Adına "Çok özledi kapalı seni, hatırla o eski günleri, çok seviyoruz inan ki seni, Alen Abi dön artık geri" diye beste yapılan ve Beşiktaşlılık ruhunu her daim yaşatan  Markaryan, yaptığı çalışmalarla Beşiktaş sevdasını ve Beşiktaşlılık duruşunu yeni nesle aktarmaya devam ediyor. 

  ALEN MARKARYAN  

Biz de büyük Beşiktaşlı Alen Markaryan'la bir araya gelerek hem Beşiktaş'ı konuştuk hem de yeni çıkardığı kitabı ve projeleri hakkında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. 

RÖPORTAJ: AYŞEGÜL BEDİR AKOSMAN

Maçın hakemi Cüneyt Çakır olur gibi geliyor bana. (Röportaj yapıldığında hakem açıklanmamıştı) 

Cüneyt Çakır da olabilir Fırat Aydınus da olabilir zaten hakemlik müessesesi inanılmaz derecede yıpranmış durumda VAR’ın kullanılmasıyla beraber hakemler tembelleşti. Elinde 20 tane hakemle ligi bitiriyorsun. Bu hakem sayılarının 60’lara 70’lere çıkarılmasından yanayım.  Ceza ödül sisteminin olmasından yanayım. Bir derbi olduğunda maçı hep aynı hakemler mi yönetecek? Böyle bir mantık yok. Ben olsam 60 tane hakem ismini koyarım bir torbanın içine çekerim kim çıktıysa ona veririm maçı. Hakemlik bu kadar yanlış bir mantığın içinde olmamalı. İnsanların aklına ister istemez tilki giriyor. Bunların gölgesinde Beşiktaş, kendi bildiği oyunu oynayacak. Bizde de etkili oyuncular var. Hakemle fazla oynamanın Beşiktaş’a bir faydası yok. Elindeki oyuncular Ljajic, Lens bunlar üst düzey topçular aslında ama Beşiktaş’ta alt düzey oynuyorlar burada bir sıkıntı var. Ya konsantre olamıyorlar ya teknik ekiple istedikleri yerlerden verim alamıyorlar bunların hepsi sorun aslında. Örneğin Malatyaspor maçında ikinci yarıda kapanan Malatyaspor takımını açacak teknik hesaplar yapılamadı. 

En büyük sıkıntı etkili şut atamıyoruz. Örneğin Ljajic giriyor ceza sahasına öyle dönüyor böyle dönüyor vurmuyor yaa deliriyoruz. 

30 tane şut çekmiş Beşiktaş bir tane isabetli şutu var. Futbolcularda özgüven eksikliği var. 

Bu sorun nasıl aşılır? Ljajic geçen sene çok iyiydi. Burak da daha iyiydi bu sene verim alamıyoruz. 

Şimdi futbolcuların genelinde garanti vurayım mantığı hakimdir. Örneğin Sivas-Fener maçında da vardı böyle bir pozisyon. Direkt vursa gol olacak muhtemel bir pozisyonu düzelteyim de vurayım derken kaçırdılar. Gelişen futbolda sen topu düzeltene kadar beklersen geçmiş olsun, sana açı bırakmazlar. 

Hemen kapatıyorlar tabii

Çok çalışmakla ve inanmakla alakalı. Yönetim, taraftar, futbulcu aynı sac ayağında birleşmek zorunda. Bunların hepsi aslında bir bütün, futbolcu buralardan besleniyor. Futbolcuya gerekli itişi sağlamazsan, futbolcu da kalkış yapamaz. Dolayısıyla Fenerbahçe maçı ortada bir maç bence. Beşiktaş her maça kazanma düşüncesiyle çıkmak zorunda. Ben teknik direktörde şunu ararım: Kendi sisteminden ziyade rakibin oyun kalitesine göre sistem belirleyebiliyor mu?

Her maçın hikayesi ayrı. 

Evet. Aynı zamanda çok çalışmayla, analizle alakalı bir durum. Ayşegül 60’tan sonra yoruluyor mu? 60’tan sonra Ahmet’in üzerine oynayayım mı? 70’ten sonra Rodrigues ne yapıyor? Örneğin 3 haftadır Max Kruse inanılmaz kötü oynuyor ve sinirleniyor üstelik. Şimdi bunların hepsi teknik direktörü ilgilendiren veriler. Onun üzerine oyun oynatabilirsin mesela bir Vedat Muriqi var adam yakaladı mı atıyor. Rıza Çalımbay Sivas maçında Aaron’la Vedat Muriqi’i kitledi. Sen şimdi Vida’yla bunu yaparsan arkada Roco, diğer dengeyi kurabilir mi? Bunların hepsi teknik direktör işi parayı boşuna almıyor bu adamlar. Kadıköy’de her zaman bir baskı söz konusu, hakeme de baskı oluyor, taraftarın baskısı da var. Oyuncular bunu kaldırabilir mi? Hakem bunu kaldırabilir mi? Ama defansa girip kontra oyunu oynarsan mesela Fener’in orta sahası çok kötü Sivasspor darmadağın etti Fenerbahçe orta sahasını.

Sivas’ın yendiği Fenerbahçe’yi Beşiktaş nasıl yenemez?

Yani işte konu o, Fenerbahçe’de diyor ki; biz bu Beşiktaş’ı nasıl yenemeyiz. Beşiktaş psikolojik üstünlüğü yakalayamadı. Şayet Malatyaspor’u yenseydi Beşiktaş, Fenerbahçe karşısında psikolojik üstünlüğü ele almış olacaktı. 

Son haftalarda kötü gidiyordu aslında Malatyaspor, Beşiktaş bu fırsatı değerlendiremedi. 

Bu Malatyaspor’u Sivas, Malatya’da yendi yani düşün. 

Peki Beşiktaş bu sene şampiyon olur mu? O sene bu sene mi? 

Beşiktaş bu kadro derinliğiyle şampiyonluğu zorlayabilir ama çok zor bütün topçuların üst düzey performans sergilemesi lazım. Herkesin çok iyi oynaması lazım bunların haricinde bir de dış etkenler var. Mesela Anadolu takımlarının atağı var. Sivasspor’un, Trabzonspor’un, Malatyaspor’un da bir çıkışı var. Eskiden sadece Fener’i Galatasaray’ı kontrol ediyordun. Şimdi onların yanında bu takımların da çıkışını engellemek zorundasın. Elindeki kadro yapısı bunları yapmaya müsait değil. Çünkü çok ciddi paralar harcayarak enkaz bıraktılar. Bu yönetim ne yapar? Ne eder? Göreceğiz yönetim geleli daha iki ay oldu. Ben bir  yönetimin en az 6 ay çalışmalarına, yaptıklarına bakılması gerektiğini düşünüyorum ondan sonra eleştirmek lazım. 

Evet biraz konuyu değiştireyim Alen-i adında yeni bir kitabın çıktı. Ben çok beğendim kitabı ve çok keyif alarak okudum. Kitabın dili ve yaşanılan maceralar, çocukluğumdan hatırladığım şeylerle birleşince bana çok keyif verdi. Bu kadar beğeneceğimi düşünmemiştim merak ediyorum kitabın devamı gelecek mi?

İkinci kitabım gelecek tabii aslında üçüncü kitap diyelim. Bir de 2010 yılında çıkardığım Quaresma kitabım var. Aslında o da iyi gidiyordu bazı talihsiz olaylar yaşadık. Bu kitaptan sonra aslında üç tane daha kitap konusu var. Birincisi bu anılar kitabının devamı gelecek yeni anılardan oluşan fakat daha aksiyonu bol bir kitap olacak. 

Tribün maceraları mı olacak yine. 

Tribün de var tabii, ben de macera bitmez. Ben bir askerlik yaşadım onunla ilgili bir kitap yazılır yani. Ayrıca Kapalıçarşı’da 11 yaşımdan beri çalıştığım bir ortam var ve orada arkadaşlık ilişkileriyle ilgili yaşadıklarım var. Fakat ben genelleme yaparak Beşiktaş’a bağlamak istiyorum her şeyi çünkü hayatımızın yüzde doksanı Beşiktaş ile geçiyordu. Bu anılar serisinden sonra bir tane de ‘Benim Gözümden Beşiktaş’ diye ilk doğduğum günden itibaren bu yaşıma kadar ne gördüysem onu yazdığım bir kitap var 152 sayfası şu an yazılmış halde. Tabii o kitabın dili biraz değişik olacak. Üçüncü kitap fikri ise; havyanları konuşturarak La Fontaine gibi Fabl yapmak istiyorum. Bir mantık var kafamda eğer onu yapmaya cesaret edebilirsem çok değişik bir kitap olacak. Yalnızca hayvanların söz sahibi olduğu ve kişilere bağdaştırdığım bir şey olacak. Her hayvanın bir karşılığı olacak. Bakalım bu şekilde üç tane kitap düşüncem var. Ama önce bunları yapabilmem için biraz rahatlamam lazım. Kitabevlerinin şu an el değiştirmesinden dolayı özellike D&R sayım yapıyormuş son 1 ay da çıkan kitapları almıyorlarmış ben çok büyük bir sekteye uğradım burada. Çünkü kitabevleri arasında en yaygın D&R dolayısıyla insanlar gidiyor soruyor devamlı oradan şikayet var bana kitaplarını bulamıyoruz diye. Anadolu’da ki Beşiktaş oluşumlarıyla hareket ederek yapıyoruz bunları. Panel yapıyoruz ardından imza günü yapıyoruz ama yine de kitabımız 7-8 şehre dağıldı. 

Ayrıca bir Youtube kanalı var ve televizyonda program yapıyorsunuz. Bununla ilgili neler söylemek istersin? Yeni projeler var mı?

Youtube’de aşağı yukarı 34 hafta oldu neredeyse 1 seneye yaklaştık. Ortalaması izlenme olarak 6-7 bin civarında haftasına göre değişiyor. Tabii Beşiktaş’ın başarısıyla da alakalı. Tv 100’de program yapıyoruz orada da 18. program bitti. Reyting, tiraj ve tıklanma olarak hepsi normal seyrediyor. Çıkış yapabilmemiz için Beşiktaş’ın da çıkış yapması gerekiyor. Çünkü insanlar galibiyet olmazsa sıkılıyor ve Youtube’a bile bakmıyor. Tam tersi olduğunde ne konuşulmuş diye merak edip bakıyorlar. Bunların yakalanması lazım mesela Youtube kanalı Beşiktaş’ın iyi futbol oynadığı ve şampiyon olduğumuz 2015-2016-2017 sezonlarına denk gelseydi bence 30 binden aşağı izlenme olmazdı. Şu anda iyi bir rakamdayız 10 bin abonemiz var. Devamlı hızlanan ve ivmeyi yükseğe doğru çeken bir mantık var. Gazetede haftanın 3-4 günü maç yazılarım var ayrıca kitaplarla uğraşıyorum. Hep kızardık eskiden şimdi biz entelektüel olduk. (gülüyoruz) Devamlı kitap, yazı, gazete, program vs. derken. 

Ama buna ihtiyaç var, çünkü sizin döneminizdekiler sizi biliyor yeni neslin bunları öğrenmesi ve yeni nesle bunların aktarılması gerekiyor bu da ancak böyle mümkün. Siz olmazsanız kim aktaracak?

Kesinlikle birilerinin bu işi üstlenmesi gerekiyordu. 

Aslında siz tribünde değilsiniz ama yine mücadeleye devam ediyorsunuz. 

Devam ediyoruz evet böyle bir misyon üstlendik bakalım sonu güzel olsun. 

Peki son olarak Süper Lig’de beğendiğiniz oyuncular kimler?

Mesela Trabzonspor’da Ekuban, Abdülkadir Ömür, Abdülkadir Parmak isterim takımda. Galatasaray’da bir Muslera gerçeği var. Fenerbahçe’den Gökhan Gönül hep bize gelsin isterdim 10 senedir ve geldi. Şu anda takımın en hırslı ve en içten oynayan oyuncularından bir tanesi. Malatyaspor’dan Fofana Konyaspor’dan beri takip ettiğim bir oyuncu. Geçtiğimiz sezon Kasımpaşa’da oynayan Trezeguet, Sivasspor’daki Mert Hakan Yandaş istikbal vaadeden bir oyuncu. Beşiktaş’ta kadro yapısı içerisinde gitmesin dediğimiz oyuncular vardı. Mesela ben Gökhan Töre’nin gitmesini asla istemezdim, Quaresma’nın gitmesini asla istemezdim. Beşiktaş’ta bir stoper kıyımı var son 5 senede 17’nin üzerinde stoper almışız. Ama hiçbir stoperden memnuz değiliz. Bir Marcelo’dan memnunduk onu gönderdik Pepe geldi. Pepe gitti onun yerine şimdi Vida geldi. Kaleci de önemli tabii Karius’ta performanısını zorluyor ve iyi gidiyor. 

Victor Ruiz’i de beğeniyorum ben

Ruiz iyi ama devamlı kart gören ve sakatlanan bir oyuncu benim mantığımda sürdürülebilir başarı önemli. Üç maç oynayıp üç maç oynamıyorsan olmaz. Türkiye liglerinde hızlı, driplingi yüksek oyuncu eksikliği var. Nkoudou’yu bu mantıkla aldın iyi ama o da 15 maçta 7-8 maç oynamadı neredeyse. Belli başlı benim beğendiğim oyuncular arasındaki Mert Hakan, sporcu kişiliğini tamamlaması açısından özellikle Tire’ye gönderiliyor, 90 dakika oynayabildiği maçları seçiyorlar ve oradan Sivasspor’a geliyor. Sivas ciddi bir yapılanma içerisinde aslında gelinen nokta tesadüfi bir başarı değil. Bütün futbolcularıyla yakından ilgileniyorlar ve o mantıkla hareket ediyorlar. Neticesinde başarıda geliyor tabii. 

Başkanları Mecnun Otyakmaz konuştu geçenlerde “Hiçbir futbolcumuzu transfer döneminde göndermeyi düşünmüyoruz, kadroyu aynen korumayı düşünüyoruz” dedi ama finansal durumlar belli olmaz tabii. 

Şimdi Ayşegül çok iyi top oynuyor dedim ki ben alacağım takıma. 100 liraya yok dediler, verdin 200 lira ne olur? O zaman alırsın. Önemli olan sen kulüp olarak o 200 lirayı verebiliyor musun? 

Evet finansal durum çok önemli. Çok teşekkür ediyorum bu keyifli röportaj için. 

Ben de çok teşekkür ediyorum.