Orhan Burak Acar: Sevgi, bize verilen en büyük lütuftur

RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Başarılı yazar Orhan Burak Acar ile yazın hayatına ve “Ucube Karanlık Denge” adlı kitabına dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Orhan Burak Acar kimdir?

Ben; en basit haliyle doğada yaşayan, her canlının eşit olması gerektiğini savunan bir egaliteryanım. Daha özele inersek üç kedisiyle birlikte yaşayan bir dünya vatandaşıyım. Üç farklı üniversiteye gittim. Bunlardan birisinde beş bölümün derslerine girdim; ancak gelecek hedeflerimin diplomayla alakası olmadığından öğrenmek istediklerimi öğrendikten sonra üç üniversiteyi de bıraktım. Buradan beni gizlice derslerine alıp, daha fazla şey öğrenme isteğimi destekleyen ve bir üniversitede beş ayrı bölümün derslerine girmemi sağlayan hocalarıma teşekkür ederim.  Sonrasında öğrenmek ve tecrübe kazanmak için Dizi/Film sektöründe kamera arkasının her departmanında çalıştım. En büyük tutkum, kitaplar ve sinema oldu. Zamanı geldiğinde yazıp yöneteceğim filmlerim olacak. Şimdilik bir üçleme kitap ile başladım. Gerçeklik benim için bir yanılsama olduğundan hayal gücüne dayalı şeylere her zaman ilgim vardı. Sürrealizm sanat anlayışını da böyle benimsedim.

Yazın hayatınız nasıl başladı?

Kendi benliğim zihnimle anlaşmaya vardıktan sonra yazmaya başladım. Önce hikâyeler yazdım; ama hiçbir yerde paylaşmadım. Daha sonra kısa film senaryoları yazdım. Bunları da paylaşmadım; çünkü hepsi, zamanın bana tecrübe katması ile değişti. Kişisel evrimimin son aşamasına geldiğimde uzun metrajlı bir senaryo yazdım. “Ucube-Karanlık Denge” isimli kitap ise en son yazdığım ve sunduğum ilk proje oldu.

Yazarken nelerden esinlenirsiniz?

İnsan ırkı, o kadar kibir dolu ki doğayı ve diğer canlıları yok ediyor. Yazılarımda da zaman, mekân ve olaylarla bu tarz insanlara meydan okuyup, doğanın döngüsünü korumaya çalışan kahramanlar oluşturuyorum.

Geçtiğimiz günlerde okurlarla buluşan “Ucube-Karanlık Denge” adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitabı neden yazdınız?

“Ucube-Karanlık Denge” tarihi psikolojik temalı, yarı fantastik türünde bir kitap. Milattan önce 2200’lü yıllarda Mezopotamya bölgesinde geçiyor. Zindanlarda vahşet ile büyüyen bir gencin zamanla insan olmanın ne demek olduğunu öğrenirken, bir yandan da amacına ulaşmaya çalışması konu ediniyor. Duyguları keşfederken verdiği her karar, farkında olmasa da tüm Mezopotamya bölgesinde başka bir kaos çıkarıyor. 

Kitap, metaforlarla dolu. Her ismin, her mekânın, her objenin metaforik bir anlamı var. Elbette bunu keşfetmek, okuyana kalmış. İsterse sadece sürükleyici hikâyesine dalış yapabilir, isterse her sayfayı 2-3 kez okuyarak şifreyi çözmeyi deneyebilir.

Neden yazdığıma gelince; bu hayatta sonuçlarını bilmediğiniz şeylere neden yaratamazsınız. Bir cevap gerekiyorsa; Dünya’nın var olma sebebiyle aynı, diyebilirim.

“Ucube-Karanlık Denge” okurlara hangi mesajları vermeyi amaçlıyor?

İnsanlar bir hayalin peşinden koşmaya başladıkları anda artık kim olmak istedikleri, onların kimliklerini belirler; pes ettikleri anda ise geçmişte kim oldukları. Kitap, temelde bunun üzerine kurulu yarı fantastik bir savaş romanı. İçinde sevgi barındıran ve asla pes etmeyenlerin kesinlikle okuması gereken bir roman. 

Kitabın ismi, nereden geliyor?

Yazmayı bitirdikten sonra 3 kere ismi değişti. Ucube, kitaptaki herkesin ana karakter Osman’a  karşı kullanmış olduğu bir sıfat. İnsan olmanın ne demek olduğunu bilmeyen ve sadece öldürmeyi bilen Osman, “Ucube” sıfatından kurtulmaya çalışırken bazı dengeleri değiştiriyor. “Karanlık Denge” ismi de burada devreye giriyor. Osman, yüce varlıklar Kuzey Yıldızı ve Sadakatin Ateşi’nin arasında kalmış, sıradan, savaşçı bir karakter. Kitap; sonuna kadar sürükleyicilikten kopmadan “Kim iyi, kim kötü, gerçek aslında nedir?” gibi sorgulamaları psikolojik olarak okuyucusuna yaşatacak.

Sizce kitap, beklenen başarıya ulaşacak mı?

Okuyanların kitaptaki hikâyeyi, anlatılmak istenen düşünceyi hissetmesi ve kendisine göre yorumlaması benim için başarıdır ve evet, ulaşacaktır.

Kitabınızı bir okur gözünden nasıl değerlendirirsiniz?

Kendi değerlendirmem yerine kitabı satın alıp okuyan kişilerden bahsedebilirim. Oldukça sürükleyici olduğunu ve okurken heyecanlı bir film izler gibi hissettiklerini söylediler. Bu güzel geri dönüşler, beni mutlu etti.

Yazarken örnek aldığınız, izinden gitmeyi hedeflediğiniz yazarlar var mı?

Charles Bukowski, Dostoyevski, Jules Verne, Anton Çehov ve Franz Kafka beşlisi, okuduğum birkaç bin kitap içinde örnek aldığım yazarlar; ama izlerinden gitmek gibi bir hedefim yok. Bu, beni orijinal benliğimden koparır. Ben sürrealist, psikolojik, aksiyon konseptinde yazıları olan bir yazarım ve ileride aynı temalı filmleri olacak bir uzun metraj sinema yönetmeni adayıyım.

Hazırlık aşamasında olan farklı bir eseriniz var mı?

“Ucube 2” kitabı ve ilk sinema filmimin hazırlıklarına devam ediyorum. 

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Ruhunuzda her zaman sevgi olsun; çünkü sevgi, bize verilen en büyük lütuftur.