Ömer Kenar: Yaşamayan insan, etkili ve dokunaklı yazamaz

RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Başarılı yazar Ömer Kenar ile yazın hayatına ve “Aşk On Yediden Beri” adlı kitabına dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Ömer Kenar kimdir?

08.08.1997 tarihinde Çanakkale’nin Biga ilçesinde dünyaya geldim. Bebekliğim Biga ilçesine bağlı Yolindi köyünde geçti ve hâlâ orada ikamet ediyorum. İlkokulu orada okudum, ortaokulu ise Biga Çiçekli Dede Özel İdare Okulu’nda bitirdim. Lise hayatım Biga Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde geçti. Ailemin maddi durumundan dolayı üniversiteyi okumak nasip olmadı. Sonuçta herkesin nasibini yaşadığı bir dünyadayız. “Vardır bunda da bir hayır.” deyip o günden sonra kendi hayatıma hayat vermeye, hayatıma yön vermeye lise hayatımın bitiminde karar verdim. Hâlâ hayatıma yön vermek için çabalıyorum, nefes aldığım sürece de çabalayacağım.

Yazın hayatınız nasıl başladı?

Çocukluk yıllarım, okuyan ve bilgiye aç olan insanlarla geçti. Her yanımda bilgi edinmek için elinden geldiği kadar savaşan insanlar vardı. Yıllarım hep onların yanında geçti. Yıllar geçtikçe içimin derinliklerinde değiştiğimi fark ettim ve ben de onların içinden biri olduğumu, değişimin zamanının geldiğini anladım. Sürekli soru soran, bilgi edinmek için savaşan biri haline geldim zamanla. Bulduğum her kitabı, her dergiyi, okunabilecek her şeyi okumaya başladım. Fazlasıyla okuma alışkanlığı edinmeye başlamıştım. Okumak, hayatımı fazlasıyla değiştirmişti. Okudukça düşüncelerimle çevremdeki insanların yanında olduğumu, onlara yardım ettiğimi, duygularına ve hislerine dokunduğumu fark ettim. Bu; beni fazlasıyla mutlu, huzurlu ve çok şanslı biri yaptı. Lise yıllarımda, bir gün aklıma şöyle bir soru düştü: “Neden daha çok kişinin kalbine dokunamıyorum, neden daha çok kişinin duygularına ulaşamıyorum?” Bu sorumun cevabını kitap yazmakta buldum. Benim en şanslı olduğum yıllar, lise yıllarımdı, hep de öyle oldu ve lise yıllarım, hayatım boyunca hayatıma yön veren yıllarım arasında kalacak.

Yazarken nelerden esinlenirsiniz?

Kitaplarımda hep gerçekliği ön planda tuttum. Yaşamımdan alıntılar yaparak, gerçekçi olarak yazdım. Yaşadıklarımı, hissettiğim aşkı, tattığım duyguları kaleme aldım. Gerçeklik, kitaplarımda her zaman ön plandadır. Yazarken hep kendi yaşamımdan esinlendim. Okurlarıma yaşadığım tüm güzel duyguları, aşkı, saf ve temiz sevgiyi kırmadan, dökmeden, dilimin döndüğü kadar anlatmaya, hissettirmeye çalıştım. Kısacası bana göre yazmak için önce yaşamak gerek. Yaşamayan insan, etkili ve dokunaklı yazamaz.

Ağustos ayında okurlarla buluşan “Aşk On Yediden Beri” adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitabı neden yazdınız?

Bir insan, gerçek aşkı bulduğunda aşktan habersizdir. Onu zamanla anlar, sarıp sarmalar. Yaşayınca farkına varır. Ben de ilk âşık olduğumda aşkın ne olduğunu bilmezdim, onu tanımazdım. On yedi yaşımda aşkın içine düşen biri olarak onu yaşamaya, aşkı tanımaya başladım. On yedi yaşımdan bu yana yaşadığım aşkı tanıyıp hissettiğim kadar kaleme aldım. Okurlarıma yaşadığımı yaşatmak için dilimin döndüğü kadar aşkı kitabımda yaşatmaya çalıştım. Yaşadığımı bir nebze de olsa yaşamalarını umuyorum. Aşk On Yediden Beri’yi aşkı yaşamak, aşkı tatmak ve güzel sevmek isteyen okurlarımla buluşturdum. Okuyacak olan herkese şimdiden keyifli okumalar diliyorum. 

“Aşk On Yediden Beri” okurlara hangi mesajları vermeyi amaçlıyor?

“Aşk On Yediden Beri” adlı kitabımın okurlarına vermek istediği asıl mesaj şu: Bir insan eksiğiyle de fazlasıyla da güzel sevebilmeyi ve âşık olabilmeyi amaçlar; çünkü insan sevince eksik yönleriyle de sevmeli, sevdiği kişinin zaaflarını sevmeli; çünkü sevmek bunu gerektirir ve insan sevdiği kişiyle tamamlanır. Eksiği varsa karşısındaki kişi tamamlar; çünkü aşk, birbirini tamamlamaktı.

Kitabın ismi, nereden geliyor?

On yedi yaşımda tanıdığım aşkın, saf sevginin, masum sevmenin bu yaşıma kadar kattığı en güzel hisleri kaleme aldığım için ismini içeriğiyle ilgili koymak istedim. Kitabın ismini bu yüzden “Aşk On Yediden Beri” koydum; çünkü aşkı, sevgiyi on yedi yaşımda tanıdım.

Sizce kitap, beklenen başarıya ulaşacak mı?

Yaptığım araştırmalara göre Türkiye, okuma alışkanlığında 86. sırada yer alıyor. 2014 yılından bu zamana kadar doğru okuma oranında artış gördüm. Bence bu, çok güzel bir şey. Kitap okuyanların yüzde 65’i aşk kitapları okuyor. Yani en çok okunan kitaplar, aşk kitaplarıdır. Umuyorum ki kitabım, beklediği başarıya ulaşacaktır. Kitabımın başarısına yardımcı olacak olan herkese tek tek teşekkür ederim şimdiden. 

Kitabınızı bir okur gözünden nasıl değerlendirirsiniz?

Okurlarımdan yaşadığım aşkı yaşadıkları ve sevginin saf ve temiz halini hissettikleri yönünde mesajlar aldım. Bu da beni fazlasıyla mutlu etti ve sevgi nasıl paylaşılıp çoğalıyorsa kitabımın da paylaşılıp çoğalacağını düşünüyorum. Umarım, düşündüğüm gibi olur.

Hazırlık aşamasında olan farklı bir eseriniz var mı? 

Aylarca araştırma yaparak hazırladığım bir eserim var. Bunu tamamlamak, aylarımı alacak gibi duruyor. Daha fazla araştırma yapıp, üstüne yoğunlaşmam  gerek. O yüzden aylar sonra tekrardan okurlarımla buluşacağım.

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Öncelikle araştırmalarıma göre Türkiye, günde sadece bir dakikasını kitap okumaya ayırıyor. Televizyon izlemeye 6 saatini; internete 3 saatini ayırır. Kitap okumaya ayrılan zaman ise sadece bir dakika, düşünebiliyor musunuz? Gerçekten bir dakika, çok az bir süre. Daha parlak ve bilinçli bireyler olmamız için herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum. Lütfen el ele verip, bu bir dakikalık zamanı artıralım; çünkü Türkiye’nin okuması lazım. Bizim okumamız lazım; çünkü okumak, fazlasıyla güzel.