RÖPORTAJ: GİZEM YILDIZ

En son “Kadın” dizisinde izlediğimiz, ekranların vazgeçilmez yüzü, Müge Ulusoy Media sanatçılarından Melih Çardak ile soğuk bir kış gününde, herkesin içini ısıtacak keyifli bir sohbet için bir araya geldik. Onu en çok sert, izlerken ekrana yastık fırlatmak istediğimiz rollerin içinde seyrettik. Karşımda oturan Melih Çardak’a sorduğumda “Zehrimi bütün o kötü karakterlerin içine akıtıyorum. Melih’e temiz bir hayat kalıyor” dedi. Tiyatro kökeninden gelen bir oyuncu olduğu için her zaman cebinde giyinmek için hazır olduğu roller var. Oyunculuğun her tonunu yaşamış, şimdilerde ise senaryo yazmaya başlayan, her zaman yarınını güzelleştiren işlerle anılan usta oyuncu Melih Çardak’a dair işte merak edilen her şey…

Bugüne kadar birçok dizi ve film projesinde sizi severek, hatta çoğu zaman kendimizi kaptırarak izledik. Tabii ki yıllar tek bir cümleye sığdırılmaz, ama sizin sözlüğünüzde oyunculuğun tanımı nedir?

Sonuçta biz bir hikaye anlatıyoruz ve hikaye de hayatın bir metaforu olduğu için gerçek yaşamın benzetmesini oynadığımız karakterlerle yansıtıyoruz.

“Aydınlık tarafımız da karanlık tarafımız da var”

Bu size nasıl bir zevk veriyor?

Bu biraz da oynadığım karaktere bağlı bir şey. Çok yüzeysel değil de, o karakterin derinine inerek, seyircinin severek izleyeceği gerçek bir karakter ortaya koyarak bana mutlu bir dönüşümü oluyor. Oynadığım karakterin içinde (bu kötü de olsa iyi de olsa fark etmez) kendimi görebilirsem bu beni çok mutlu eder. Geçen senenin beni etkileyen “Joker” filminde bunu görebilirsiniz. Bir çizgi romanı insan haline getirmişler ve kılcal damarlarına kadar bir insanın vereceği tepkileri izleyebilirsiniz. Oyunculuğun en güzel tarafı da budur.

Bu zamana kadar oynadığınız rollerin ötesinde Melih Çardak’ı nasıl tanımlarsınız?

Sizden iyi olmasın iyi bir adam (gülerek). Ben insan olarak zehrimi oynadığım bütün o kötü karakterlerin içinde akıtıyorum, Melih’e temiz bir insan kalıyor. Benim için hiçbirimizin birbirinden farkı yok. Karanlık tarafımız da aydınlık tarafımız da var. Bunu ne kadar ve nasıl gösterdiğimiz bizi insan yapıyor. 

“Rock şarkıcısı olmayı çok isterdim”

Oyunculuk dışında, hayatınızda keyif aldığınız, tutkuyla yaptığınız bir meziyetiniz var mı?

Şu anda yazma tutkum var. Bu bana büyük bir keyif veriyor. Şu anda bununla mutluyum, ama yarın başka bir şey de olabilir. Şunu da söylemeliyim ki; bir rock şarkıcısı olmayı ve bir enstrümanı iyi bir şekilde çalmayı çok isterdim. 

“B sınıfı bir film projem var”

Enstrüman çalmayı yine deneyebilirsiniz.

Evet, ama daha genç yaşlardaki öğrenme kabiliyetiyle keşke yapabilseydim. Şu an amatör bir şekilde deniyorum. 

Bu yazma tutkunuzu profesyonelliğe dökecek misiniz?

Mutlaka! Hatta şu anda yazdığım 3 tane senaryo var. Bunlardan bir tanesini hayata geçirmek için son noktayı yeni koydum. B sınıfı bir film projem var. 

Komedi mi?

Kendi içinde durum komedisi barındıran, şu an B sınıfı olarak adlandırılan, ama biraz daha 2020 şartlarında yazılmış bir hikaye. Bitireli 1 ay oldu. Bir yerlere götürmek için harekete geçiyorum. 

Roman düşünüyor musunuz?

Ayırdığım birkaç öyküm var. Kitap çıkarmayı düşündüğüm zaman onları toparlayıp yayınevine götürmeyi düşünebilirim, ama şu anda senaryoya ağırlık verdim. 

Halk belli bir oyuncuyu belli bir rolde benimsiyorsa oyuncuya gelen proje teklifleri çoğunlukla bu yönde oluyor. Siz bu düşüncenin doğruluğuna katılıyor musunuz?

Bu durum oyuncuların istemediği bir şey, ama bir taraf da o oyuncunun kendini kanıtladığı rolde oynamasını doğru buluyor. Bu biraz da kolayına kaçmak, yoksa oyuncu her rolü oynayabilendir. Ben sürekli yeni bir şey yapmayı çok isterim, ama bugüne kadar imkan dahilinde bunu başarabildiğimi söyleyemem.

“Sete çıkmadan niyet ederim”

Sizce bu durum tehlikeli bir şey mi?

Herkes için değişir. Rahmetli Kemal Sunal akıllarda “Şaban” tiplemesiyle kaldı. Bu Kemal Sunal için tehlikeli veya kötü bir durum değildi. Al Pacino da hayatı boyunca hep tek düze roller oynadı, ama hiç sıkılmadı. Çünkü kendi karakterini yarattı. Benim de anti kahramanlara daha bir sempatim var, bence daha renkliler... 

Sete çıkmadan ne gibi ritüeller yaparsınız?

Niyet ederim. Ben yaptığım çalışmayı ibadet kapsamında bulurum ve en iyisini yapmaya çalışırım. Nefesimi dengelemeye çalışırım, çünkü bir role girerken tamamen kendiniz olmalısınız. Herkesin kendine göre yaptığı şeyler vardır.

Nasıl bir karakter canlandırmak istersiniz?

Birçok rol var kafamda, ama öncelik olarak yazdığım senaryonun içindeki karakteri canlandırmayı çok isterim.

Bugüne kadar birçok rol oynadınız, karakterin içine girdiğiniz. Hangisi sizin hayatınızda silinmez bir iz bırakmıştır?

Kariyerimde önemli bir yer tuttuğu için “Eşkıya” filmindeki “Demircan Abi” benim içi çok değerlidir.

Dizi projelerinde pek çok genç oyuncuyla bir arada çalışıyorsunuz. Tiyatro kökeninden gelmiş bir oyuncu olarak yeni nesil oyuncuları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok iyi oyuncu arkadaşlarımız var, ama bu biraz da şartların gerektirdiği bir durum. Eskiden tipler vardı; zengin kız-fakir oğlan gibi, ama şimdi senaryonun gelişmesi, karaktere dönüştürmesiyle daha incelikli oynanmaya başlandı. Ben genç arkadaşlarımızın oyunculuklarını beğeniyorum. Şimdi eskiye göre daha fazla imkan var. Eğer gerçek bir oyuncu olmak isteniyorsa, dizi sektörü getirdiği refahla onlara birtakım fırsatlar yaratmış oldu. 

“Müzikale oyuncu olmak için eğitildim”

Tiyatro kökenli olmanın bir oyuncuya neler kattığını söyleyebilirsiniz?

Tiyatroda birçok rolün içine girme imkanı olduğu için daha antrenmanlı olur. Bir rolün çok daha çabuk derinine inebilir. Tiyatroda neredeyse 2 ay prova yapılıyor. O karakterin en iyisine ulaşabilmek için bir arayış oluyor. Dolayısıyla bu cebine koyduğun hazır bir bilgidir. 

Sizin oyunculuğa adım attığınız yıllardaki eğitimle ve oyunculukla şimdiki eğitimi ve oyunculuğu nasıl kıyaslarsınız?

Her dönemin kendine göre şartları oluyor. Ben Şan Tiyatrosu’ndaydım. Biz müzikale oyuncu olmak için eğitildik. 

“Gerçek eğitim sizin kendi kendinizi eğitmeye başladığınız andır”

Devekuşu Kabare günlerinize geri dönüp, içindeki tiyatro aşkıyla kendini keşfetmeye meraklı, 20li yaşlardaki Melih Çardak’a ne söylemek istersiniz?

“Bravo, iyi ki öyle yapışsın” derim, ama bir taraftan da “içindeki cevheri daha erken fark etseydin” derim. Bu bir pişmanlık değil, o gün yaşadıklarım beni bugünlere getirdi. Yaptığın işin keyfini anladığımda oyunculuk benim için çok daha büyük bir mertebeye ulaştı.

Sizin için yetenek mi daha önemlidir yoksa eğitim mi?

İkisi birbirini tamamlar, ama yetenek olmadan eğitimin çok fazla şansı yoktur. Yetenekle eğitim birleşirse çok güzel olur. Zaten her eğitim alan iyi bir oyuncu olur diye bir kaide yok. Okullardaki eğitim size bir başlangıç sağlıyor, ama gerçek eğitim sizin kendi kendinizi eğitmeye başladığın an başlar. 

Mesleğiniz adına yaptığınız en büyük fedakarlık nedir?

Yaşamı feda ediyorsunuz. Oyunculuk bir bütündür, hayatındaki tek bir şeyin eksikliği yaptığın her şeyi yerle bir edebilir.

Mesleğinizin hayatınızdaki yeri nerede?

Bugün için hayatımın tam merkezinde…

Yeni Çağrı Gazetesi’nden alıntıdır.