Tanrıların Gizemi” adlı kitabın yazarı MURAT ÇATAL ile bir araya geldik… Yazmaya nasıl başladığından, kitabından ve bundan sonraki hayallerinden konuştuğumuz röportajımız bugün sizlerle…

Hoş geldiniz Murat Bey, nasılsınız? Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Teşekkür ederim hoş buldum. Sağlığım yerinde bir şikâyetim yok şimdilik. Umarım sizler de iyisinizdir Yağmur Hanım. Ben 1970 yılında Mersin/Tarsus’ta doğdum. Çocukluğum kozmopolit bir mahallede geçti ve askerlik yaşıma dek gezip tozmalarım hariç Tarsus’tan hiç ayrılmadım. Askerlik hizmetimin sona ermesinden sonra Almanya’ya yerleştim ve o gün bu gündür Almanya’nın Hamburg şehrinde yaşamaktayım. Evliyim ve iki erkek çocuk babasıyım. Okul tatillerinde erkek kuaföründe çalıştım ve okulu bıraktığımda kuaförlüğe devam ettim. Almanya’ya yerleşince kendimi geliştirmeye karar vererek bayan berberliğini de öğrendim ve şu an kendi iş yerimde bay bayan berberi olarak çalışmaktayım.

Yazmaya nasıl başladınız? Sizi yazmaya yönlendiren biri ya da bir olay oldu mu?

Küçük yaşımdan beri okumayı seven biri olarak sürekli elime ne geçtiyse okudum. Belirli bir aşamaya gelince insan daha seçici oluyor ve kendine bir kategori çizmeye başlıyor. Bende bu yolu izleyerek bilimsel kitaplara ağırlık vererek kendimi bu doğrultuda yetiştirmeye çalıştım. Haliyle ister istemez bu alanda epeyce arkadaşlarım ve dostlarım oldu. Öğrendiklerimi sürekli  akademik eğitim gören dostlarımla paylaşıp sorgulatarak öğrendiklerimi pekiştirmeye çalıştım. Bir gün Doçent bir dostumla sohbet ederken, bana birikimlerimi yazabileceğimi söyledi ve ilk ondan çıkmış oldu bu düşünce. Diğer dostlarımdan da gelmedi değil böyle bir öneri ama ilk Doktor arkadaşımdan gelmiş oldu. Sizde iyi bilirsiniz ki, sözün kesilmediği tek yer yazı yazarkendir. Kimse sizi rahatsız etmez, sözünüz kesilmez, dolayısıyla dilediğinizi yazarsınız. Yazma hikayem böyle başladı diyebiliriz…

Tanrıların Gizemi’nden bahsedelim isterim biraz…

Tanrıların Gizemi, nerede ve ne zaman inanç ve ritüeller konusunda bir sohbet olsa, sorulan soruların başında Sünnetin, Domuz etinin neden haram oluşu, Başörtüsü ve buna benzer onlarca sorularla karşılaşıyoruz. Tabii ki bu konuda binlerce bilimsel çalışmalar ve kitaplar mevcuttur. Benim yapmak istediğim, Akademisyenler tarafından yazılan kitapların, Akademik ortam dışında okuyucusunun maalesef çok az ve Akademik bir dil kullanıldığından anlaşılması da hayliyle zor oluşudur. Örneğin benim babam Akademik dilde yazılan bir kitabı doğru dürüst anlamasının imkânı yoktur, bu konuda kendimizi kandırmayalım derim. Bu kitabı yazmamdaki en büyük etkenlerden bir tanesi de buydu. Herkes anlasın istedim ve elimden geldiğince Akademik terminolojiden uzak durmaya çalıştım. Mitolojileri ve efsaneleri bir araya getirmeye çalıştım ve yaklaşık çoğunluğu Akademik olan 180kitabı referans olarak gösterdim. Bu kitap benim ilk çalışmam ve elbette ki kendimi daha da başarılı bir yere getirmede basamak görevi olacaktır. Yayın evim olan Kutlu Yayınevi’ne kitabımın baskı, editörlük ve tasarım aşamasında en iyi şekilde ilgilendikleri için ayrıca buradan bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.

Kitabın amacı nedir? İnsanlar neden kitabınızı okumalı?

Kitabımın amacı aslında biraz önce bahsettiğim gibi, her kesimden okunmasını sağlamaktır. Ben bir mahallede büyüdüm ve eline bir kitap alıp okuyanı görmedim. Tabii ki tek tük çıkmıştır ama yetmez. Daha fazla okumalıyız daha çok insana ve okuyucuya ulaşmalıyız. Bilgiyi sonsuz bir deryaya benzetirim hep. Eğer o sonsuz deryadan bir damlayı taşıyıp da ulaştırabilirsem ne mutlu bana. Amacına gelince, doğru bildiğimiz o kadar çok yanlışlar var ki, öğrendikçe hiçbir şey bilmediğini anlıyor ve daha çok öğrenmek istiyorsun. Bütün yanlışları düzeltemeyiz ama ne kadar çok yanlışı açığa çıkartırsak bir o kadar da, doğrunun önünü açmış oluruz.

Yeni bir kitap çalışmanız var mı? Yeni kitap nasıl olacak? Neler anlatacaksınız?

Evet, yeni bir kitap çalışmam daha olacak ve bu konuda çalışmalara başladım bile. Konusuna gelince, yine bir takım inanç ritüellerin ve mitolojilerin kökenine inmeye çalışacağım umarım zengin bir eser sunmayı başarabilirim. Az daha unutuyordum, Tanrıların Gizemi adlı kitabımı, Alman dostlarım tarafından da merak konusu oldu ve kendi dillerinde okumak istiyorlar. Ben de bu konuda da Almanca çevirilerine başladım ancak Akademik dostlarımın da yardımı olacaktır kesinlikle.

Örnek aldığınız ya da yolundan gittiğiniz yazarlar var mı?

İsim vererek diğerlerine saygısızlık yapmak istemiyorum ama sevdiğim o kadar çok Akademisyen yazarlar var ki, hangisini sayayım? Hepsinin ayrı ayrı özellikleri var olan insanlardır. Çoğunu seviyorum ve doğrusunu söylemek gerekirse hepsinden birer feyz alıp hepsi gibi olmak istiyorum. Tabii ki şaka yapıyorum. Profesyonel tarihçiler zaten işlerini layıkıyla yapıyorlar.

Bundan sonraki hayatınız için hayalleriniz hedefleriniz neler?

Tek hedefim, bildiklerimi öğrendiğim ve öğreneceğim yararlı bilgileri, diğer insanlarla paylaşmak olacaktır. Bilginin paylaştıkça çoğaldığının bilince olan bir insanım. Tabii ki her bilgi her ortamda paylaşılmaz ama sanırım ne demek istediğimi siz anladınız. Hayallerim, sanırım her yeni hayalim, yeni bir kitabımın başlangıcı olacaktır.

 Son olarak neler söylemek istersiniz?

Son olarak söylemek istediğim o kadar çok şey var ki, nereden başlasam diye düşünmüyor da değilim hani. Öncelikle bu sıcak sohbetten dolayı sizlere ve emeği olan herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca, şu konuya değinmeden sohbetimizi bitirmek istemiyorum. Lütfen her fırsatta kitap, dergi ve benzerleri, kısacası ellerine ne geçerse geçsin ama lütfen okusunlar. Maalesef kitap okuma alışkanlığı dünya genelinde çok az, hele hele ülkemizde, çok üzülerek söylüyorum yürekler acısı. Okumadan öğrenilmez, kulaktan dolma bilgiler çok tehlikeli ve aslını temsil etmezler. Dolayısıyla okumadan bilgi sahibi olunmaz. Bilginin olduğu yerde cehalet olmaz, cehaletin olmadığı yerde ise, kötülük olmaz, açlık ve sefalet olmaz. İlime, bilime, bilim insanlarına güvensinler. Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi, Dünyada en Hakiki Mürşit İlimdir. Sonsuz bilgi deryasından alınan bir damlanın kavuşması dileğiyle…