OĞUZ ÇETİNOĞLU'nun röportajı için tıklayınız...

Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) eski rektörü Prof. Dr. Bahri Şahin hâlihazırda Gelişim Üniversitesi rektörüdür. Aynı üniversitede görevli Prof. Dr. Süleyman Doğan’a kumkumaları ile birlikte mobbing uygulamıştır. İnsanlık suçu mobbing uygulamalarına mâruz kalanların çoğunluğu, sessiz kaldıklarından mağdurların sayısı gün geçtikçe artmakta, hizmetler büyük ölçüde aksamaktadır. Prof. Doğan, hem maruz kaldığı mobbing uygulamalarından kurtulmak, hem de aynı haksızlığa mâruz kalanları, dâvâcı olmaya teşvik etmek maksadıyla mahkemeye başvurmuş ve dâvâyı kazanmıştır. Meseleyi bir röportaj mevzuu hâlinde ve basın yoluyla kamuoyuna duyurmanın mağdurların sayısının azalmasına katkı sağlayacağını düşündüm. Diğer taraftan mahkeme kararlarıyla hakkı teslim edilen Prof. Doğan’ın yargı sürecinde edindiği deneyimleri de siz okurlarla paylaşmasına fırsat tanınmış olacaktır.  

Mobbing uygulamasına mâruz kaldığınız iddiasıyla açtığınız dâvâyı kazandınız. Sizi mahkemede savunan Avukat kızınızı tebrik ederim. Sâdece dâvâyı değil, bir süreliğine de olsa gasbedilen Profesörlük unvanınızı da kazandınız. Hayırlara vesile olur inşallah... Kamuoyuna yansımıyor olsa da sizin durumunuzda olan başka insanların da bulunduğu biliniyor. Bu haksız ve çirkin muâmeleye teşebbüs edenlerin azalmasına vesile olmak maksadıyla, müsebbiplerin ismini vermeksizin teşhir edilmesinde fayda görüyorum. Röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Konunun uzağında olanlar için 'mobbing' kavramının açıklaması ile sohbetimize başlayabilir miyiz?

Hay hay.  İşyerinde mobbing ifadesini ilk kez Caroll Brodsky, 1976 yılında yazdığı bir kitapta kullanmıştır. Ağır iş şartlarının incelenmiş olduğu bu kitapta, iş yerinde yaşanmış olan psikolojik şiddete bir bölüm ayrılmıştır. Ancak iş yerinde psikolojik şiddeti ayrıntılı bir biçimde ilk defa Alman psikolog Heinz Leymann ele almıştır. Leymann’a göre mobbing ‘Her gün veya birkaç ay süre ile birinin veya birkaç kişinin diğer şahıslara, moralini ve huzurunu bozucu davranışlarda bulunmasıdır.’

Mobbing nedir? Sorusana gelince, mobbing, genellikle iş veya çalışma ortamında bir kişiye yöneltilen sürekli, sistematik ve kötü niyetli davranışları ifâde eden bir terimdir. Bu davranışlar, hedef alınan kişinin psikolojik olarak zor durumda kalmasına, stres yaşamasına, özgüveninin zedelenmesine ve iş gücünün düşmesine sebep olabilir. Mobbinge karşı çıkmak ve tedbir almak önemlidir. İşverenlerin ve çalışanların mobbingi önlemeye yönelik politikaları desteklemesi, iletişimi iyileştirmesi ve çalışanlar arasında saygılı bir işyeri kültürünün teşvik edilmesi gerekmektedir.

Mobbing kavramının üç tarafı vardır; mağdurlar, zorbalar ve seyirciler. Mobbinge mâruz kalan kişiye ‘mağdur’ denir. Mobbing eylemini uygulayan kişi zorbadır. Üçüncü olarak ise mobbing durumuna doğrudan etkisi olmayan fakat bu duruma şâhit olan ve genelde ses çıkarmayan diğer çalışanlar da seyirci olarak adlandırılmaktadırlar. İş yerinde hedef alınan kişi veya kişilere yönelik belirli süre devam eden; onların çalışma şevkini kıran, psikolojik olarak yıpratan kasıtlı kötü niyetli davranışlar mobbingin kapsamına girebilmektedir.  İş yerinde mobbing türleri iki kategoride toplanmaktadır. Birincisi aynı hiyerarşik seviyede bulunan, birbirleriyle fonksiyonel düzeyde ilişkileri olan çalışanların birbirlerine karşı mobbing kapsamına girecek tutum ve davranışları yatay mobbing olarak  değerlendirilmektedir. Bu tür davranışlar, özellikle eşit statüde bulunan ve rekabet hâlindeki kişiler arasında uygulama alanı bulur.

İkinci olarak, dikey mobbing mevcuttur. Ülkemizde mobbingin en çok görülen şekli budur. Hiyerarşik düzende yukarıdan aşağıya veya aşağıdan yukarıya şeklinde gerçekleşebilmektedir. Meselâ bir âmirin, müdür vb. üst makamdaki kişinin görevinin vermiş olduğu yetki gücünü astına karşı kötü niyetle kullanması bu kapsamdadır. Aşağıdan yukarıya doğru, yani diğer adıyla ters mobbingte ise ast konumundakiler birleşerek üstün yetkesini aşındırırlar. Bu mobbing hâlinde zorbalar, birden fazladır. Bu hususta astlar dışlama, sabote etme stratejisiyle hareket etmektedirler. Âmirlerinin talimatlarını yerine getirmeme, âmir hakkında asılsız söylentiler çıkarma vb. davranışlarda bulunmaktadırlar. Bu hareketlerin asıl maksadı da kendi işlerinin düzen içinde yerine getirilmesinden sorumlu âmirlerinin, üstlerine karşı başarısız gösterilmesidir. Bir nevi bizim üstümüz bu işe lâyık değil, gördüğünüz gibi düzeni sağlayamıyor demektedirler

Sizin olayınız nasıl başladı?

Cumhurbaşkanımızın tâyin edeceği rektör adaylarının belirlenmesi için Doç. Dr. unvanıyla vazife gördüğüm Yıldız Teknik Üniversitesi'nde 2016 yılında rektör seçimlerinde Prof. Dr. Faruk Yiğit’in seçilmesi için gayret gösterdim ve de çalıştım. Onun karşısında ise bana sistematik mobbing uygulayan 2016-2020 yılları arasında YTÜ rektörü olan Prof. Dr. Bahri Şahin var idi. Tercihimi güvendiğim aday olan Prof. Dr. Faruk Yiğit için kullandım. Diğer adaylar hakkında olumsuz bir söz söylemedim. Destek vermediğim Prof. Dr. Bahri Şahin seçimlerde ilk sırada yer aldı. Cumhurbaşkanı da onu rektör tâyin etti. Rektör seçimlerinde birinci geldiğinde ve rektör olarak görevlendirildiğinde eski dekanımız Prof. Dr. Ulvi Avcıata ve YTÜ’den emekli Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç hocalarla makamında gidip tebrik ettim. Bahri Şahin daha önce dekan olduğu zaman ve bendenizde enstitü müdür yardımcısı olduğum dönemde yanıma iki defa gelip gitmişliği de vardır. Ancak rektör olunca bir anda değişti. Bir kral ve bir derebeyi gibi davranmaya başladı. Üniversitede idârî ve akademik personele mobbing uyguladı. Rektör olunca sırf kendisini desteklemediğim için beni üniversiteden ayrılmaya zorlayacak şekilde baskı uyguladı.

Rektör görevi kötüye kullandı

Neler yaptı?

Efendim, neler yapmadı ki saymakla bitmez. Önce doktora öğrenci danışmanlığını tehdit yoluyla elimden alıp o dönemin genel sekreter vekili Yavuz Erişen’e verildi. Mücâdele ederek tekrar aldım. Bu defa televizyonda kendi alanımla ilgili konuşma yaptığım için soruşturmalar açtı. Haksız ve hukuksuz bir şekilde önceden ceza verici soruşturmalar açtırdı. Devletin verdiği rektörlük gücünü zulme dönüştürdü. İftira, yalan ve sistematik mobbing artarak devam etti. Görevinin son iki yılında mükerrer olmak üzere 30 soruşturma açtırdı. Üzüldüğüm bir şey ise akademisyen olan bazı insanlar önceden anlaşarak belirlenen cezalarla soruşturma başkan ve üyeleri oldular. Bunun karşılığında idârî makamlara bile gelenler oldu. Bu operasyonun kumpas içeren yönü, Rektörlük tâlimatını harfiyen yerine getirmeye baştan ayarlı komisyon ve komisyonun teşekkül ettirilen üye yapısından da açıkça anlaşılmaktaydu. Bahse konu komisyonu oluşturan üyelerin kimlikleri dikkate alındığında anılan komisyonun daha işin başında yönlendirilmiş ve tâlimatla hareket etmişlerdir. Akademisyen arkadaşına ceza vermeden geri durmadılar. Buna çok üzüldüm. Gördüm ki akademisyen de olsa bir insan insan değilse, omurgası yoksa her türlü kötülük beklenir. Sabık Rektör Bahri Şahin, göreve geldiği günden itabâren yetkisini aşan, görevi kötüye kullanma ve iftira ve tehdit suçlarını işlemeye devam etti. Eski rektör yardımcısı A.Göksel Ağargün’ün ve yakın çevresindekiler hasmane tutumlarda bulundular. Bu tutumlarından kaynaklı baskı, tehdit ve şantajları kesintisiz bir surette devam etti. Daha sonra uzun bir uğraş, itiraz ve mücadeleden sonra Aylin (Yavaş) Akınlar isimli öğrencinin doktora danışmanlığını tekrar aldım. Doktor danışmanlığını benim riyasetimde bitirdi. Öğrenci de mağdur oldu. Ve hatta üniversite öğrencime kadro vermediler, o da Bandırma 17 Eylül Üniversitesi’ne gitmek mecburiyetinde kaldı. O süreçte öğrenci Aylin Yavaş Akınlar tarafından verilen iki ayrı belgede evrakta sahtecilik yapıldığını açıkça göstermektedir. İki evraktaki imzaların da kime ait olduğu ve kimler tarafından evrakların değiştirildiği de belirsizdir. Belgelerde bu durum çıplak gözle dahi görülebilmektedir. Bunu yapan ve yaptıran sözde hak ve hukuk savunucusu Yavuz Erişen’dir.  YTÜ kampüsünde çalışan hemen herkesin bilgisinde olan ve diline düşen bu açık mobbing ve yıldırmak şeklindeki Rektörlük uygulamalarının (fiillerinin veya yaptırımlarının da) şiddeti, çeşitliliği ve sürekliliği sınır tanımaz boyutlara ulaşmıştır. Bu uygulamalar benim üzerinde akıl mantık, hukuk ve insaf sınırlarının hayli ötesine geçmiştir. Bu konuda Prof. Dr. Sezgin Çelik’in (YTÜ Öğretim üyesi) ve Uluslararası Antalya Bilim Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek (Bahri Şahin’den önceki YTÜ Rektörü) tanıklığına müracaat edilebilir.

 Rektörlerin Anatomisi!

Bu arada siz Ortadoğu Gazetesi’nde, ‘Rektörlerin Anatomisi’ başlıklı bir yazı kaleme aldınız. Sâbık Rektör Şahin’in göreve gelmesiyle ilgili beyanda bulundunuz? Bu nasıl oldu?

Efendim, bu yazıdan önce de 17 Mart 2017 târihinde günlük Yenibirlik Gazetesi’nde üniversitelerin yönetimi ile ilgili bir yazı kaleme aldım ve burada duyarlı bir öğretim üyesi ve yazar olarak üniversitelerin aksayan meseleleriyle ilgili bir yazı yazdım. Bu yazıdan da sabık rektör Şahin çok rahatsız oldu. Çünkü yazı onun yaptığı yanlışlıklara da işâret ediyordu. 13 Mart 2019 târihinde günlük Ortadoğu Gazetesi’nde, ‘Akademik Bakış’ köşesinde ‘Rektörlerin Anatomisi’ başlıklı yazının yayımlanmasından sonra Rektör Şahin ve Genel Sekreter Vekili Yavuz Erişen gazeteyi arayıp benim hakkında olur olmaz iftira ve karalamalarda bulunmuşlardır. Eski Rektör Bahri Şahin’e yazının sadece iki paragrafında açıkça şu iki soru sorulmuştur:1- Rektör olarak göreve gelir gelmez kendine son model, lüks yabancı bir araba alması, 2- Üniversite genel sekreterini, idârî kadrodaki mevcut görevliyi alıp yerine akademisyen atamasıdır. Bu iki hususu yazmak hangi vicdan, izan ve adaletle suçlanabilir? bunları yazmak ne zaman suç olup soruşturma açılabilmektedir. Rektör burada da görevini kötüye kullanmıştır. Bunları kamuoyuyla paylaşmak ve eleştirmek ne zaman suç olmuştur. Kaldı ki bunları ben uydurmadım. Aynen vaki olmuştur. Tamamen objektif olan yazı ve tespitlerdir. Gerçeği yansıtan bu yazıdan dolayı sözde kurulan komisyon tarafından kıdem durdurma ve maaştan kesme gibi ağır bir ceza ile cezalandırıldım.  Rektör görevini kötüyü kullanarak ceza vermiş mahkeme bunu bozmuştur. Her verdiği ceza mahkeme tarafından haksız görülerek bozulmuştur.  Bundan dolayı sabık rektör Şahin üniversiteyi zararı uğratmış ve üniversiteye avukat ücreti verdirmiştir. Aslında kendisi vermesi gerekir.

Bu arada siz Profesörlüğe terfi ettirildiniz. Terfinin prosedürünü anlatır mısınız?                                                                              

Efendim öncelikle şunu belirteyim, kanunî, insanî, özlük ve akademik hakkı olan profesörlük kadrosunun ilân edilmesini talep ettikçe rektörlüğün değişik yaptırımlarına mâruz kaldım. Rektör Bahri Şahin görevini kötüye kullanarak yönetim ekibiyle birlikte bendenize yönelik tehdit, baskı ve şantajlarına boyun eğmeyişim ve profesörlük kadrosunu ısrarlı talebim karşısında birtakım operasyonlar çekilmeye çalışıldı bendenize. Profesörlük atamasının prosedürü, rektörlüğün YÖK’ten kadro istemesiyle mümkündür. Rektör Şahin, benim mâsum kadro talebime karşılık vermeyip zulüm üstüne zulüm yapmıştır. Doçent olan bir öğretim üyesi üniversite daimi kadroya geçer. Aradan geçen beş yıldan sonra üniversite senetosu tarafından belirlenen kriterleri sağlıyorsa, rektörlük YÖK’ten izin alarak kadro ilan eder ve doçent olan öğretim üyesi profesörlüğe terfi eder. Bir mânâda profesörlük pâyesi üniversitenin verdiği bir kadro ile mümkün olmaktadır. 

Tanzimat parasını öğrencilere bağışladım

Gasbedilen hakkınızı nasıl elde ettiniz?                              

Rektör Şahin’in husumet besleyerek kasıtlı bir şekilde benim üzerimde, elinde olmayan bir yetkiyi kullanmaya çalışması hukuka uygun değildir. Olmayan yetkiyi varmış gibi kullanıyor olması açıktan bir yetki gaspı ve görevi kötüye kullanmaktır. Rektör Şahin döneminde gasbedilen profesörlük kadrosunu alamadım. Haksız ve hukuksuz olduğu için Sayın Cumhurbaşkanımız ikinci defa Yıldız Teknik Üniversitesine Bahri Şahin’i rektör atamamıştır. Şahin, rektörlükten ayrıldıktan sonra şimdi görevde bulunan Rektör Prof. Dr. Tamer Yılmaz görevlendirilmiştir. Tamer Yılmaz’a da bana profesörlük kadrosu verilmemesi için baskı yapmıştır. Nihâyet beş yılın ardından sonra Rektör Tamer Yılmaz döneminde, 16 Haziran 2022 târihinde profesörlük kadromu alabildim. Rektör Yılmaz bir yıl profesörlük kadromu geciktirse de sonunda vermiştir.

Dâvâyı ne zaman ve hangi gerekçelerle açtınız?                       

Sâbık Rektör Bay Şahin tarafından önceden ceza vermeye programlı komisyonlarda tarafından idârî cezalar verilince, bendeniz avukatım ve kızım Sevde Nur Doğan Uyur aracılığyla idârî mahkemeye başvurdum. Sağ olsun avukatım ve kızım Sevde Nur, bütün dâvâları kazandı. Her dâvâda rektör ve Yıldız Teknik Üniversitesi rektörlüğünü mahkûm ettirdi. Üniversiteden avukatlık ücretlerini aldı. Aslında tazminat ve avukatlık ücretlerini haksız ve hukuksuz yere dâvâ açtırıp kaybeden sabık rektör Bay Bahri Şahin’in ödemesi gerekir. Sabık Rektör Bay Şahin hakkında,  YÖK’e ve Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundum. Bu soruşturma ve Dâvâlar 2017 yılında başladı 2023 yılına kadar devam etti. Eski Rektör Şahin 10.000 lira mânevî tazminata mahkûm oldu. Bu kazandığım tazminatı Yıldız Teknik Üniversitesi Öğrencilerine burs olarak bağışladım. Şimdi hâlen Gelişim Üniversitesi Rektörü olan Bay Bahri Şahin hakkında maddî tazminat ve iftira dâvâları açacağım. Çünkü böyle bir durumda başka rektörlerde zulüm yapmasın diye bu mücadeleye devam edeceğim. Ben çok açılar çektim, başkaları çekmesin. Kimse haktan ve hukuktan ayrılmasın diye… 

Rektör ne kadar süre ile görev yaptı, ne sebeple rektörlüğü sona erdi?

Efendim, sabık rektör bay Bahri Şahin dört yıl 2016-2020 tarihleri arasında görev yaptı. Yaptığı haksız ve hukuksuzluklar yüzünden ikinci defa Cumhurbaşkanlığı tarafından YTÜ’ye rektör olarak atanması uygun görülmedi. İşin garip tarafı bu zulümleri yapan Bay Bahri Şahin, özel İstanbul Gelişim Üniversitesi Rektörü oldu ve hâlen bu görevine devam ediyor. Aslında mahkeme kararıyla zulmü sübut bulmuş birinin derhal görevinden el çektirilmesi gerekir. Çünkü aynı zulmü orada da yapma ihtimali yüksektir.

Rektörlüğü devam ederken dâvâ açabilir miydiniz?                 

Elbette. Görevde iken de verdiği cezaları idârî mahkeme taşıdım ve hepsini de kazandım. Ancak YÖK bu zulümlere kısmen engel olsa da gereken hassasiyeti göstermiyor. Aslında zulmü sâbit olan rektörü YÖK resen görevden el çektirmeli diye düşünüyorum. YÖK Başkan ve üyelerine de haksızlık yapmayayım. Çünkü bana verilen bazı cezalar YÖK’ten döndü. Ancak sâbık rektör Şahin’e gereken ceza verilmedi.

 Rektör Şahin görevden alınmalıdır!

Dâvâyı kazandınız, gasbedilen hakkınızı elde ettiniz... Başka?

Dâvâyı kazandıktan sonra Anadolu Ajansı muhabiri bu zulümle ilgili benimle mülakat yaparak meseleyi haberleştirdi. Haber tüm ajans, gazete ve sosyal medyada geniş bir yer buldu. Milyona yakın insanlar bu haberleri gördü. Akademisyen, rektör, dekan, avukat, öğretmen, öğrenci, aydın ve sivil toplum başkanları arayıp beni tebrik ettiler ve takdirlerini belirttiler. Bendeniz bu durumla ilgili avukatım yoluyla YTÜ rektörlüğüne beş yıllık maddî kaybımla ilgili hesabımın yapılarak tarafıma ödenmesini ve bana haksız ve hukuksuz yere komisyonda ceza verenlere gereken soruşturmanın açılması için yazılı talepte bulundum. Ayrıca YÖK’e de müracaat ederek sabık rektör Bay Bahri Şahin’in Özel İstanbul Gelişim Üniversitesi görevinden alınması için yazılı talepte bulundum. Şimdi rektör ve bana ceza veren komisyon başkan ve üyeler hakkında iftira Dâvâları açmaya hazırlanıyorum.

Profesörlüğe terfiniz onaylanmadığı için ücret kaybınız oldu mu?

Efendim hem maddî hem de mânevî büyük kaybım oldu. Yukarıda belirtiğim gibi sorumlular hakkında gerekli hukûkî mücâdeleme sonuna kadar devam edeceğim.

Peki efendim. Mobbingzedelere tavsiyelerinizi lütfeder misiniz?

Mobbing genellikle aşağılayıcı, küçümseyici, tehdit edici, dedikoducu veya dışlayıcı davranışlar şeklinde ortaya çıkar. Örnekler arasında sürekli eleştiriler, sahte iddialar, alay etme, fizikî veya sözlü saldırılar, izole etme, önemli bilgileri gizleme veya kişinin çalışma yeteneklerini küçümseme gibi durumlar yer alabilir. Mobbing, hem kurban hem de işveren açısından ciddî sonuçlara yol açabilir. Kurbanın ruh sağlığını ve genel hayat kalitesini olumsuz etkileyebilirken, işverenin de çalışanların verimliliği ve çalışma şevki ve işyerinin umûmî durumu üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Mobbinge mâruz kalanlar mutlaka mahkemeye müracaat etmeli ve haklarını aramalıdırlar. Çünkü mobbing bir insanlık suçudur. Bu suçla mücâdele edilmelidir. Gücü eline geçiren bunu bir baskı aracı, yıldırma aracı olarak kullanırsa o zaman adâlet diye bir şey kalmaz. Kerim devlet hem adaletli hem de merhametli olan devlettir. Onun için mobbing ile topyekûn mücâdele etmek gerekir.

Teşekkür ederim. Bu sohbetimizle mobbing uygulamalarının azalmasına vesile olabilirsek toplumumuza, mobbingzedelere armağanımız olsun.

Bana bu fırsatı verdiğiniz için müteşekkirim!  

Prof. Dr. SÜLEYMAN DOĞAN:

1965 yılında Aksaray'ın Ortaköy ilçesi Devedamı (eski kasaba) köyünde doğdu. İlkokulu köyünde, ortaokulu Kırşehir ve Ortaköy’de ve lise öğrenimini Ortaköy  lisesinde tamamladı. Ayrıca dışarıdan İstanbul Küçükköy İmam-Hatip lisesinde fark derslerini vererek bitirdi. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesinden mezun oldu (1988). 1995 yılında İngiliz Kültür’ün bursunu kazanarak İngiltere’de, Birmingham Üniversitesinde Politika ve Uluslararası İlişkiler alanında Master Programını tamamladı. Pedagoji alında yaptığı çalışmalarla Pedagoji (Eğitim bilimleri) doktoru unvanını aldı (1999). Yine çocuk ve âile eğitimi ve âile sosyolojisi üzerine yaptığı çalışmalarla Eğitim Sosyolojisi alanında doçent oldu (2012). Devlet Planlama Teşkilatı Ulusal Ajans proje değerlendirmesinde bağımsız (AB) hakemi dış uzmanı olarak görev yaptı (2005–2008). Uluslararası Malezya Üniversitesinde bir müddet araştırmacı öğretim üyesi olarak bulundu (2008). 2009’dan beri Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümünde Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır. 2022 yılında Profesör oldu.

Yazar Doğan, uzun yıllar çeşitli günlük gazete ve dergilerde muhabir, editör ve köşe yazarı olarak çalışmıştır. Moldova, Gagavuz Özerk Cumhuriyeti Meclisi tarafından verilen devlet nişanı sâhibidir (2001). Çevre konusunda yaptığı çalışmalarıyla ‘Kelaynak Kuşları Zorda’ başlıklı çalışması, 2002; ‘Boğazlarımız Yolcu Geçen Hanı’ başlıklı çalışması, 2004, Milletlerarası Çevre Olimpiyatları Projesi milletlerarası çevre basın ve jüri özel ödülü kazanmıştır. Gazeteci ve ilim adamı olarak 60 ülkeye seyahat etmiştir. Doğan, Türkiye Yazarlar Birliği (1994-), Türk Felsefe Derneği (2008-) üyesi ve Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM, 2010-) ve Telif Hakları Derneği kurucu üyesi ve genel başkan yardımcısıdır (2016).

30’u milletlerarası olmak üzere 100’den fazla ilmî yayını vardır. Başta TÜBİTAK olmak üzere millî ve milletlerarası birçok kurum, kuruluş ve dergilere hakemlik ve ilmî jüri üyeliği yapmaktadır.

Yayınlanmış Kitaplarından bazıları: Afganistan’da kim kazandı? (1993), Keşmirden Geliyorum (1995), Eğitimde Başarının Şartları (1998), Şimdiki Çocuklar Harika (2001), Çocuklar Küçük Bir Şey Değildir (2002), Mutlu Âile Mutlu Çocuk (2003), Başarıya Yürüyenler (2005), Varolmanın Yolunda Zengin Olmak (Editör, M. Uyar ve M. Çetin ile birlikte) (2005), Âilenin Aynası Çocuk  (2006), Âilede Sevgi Eğitim (Editör) (2009), Mesnevi’den Pedagojik Telkinler (2013), Konuşmak Lâzım (C. Doğan ile birlikte 2015),Rektörlerin Gözüyle Üniversitelerimiz (2016), Hayatı Güzelleştiren Hikâyeler (2020), 100 Soru Cevapta Eğitim Felsefesi (2020), Postmodern Medya (Editör, 2020), Rektörler Konuşuyor (2020), Koronaya 100 Mektup (2020), Profesörler Geçidi (2021), Sorularla Sosyoloji ve Eğitim Sosyolojisi (2021).  20 adet ilmî kitap bölüm yazarlığı, ayrıca akademik bazı dergilerde hakemlik ve editörlüğü devam etmektedir.