OĞUZ ÇETİNOĞLU

Çocukların,  müziğe verdikleri tepkileri artan bir şekilde benimsemeleri ve bunu yaratıcı oyun ve arkadaşlarıyla sosyal ilişkiler kurma şeklinde,  geniş bir bağlamda kullanmalarıyla okul öncesi dönemde müzik etkinliği zenginlik kazanır.

Okul öncesi dönem çocuğu için müzik,  kendini ifade etme aracı olmanın ötesinde, onun sosyal gelişimi için de önemli bir çalışmadır.

Çünkü çocuk,  müzik eşliğinde arkadaşlarıyla daha kolay bir iletişim kurabilmektedir.

Oğuz Çetinoğlu: Çocuk’ denildiğinde anlaşılması gereken hususu açıklamanızla röportajımıza başlayabilir miyiz? 

Prof. Dr. Süleyman Doğan: Çocuk demek bebek ile ergen arasında kalan bireylerdir.

Çetinoğlu: Müziğin çocuk üzerinde ne türlü tesirler icrâ eder?  

Prof. Doğan: Çocuğun kendini ifâde etme becerisini,  yaratıcılık zevkini ve estetik duygusunu geliştirir; ses ve dil gelişimi ve öğrenme ile alâkalı gelişim ve soyut düşünmeye katkıda bulunduğu ilmî verilerle ortaya konulmuştur.  Bazı araştırmacılara göre;  çocukların şarkı ve mırıldanmalarını dinleyerek, müziğe karşı doğuştan duyarlı olduklarını gözleyebiliriz. Bu doğal yetenek evrenseldir ve her toplumun üyesi olan çocukta doğuştan vardır. Araştırmalar göstermektedir ki, bebekler,  sesleri algılamada ve müzikal bir uyarana dikkat göstermede, şaşırtıcı bir şekilde yetişkinlerinkine benzer yeteneklere sahip olduğu ortaya konmuştur.

Çetinoğlu: Çocukların müziğe alakaları ne zaman başlar?

Prof. Doğan:2 yaşındayken,  müziği dinlemeyi sever ve kendi hareketlerini müzikte var olan ritme uydurma çabasına gider. 3,  4 ve  5 yaşlarında çocukların,  kendiliğinden meydana gelen hareketlerle tepki vermekten çok müziği,  oturarak dinleme eğiliminde oldukları görülmektedir.  Bu özellik,  okulöncesi çocuğuna dinleme ve sessiz kalma alışkanlığını da kazandırır. Çocukların,  müziğe verdikleri tepkileri artan bir şekilde içselleştirmeleri ve bunu yaratıcı oyun ve arkadaşlarıyla sosyal ilişkiler kurma şeklinde,  geniş bir bağlamda kullanmalarıyla okulöncesi dönemde müzik etkinliği zenginlik kazanır.  Okulöncesi dönem çocuğu için müzik,  kendini ifâde etme aracı olmanın ötesinde, onun sosyal gelişimi için de önemli bir etkinliktir. Çünkü çocuk,  müzik eşliğinde arkadaşlarıyla daha kolay bir iletişim kurabilmektedir.

“Kabiliyet keşfedilmelidir!”

Çetinoğlu: Müzikle ilgilenen çocuklarla ilgilenmeyen çocukların mukayesesinde hangi neticelere ulaşılıyor?

Prof. Doğan: Müzik, zihnî, sosyal beceri ve yeteneklerin gelişimine katkıda bulunmaktadır. Yapılan araştırmalara göre, akademik yılın başında ve sonunda okuma testine tâbi tutulan ilköğretim öğrencilerinden, müzik eğitimi alanların, almayanlara oranla daha iyi sonuçlar elde ettikleri görülmüştür. Yapılan pek çok testin sonucunda, notaları doğru seslendiren çocuklarda, harfleri doğru seslendirme oranının daha yüksek olduğu görülmüştür. Müzik eğitiminin olumlu etkisi, okumanın yanı sıra, öğrenme ve yaratıcılıkta da kendini göstermektedir. Müzik eğitiminin, okuma, soyut düşünme yetenekleri ve yaratıcılığı kapsayan öğrenme becerilerin gelişmesini desteklediğini, araştırma bulgularına dayanarak söyleyebiliriz.

Çetinoğlu: Kabiliyet nasıl keşfedilir?

Prof. Doğan: Müzik eğitimi sâyesinde çocukların kendi kabiliyetlerini ortaya koyma ve öne çıkarma becerisini gösterdikleri tespit edilmiştir. Bu çalışmada ortaya çıkan bir bulgu da,  anne-baba bir yandan model olmalı ve çocuğu müziğe özendirmeli, öte yandan da onu,  ilgisi doğrultusunda yönlendirmeye çalışmalı ve ilgi duyduğu bir müzik âletini çalması yolunda ona yardımcı olmalarının fayda sağlayacağı sonucuna varılmıştır.

Çetinoğlu: Müziğin beşerî ilişkilerin tanzimi hususunda rolü nedir? 

Prof. Doğan: Müziği seven çocuk insanı sever, toplumu sever, hayatı sever, eşsiz bir ruh gücü ve zenginliği kazanır. Estetik eğitim, ahlâk eğitimini de etkiler. W.Shakespare’nin Venedik Tâciri adlı oyununda ‘Kendinde müzik olmayan, seslerin tatlı ahenginden heyecan duymayan insan, hinlik ve hırsızlık için yaratılmıştır. Onun ruhu geceden daha karanlık, tutkuları cehennemden daha karadır. Böyle bir insana güvenmeyiniz!’ diyen sözlerinden de yola çıkarak,  insan ruhunun güzelliklerin yüceltebileceğini vurgulamak gerekir. Müzik bir güzellik ve eğitim aracıdır; insanı yumuşatarak geliştirir.  Sanat, ‘yeterli ve amacına uygun müzik eğitimi almış bireylerden oluşan, sanat kültürü almış aydınlara sahip’ toplumlarda rahat soluk alır ve gelişebilir. 

Çetinoğlu: Müzik eğitimi gören çocuklarda, diğerlerine nazaran hangi farklılıklar görülebiliyor?

Prof. Doğan:Küçük yaşlardan itibaren müzikle beslenen ve desteklenen çocukların ruhî ve bedenî yönden daha sağlıklı bir gelişim sergiledikleri aşikârdır. Müziğin gelişim alanları üzerindeki etkilerine bakacak olursak, matematik yeteneğinin, müzik eğitimi ile destekleyerek önemli ölçüde geliştirilebileceğine dair çeşitli görüşler bildirilmiştir. Gerek arka plan müziği olarak kullanılan müzik, gerekse müzik eğitimi kişilerin öğrenme kabiliyetlerini artırıyor. Çocuğa, tercihen okul öncesi dönemden başlayarak, verilen müzik eğitiminin, ileride matematik dersinde kolaylık sağlayacağı ifâde edilmektedir.

Çetinoğlu: Müzik eğitiminde öğretmenin rolü ne olmalıdır?

Prof. Doğan: Öğretmenden beklenen, çocuğun doğuştan eğilimli olduğu müziğe ilgisini arttırması ve bu ilgiyi beslemesidir. Öğretmen çocukların var olan yeteneğini, bulunduğu düzeyden bir üst düzeye çıkarmaya çalışmalıdır. Bir öğretmenin müzik öğretimini başarıyla gerçekleştirebilmesi için müzikle ilgili genel kültüre ve temel müzik bilgisine, bildiklerini uygulama gücüne sahip olması gerekir. 

Çetinoğlu: Çocukların müzikle ilk bağlantısı nasıl olmalıdır?

Prof. Doğan: Çocukların müzik duygusunun gelişiminde sürekli dinleme önemli yer tutar. Bu sebeple derslerde sıklıkla canlı veya herhangi bir kayıttan dinlemeye zaman ayrılabilir. Bunun ev hayatı içinde devam ettirilebilmesinin önemi de büyüktür. Ancak dinleme günlük bir alışkanlık olarak ele alınmalı, çocuk oturup dinlemeye zorlanmamalıdır. 

“Büyüyünce ne olacaksın”

Çetinoğlu: Müzik eğitiminin olumlu yan etkileri neler olabilir?

Prof. Doğan: Değişimlere, farklılıklara uyum sağlamanın en iyi yollarından biri müzik eğitimidir. Çünkü müzik kendi iç disiplini dolayısıyla ciddi bir dikkat sarfedilmesini gerektirmekte ve yapısı bakımından sürekli bir düzen içermektedir. 

Çocukla iletişim kurmaya çalışan yetişkinlerin, onlara yönelttikleri ilk sorulardan biri,   ‘Büyüyünce ne olacaksın?’ sorusudur. Ne kadar küçük olursa olsun, her çocuğun böyle bir soruyu, bir meslek adı vererek cevapladığı görülür. Çocuğun hayallerinde oluşan ve oyunlarına yansıyan bu meslek heveslerinin gerçekle bağlantısı çok zayıftır. Çocuk, meslek hedeflerini ifâde ederken yeteneklerini ve malî imkânlarını dikkate alması gerektiğinin farkında değildir.  O, sadece imrendiği insanlara benzeme çabasındadır ve mesleği, bunun bir aracı olarak görür. Yaşı ilerledikçe, eğitim hayatının her safhasında yapıp ettiklerini ve bunlardan elde ettiği sonuçları değerlendirerek, bunların meslek hedefleri ile bağlantısını kurmaya çalışır ve bunu çok defa bilinçsiz yapar.

Müzik eğitimi yoluyla çocuğun müzikle alâkalı becerilerinin yanı sıra müzik dışı becerileri de geliştirilebilmektedir. Bu katkının yanında toplumu birleştirici ve geliştirici bir moral değer olan müziğin, eğitiminin önemi çok büyüktür. Kapsamlı bir müzik eğitimi alan çocuk, sanatla bağlantılı eğitime hazır biçime gelir. Kendini  geliştirir, kendini müzikle (dil, hareket, müzik) ifâde ederken, toplum içindeki yerini, görevlerini fark eder, iç ve dış disiplini gelişir. Müziğin temel kuralları ve değişik çalgılarla tanışır, (müzikle alâkalı bilgi ve becerisi artar), şarkı söyleyebilir, uyumlu dans edebilir ve çocuğun ritm duygusu, sesini kullanabilmesi ve müzik zevki gelişir. Müzik eğitimi alan çocukta özellikle şu alanlarda önemli gelişme sağlanabilir:

1-Disiplin ve kendine güven

2-Dil gelişimi

3-Beynin ve becerinin erken gelişimi

4-Matematik ve spor becerilerinin erken gelişimi

5-İntibak ve uyum becerisinin gelişimi

Müzik,  çocuğun kendini ifade etme becerisini,  yaratıcılık zevkinive estetik duygusunu geliştirir. Ses ve dil gelişimi ile öğrenme kabiliyetine ve soyut düşünmeye katkıda bulunduğu ilmî veriler ortaya koymaktadır.Bazı araştırmacılara göre;  çocukların şarkı ve mırıldanmalarını dinleyerek, müziğe karşı doğuştan duyarlı olduklarını görürüz. 

Prof. Dr. SÜLEYMAN DOĞAN: 

1965 yılında Aksaray'ın Ortaköy ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini memleketinde tamamladı. Lise tahsilini İstanbul’da tamamladı. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesinden mezun oldu (1988). 1995 yılında İngiliz Kültür’ün bursunu kazanarak İngiltere’de, Birmingham Üniversitesinde Politika ve Uluslararası İlişkiler alanında Master Programını tamamladı. Pedagoji alında yaptığı çalışmalarla Pedagoji (Eğitim bilimleri) doktoru unvanını aldı (1999). Yine çocuk ve aile eğitimi ve aile sosyolojisi üzerine yaptığı çalışmalarla Eğitim Sosyolojisi alanında doçent oldu (2012).  Devlet Planlama Teşkilatı Ulusal Ajans proje değerlendirmesinde bağımsız (AB) hakemi dış uzmanı olarak görev yaptı (2005–2008). Uluslararası Malezya Üniversitesinde bir müddet araştırmacı öğretim üyesi olarak bulundu (2008). 2009’dan beri Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümünde Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır. 

Yazar Doğan, uzun yıllar çeşitli günlük gazete ve dergilerde muhabir, editör ve köşe yazarı olarak çalışmıştır. Moldova, Gagavuz Özerk Cumhuriyeti Meclisi tarafından verilen devlet nişanı sahibidir (2001). Çevre konusunda yaptığı çalışmalarıyla ‘Kelaynak Kuşları Zorda’ başlıklı çalışması, 2002; ‘Boğazlarımız Yolcu Geçen Hanı’ başlıklı çalışması, 2004) INEPO (Uluslararası Çevre Olimpiyatları Projesi) uluslararası çevre basın ve Jüri özel ödülü kazanmıştır. Gazeteci ve bilim insanı olarak 60 ülkeye seyahat etmiştir. Doğan, Türkiye Yazarlar Birliği (1994-), Türk Felsefe Derneği (2008-) ve Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM, 2010-) ve Telif Hakları Derneği kurucu ve genel başkan yardımcısıdır (2016). 

25’i uluslararası olmak üzere 100 civarında ilmî yayını vardır. Başta TÜBİTAK olmak üzere millî ve milletlerarası birçok kurum, kuruluş ve dergilere hakemlik ve ilmî jüri üyeliği yapmaktadır. 

Yayınlanmış Kitaplardan bazıları: Afganistan’da kim kazandı? (1993), Keşmirden Geliyorum (1995), Eğitimde Başarının Şartları (1998), Şimdiki Çocuklar Harika (2001), Çocuklar Küçük Bir Şey Değildir (2002), Mutlu Aile Mutlu Çocuk (2003), Başarıya Yürüyenler (2005), Varolmanın Yolunda Zengin Olmak (Editör, M. Uyar ve M. Çetin ile birlikte) (2005), Ailenin Aynası Çocuk  (2006), Ailede Sevgi Eğitim (Editör) (2009), İnsanlar Konuşa Konuşa (C. Doğan ile birlikte) (2011), Mesnevi’den Pedagojik Telkinler (2013), Konuşmak Lazım (C.Doğan ile birlikte 2015),Rektörlerin Gözüyle Üniversitelerimiz (2016). 

7 adet bilimsel kitap bölüm yazarlığı, yine akademik üç adet kitap ve dergi editörlüğü yapmıştır. 

 

MÜZİK VE ÇOCUK

Günümüz şartlarında ilim ve bilgiye, dolayısıyla eğitime duyulan ihtiyaç hızla artmaktadır. Sanat yoluyla çocuğu eğitme konusu, en önemli eğitim yollarından biridir. 21. yüzyılda ortaya çıkan eğitim anlayışındaki yeniliklerin, çocuk gelişimi ve eğitiminde kullanılan anlayış ve yöntemler konusundaki en önemli yansıması, sanat alanında görülmektedir.

Sanat eğitiminin en yaygın alanlarından biri olan müzik eğitimi, bu yeni anlayışın en tabiî yansımasıdır. Târih boyunca pek çok filozof, eğitimci ve devlet adamı müziğin eğitimle alakalı tesirlerine inanmış, müziğin gelişmesine yardım ve hizmette bulunmuşlardır.

Okulöncesi eğitim denilince hemen aklımıza anaokulları gelmektedir. Genellikle 3-6 yaş grubu çocukları bu okulların ana kaynaklarıdır. Çocukların daha bilinçli eğitilmeleri, kabiliyetlerinin ortaya çıkartılması, zekâ düzeylerinin tespiti gibi belli başlı maksatları olan ana okullarının faydaları şüphesiz çok değerlidir. Bu okullardan sonra temel eğitime başlayan çocuklar, gruplarına daha iyi uymakta, öğretmen, okul ve arkadaşlık kavramlarını bilerek geldikleri için daha bilinçli olmaktadırlar.

Okul öncesi dönemde verilen müzik eğitimi, çocuklara bâzı kavramların ve değerlerin kazandırılmasında tesirli bir yoldur. 

Müziğe kabiliyetli çocukların, müzik sanatını öğrenmeleri ve herhangi bir müzik âletini kullanabilmeleri, şarkı söylemeleri, besteci olarak yetişebilmeleri büyük ölçüde içinde bulundukları ortama bağlıdır. Yetişmeye elverişli ortam ve şartlar bulunmazsa üstün yetenekli de olsa çocuk müzik sanatkârı olamaz. Bu açıdan bakılırsa anaokulunda müzik eğitiminin önemi daha iyi kavranabilir.

Anaokulları, müziğe kabiliyetlerinin derecesi henüz bilinmeyen çocuklara, müzik eğitimi verirken, bu hususu göz önünde bulundurmalıdır. Her anaokulu öğretmeni, her çocuğu bütün yönleriyle tanımaya ve geliştirmeye çalışırken, müzik kabiliyeti bakımından da tanımaya, onlara, alâkalarına göre müzik eğitimi vermeye, çok kabiliyetli çocuklar olursa bu tür çocuklara, kabiliyetlerini geliştirecek bir ortam hazırlamaya çalışmalıdır. Bu konuda hiç unutulmaması gereken şudur: her çocuk müziğe ilgi duyar; kimi çocuklar şarkı söylemeyi, kimi çocuklar çalgı çalmayı veya ses veren bir araçtan ses çıkarmayı, kimileri de müzik dinlemeyi daha çok severler. Öğretmen, çocuğun müziğe ilgisinin yönünü ve kabiliyetinin derecesini kavramaya çalışmalı, çocukları ilgileri ve yetenekleri yönünde geliştirmeye çaba harcamalıdır.

Çocuklar küçük yaşlardan itibaren psikolojik ve fizyolojik yönden kendilerine uygun müziklerle beslenirlerse, büyüyünce müzikçi olmasalar bile iyi müziği seven, seçen ve ondan faydalanmasını bilen yetişkinler olacaklardır. Anaokulu, çocukta, müzik zevkinin tohumlarının atılacağı, fidanlarının yetiştirileceği, ihtimamla hazırlanmış bir bahçe olmalıdır. Minik insanlar böyle bir bahçede bedenî ve ruhî bakımdan daha iyi yetişebilir ve daha sağlıklı bir kişilik gelişimine kavuşabilirler.

Yavuz Şen: www.karnavalsanat.com  sitesinden iktibastır.