‘TRUMP BİLMELİDİR: BURASI TÜRKİYEDİR!

TUNUS DEĞİLDİR, IRAK DEĞİLDİR, LİBYA DEĞİLDİR, MISIR DEĞİLDİR,

MUZ CUMHURİYETİ HİÇ DEĞİLDİR…’

Prof. Dr. TOLGA YARMAN, ABD’NİN AYIPLARINI YÜZÜNE VURUYOR.

Oğuz Çetinoğlu: Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Kongresi’nin, yanlış bir isimlendirme ile ‘Ermeni Tehciri’ olarak andığı, ‘İhânet Eylemleri belirlenen Anadolu Ermenilerinin Sevk ve İskân Edilmeleri’ uygulamasını bahane ederek bir takım kararlar alması çirkinliğini, kabalığını nasıl yorumluyorsunuz? 

Prof. Dr. Tolga Yarman: ABD Kongresi’nin; daha dün milyonlarca Suriyeli, bölgedeki kanlı petrol hesaplarıyla, yerinden yurdundan edilmişken, yani gerçek mânâda tehcir* edilmişken, dahası bunların 5 milyonu bize iltica etmişken, dönüp bizim önümüze, 100 yıl önceki Ermeni sevk ve iskân meselesini koyması, komik ötesidir; kat’iyyen inandırıcı değildir; gayrı samimidir; ikirciklidir. 

Çetinoğlu: Neden Hocam?

Prof. Yarman:7 milyon Suriyelinin can ve mal güvenliği ihlâl edilip, yurt dışına gitmeye mecbur bırakılması, tarihin görmediği bir tehcirdir. Nitekim yeni ve çok kanlı olarak, bölgemiz petrol için feci biçimde tornalanmış, kaçanlar canlarını kurtarmış, kaçamayanlar hayatlarından olmuştur, katledilmiştir.  Ne yazık ki, Türkiye bu oyuna âlet edilmiştir. Sonuç hazindir ve 5 milyon Suriyeli, halen misafirimizdir. Böylesi bir trajedyayı, pergelle gönyeyle, ince ince tertipleyip, daha dün yürürlüğe koyanlar, bizden, 100 yıl öncesinin hesabını sormaktadırlar. Yüzyıl öncesinde veya daha da öncesinde, yahut sonrasında topraklarımızda hangi acı yaşanmışsa, o bizim de acımızdır. Orası ayrı bir meseledir. Ancak tutup, bugün, ettikleri haltı örtercesine, bizden yüzyıl öncesinin hesabını sormaya kalkmaları, gülünçtür.

Çetinoğlu: Cumhurbaşkanının mal varlığını araştırma ve açıklama kararı için ne diyorsunuz?

Prof. Yarman: Aynı bağlamda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, malvarlığının araştırılması kararı, çok düşündürücüdür. Maksat başkadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı’nın mal varlığını, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yetkili makamları araştırır. Cumhurbaşkanı yargılanacaksa, O’nu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin mahkemeleri yargılar. En başta da, demokratik süreçlerde, milletimiz seçim sandığında yargılar… Aksi, onur kırıcıdır. Turmp Bilmelidir:  Burası Türkiye’dir. Tunus değildir, Irak değildir, Libya değildir, Mısır değildir, Muz Cumhuriyeti hiç değildir…

Çetinoğlu: İkircikli’ kelimesini kullandınız. Açıklar mısınız? 

Prof. Yarman: 2011 yılında ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice açıkça ifâde etmişti:  Tunus’tan başlayarak, Eski Osmanlı toprakları, ‘Yeni Osmanlıcılık’ adı ile yeniden şekillendirilecekti.‘Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) yürürlüğe konuyordu. Irak’a zaten girilmişti. Tunus, Libya, Mısır hallaç pamuğu gibi atıldı.  Bütün bunlar yapılırken Türkiye ‘Stratejik Ortak’tı. Recep Tayyip Erdoğan ‘Projenin Eşbaşkanı’ oldu. Üstüne üstlük, ‘Ergenekon’ uydurması ile ABD’nin korkulu rüyası Türk Ordusu’na hafsala dışı ve fakat elhak çok mâhirane bir operasyon yapıldı. O zaman, maalesef büyük resmi göremeyen ve Ergenekon’un arkasında duran Recep Tayyip Erdoğan, bağırlara basılıyordu. Art niyetli hesapları görünce, iş değişti; ‘BOP Eşbaşkanı’, ‘Stratejik Ortak’ hedef alınıyor, araştırmalarla, yargılamalarla, alenen tehdit edilir oluverdi. Bu ikircikli bir davranıştır. İki yüzlülüktür, ciddî devlet anlayışıyla bağdaşmaz. Şunu söylemezsem eksik bırakmış olurum: Batı’nın, hem Avrupa’nın hem Amerika’nın en bıçkın okullarında yetiştim. Oralarda, hocalarımdan başlayarak, giderek arkadaşlarıma, meslektaşlarıma varıncaya değin ebedî dostluklarım vardır. Boston sokaklarında Vietnam Savaşı’na karşı hocalarıyla kol kola vermiş olmanın ayrıcalığını taşıyorum. Diyeceğim, bir ülkenin gelip geçici yönetimi başkadır, o ülkenin toplumu, güzide kurumları, buralardaki değerleri başkadır.  

Çetinoğlu: Şimdikilerin askelerini indirdiğinizde ne görüyorsunuz?

Prof. Yarman: Bölgenin petrol kaynaklarına sâhip olmak… Bu hedeflerine ulaşmak için çok gaddarca, çok zâlimane devrandılar. Vazifelendirdikleri taşeronlar aracılığıyla çok kan döktüler. Ülke liderlerini katlettirdiler.  Maksatları, hedeflerinin önüne çıkacak olanlara gözdağı vermekti. Başlangıçta Suriye’yi karşımıza almakla, maatteessüf oyuna geldik. Bu arada, hayallere kapıldığımızı, hırslarımıza yenildiğimizi, bir bilim adamı olarak, telaffuz etmek, görevimdir.

Çetinoğlu: Operasyonun maksadını da açıklar mısınız?

Prof. Yarman: ABD’nin hedefi eskiden de biliniyordu. Ülke meseleleriyle ilgilenen bir kişi olarak siz de biliyorsunuzdur:  ABD’nin hedefi Irak, Suriye, İran ve Türkiye topraklarının bir kısmında, İsrâil’in yörüngesinde olacak, giderek Ermenistan’la kucaklaşınca, Doğumuzdaki Türk Cumhuriyetleri ile aramıza duvar gibi girecek, kontrolü kolay, bir Kürtçü devletinin kurulmasıdır.

Çetinoğlu: Bu konuyu konuşmaya devam edeceğiz. Fakat önce mal varlığı meselesini bir neticeye bağlayalım. ABD’nin veya herhangi bir ülkenin, bir başka devletin önde gelen kişilerinin ve aile efradının mal varlığını araştırma ve neticeyi açıklamaya yetkisi olabilir mi?

Prof. Yarman: Hukukun gücü değil, güçlünün hukuku olunca,yetki’ sorusu maalesef muallakta (boşukta) kalır. Şantaj yapılmak istendiği ortada… Şantaja sebebiyet vermemek gibi bir baş sorumlululuğumuz olduğu da ortada…

Çetinoğlu: Dünya târihinde benzer bir araştırma ve neticenin açıklanması olayı yaşandı mı?

Prof. Yarman: Doğrusu, bilmiyorum. Şu ki, ‘üst yetkililerimizi’, Ergenekon ve Balyoz operasyonları yapılırken, Türkiye’nin İran’a karşı, 12 Eylül 2010 Referandumu’ndan başlayarak, maazallah Saddamlaştırılmak istendiği yolunda, uyarmış olmanın onuruyla ifâde etmek isterim ki, ağızdan yel alsın, Saddam’a gıdım gıdım, tedricen ne yapıldı ise, kurgular ortadadır, bize yapılmak istenmektedir. Ama burası, şükür, İrak’a benzemez!..

Çetinoğlu: Diyelim ki ABD, ‘Ben araştırırım ve neticesini de açıklarım’ dedi. Ne olacak, ne olabilir?

Prof. Yarman: Bunu diyor, zaten… Mesele şu ki, bizden almayı istediklerine karşı, böylesi bir ‘kozu’ sonuna kadar kullanacaklardır. Daha önemli bir şey diyeyim. Ellerinde bence bir takım bilgiler, doğru veya yanlış, esasen mevcut olmalıdır.  

Çetinoğlu: Peki Hocam, Diyelim ki Türkiye’de yetkili birimler veya Recep Tayyip Erdoğan… ABD’nin oyununu bozdu ve ondan önce mal varlığı bilgilerini açıkladı... Ne olur?

Prof. Yarman: Bunu behemehâl yapmalıdır. İnanmak isterim ki, Cumhurbaşkanlığı, zamanlamayı değerlendirmektedir.

Çetinoğlu: Böyle bir açıklamayla, çıkması muhtemel krizi fırsata çevirmiş, atılan çirkin iftiralara da cevap verilmiş olur. Türkiye ve ilgili şahıslar itibar kazanır…

Prof. Yarman: Recep Tayyip Erdoğan, oyun bozmada, kuşku yok ki, çok usta… 17-25 Aralık 2013 sürecinde, inanılması zor bir beceri sergilemiştir. Arkasından yerel seçimlerde, giderek Cumhurbaşkanlığı seçiminde üst üste olağanüstü başarılar kazanmıştır. Dengeli bir resim yansıtabilmek üzere, katiyen katılmadığım, pek çok tasarrufu olduğunu, ifade etmem gerekir. Ancak bunların tâdat yeri burası değil. Bu sefer oyun, itiraf etmeliyim ki, öncekilere oranla çok daha çetin. Allah yardımcımız olsun!..

Çetinoğlu: Şu hususu da belirtmekte fayda var: Mal varlığının yüksek olması bir mâna ifâde etmez. Önemli olan başlangıçtaki mal varlığı ile kanun gereği sonraki dönemlerde verilen mal varlığı arasındaki artışın vergisi ödenmiş ve/veya meşru yollardan elde edilmiş kazanç olması hâlinde kimsenin bir diyeceği olamaz. Mesele kapanır. Kimsenin her hangi bir söz söylemeye hakkı yoktur. Söylese bile kıymet-i harbiyesi yoktur.  Aksi takdirde problem doğar. Şâyet öyle bir problemle karşılaşılırsa, mesele Türkiye Cumhuriyeti’nin kanunları çerçevesinde ele alınır. Başka bir devletin müdâhale hakkı olabilir mi, olabilirse neye dayanarak?

Prof. Yarman: Demin de dediğim gibi, bunu ‘güçlü’ olan, maalesef, yapar; yapıyor. Mesele ‘koz’ vermemektir.

Çetinoğlu: Daha önce de, Pastör Brunson dâvâsı sebebiyle ABD; Amerika’da mal varlığı bulunmayan devlet adamlarımızın mal varlıklarını dondurmuştu. Yâni el koymuştu. Neticesi fasa-fiso oldu. Yine aynı durumla karşılaşılabilir mi? 

Prof. Yarman: Ne diyebilirim? İnşallah!..

Çetinoğlu: ABD’nin açıkladığı mal varlıklarındaki rakamların doğru veya yanlış olduğunu belirleyecek, şaşmaz bir yöntem var mı? Varsa nedir? 

Prof. Yarman: Şunu görebiliyorum… ABD bir şey diyecek, biz iftira diyeceğiz, yalan diyeceğiz. Banka hesap numaraları ve saire atacak, ABD ortaya, biz şantaj diyeceğiz ve saire… Her iki taraf da bunun böyle gelişebileceğini, kuvvetle tahmin edebilirim, kurguluyordur… Şu ki, hedef Recep Tayyip Erdoğan’ı fena halde gözden düşürmek olacak. Tam o evrede yeni partiler devreye girecek. AKP seçim kaybedecek. Hedef için böyle çalışılıyor olmalı. Burada çok üzülerek söylüyorum, Cumhurbaşkanı, birleştirici olmuyor. Tersine, davranıyor. Buradan çıkmalı. Yine çok üzülerek söylüyorum, Cumhurbaşkanı, mezhepçi bir yaklaşım sürdürüyor. Yoksa Allah aşkına Suriye’de ne işimiz vardı. 

Oyunu bozmanın birinci yolu, Türkiye’nin kenetlenmesinin teminidir. Oysa bugün Cumhurbaşkanı’nın başına bir şey gelecek olsa, ülkede, bundan çok memnun olacak kitleler vardır. Bu dışarıdan zaten böyle tırmandırılmak istenir. Ama Allah aşkına buna biz içeriden niye çanak tutalım? Oyunu bozmanın ikinci yolu, derhal komşularımızla beraber olmanın yollarını geliştirmektir. Mezhepçi yaklaşımı bir tarafa bırakmaktır. Sözümü esirgemeyeceğim, bu yol, Anayasamızla zıtlaşan bir yoldur, bu bir tarafa, esas olarak ‘altın göreneğimizde’, bu asla yoktur. Onun için, yapılması gereken Suriye ile yarından tezi yok, barışmaktır. İran’la kucaklaşmaktır. Rusya ile öyle… Atatürk bunu yapmıştır. Ama biz belli ki, içselleştirememizişiz…

Çetinoğlu: Yaptırımla alakalı tasarı Genel Kurul’da yapılan oylamada 16'ya karşı 403 oyla kabul edildi. Kanun hâline gelmesi için, Senato’da da kabul edilmesi ve Trump’ın imzalaması gerekiyor. Senatoda da üçte ikiden fazla oyla kabul edilirse Trump’ın veto hakkı bulunmuyor. Nasıl bir netice tahmin ediyorsunuz? 

Prof. Yarman: Demokles’in kılıcı* gibi başımızda sallandıracaklar!.. 

Çetinoğlu: Tasarı, kanun hâline geldikten sonra en geç 120 gün içinde ABD Dışişleri Bakanlığı’nın rapor hazırlanması gerekecek. Bu süre içerisinde ABD’nin bâzı tâvizler koparma peşinde olduğu da düşünülebilir mi?

Prof. Yarman: Kesinlikle evet…

Çetinoğlu: Temsilciler Meclisi’nde kabul edilen tasarı ayrıca Türk ordusunun silah ve finansmana erişimine sınırlamalar getiriyor. Türkiye bu sınırlamadan zarar görür mü?

Prof. Yarman: Bence bundan, onların kaybı daha çok olur. Şu ki, süreç içinde bilhassa savunma sanayimize çok zarar verildi ve bunda iktidarın maalesef, çok vebali oldu… Bunu söylemek zorundayım. Orduların esas kabiliyeti, silahını yapabilme kabiliyetidir. Eğer başkasının silahı ile savaşıyorsanız, günün birinde onun emelleri için savaşmak zorunda kalırsınız.

Çetinoğlu: Söz konusu tasarı ile ABD’nin yapmak istediklerini, ‘stratejik ortağa değil, hiçbir devletin, düşman bir devlete bile yapamayacağı kadar iğrenç ve alçakça bir tehdit…’ olarak değerlendirenler var. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Prof. Yarman: Büyük bir devletle ittifak, vahşi bir hayvanla aynı yatağa girmeye benzer!.. Bu sözü İsmet Paşa Johnson Mektubu (1964) evresinde sarfetmişti. Kıymetini sanırım bilemedik. 

Çetinoğlu: Türkiye Barış Pınarı Harekâtı’nı, 444 kilometre uzunluğunda, 32 Km. derinliğinde güvenlik bölgesi oluşturmak maksadıyla başlatmıştı. Belirlenen hedefe ulaşılmadan harekât durduruldu. ABD şantajının durdurulmada rolü olmuş mudur? 

Prof. Yarman: Korkarım, aynen öyle oldu.

Çetinoğlu: ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, gazetecilerin bu sorusuna cevap vermedi. Pence’in bu hareketi ne mânâya geliyor?

Prof. Yarman: Pence’in görüşmeler başlamadan yüzünde, her yerden görülen ifade, çok şey, söylüyordu, bence.

Çetinoğlu: Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın; Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşerek Kamışlı’daki Ermenilerin güvenliği için bu bölgeye Türk askerinin girmemesini istediği biliniyor. Diğer taraftan Rusya’nın PKK’yı terör örgütü listesine almadığı da… Mesele oradaki Ermenilerin güvenliği midir, yoksa Türkiye’nin başı üzerindeki Demokles’in kılıcı mıdır? Değilse, Türk-Rus ortak devriyesi kararı alınırken Kamışlı'nın neden görev alanı dışında tutulduğunun bir açıklaması var mı?

Prof. Yarman: Bizi sanırım, evet, sınıyorlar… Yoksa Kamışlı’daki Ermeni cemaatine fevkalade müşfik duracağımız, gün gibi ortadadır…

Çetinoğlu: Çok teşekkür ederim Efendim.  (02 Kasım 2019)

*tehcir: Göç etmeye mecbur bırakma. Hedef, belli bir grup insanın, sınır dışına çıkmasını sağlamaktır. Sınır dışındaki durumu ile ilgilenmek gibi bir düşünce yoktur. Osmanlı Devleti’nin Ermenilere uyguladığı tehcir değildir. Sınır dışına çıkardığı insanların barınma ve beslenme ihtiyaçları karşılanmıştır. Yapılan işin tam adı, sevk ve iskândır. Osmanlı Devleti bu yöntemi, fethettiği toprakları iskân etmek için de kullanmıştır. (O.Ç.)

*Demokles’in kılıcı: İstenildiği anda muhataba zarar vermek üzere, bilerek oluşturulmuş tehlikeli iş... Hileli iş, düzenbazlık…  

Prof. Dr. TOLGA YARMAN

1963’de Galatasaray Lisesi’ni bitirdi. Üniversite öğrenimini Fransa’da gördü; InstitutNationaldesSciencesAppliquées de Lyon Mühendislik Okulu’ndan, 1967’de mezun oldu. Doktora çalışmasını ABD’de yaptı; Massachusetts Institute of Technology’den, 1972’de ‘Bilim Doktoru’ unvanını aldı. 

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ)’de, 1982’de Profesör oldu. İTÜ, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, California Institute of Technology, İ.Ü. Mühendislik Fakültesi ve Siyasal Bilgiler Fakültesi, Brüksel Özgür Üniversitesi, Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Ünivertsitesi ve Galatasaray Üniversitesi’nde öğretim görevlerinde bulundu. Halen, İstanbul Okan Üniversitesi öğretim üyesi.

Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP) (Ankara, 1983), Anadolu Bilim ve Teknoloji Stratejileri Araştırma Enstitüsü (BİLTES) (Eskişehir, 1987), Türkiye Sosyal, Siyasal ve Ekonomik Araştırmalar Vakfı (TÜSES) (İstanbul, 1988), Tarih Vakfı (İstanbul, 1991), Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) (İstanbul, 1994) ve Bilim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği (BESAM) (İstanbul, 1998), kurucu üyesi oldu. Bir dönem (2009 - 2011 arası) TÜMÖD İstanbul Kolu Başkanı olarak görev yaptı.

1983’te SODEP MKYK Üyesi olarak çalıştı. 1989-91 arası, Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) İstanbul İl Yöneticisi olarak göreve seçildi. Aynı zaman diliminde, SHP İstanbul İl Kültür ve Eğitim Komisyonu Başkanı olarak pek çok etkinliğin öncülüğünü yaptı. Bu dönemde “Çağdaş Toplumcu Demokrat Düşünceyi” başlattı. Bu çerçevede, ülkemizdeki siyasal oluşumlara, özellikle de, SHP ve CHP içindeki, genelde ülkemizdeki siyasal hareketlere ve bölünmüşlüğe dönük, pek çok makale yazdı, araştırmalar geliştirdi, siyasalar önerdi. O arada “CHP Açılırken Solda İnsan Hareketleri” başlıklı bir kitap yayınladı. (1992)

“Doğabilim” birikimleri uzantısında, bir bakıma, “toplumcu demokrasi” kuramı ve “toplumcu bir ahlak öğretisi” olarak hazırladığı, “Un Système de CroyanceCosmique” başlıklı kitabı, Belçika’da basıldı (1997).

2006’dan itibaren, dört yıl boyunca her hafta, konuklarıyla birlikte, “Enerji Savaşları” adını verdiği, Bölgemiz ve Türkiye üzerinde gelişen askerî ve siyasî girdapları, teknik girdiler itibariyle, derinlemesine tahlil eden ve çıkış yolları dokuyan, bir televizyon programı gerçekleştirdi…

Son yirmi yıldır Einstein’ın Görecelik Kuramı ile Modern Atom Kuramı’nı birleştirmek üzere geçekleştirdiği çalışmalar, o arada çağrılı olarak kaleme aldığı iki kitap (“The Quantum Mechanical Framework BehindtheEndResults of the General Theory of Relativity: Matter is Built on a Universal Matter Architecture”, Nova Publishers, New York, ABD, 2010, “SuperluminalInteraction as theBasis of Quantum Mechanics: A Whole New Unification of Micro And Macro Worlds”, Lambert Academic Publishing, Almanya, 2011), çeşitli dünya ilim merkezlerinde yükselen yankılar bulmaktadır.