RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Neşe Kaya kimdir?

Memur bir babanın ve dikiş-nakış hocası bir annenin ortanca çocuğu olarak İstanbul’da doğdum. Bodrum Lisesi’nden mezun olduktan sonra, Süleyman Demirel Üniversitesi’nden ve AÖF Halkla İlişkiler bölümünden mezun oldum. En büyük hayalim olan Stilistlik konusunda İstanbul Erart Güzel Sanatlar Akademisi’nden de “Moda Tasarım/Stilistlik” sertifikası aldım. 1996 yılından bu yana Bodrum’da Grafik Tasarımcı olarak çalışmaktayım. Ailemin sanata ve edebiyata olan ilgisi sayesinde çocukluğumdan bu yana müzik dinlemek, resim yapmak ve kitap okumak alışkanlık haline gelen hobilerimdendir.

Yazın hayatınız nasıl başladı?

Üniversite yıllarımda yaşadığım büyük hayal kırıklığı sonucu günlük tutmaya başladım. Olumsuz olayları olumluya çevirmemle birlikte bir anda başka bir kadının hayatından bahsettiğimi fark ettim. Adeta paralel evrende beni anlatan yazılarım, romana dönüştü ve henüz baskıya girmeden yazmaya başladığım ikinci kitabımın ismi, bu kitabıma ilham oldu. “İnsanlığın en büyük kâbusu olan savaşın içindeki cesur insanların romanının adı ancak ‘Savaşın Melekleri’ olur.” dediğim an “Zümrüt Meleği” de ortaya çıkmış oldu.

Yazarken nelerden esinlenirsiniz? Örnek aldığınız yazar veya şairler var mı?

Kitaplarımda “yaşanması mümkün olup yaşanamayan hayallerimi” yazıyorum. “Neden olmasın?” hayat mottomdur. Özellikle Jane Austen, hayatımı benzettiğim bir yazardır. John Steinbeck gibi de insan davranışlarını konu alırken gözlem yeteneğimi ve yaşanmışlıkları kullanırım.

Geçtiğimiz günlerde okurlarla buluşan üçüncü kitabınız “Şeytan Çıkmazı” adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitabı neden yazdınız?

İlk iki kitabımdan sonra hayalimde sürekli canlanan sahneler, artık romana dönüşmeye başladı. Hırs ve öfkelerine yenik düşen insanların intikam hırsıyla bencilleştiğini gördükçe de bu roman, zihnimde şekillenmişti. İşinde başarılı genç bir erkeğin, güzel ve çekici bir kadının etkisinde kalarak yaşadığı çelişkileri konu alan romanımda kötü veya iyi insan olmanın arasındaki ince çizgiden bahsediyorum. Özellikle şeytanın en ufak bir hatamızda zaafımızdan yararlanmak için nasıl fırsat kolladığını kurgularken, inançlarımıza güvenmemiz gerektiğini de vurgulamak istedim.

“Şeytan Çıkmazı” okurlara hangi mesajları vermeyi amaçlıyor?

İstanbul’un kültürel ve tarihi zenginliğinde yolculuk yaptırarak Türkiye’nin zenginliklerinden bahsediyorum. Kulaktan dolma efsanelerin gerçek olduğunu varsayarak da özellikle insanların hayal gücüne hitap etmek istedim. Şükretmek yerine egomuza yenik düşmenin ne derece bizi değiştirdiğini ve içinden çıkılmaz sorunlara sebep olduğunu göz önüne seriyor.

Kitabın ismi, nereden geliyor?

“Şeytan Çıkmazı” adı, romanda sözü geçen kurguya tam olarak uyuyor. Genç bir erkeğin, hayatının sınavını verirken içinden çıkılmaz bir kâbusun tam ortasında yaşadıkları anlatılıyor. Özellikle ilk iki romanımda iyilerden bahsederken bu romanımda da şeytanın ta kendisi olan insanlardan bahsediyorum. 

Sizce kitap, beklenen başarıya ulaşacak mı?

İlk iki kitabım gibi bu romanımın da okuyucuyu çekeceğine ve okundukça da tavsiye edileceğine inanıyorum. Böylelikle umuyorum ki beklenenden daha büyük ilgi görecektir.

Kitabınızı bir okur gözünden nasıl değerlendirirsiniz?

Kitabın sürükleyici kurgusunda bahsedilen efsaneleri okurken soluksuz bir şekilde bir sonraki sahneyi merak etmek, heyecan verici olacaktır.

Hazırlık aşamasında olan farklı bir eseriniz var mı?

Bir roman bitmeden diğer roman, çoktan zihnimde şekil almaya başlıyor. Dördüncü romanımın da kurgu olarak farklı ve ilgi çekici bir tarzı olacak. Şimdilik bu kadar ipucu yeterli, diye düşünüyorum.

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Sanatın her dalına ve edebiyatın her tarzına ilgi duyun. Tarzınızı belirlerken en başında asla sınırlar koymayın. Daha sonra şekil alacak düşüncelerinizi ufka salın. Hayal gücünüzü sınırlamayın. Bırakın, ruhunuzun seçtiğine göre şekil alsın. Ayrıca kitaplarımı okumanızı tavsiye ederim. Sevgiyle kalın.