FİLİZ BAHÇIVAN

Gün geçmiyor ki yeni bir şiddet veya ölüm haberi ile uyanmayalım!

Ne uğruna? Koca bir hiç!

Sevgiyi dile getirmek çok zorken ağız dolusu küfürler savurabiliyoruz birbirimize!

Bir fidan bile dikemezken bir anda alabiliyoruz birbirimizin canını!

En güzel şeyler zaman alırken nasıl oluyor da tüm kötülükleri bir çırpıda yapabiliyoruz?

Bizi biz olmaktan uzaklaştırıp canavara dönüştüren şey ne?

Neden bugün halen birçok savunmasız kadın herkesin içinde ve hatta kendi çocuğunun gözü önünde hayata veda etmek zorunda kalıyor!

Bu kadar kolay mı bir başkasının yaşam hakkını elinden almak?

Neden kendimize "Dur" diyemiyoruz? En büyük savaş olan "kendimizle savaşı" neden kazanamıyoruz?

Sen, ben, o hepimiz neden bu kadar öfkeliyiz?

Günlük hayatımızda çok sık dile getirdiğimiz, çok sık yaşadığımız ama yönetme konusunda başarısız olduğumuz bir konu öfke. 

Peki neden bu kadar öfkeliyiz? Öfkemizi kontrol altında almak için neler yapabiliriz? 

Tüm bu soruların cevabını Ruhsal ve Holistik Gelişim Danışmanı Burcu Babaç'a sorduk. 

Merhaba kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Elbette... Liseyi İzmir Fen Lisesi, lisansımı Ortadoğu Teknik Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği'nde, yüksek lisansımı da Beykent Üniversitesi Klinik Psikoloji bölümünde tamamladım.

20 yıla yakın Elektrik Elektronik Mühendisi olarak Ericsson, Sabancı Holding, Profilo Holding, Yıldız Holding, Oyak Grubu, Turkcell gibi büyük şirketlerde yöneticilik de dahil olmak üzere çok çeşitli görevlerde bulundum. 2003 yılından beri kendi kişisel gelişimimle başlayan yolculuğun devamı olarak, uzun yılların bilgi birikimini insan psikolojisi ve ruhsallığıyla harmanladığım teknikler ile kurumsal ve bireysel danışmanlıklar, eğitimler, seminerler, atölyeler yapmaktayım. Bireysel danışmanlıklarımda çoğunlukla batı ve doğu yaklaşımını uyum içinde kullanmayı tercih ettiğim eklektik bakış açısıyla bireylerin ruhsal gelişim, dönüşüm yolculuklarında yol arkadaşlığı yapıyorum.

İlk olarak gerçekten merak ettiğim bir soruyla başlamak istiyorum.

Neden bu kadar sinirli bir toplum olduk ve nedir bu bitmeyen şiddet?

Gerçekten çok sinirli bir toplum olduk. Umut Vakfı'nın Şubat 2020'de yayımladığı "Türkiye Silahlı Şiddet Raporu 2019" Basın Bülteni'ndeki verilere bakıldığında son dört yıl içinde kayıtlı silahlı şiddet kullanımında yaklaşık %66,6'lık bir artış görülmektedir. Aile içi ve kadına karşı şiddetin durumuysa zaten aşikar, oranlarda ürkütücü artışlar var. Elbette, bu sonuçlara neden olan pek çok unsur olmakla beraber yönetilemeyen ve agresyona dönüşen öfkenin de fazlasıyla etkisi var.Biz toplum olarak duygularımızı çok iyi tanımıyor, dolayısıyla yönetemiyoruz. Tanımlayabildiğimiz duyguları ise, olumlu ya da olumsuz, bastırma eğilimi gösteriyoruz. Bilirsiniz; kültürümüzde pek çok duygunun dışavurumu zayıflık olarak addedilir. Hal böyle olunca, bireyin bastırmaya çalıştığı duygular öfke ve hatta öfkenin fiziksel yansıması olan agresyon, şiddet olarak vücud buluyor. Birey hissettiği gerçek duyguyu, bunları oluşturan gerçek nedeni de bulamayınca öfke ilk fırsat bulduğu yerde patlıyor.

Nedir öfke?

Öfke tıpkı sevgi, üzüntü, sevinç gibi insana ait evrensel bir duygudur.

APA (Amerikan Psikoloji Derneği) öfkeyi, bir başkasının sebep olduğu gerçek ya da hayali incinmenin ya da algılanan adaletsizliğin yarattığı hayal kırıklığından kaynaklanan gerilim ve düşmanlık duygusu olarak tanımlar

Bu tanımlamadan yola çıkacak olursak öfkenin altında gizlenmiş ikincil duygular olduğunu söyleyebiliriz. Kırılganlık, güvensizlik, yalnızlık, kontrolü kaybetme, değersizlik, güçsüzlük, anlaşılamama, hayal kırıklığı gibi duygular birikerek çoğunlukla öfke olarak dışa vurulur. Çoğunlukla kişi, bu ikincil duyguların farkında değildir, sadece öfkesini hisseder.

Öfkenin yoğunluğu da alttaki duygunun yoğunluğuna ve derinliğine göre değişir. Psikolog Dr. Charles Spielberger'e göre bu yoğunluk hafif bir rahatsızlıktan, şiddetli kızgınlık ve hiddete kadar değişebilmektedir.

Öfkenin belirtileri nelerdir?

Herhangi bir duygunun sağlıklı ölçülerde yönetilebilmesi, zorlayıcı duyguyla başa çıkılabilmesi için, öncelikle duygunun doğasını ve hangi noktada artık kontrol edilemez hale geldiğini anlamak çok önemlidir.

Öfke, "ben geliyorum" mesajlarını duygu durumumuzla, fiziksel semptomlarla ve davranışlarımızla bize iletir. Bazılarınız "ama o kadar hızlı oluyor ki, nasıl fark edelim işaretleri?" diyebilirsiniz. Aslında bu durum, kişi artık öfkesini ok yaydan çıktıktan sonra fark ettiği içindir. Bu nedenle öfke en üst seviyeye gelmeden aradaki geçişleri fark etmeye odaklanmak, duygunun yönetimi açısından önemlidir.

Bu işaretlere kısaca değinelim.

Öfkenin olası fiziksel belirtileri:

- diş sıkma, gıcırdatma

- baş ağrısı

- kalp atışında hızlanma

- özellikle avuç içlerinde ani terleme

- yüzde, boyunda kızarma ve ateş hissetme

- titreme

- baş dönmesi

Duygusal olarak:

- kaçma isteği

- rahatsızlık hissi

- üzüntü, depresif hissetme

- kaygıda artış

- suçluluk

- küskünlük

Davranışsal olarak:

- başı ovuşturma ihtiyacı

- ağlama, bağırma, çığlık atmaya başlama

- alaycı konuşma ya da davranışlar

- yüksek sesle konuşmaya başlama

- ciddileşme, her söyleneni üstüne alma

- ellerini yumruk yapma

- kışkırtıcı davranma

- rahatlatıcı madde kullanma eğilimi (alkol, sigara, uyuşturucu)

Neden öfkeleniriz?

Daha önce öfke tanımını belirtmeme rağmen, Türk Dil Kurumu'nun öfke tanımından da dem vurmak isterim. TDK öfkeyi "engellenme, incinme, gözdağı vb. gibi bir durum karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık", olarak tanımlıyor. Tanımdan da net anlaşılacağı üzere karşımızda algıladığımız tehdit unsuruna verdiğimiz duygusal bir cavaptır öfke.

Bu tanıma bir de "engellenme, incinme, gözdağı vb. gibi bir durum karşısında ya da böyle bir durum *hissedildiğinde* " eklemek istiyorum. Zira, öfke duygusu altında ikincil duygular taşır. Bunlar genelde değersizlik, dışlanma, anlaşılmama, yalnızlık, başarısızlık, görülmeme, kontrolü yitirme, sıkışmış hissetme, incinme, hayal kırıklığı, güçsüzlük gibi duygulardır. Bu ikincil duygular aslında öfke duygusunun ipleri elinde tutan kukla oynatıcıları gibidir. Genelde de eski zorlayıcı yaşanan deneyimlerin, yargıların, kabullerin sonucu olan otomatik düşüncelerle tetiklenir.

Öfke nasıl bir duygudur ve daha çok hangi zamanlarda öfkeleniriz?

Öfke aslında doğal, sağlıklı ifade edildiğinde yapıcı ve diğerleriyle sağlıklı sınırlar oluşmasına yardımcı olabilecek bir duygudur. Hatta daha derin bir açıdan bakacak olursak, altında yatan ikincil duyguları ve bunlara yol açan kök nedenleri bulma yoluna gidildiğinde kişinin farkındalığına ve ruhsal gelişimine de büyük katkı sağlayacak duygulardan biridir. Bu olumlu özelliklerinin yanında da çok da yıkıcı ve zor bir duygudur. Kontrolden çıktığı durumda tahrip edici, saldırgan, ilişkileri zorlayıcı ve hatta kriminal sonuçlara yol açabilecek kadar da yıkıcıdır.

Peki ne oluyor da öfkeleniyoruz dersek, buna maddeler halinde kesin cevap vermek zor çünkü karakter, yaşanmışlıklar, kültür, gibi pek çok farklı etmen var. Gene de ortak tetikleyici noktalar sabrın tükenmesi, takdir edilmediğini düşünme ya da haksızlık diyebiliriz.

Tabii kişisel tarihçe de öfkenin önemli bir sebebidir. Olumsuz deneyimler, travmalar, önyargılar, erken dönem öğrenmişlikleri (aile, yakın çevre) öfke davranışında ve öfkenin ifadesinde belirleyicidir. Kişi, karşısına çıkan durumu bilinçdışı süreçte eski olumsuz deneyimle eşleştirir ve tepki verir.

Tabii bunlara ek olarak kalıtsal eğilimler, beyin kimyası veya altta yatan tıbbi durumların da öfke patlaması eğiliminde rol oynayabileceğini belirtmemde yarar var.

Öfke ne zaman problem olur? Veya şöyle sorayım, Öfke başımıza ne zaman dert açar?

Dizginleri kaptırdığımızda...

Öfkenin sağlıklı ifadesi ya da kontrolsüz dışavurumu farklı sonuçlara yol açar.

Birey öfke kontrolünü kaybettiğinde ve bunu sıklıkla yaşamaya başladığında, aile ve sosyal ilişkilerinde, işinde sorun yaşamaya başlar.

Bu noktada vurgulamam gereken bir konu daha var. Buraya kadar konuştuğumuz öfke kontrol durumunu, psikiyatrik bazı rahatsızlıkların (madde kullanım bozukluğu, bazı kişilik bozuklukları, duygu durum bozuklukları, aralıklı patlayıcı bozukluk, obsesif kompulsif bozukluklar vb) semptomlarından biri olan öfke patlamasından ayrıştırmak önemlidir.

Öfkenin dışa değil de içe yöneltmenin bize ne gibi zararları olur?

Öfkeyi göstermenin farklı şekilleri vardır. Kimisi öfkesini dışa doğrudan yönlendirirken, kimisi pasif agresif davranışlarla öfkesini ifade etmeye çalışır. Pasif agresif insanlar aileden ya da çevresinden gelen taleplere direnç gösterir ya da erteler. Öfkenin pasif agresif şekilde dışa vurumu ilişkiler açısından oldukça yıpratıcı sonuçlar doğurur.

Bastırılmış ya da gizlenmiş öfkeye gelince birey için tam anlamıyla kendini sabote etme aracıdır diyebiliriz. Genelde öfkesini bastıran ya da saklayan kişiler duygularını bastırmak için kendini meşgul tutma eğilimi gösterir. Her zaman sakindir ama orta düzeyde depresyonu vardır. Alaycı bir iletişimleri vardır, ya da "ben aldırmam" havasındadır. Kendini sabote etme eğilimi vardır, örneğin işe her zaman geç kalır ya da fırsatları kaçırır. Genelde kas ağrısı, sürekli yorgunluk, çeşitli psikosomatik rahatsızlıklar çekerler. Bağımlılık geliştirmeye eğilimlidirler. Genelde hayır diyemezler çünkü sağlıklı öfke gösteremedikleri için sınırları belirli değildir. Sürekli mutlu, huzurlu hissetmeye odaklıdırlar.

Bu davranış şekillerinin hepsi kişide zamanla psikosomatik rahatsızlıklara, sağlıksız ilişkilere, depresyona davetiye çıkarır.

Öfkeyi kontrol altına almak veya fazla negatif enerjiyi dışa atmak için ne gibi öneriler sunabilirsiniz okurlarımız için?

Buraya kadar baktığımızda görüldüğü üzere öfke duygusunun sağlıksız dışarı vurulması da, içeri de tutulması da bireye farklı noktalardan ciddi anlamda zarar veriyor. Peki neler yapmalı? Öncelikle öfke duygusunu, sizi nelerin öfkelendirdiğini ve duygunun size ne anlatmak istediğini anlamak ve bunu yargılamadan fark etmek çok önemli. Bilmediğimiz hiç bir durumu yönetemeyiz. Bu nedenle kendini gözlem de bize duygunun içindeyken ne yaptığımıza, nasıl davrandığımıza dair önemli bir ipucudur. Öfkenin sizdeki çalışma mekanizmasını anlamaya başladığınızda, duygunun yükselmeye başladığı zamanı anlamak daha kolay hale gelecektir. Bu noktada öfkeye yol açan ortamdan kısa bir uzaklaşma, biraz sakinleşince öfkenizi daha sağlıklı cümlelerle ifade etmek mümkün hale gelecektir. Çeşitli nefes ya da fiziksel egzersizler rahatlatıcı etki yaratabilir. Genelde öfke yükseldiğinde birey karşı tarafla "sen" cümleleriyle tartışma ve karşı tarafı eleştirme suçlama eğilimi gösterir, oysa ki anın içinde durumu "ben" cümleleriyle ifade etmek karşı taraftaki algıyı değiştirecek ve bu da daha sağlıklı bir aktarımı mümkün kılacaktır. Öfkenin içeride birikmesine izin vermemek de çok önemlidir zira sağlıklı şekilde yönetilemeyen öfke sizi kindar bir insana dönüştürebilir. Doğru iletişim ve affedebilmeyi öğrenmek daha mutlu bir yaşam imkanı sunar.

Sözlerimi öfke kontrolü konusunda tüm denemelerinize rağmen yol alamıyorsanız destek almanızın çok önemli olduğu konusunun altını çizerek bitiriyorum.