Özlem Ören “Eşofman Takımlarıyla Hayat Geçiyor”

Kariyeri radyo programcılığıyla başladı, asıl çıkışını oyunculukla yaptı. Flash tv filmleriyle popülerliği yakalamış olsa da, iş olmadığı sürece konuşmayı tercih etmiyor. Rekortmen festival sunuculuğuyla “Guinness Rekorlar Kitabı”na adanı, altın harflerle yazdıracağına inandığım sanatçı, mesleğiyle ilgili eğitimlerine kaldığı yerden devam ediyor. Özlem Ören’le pandemi sürecinde zor da olsa bir araya gelebildik. Sadece kariyerini değil; Hayatını, sosyal medyayı, biten evliliğini ve aşkı konuştuk.

En son ne zaman kendine, kim olduğunu sordun. Özlem Ören sen kimsin?

Aslen Eskişehirliyim. İzmit’te doğdum. İzmit Gazi Lisesini, kredili sistem sayesin de 2,5 yılda bitirdim. Zeki bir öğrenciydim. Lise döneminde radyoda program yapmaya başladım. Kuş dili eğitim merkezinden: diksiyon, güzel konuşma, artikülasyon ve hitabet sertifikamı aldım. 

İstanbul’da “Radyo D” müzik editörü asistanı olarak staj yaptım ve kapı kapıyı açtı. Müzik kanallarında Vj’lik yapmaya başladım. Türkiye’nin Doğusundan Batısına, il il festival geziyorum. Rekortmen Festival Sunucusuyum. Sunuculuğun yanı sıra oyunculuk adına ünlü hocalardan eğitimler aldım. Kendimi geliştirmek için çalışmaya devam ediyorum. Anadolu Üniversitesi “Hakla ilişkiler ve Tanıtım Mezunuyum”. 2. üniversite olarak “Radyo ve Televizyon Programcılığı” okumaktayım. 

20 yılı aşan bir kariyer, birçok oyunculuk denemesi ve sayısız program sunuculuğu! Peki, Özlem Ören neden zirveye çıkamadı?

Zirve! Benimle birlikte mesleğe başlayanların çoğu, vazgeçip memleketlerine geri döndü. Festival diyince, ilk akla gelen sunuculardanım. Çok başarılı televizyon programları yaptım. Oyunculuk adına ulusal kanallarda reyting rekorları kıran dizilerde yer aldım. Hala sevdiğim işi yapabilmek, hayatımı bununla devam ettirmek, mesleğimin bu olması en büyük lüksüm! Oyuncular genelde rol aldığı isimlerle biliniyor. Sokakta tanınıyorum bu çok güzel  bir duygu.(Gülüyor) Benim yarışım kendimle. Tabii ki zirvem bu değil ama demek ki zamanı var. O kontak açılmadı demek ki daha, bu meslekte şans çok önemli. 

Başarılı olmak için yönetmenin yatağından geçmek mi gerekiyor?

Bu şehir efsanesi! Çok ciddi maliyetler, yatırımlar, emekler, çalışmalar. Bir ekip işi! Kanalı, yapımcısı, yönetmeni, senaristi, sponsoru. Siz, yönetmen olsanız kendi kariyerinizi riske atar mısınız?  Hiç yeteneği olmayan birine sadece yatağınızdan geçti diye başrol verir misiniz?  Başarılı olmanın tek yolu: işini severek yapmak, iyi bir oyuncu olmak, eğitimini almak, sabırlı olmak ve çok çalışmak…

“Beyazperde kısmet olmadı”

Bu kadar çok eleştirilmesine rağmen  “Gerçek Kesit” filmlerini fenomenleştiren nedir?

“Gerçek Kesit” o zamanın şartlarına, imkânlarına, teknolojisine göre çok izlenen ve herkesin tekrarlarını dahi kaçırmadığı canlandırmalardı. Doktorundan, avukatına, beyaz yakalıların da izlediği bir işti. Her kesimin  haberdar olduğu, birçok kişinin tanınmasına da vesile olan bir çalışmaydı. Beni sokakta çevirip hala oynadığım bölümleri eksiksiz bana anlatan güzel yürekli insanlar var. Her kesime hitap eden bir işti ama sorsan herkes belgesel izliyor. (Gülüyor)

Kariyerine ilk adımı sunucu olarak attın ama insanlar seni daha çok oyuncu olarak biliyor. Sunuculuk kalıcı bir meslek değil mi?

Ne iş yapıyorsan en iyisini yap! Senin elinde kalıcılık. Ne mutlu bana, ikisini de birlikte götürebiliyorum. Ömrüm yettiği sürece de elimde mikrofon ile festival festival gezmeye devam edeceğim. Tv programı sunmaya, oyunculuk yapmaya devam edeceğim. 

Denemek isteyip hala hayata geçiremediğin bir proje var mı?

Sinema filmi; beyazperde en büyük hayalim henüz kısmet olmadı. Bir de sokak hayvanları için sosyal sorumluluk programı yapmak istiyorum.

“Barbi Bebek” olarak anılmayı sen mi istedin yoksa tesadüfi mi?

Basın mensubu arkadaşlarımızın bana yakıştırdığı ve haberlerde kullandıkları başlık: bebek lakaplı oyuncu ve sunucu. “Barbi Bebek”  lakabım minyon, ufak tefek olmamla alakalı sanırım. Benimde çok hoşuma gidiyor, çok seviyorum ne yalan söyleyeyim. Mutluyum. Teşekkür ederim yakıştırmaları için.

“Evliliğe inancımı hiç yitirmedim”

Muhteşem bir aşk, rüya gibi bir düğün ve sonu hüsranla biten bir evlilik! O büyük aşkı evlilik mi bitirdi? 

Evliliğe inancımı hiç yitirmedim. Ben ailesine çok düşkün, aile kutsallığına inanan, anne olmayı isteyen, evini çok seven, evde sevdikleriyle vakit geçirmekten hoşlanan biriyim.

Muhteşem bir aşktı! Çünkü duyguları net biriyim: seviyorsam seviyorum, aşıksam aşığım. Vefa, merhamet ve vicdan sahibiyim. Karşı tarafı hayatımın merkezine koyuyorum. Sevdiğim her şeye çok düşkünüm; ailem, köpeğim, arkadaşlarım, dostlarım.

Alışkanlıklarımdan kolay kolay vazgeçemem. Gözler önünde dosta düşmana karşı yaşadığım için o aşk herkese geçti ve yıllar geçse de unutulmadı. Çok emek verdim ve çok sabrettim.

Neden bitti! Uzun zaman oldu hiç konuşmak istemiyorum. Bazı şeylerin yaşanması gerekiyormuş, yaşandı ve bitti. Hiç gitmeyecekmiş gibi severim, hiç sevmemiş gibi giderim! Sabrım zorlandığında... Yoksa çok sabırlıyım.  Evliliğin aşkı öldürdüğüne inanmıyorum.

Örneğin: Aile kavramı olmayan bir aile, başarısız olduğu halde sahte bir başarı, yaşanılamayan ama yaşanılmış gibi insanlara yansıtılan hayatlar… Sosyal medya da bizlere sunulan hayatlar size samimi geliyor mu?

Sosyal medyada herkes çok mutlu, sürekli yiyor, içiyor, geziyor. Yaşanılmak istenilen hayatlar gözümüze sokuluyor.  Kim mutsuz, depresyonda halini paylaşmak ister ki!

Makyajsız fotoğraf paylaşılmıyor. (Gülüyor) Herkesin eşi çok seviyor, herkes en şanslı. Eee bu kadar ihanet, bu kadar cinayet, dram ve reality show nerden çıkıyor?  Klavye kahramanları ve sahte hesaplar konusuna hiç girmiyorum bile! Ama görsel medyada iş yapan bizler için “kişisel gazetemiz” diye bilirim. Kendimizi ifade etme, işimizi duyurma, sevenlerimizle irtibatta olmak çok önemli. 

İftira senin için ne ifade ediyor? Hiç iftiraya maruz kaldın mı?

Allah korusun en çok korktuğum şeydir! Allah iyi insanlarla karşılaştırsın hepimizi. Hayır, hiç iftiraya maruz kalmadım. 

“Banu Alkan’ı da çok severim”

Estetik konusunda Banu Alkan “Kadınlar kesiliyor, doktorlar kazanıyor.” gibisinden iddialı bir çıkış yapmıştı. Peki, sen estetiğe karşı mısın?

Yeni trend; Her daim taze kalan, gündemi takip eden, kendini her konuda güncel tutan, spor yapan, sağlıklı beslenen, stil sahibi, fiziğine önem veren, bakımlı ve  zihinsel olarak çağı yakalayan,  yaşı olmayan, yaşsız kadınlar... 

Güzel olmayı herkes ister. Ben de ufak dokunuşlar;  botoks, dudak dolgusu yaptırıyorum. İleride ihtiyaç duyarsam estetik yaptırırım. Asla karşı değilim, hatta seviyorum. Yeni çıkan tüm yöntemleri takip ediyorum. Sosyal medyadan çokça da soru alıyorum.

Yıllardır Prof. Dr. Akın Yücel‘den başkasına gitmem, herkes bilir. Ve çok severim kendisini. Lütfen  sizde iyi araştırın. Sosyal medya hesabında, iki ünlü resmî görüp hemen koşa koşa gitmeyin. Ucuz diye atlayamayın hemen. Kullandığı malzemeleri sorun. Doktoru araştırın nereden mezun, hangi hastaneler de çalışmış. “Güzelleşeceğim” diye sağlığınızdan olmayın! Ben çok korkarım sağlığın şakası yok, hele ki telafisi hiç yok! Ayrıca Banu Alkan’ı da çok severim.

Asıl soruya gelmek istiyorum: Birikim yapabildin mi?

İstanbul gibi bir metropol de yaşamak; kira, elektrik, su, doğalgaz, apartman gideri, kredi kartı, internet, telefon, otopark, vale, yakıt, kuaför, makyöz, mutfak masrafı gibi bir çok maddi zorluğu da beraberinde getiriyor.

Birikim yapabilmek inanın çok zor. Ekranda gördüğünüz herkes çok büyük paralar kazanmıyor. Bölüm başı havalarda uçan rakamları sayılı başrol oyuncuları alıyor. İş olduğunda tabii ki birikim yapıyorsun ama o da işsiz kaldığın süre de çarkını döndürmeye anca  yetiyor. Küçük bir jeep’im var. 

Bir sanatçı olarak pandemi sürecini değerlendirmeni istesem, okuyucularımıza neler söylemek istersin?

Pandemi dönemini ailemin yanında geçiriyorum. Yeşillik, dağ havası, doğa ile iç içeyim. İstanbul’a göre daha şanslıyız aslında en azından balkonumuz, verandamız, sitemizin bahçesi var. Arabamıza atlayıp dağ havası alabiliyoruz. Arabayı sahile çekip içinde oturabiliyoruz. 

Annem ve babam için çok endişeliyim bende herkes gibi.  İzole bir hayat yaşıyoruz, maske, mesafe, temizlik kuralına uyarak. Aslında kalabalık içine karışıp saatlerce yürümek, vitrinlere bakmak, tesadüfen arkadaşını görüp kucaklaşmak, oturup bir şeyler yiyip içmek, muhabbet etmek, konsere, maça gidip eğlenmek ne büyük lüksmüş hayatımızda.

Ne gereksiz harcamalar yapıp para saçıyormuşuz: kıyafete, ayakkabıya, çantaya, makyaj malzemelerine aslında hiç ihtiyaç yokken tüketim canavarıymışız. Eşofman takımlarıyla da hayat geçiyormuş. En büyük değerin ailemiz olduğunu biliyorduk! Altını çizdik... 

Köpeklerimiz puffy, spy, bir de sultan papağanımız sayesinde bu süreci eğlenceli, bol oyunla geçiriyoruz. İyi ki varlar.

Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım mezunuyum. Bu süreçte 2. Üniversitemi Radyo ve Televizyon Programcılığını okuyorum.  Bol bol film izliyorum, müzik dinliyorum, kitap okuyorum.

Festivalleri, sunum yapmayı, ekranda olmayı, setleri çok özledim. Kısacası çalışmayı çok özledim. Az kaldı! Sağlıklı günlerde bir an önce kavuşmak dileğiyle.

90’lar tadında sorular…

Yaş: Boy: Kilo: Yaşsız kadınlar trend 1.60 - 45 

Burcu: Koç 

Ayakkabı numarası: 35 

Göz rengi: Kahverengi 

Mükemmel mutluluk: Aile 

En büyük korkunuz nedir: Sevdiklerimi kaybetmek 

En beğenmediğiniz özelliğiniz hangisi: İyi niyetli olmam

Başka insanlarda en beğenmediğiniz özellik hangisi: Israr - yalan - ego -kibir - cimrilik 

En büyük müsrifliğiniz nedir: Çanta, ayakkabı, makyaj ve bakım ürünleri

Şu anki halet-i ruhiyeniz nedir: Endişeli, tedirgin ve herkes gibi kaygılı

Hangi durumlarda yalan söylersiniz: Pembe yalanlar. Zararsız 

Bir erkekte en sevdiğiniz özellik hangisi: Zekâ, güven, şeffaflık, samimiyet, ilgi, sıcaklık, merhamet, sadakat, vefa, bonkörlük, hayvan sevmesi, gülümsemesi, vicdan.

Bir kadında en sevdiğiniz özellik hangisi:  kıskanç olmaması, başarını alkışlayabilmesi

En çok kullandığınız kelime ya da cümle nedir: Şükür 

Hayatınızın en büyük aşkı kim ya da ne: Annem - babam 

En büyük kabiliyetinizin ne olduğunu düşünüyorsunuz: Tatlı dil, ikna kabiliyeti, hitabet 

En çok nerede yaşamak isterdiniz: Bodrum. 

Sahip olduğunuz en kıymetli şey nedir: Ailem 

Favori işiniz nedir: oyunculuk, sunuculuk ve erkek olsaydım futbolcu. 

Arkadaşlarınızda en değer verdiğiniz şey nedir: Kötü gün dostu olması. 

Favori kurgu kahramanınız kimdir: Chucky 

En sevmediğiniz şey nedir: Yüksek perdeden konuşulması, kabalık. 

Mottonuz nedir: Carpediem! Anı yaşa 

Röportaj: Murat Fırat