YAĞMUR TANYILDIZ'ın röportajı için tıklayınız...

Belki siz onu efsane dizi Ekmek Teknesi'nde hayat verdiği 'Bican' karakteriyle, Muhabbet Türküleri, Rengahenk Türküler, Gönülden ve Kendimce albümleriyle ya da Kalk Gidelim dizisinin 126. bölümünde söylediği Çökertme türküsüyle tanıyor veya hatırlıyor olabilirsiniz. Ama aslında çok daha fazlası var… Sevgili KERİM YAĞCI’dan onu sevenlere ve merak edenlere uzanan bir köprü olmak istedim bu röportajla… Özlediğinizi biliyorum, keyifli okumalar…

Röportajımızın 10 Haziran kendisinin doğum gününe denk gelmesi de çok güzel bir tevafuk oldu. Bu vesileyle doğum gününü kutluyorum, türkülerle dolu yeni bir yaş diliyorum…

 1-297

“Arada sırada ‘mahsus mu yapıyon lan bican’ repliği aklıma gelir de hatırlarım kendisini... Bican yoksun ortalarda yine mahsus mu yapıyon lan bican?” demiş bir yorumda birisi sizin için… Ben de sizden haber vermek istedim sizi merak edenlere… Nasılsınız? Neler yapıyorsunuz?

Durduğum yerde duruyorum, evvela bunu söyleyeyim. Sadece çalıştığımız sektör ile alakalı bir durum var. Dizi, sinema ve şimdi eklenmiş olan dijitalin de kamplaşmasından ötürü yaşadığımız bir durumdan bahsedebilirim. Benim oyunculuk kariyerime baktığınızda tutmayan işim çok azdır. İmza işlerde çalıştım ve hala yolda gittiğim zaman beni tanıyan kişilerle karşılaştığımda neden yoksun diye soruyorlar ama bu benimle alakalı değil, tamamen sektörle alakalı. Bu durumu okey masasına benzetiyorum ben; dörtlü hep aynıdır, yancılar da değişmez. Televizyon sektörü de maalesef şu an bu durumda. O yüzden benim açımdan bir çalışmama durumu söz konusu televizyonda. Müziğe dair bu soruyu cevaplayacak olursam neden konser vermediğimle alakalı, hiçbir partinin ve hiçbir ideolojik görüşün temsilcisi olmadığım için diyebilirim. Taraf olmayan bertaraf oldu ya Yağmur Hanım, bundan bahsediyorum. Ama ideoloji insanın gönlündedir. Anadolu’da bir söz vardır, gönülsüz davara giden köpekten hayır gelmez derler. Benim ilk albümümün ismi Gönülden… Kısacası hiçbir partinin, zümrenin, bir görüşün temsilcisi ya da birkaç iş kapmak için birilerine şirin gözüken, onların tabiriyle oyunu kuralına göre oynamayan birisi olduğum için yokum hiçbir yerde. Kendi sahnem var, evim. Kendi sahnemde iş yapmaya çalışıyorum. Ben ve benim gibiler işini yapmaya odaklı, senaryoyu ya da bir besteyi ya da bir şarkıyı, bir projeyi evladı gibi görenler her zaman üvey olmuştur bu sektörde…

Google sizi “Türk oyuncu ve şarkıcı” olarak tanımlamış. Bizler sizi oynadığınız dizilerden ve söylediğiniz türkülerden tanıyoruz. Peki, siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Hangi tanıma daha yakın hissediyorsunuz kendinizi?

Mesleki tanımların o kadar kolay olabileceğini düşünen birisi değilim. Her ne kadar onun öğrencisi olmasam da Müşfik Kenter’in ilk derslerinde söylediği gibi; “Çok iyi aktör olabilirsiniz çok iyi oyuncu olabilirsiniz çok iyi sanatçı olabilirsiniz ama her şeyden önce iyi insan olun” der. Benim hocam da “Çok iyi solist ve çok iyi bir şarkıcı olabilirsin ama işini ahlaklı yapan düzgün bir adam ol” demişti. Biz en çok tanımlara önem veririz Yağmur Hanım, tanımlar bizim için çok önemlidir. Bir de son zamanda sayılar önemli oldu ülkemizde; kaç tıklandın, kaç dinlendin, fotoğrafın kaç beğeni aldı gibi… Her şey nicel oldu, biz hiç nitelik kovalamaz olduk. Şarkıları yanlış söyleyen adam şu anda Türkiye’de Ferhan Şensoy’un oynadığı bir oyunun görüntüsünden daha fazla izlenme alıyor. Çünkü bizim mizah zekâmız o kadar. Sayıların önemli olduğu yerde mesleki tanımlar çok kolay elde ediliyor. Birisi bir şarkı yapıyor ve ben sanatçıyım diyor, yine sayı var işin içinde tabii. İki meslek arasında ruhen nerede olduğumu sordunuz, iyi bir baba evlatlarını ayırmaz. Çünkü emekleri vardır çocuklarında. Erkan Oğur üstadımın şarkısında söylediği gibi; Ne sahibim bu yerde ne kiracı, sadece bir ömürlük misafirim ben…

Oyunculuğa ilk nasıl başladınız peki?

Amcam Mardin’de öğretmen şu an. Benim çocukluğumda Ankara’da yaşadığımız dönemlerde kendisiyle devlet tiyatrosuna gündüz benim için çocuk oyunu izlemeye giderdik, akşam da onun için yetişkin oyunu izlemeye giderdik. Sonra halk evlerine gitmeye başladım. Okul çıkışlarında gidiyordum, müziğe dair de çok şey öğrendim orada. Tiyatro kulübünde “Dünya Çocukları” adlı bir oyunda Japon bir çocuğu canlandırmıştım ilk olarak. Ben lisede amatör tiyatro yaparken bakkal dükkânımız vardı o dönem, dükkâna gelen toptancı bir abimizin beni bir yardımcı oyuncu ajansına yönlendirmesiyle başladı her şey aslında. Koçum Benim dizisinde yardımcı oyuncu olarak başladım sektöre. Sonrasında Ekmek Teknesi oldu ve sektörde böylece devam ettim. Birlikte çalıştığım birçok ustamın oyununu küçük yaşta devlet tiyatrosunda sahnede izlemişliğim var. Oyunlarını izlediğim insanlarla yıllar sonra aynı kamera karşısında bulundum. Bu da benim için bir şans oldu.

Haliç Üniversitesi Konservatuvar Türk Müziği bölümü mezunusunuz. Müzik hayatınızın neresinde?

Şarkı söylemek, hikâye anlatmaktır. Ben hikâyesini anlamadığım hiçbir şarkıya şarkı demem ve sen de solist değilsin. Sen bana derdini anlatamıyorsan, benim nazarımda solist değilsin. Bunu müzisyen olarak değil, bir dinleyici olarak söylüyorum. Siz benim bugün anlattıklarımdan bir şey anlamıyorsanız, ben içi boş bir tenekeyim. Bu kadar. Hayat bu kadar net.

Müziğe sizi teşvik eden biri olmuş muydu?

Benim kulağıma türkü söylenmiş Yağmur Hanım, türkülerle büyüdüm ben. Biz Mardin’in yerlilerindeniz, müziğimiz orda Kerkük’ten de Süryani müziğinden de etkilenmiş. Biliyorsunuz Mardin birçok medeniyetin bir araya geldiği bir yer. Evde hep türkü dinleniyordu, insanların popüler müzik dinlediği zamanlarda ben türkü dinliyordum. Sonra bağlama kursuna gittim, bağlamayı kendime eşlik edecek kadar öğrendikten sonra konservatuar sınavlarına hazırlanmaya başladım. O dönem tiyatro bölümünde sınava girdim ama ilk sınavı kazanamadım, Müşfik Hoca ikinci sınava gel dedi ama gitmedim. Çünkü müzik bölümünü kazanmıştım.

Neden ikinci sınava gitmeyip müziği tercih ettiniz?

Oyunculuk içinde müziği de barındırıyor Yağmur Hanım. Oyuncunun da bir kulağa ihtiyacı var, bunun yolu da müzikten geçiyor. Ben de kulağımın iyi duyduğunu düşündüğüm yerden kendime bir B planı yarattım. Şu an sektörün şu durumunda sadece oyunculuk okusaydım yapmak istemediğim şeyleri yapacaktım. Ama şimdi tırnaklarımla kazıyarak oyunculukta kendime bir alan yaratabildiğim için, türküleri yaptığım işlere adapte etmemde bana şans verildiği için, ben de bu şansı doğru kullandığım için şimdi müzik alanında istediğimi yapıyorum.

4-138

Ekşi Sözlük’te şöyle bir yorum var hakkınızda; “Bizim bakkalın oğluydu. Bilmem hala annesi bakkalı işletiyor mu ama çok terbiyeli, efendi bir çocuktu, severdik mahallecek”

Mahalleden sizi tanıyan ve sevenlerin şimdilerde sizi dinliyor olması ve bu yorumları yazması ne kadar güzel… Yorum sahibine buradan cevap vermek ister misiniz? Nasıl geçti çocukluk yıllarınız? Hayal ediyor muydunuz bugün bu konumda olacağınızı o zamanlar?

Eksik olmasınlar… Bu yorumu yapan kişi büyük ihtimalle mahalleden bizi tanıyan ve bizim onu tanıdığımız birisidir, selam olsun buradan eğer okursa röportajımızı. Biz dededen esnafız. Dedemler Ankara’ya ilk süpermarketi açan kişilerdir ve Mardin’de ilk sinemacılardır, iki dedem kardeşler. Hayatımın en bilindik zamanlarında bile dükkânı sabah açıp gazete saymışlığım var ya da rahmetli annem yorulmasın diye dükkâna bakmışlığım, onu dinlendirmişliğim vardır. Ve yine hep söylerim, hiçbir şey yapamazsam gider bir bakkal dükkânı açarım. Bizim mahallede herkesle, dükkâna gelen tüm müşterilerle aramız çok iyiydi. Buradan hepsine selam olsun.

Benim favorim “Gönlüm Ataşlara Yandı Gidiyor”… Sizin favoriniz var mı? En çok hangi türküyü söylemeyi seviyorsunuz?

Anadolu çok önemli bir coğrafya. Türkülerin değil de Anadolu’nun yeri bende çok ayrı. Başka bir yerde yaşayamam.

Dinlediğiniz, örnek aldığınız isimler var mı?

Erkan Oğur’dan başka kimseyi örnek almıyorum Yağmur Hanım.

6-77

Şu an neler yapıyorsunuz? Yeni projeler var mı önümüzde?

Beraber çalıştığım bir abim var, Atilla İhtiyar. Bendeki emeklerini hiçbir zaman unutmam. 21 yıldır tanışırız. Kendisi şu anda gitar öğretmenliği yapıyor. İyi bir gitarist ve iyi bir tanburidir aynı zamanda ve aranjördür. Bir televizyon programımız var birlikte. Türkülerin hikâyeleriyle alakalı bir program yapıyoruz Agro TV’de. İsmi, O Türkünün Hikâyesi… Konsept olarak 10 dakika kadar süren, kaynakçalardan araştırarak önce türkünün hikâyesini anlattığımız, sonra da türküyü icra ettiğimiz bir program. Birinci sezonu çektik, şimdi de ikinci sezona başlıyoruz. İlk sezon 13 bölüm oldu, ikinci sezon 20 bölüm olacak. Bunun dışında müzikal projelerim var. 2 sene önce yaptığım ama henüz çıkaramadığım 3 tane eser var. Single olarak çıkaracağız hepsini. Bunun dışında akustik projelerimiz var. Müzikle daha çok iç içeyim kısacası Yağmur Hanım.

Israrlarımı çektiğiniz, röportaj isteğimi kabul ettiğiniz ve beni kırmayıp geldiğiniz için çok teşekkür ederim. Her ortamda her zaman “Açın bi Kerim Yağcı” derim hep, sizinle sohbet edebilmek beni çok mutlu etti... Kapanışı size bırakıyorum. Son olarak neler söylemek istersiniz?

Beni misafir ettiğiniz için size ve tüm Önce Vatan Gazetesi emekçilerine teşekkür ediyorum. Gayretlerinizden ötürü de sizi tebrik ediyorum. 28 yaşında tuttuğunu koparmaya çalışan birisiniz. Umarım bunu hayatınızın her alanında olumlu yönde kullanırsınız… Bu röportajı bir kişi bile okusa, buradan ilk okuyacak kişiye sesleniyorum; hayatınızda her zaman niyetiniz iyi olsun. İkili ilişkilerinizde hiçbir zaman matematiğe düşmeyin. Eskiden sevdiklerine türkü yakıyormuş ozanlar. Şimdi “dur ilk sen yazma o yazsın” diyoruz mesela. Bu kaygıları bırakın, yazmak istiyorsanız yazın. Sevdanızın ve amaçlarınızın peşinden koşun. Erdemli ve şerefli bir şekilde yaşamak için savaşın. Çünkü Âşık Ali Metin’in söylediği gibi; aklı olan bu dünyaya kanmaz, bu dünya gelip geçici… Herkese selamlar…