Röportaj: Funda Akosman Erman

Renan hanım sizi çoğu kişi tanıyor ama sizi sizden dinleyebilir miyiz? Renan Seçkin bence bir marka, nasıl oldunuz? 

Öncelikle sorularınız için teşekkür ederim. Bulgaristan’ın Deliorman bölgesinde doğdum. Atalarım Anadolu topraklarından sürülmüş Karamanoğlu beyliğindendir. Baba tarafından büyük dedemiz ise Kırımlıdır. 15 yıl bir demir perde ülkesinde yaşadıktan sonra zorunlu göçe tabi tutularak ailemle birlikte Türkiye’ye geldik. Ülkeye geldiğimde kendimi sudan çıkmış bir balık gibi hissetmiştim, Türkçe dilini bilmiyordum ve çok önemli kültürel çatışmalar yaşıyordum. Uyum sağlamakta bir hayli zorlanmıştım. Yıldız Üniversite’sinde bankacılık okudum, staj döneminde böylesi hiyerarşik bir kurum ve sektörde çalışamayacağıma kanaat getirdim, lojistiğe geçtim, oradan da kendi işimi kurdum. 34 yaşıma geldiğimde hayatım olağanüstü bir dönüşüm geçirdi, eşimden ayrıldım, ortak olduğum şirketten ayrıldım ve maddi bir iflas yaşadım. Küçük bir de kızım vardı. Onunla hayata sıfırdan başladık. Daha sonra anlayacağım gibi bu maddi kayıplar bana manevi kazançlar olarak geri dönecekti.

Bir marka olduğumu söylüyorsunuz. Öyle bir şey varsa da farkında değilim. Bunun için özel bir çabam olmadı. Belki de okurlar, takipçiler nezdinde uzun soluklu ve değişmeyen bir çizgiye sahip olmam, inandığımı savunup vazgeçmemem ve hatalı olduğumu öğrendiğim konuları itiraf etmekten çekinmemem karşısında bana güven duydular. Benim için en önemli insani vasıflardan biri dürüstlük ve hakkaniyettir. Gerek profesyonel, gerekse özel ve psişik yaşamımda buna çok dikkat ederim, inandığımı söylemekten çekinmem. Bu yüzden gelecek ve geçmişle ilgili aldığım vizyonları, görüleri de açıklarken tereddüt etmem. Çünkü kendime güvenirim.

İçsel yolculuğunuz nasıl başladı. Geldiğiniz noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

İçsel yolculuğum herhalde çocuklukta başladı. Geceleri gözlerim hep gökyüzüne dikiliydi ve soruyordu. Neden varız, ölüm neden var, sonrasında her şey bitecek mi? Okulda bize ruh diye bir şeyin olmadığını öğretiyorlardı ama ben onun varlığını hissediyordum. Üstelik ailemizde büyük teyzemiz gibi bir fenomen vardı. Vesile hoca (babamın büyük teyzesi olur), bir vakitler bizim bölgenin çok ünlü bir görücüsü ve hocasıydı. Su ve Kuran üzerinden gelenlerin geleceğini anlatıyordu. Bunları babamdan dinlemiştim. Ayrıca yüzyılın kahini Vanga da bizim topraklardaydı. On yıl kadar evvel onun öğrencisi Peter Bakov’a bilmeden inisiye olduğumda (el aldığımda), içsel yolculuğum aniden hızlandı ve kulvar değiştirdi. Gelecekle ilgili büyüklü küçüklü vizyonlar görmeye başladım. Bir kısmı ülkemizle ilgili olduğundan paylaşıyor, kitaplarıma dahil ediyordum. Gerçekleşmeleri karşısında güven kazanıyordum. Eş zamanlı olarak beden dışı deneyimler konusunda eğitim alıyordum. Bu ve aldığım diğer eğitimler rüya denilen ama aslında astral katmanda gerçekleşen bir ortamda oluyordu. Benim maalesef bu taraftan, yani fiziksel dünyadan bir hocam-öğretmenim veya üstadım olamadı. Ne biliyorsam kitaplardan ve metafizik dünyadan öğrendim.

Geldiğim noktada hala yolun başında bir çömez olduğumu biliyorum. Çünkü bu yol sonsuz… 3 günlük eğitimle veya bir iki enerjisel inisiyasyonla kendini çok yüksek konumlarda gören insanlar olduğunu izliyorum. Ama çok yanılıyorlar. İnsan, koca evrende bir noktadır ama evreni kapsama gücü vardır. Her şey nerede durmak ve neyle yetinmek istediğine bağlı.

Kişisel gelişiminiz ile büyük bir farkındalık yaşadığınızı düşünüyorum sizin hayatınıza neler kattı? Avantajları neler? Varsa dezevantajları neler?

Ulaştığım farkındalık düzeyi bana ne getirdi? Sakinleştiğimi, dinginleştiğimi düşünüyorum. En önemlisi, ölümü defalarca başkalarının deneyimlerine katılarak tecrübe ettiğim için artık ölümden korkmuyorum ve ayrıca “ötede” bir hayat olduğunu “gözümle” gördüm. Metafizik (psişik) yöntemlerle başka insanlara yardım edebiliyorum ve bu beni çok mutlu ediyor. 

Dezavantajlarına gelirsek, bazen olacak şeyler kesin kader hükmündedir ve değiştirilemezler. Onların önlenilemezliği karşısında üzüntü ve çaresizlik hissedebiliyorum. Değiştirilebilenler de var, ki onlar değişsin diye üzerinde zaten çalışıyoruz. Bir diğer handikap, toplumdan doğal olarak yaşadığım ayrışmadır. Farklı bir bilinç düzeyine gelen bizim gibi insanlar, artık eski çevrelerinde rahat hissetmezler ve illa ki orada bulunmaları gerekirse rol yaparlar ama sonuçta mutsuzdurlar. Örneğin gece cenneti görmüşsünüz ve onun sembolizması üzerinde düşünmek istemişsinizdir ama aynı anda kardeşiniz veya arkadaşınız durmadan size kaynanasını şikayet eder. Bilinç düzeyleri arasındaki bu fark derinleştikçe girdiğiniz sıradan konuşmalar size işkence gibi gelebilmektedir.

Doğuştan gelen yetenekler önemli ve geçerli öyle değil mi, hatta belki genetik kodlar rol oynadı sizin gelişiminizde? 

Doğuştan gelen yetenekler tabii ki önemli. Onları değerlendirebilirsiniz veya aksine tamamen kaybedebilirsiniz. Bu yetenekler ekseriyetle ailenizin genetik geçmişine bağlıdır.

Metafizik, parapsikoloji, mistizm konularında araştırmalarınız var en çok hangisi size hitap ediyor ya da danışanlarınıza hangisi ile daha iyi ulaşabiliyorsunuz? Bu alanlarla ilgili bilgi verir misiniz? 

Araştırma ve çalışma alanlarının içerisinde en çok durugörü, astral seyahat, kehanet ve vizyonların dahil olduğu okültizm ve psişizme önem veriyorum. Çünkü bu sayede insanlara başa çıkamadıkları korkularıyla, travmalarıyla, obsesyonlarıyla, kabuslarıyla vs. yardım edebiliyorum. Örneğin bir kişi sürekli kabuslar görür, bedensiz varlıklar tarafından taciz edildiğinden şikayet eder. Ben onun bilinçdışına ittiği korkunun nedenini görüp yüzleştirme noktasına getirebilirim. Bir tür “psişik psikanalize” benzer bir yöntem uyguluyorum diyebilirim.

Siz hem anne hem iş kadını hem de eğitimcisiniz hepsine yetişmek zor oluyor mu?

Kızım yönünden çok şanslıyım, şu ana dek beni hiç yormadı, zorlamadı. Hep olgun, sakin bir çocuktu ve bugün yine olgun, sakin, ilkeli ve hedefleri olan genç bir kız oldu. Ayrıca beni anlıyor, benim alanımla ilgileniyor ve yardım ediyor. İnsan sevdiği şeyleri yaparken yorulmazmış. Ben de aile, iş ve eğitmenliği bir arada yürütürken son derece zevk alıyorum.

Birikimleriniz ile bir çok kitap doğdu, bunlardan biri de Baba Vanga neler söylemek istersiniz bu konuda?

Bundan 10 yıl evvel ilk kitabım Kahin Vanga’yı yazdım ve ardından diğerleri geldi. 6 yıl evvel de Mavi Kalem Yayınevi’ni kurdum. O günden bu yana 65 kitap yayınladık, bunlardan on birini bizzat kendim çevirdim, metafizik, okültizm, psişizm alanında bir o kadar kitap yazdım. Yazmaya devam ediyorum. Onu aşkın kitabın yazarı ve bir yayıncı olarak bir hayli tecrübe edindiğimi düşünüyorum.

Mavi Kalem yayınevi sahibisiniz nasıl böyle bir fikir oluştu ve kuruldu yayınevi? Kitap bastırmak isteyen yazarlara ne önerirsiniz?

Yayınevinin kuruluşu bir ihtiyaçtı. Yazdığım kitapları yayınlayacak düzgünlükte bir yayınevi bulamadığım için iş başa düştü diyebilirim. Bizim alanımızla ilgili olan kitapların okur sayısı sınırlıdır aslında bu yüzden zor bir işi üstlendiğim kesin. Mavi Kalem Yayınevi daha çok özel okuyuculara hitap eden derinlikte kitaplar yayınlamaktadır.

Siz çok güzel eğitimler de veriyorsunuz, kimler katılabiliyor ve nasıl bir süreç bekliyor anlatır mısınız? 

Eğitimlere 18 yaş üzerinde olan herkes katılabiliyor. Başlangıç sınıfları ve ileri düzey sınıflarımız var. Bu sınıflarda metafizik – ezoterizm – okültizm (gizli ilimler) – medyumluk ve psişizm üzerine hem teorik hem de pratik ve deneysel çalışmalar, egzersizler yapıyoruz. Eğitimler üç haftada bir olmak üzere yaklaşık üç saat sürüyor. Katılımcıların aktif katılım sağlamasını, verilen ödev ve görevleri yerine getirmesini arzu ediyoruz.

Yeni projeleriniz neler?

Yeni projem, yayınevinin destekleyeceği bir okul kurmaktır. Alanında gerçekten bilgili, deneyimli, güvenilir hocalar ders vermelidirler. Öğrenciler hem eğitimlere hem de deneysel çalışma ve araştırmalara aktif katılmalıdırlar. Okulun amacı ülkemizde bu alanda ayakları yere sağlam basan, farkındalık ve bilgelik yönünden zengin bireyler geliştirmek olacak.

Sizce bizi yakın gelecekte yani ülkemizi neler bekliyor?

Yakın gelecekte ülkeyi çok zor günler bekliyor ki bunu söylemek için müneccim olmaya gerek yok. Ben bu uyarıları 5 yıl evvelinden yapmaya başladım. TL’nin inanılmaz bir değer kaybına uğrayacağını söyledim, 2020 yılına kadar rahat yüzü göremeyeceğiz dedim, FETO tehlikesine dikkat çektim. Bunlara ilave edecek pek bir şey yok. Üzerimize epey büyük bir dalga geliyor, onu atlatırsak ülke olarak yeni bir başlangıç yapabiliriz.