür?

Türkiye’de sektör ilginç ilerliyor. Kariyeriniz hangi karakterle başladıysa sizi gelecek rollerde o karakter için düşünüyorlar. Risk alınmıyor (bunu ekran için söylüyorum). Benim oynadığım hiçbir rol karakterime benzemiyor, ama ben her zaman bir kadının güçlü olmasından yanayım.

Yeni bir projeye başlarken içinde amatörlük yıllarının heyecanını taşıyan, nefesi kesilen o kız oluyor musunuz?

Hem de nasıl! Provaya girmeden bende o heyecan başlar. Öncelikle prova yapmaktan, o rolü aramaktan çok mutlu olurum. 

Şebnem Köstem’in en sevdiği filmler ve başucu kitaplarınızı öğrenebilir miyiz? 

En sevdiğim filmler, Bisiklet Hırsızları, Annem Hakkında Her Şey, Tanrıkent ve Başkalarının Hayatı; kitaplardan ise Suç ve Ceza, Milena’ya Mektuplar, Memleketimden İnsan Manzaraları ve Boyalı Kuş en sevdiklerim arasında. 

Bu güzel sohbet için çok teşekkür ederim. Daha oyunculuğa yeni başladığınız yıllara dönsek o zamanki Şebnem Köstem’e neler söylemek istersiniz?

“Keşke daha özgür bir ülkede bu işi yapsaydın. Cesur ol kızım! Git, burada yapma bu işi” derdim.

Yeni Çağrı Gazetesi’nden alıntıdır.