ASLI M. SARI

İZMİR

Bu hafta röportaj konuğum değerli üstad, şair Uygar Kaplan. Uygar Hocam çok beyefendi kişiliği,  nahif duruşuyla çok dikkatimi çeken az isimlerden. Uygar Kaplan kimdir hocam dedim? “Uygar Kaplan Datça’ da yaşayan evli bir kız babası, bankacı bir şairdir.  Taşrada olmanın verdiği bir rutinlikte yaşar. Özellikle kışın Datça’ da yapılacak pek bir şey olmadığından ev- iş arasındaki rutinliği bozan tek şey yazmak. Özetle Uygar Kaplan para sayar, şiir yazar…” İfadelerini kullanan değerli Şair Kaplan ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Röportajımızın detayları sizlerle.

Şiir kitaplarınızı çıkartmayı ne zaman ve nasıl düşündünüz?

.2017 yılında şiir kitabı çıkarmaya karar verdim.  Bir sohbet esnasında şiirlerimin kitap olması tavsiye edilmişti. O an karar verdim ve şiirlerimi bir araya getirip kitap çalışmalarına başlamıştım.

Kitaplarınızın ismini belirlerken göz önünde bulundurduğunuz kıstaslar nelerdir? Her hangi hikâyesi var mı kitap isimlerinizin? 

İki kitabın ismini de içerisinde yer alan şiir isimlerinden seçtim. İlk kitabım Kurutulmuş Aşklar’ ın ismini koyarken değişik ve ilgi uyandıran bir isim olmasını istiyordum. Kurutulmuş Aşklar bu konuda ön plana çıktı. Antiseptik Yalnızlıklar da aynı şekilde.  Hatta ikinci kitabı hazırlarken bir arkadaşım isminin ne olacağını merak ettiğini Kurutulmuş Aşklar’ ın isim olarak üzerine çıkamayacağımı söyledi. Antiseptik Yalnızlıklar çıkınca da evet yine değişik bir isim bulmuşsun hatta üzerine çıkmışsın dedi. 

                         

Konularınızı nasıl seçiyorsunuz? Konu seçimi tesadüfimi oluyor ya da hayatta karşılaştığınız bazı olaylardan mı etkilenip yazıyorsunuz?

Genelde konular beni seçiyor. Olmadık bir anda bir konu hakkında mısralar geliyor aklıma ve not alıyorum.  Tabi ki bu rastgele olmuyor. Daha öncelerde konuşulan bir konuyu, yaşanan bir olayı, bir haberi vs her hangi bir şeyi düşünürken oluyor.  Bazen de ben konu seçiyorum. Diyorum bu konu hakkında şiir yazmalıyım. Ama konuyu belirleyince de yine meşhur ilhamın gelmesini bekliyorum yoksa zorlama bir şiire dönüşüyor. 

Şiirde gerçekçilik mi? İdeal dünyamı yoksa hüzün mü?

 ÇÖP TENEKESİNE ŞİİR YAZMIŞTIM

Hepsi. Ben her şeyin üzerine şiir yazılabileceğini savunuyorum. Konu, duygu ve tür ayırmam. Sürekli aşk, hüzün vs aynı konular üzerine şiir yazmak bir tercihtir. Ama benim tercihim değil. Hayata dair ne varsa bu şiir de olmalı. Yaşadığımız aşktan meslek hayatımıza kadar. Hatta ben bir gün çöp tenekesine şiir yazmıştım. Ama kaybettim o şiiri. Sonra bir daha denedim ilki gibi tat vermeyince onu da sildim. 

Şiirde imgenin yeri nerede olmalı? 

İmge benim için olmazsa olmaz. Devrik cümleler de öyle.  Ama tabi ki kararında olmalı. Fazlası insanı okurken yorabilir.  Yemekteki tuz gibi, tuzsuz yemek yavan olur, fazla tuzlu ise yenmez. Hayatta her şey öyledir gerçi. Azı eksik, fazlası zarar.  Kararında olmalı her şey. 

"Kurutulmuş Aşklar, Antiseptik Yalnızlıklar"şiir kitaplarınızda genel tema ve içerikten biraz bahsedebilir misiniz?

Kurutulmuş Aşklar ismini duyunca insanların aklına hep aşk şiirleri okuyacakları geliyor. Antiseptik Yalnızlıklar için de hep yalnızlık.  Ama tam olarak öyle değil. Kurutulmuş Aşklar kitabında her çeşit şiir mevcut. Hatta içinde bankacılık terimleri ile yazılmış mesleki şiirler bile var. Kurutulmuş Aşklar okuyanları duygudan duyguya taşıyacak hatta yer yer gülümsetecektir. Antiseptik Yalnızlıklar ise şiirler ağırlıklı pandemi döneminde yazıldığı için biraz daha hüzün barındırıyor. Malum o dönem herkesin ruh hali ortadaydı. Ama onda da her çeşit şiir mevcut. Sadece mesleki şiirler yok. 

          

Yazmak sizin için hayat boyu sürecek bir serüven mi yoksa yazmayı bırakmayı düşündüğünüz bir zaman var mı?

Yarın ne olacağını hiçbir zaman bilemeyiz. Beni yazmaktan alıkoyan herhangi bir şey olmaz ise devam etmeyi düşünüyorum. Bir gün ilham eksikliği, tekrara düşme, yazmanın bana bir şey katmaması gibi şeyler beni bulursa yazmaya ara verebilirim. 

Kimsenin okumayacağını bilseydiniz de yazar mıydınız? 

Evet. Belli bir dönem zaten şiirlerimi kimseye okutmuyordum. Hatta şiir yazığım bile bilinmiyordu.  Sadece yakın çevrem ve eşim okuyordu şiirlerimi. Hatta onların bile okumadığı şiirlerim oluyordu. O yüzden şuan kimse şiirlerimi okumayacak dahi olsa yazmaya devam ederim. Çünkü bir şiiri tamamlayıp evet bu bitti deyip biten şiirler arasına aldığınız andaki haz çok başka.  Tabi ki okunması ve geri dönüş olması o hazzı katlıyor. 

Yazın yolculuğunda gelecek ile ilgili projelerinizden bahseder misiniz?

KURGU ŞİİR YAZIP ROMAN HALİNE GETİRME FİKRİ VAR AKLIMDA.

Şiir olmazsa olmaz. Elimin ve yüreğimin yettiği kadar şiir yazamaya devam edeceğim. Şuan bir roman yazıyorum. Aklımda senaryo yazmak var. Filmi çekilir mi bilmiyorum ama bir senaryo yazmayı çok istiyorum. Şiir- roman yazmak planlarım arasında. Kurgu şiir yazmayı çok seviyorum. Antiseptik Yalnızlıklar kitabındaki Brooklyn Köprüsü mesela. Hiç Amerika’ya gitmediğim halde orayı anlatan bir şiirdir. Şiirde geçen olaylar ve karakterler tamamen kurgudur. O şiir kitapta en sevilen şiirler arasında. 

Daha da uzun bir kurgu şiir yazıp roman haline getirme fikri var aklımda. 

Ne tür okuyucu kitlesine hitap ediyorsunuz?

Yüreği şiirden geçen her insana hitap ettiğimi düşünüyorum. Hatta kitapları okuyan birkaç kişiden şiirle pek aram yok ama kitaplarını çok beğendim yorumunu aldım. Şiirle arası olmayanlara da hitap ettiğimi öğrendim. Bu da beni fazlası ile mutlu etti. 

"Antiseptik Yalnızlıklar" ile birlikte güzel bir okur kitlesi yakaladınız bunu yakinen takipteyim. Kitap ile sizce ilgili dönütler nasıldı?

Çok güzel ve olumlu dönüşler alıyorum. İki kitabı da okuyanlar üzerine koyarak gittiğimi söylediler. Ayrıca birkaç kişiden Nazım Hikmet benzetmesi aldım ki benim için onurdur. Geleceğin Nazım’ ı olacağımı söyleyenler oldu. Tabi ki de bire bir benzeme değil buradaki durum. O kabul edilebilir bir şey olamaz ne kadar iyi olursa olsun bir başkası gibi olmak. Onun kadar iyi olmak önemli olan. 

           

Bende bu yazın meziyetin sonradan kazanıldığına inananlardan değilim.  Sizi yazmaya özendiren şeyler neydi?

Tamamen içten gelen bir şey. Eğer içinizden gelmez ve o işe heves etmezseniz zaten zorlama bir iş çıkar ortaya.  Yazmanın zorlaması ise diğer zorlama yapılan işlerden daha kötü olur. 

İnsanların çoğu ‘hayatımı yazsam roman olur’ der. Sizce herkes kitap yazabilir mi? Yazmak bir yetenek midir?

 Tabi ki işin içinde yetenek de var ama yetenek her zaman tek başına işe yaramaz. Çalışmak gerekiyor. Çalışarak yeteneğin açığını kapatabilirsiniz ama sadece yetenekle bir yere kadar gidersiniz. Yazmayı gerçekten seven ona emek veren yazabilmek için çok okuyan herkes yazabilir.  

Neden şuan revançta olan roman, öykü ve deneme değil de şiir yazarlığı?

Şiir özgürlüktür.  Birçok edebi metinde yapamadığınız şeyi şiir de yapabiliriz. Çünkü şiirde imge kullanımı vardır.  İmge kullanımı hem bir özgürlük sağlıyor hem de illüzyon yaratıyor. Evet, şiir bir illüzyondur. Sizi duygu yanılsaması ile farklı duygulara götürür bir anda. Hem de bunu bazen sadece bir mısra ile yapar.  

Edebiyat dergileri ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? 

Edebiyat için olması gereken unsurdur dergi. Ama tabi ki düzgün ve hakkı ile yapıldığı takdirde. İyilerini tenzih ediyorum ama bazı dergilerde torpil dönüyor. İyi ya da güzel bir eser olduğuna bakılmaksızın gönder senin de eserini dergiye koyalım mantığı yanlış bir bakış açısı.  Tabi eser gönderiminde biz eser sahiplerinin de hatası olduğunu düşünüyorum. Takip etmediğimiz alıp bir kere bile okumadığımız içeriği ve görüşleri hakkında bilgimizin olmadığı dergilere eser gönderip bununda yayınlanmasını bekliyoruz. Ben bu dergi konusuna şuan yazdığımın romanımda kısa bir bölümde değindim. Ve bu iki yanlıştan az da olsa bahsettim. 

Dünya edebiyatı ile ilginiz nasıl?

Dünya klasiklerini okumaya özen göstermeye çalışıyorum. Hem edebi hem insani açıdan çok şey katıyorlar. Şiir konusunda ise Neruda, Borges, Shakespeare, Poe, Sylavia Plath aklıma ilk gelen şairler. Şiirlerini okudum ve okumaya da devam ediyorum. Ama şiir de çeviri çok önemli. Bazen çeviriler de çeviren şair ise kendi yorumunu da katabiliyor. 

Yakın dönemde üzerinde yoğunlaştığınız edebi çalışmalarınız nelerdir?

Şuan bir roman yazıyorum.  2022 yılında çıkması için uğraşıyorum. Eğer yetişirse değişik bir roman ile çıkacağım okurların karşısına. Psikolojik bir roman diyebiliriz.  İçinde şiirler de olacak. Eğer istediklerimi yapabilirsem okurların seveceğine inanıyorum. 

Peki, bu yolculukta ne zaman ben artık yazarım diyebildiniz?  Ya da kendinizi "yazar" olarak tanımlıyor musunuz? 

Sanırım Antiseptik Yalnızlıklar kitabım çıktıktan sonra kendime şair diyebildim.  Ama ben ne kadar kendime şairim desem de bana göre şairlik okuyucular tarafından verilen bir mertebedir. Önemli olan bizim kendimize şair ya da yazar dememiz değil, toplumun bize bunu yakıştırmasıdır. 

Günümüzün gençliğine, bende yazmak istiyorum diyen genç yazarlara tavsiye verecek olsanız bunlar ne olurdu?

YAZMANIN BİRİNCİ KURALI OKUMAK İKİNCİSİ İSE YAZMAK

Klasik bir cevap olacak ama okumak. Günde en az 20-25 sayfa okumak bile bırakın yazmayı hayatınız da bile çok şey fark ettiriyor.  O yüzden yazmanın birinci kuralı okumak ikincisi ise yazmak. Akla gelen her şey mümkün ise not alınmalı. Daha sonra o notlardan çok şeyler çıkacaktır eminim. Konu şiir yazmak ise çok fazla şiir ve şair okunmalı. Şairi sevmek zorunda değiliz. Şairin düşünceleri bize ters gelebilir ama yine de şiirlerini okumak gerekiyor. Tek bir kalıba bağlı şiirleri okumak bizi tek bir kalıpta bırakır. 

Kurutulmuş Aşklar kitabı için 40 Kitap yayınevine,

Antiseptik Yalnızlıklar kitabı için İz Bırakan Kalemler(İBK) Yayınevine,

Ayrıca desteklerinden dolayı İz bırakan kalemler yazar grubuna sonsuz teşekkür ederim.