RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Başarılı yazar Mehmet Yusuf Yahyagil ile yazın hayatına ve “Arkadaşlık” adlı kitabına dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Mehmet Yusuf Yahyagil kimdir?

İdealim olan orkestra şefliği ve kompozitör olma arzumu parasal nedenlerle erteleyip, lisans derecemi Sosyal Hizmetler Akademisi’nde elde ettim. University College of Swansea’den Sosyal Politika ve Sosyal İdare diplomamı; İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi’nden yüksek lisansımı aldım. Doktoramı Marmara Üniversitesi’nde ‘örgütsel davranış’ alanında tamamladım. Yaşama akademisyen olarak başladım. Kısa bir ara verdim; ancak ciddi bir göz sorunuyla bu süre, 10 yılı buldu. Bir gözümü kaybetmekle birlikte çalışmalarımı sürdürdüm. Araştırma yapmak, öğrencilerime bilgi vermek, onlara çevrelerini sorgulamayı ve düşünmeyi öğretmeye gayret ettim. 20 yılı aşkın süredir Yeditepe Üniversitesi’nde çalışmakla birlikte aktif akademik yaşamımı da artık sonlandırıyorum.

İçimde sakladığım müzisyenlik arzumu iyi bir dinleyici olmanın ötesine geçiremedim; ama ‘yazma’ hevesimi Radikal, Yeni Yüzyıl ve Cumhuriyet gazetelerine toplumsal ve kültürel konulardaki düşüncelerimi paylaşarak ve kısa öyküler yazarak hep canlı tuttum. Akademik içerikli kitaplarım dışında “Arkadaşlık” başlıklı ‘novella’ çalışmam, bir ilk oldu.

Yazarken nelerden esinlenirsiniz? Örnek aldığınız yazar veya şairler var mı?

Küçük yaşlardan itibaren hemen hemen tüm klasik başyapıtları okuduğum için pek çok yazardan esinlendim; ama kimseyi örnek almadım. Varoluşçuluk gibi bazı felsefi akımlardan etkilenerek bu çağın değişimlerini, küreselleşmenin etkisini farklı bir bakış açısıyla yazmaya çalışıyorum.  Zevk duyarak okuduğum yazarlar arasında J. Austin, Dostoyevski, Tolstoy, Sartre, Zweig, Kemal Tahir, Sabahattin Ali aklıma ilk gelenler. Favorim ise L. Carrol’ un “Alice Harikalar Diyarında” adlı eseridir.

Akademik kimliğinizle yazınsal kimliğinizi nasıl bağdaştırırsınız?

Önemli olanın ne yazdığınız değil; yazma yeteneği olduğuna, bunun da insanları, dünyayı olabildiğince nesnel algılayıp, çevremizde olup bitenleri, insan davranışlarının ve kültürel değerlerin çeşitliliğini anlamlandırmaya bağlı olduğunu düşünüyorum.

Nisan ayında okurlarla buluşan “Arkadaşlık” adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitabı neden yazdınız?

Biz insanların duyguları, ilişkileri, arzuları aslında tarih boyunca değişime uğramamıştır. Değişim; içinde olduğumuz ortamda, teknolojinin yükselmesinde, toplumsal ve kültürel yapının farklılaşmasıyla yaşam tarzında kendini göstermektedir. Kitabımda milenyum çağındaki cinsellik davranışını ve hep var olduğuna inandığım, insanların içindeki potansiyel kötülük motifini işlemek istedim.

“Arkadaşlık” okurlara hangi mesajları vermeyi amaçlıyor?

Kötülüğün felsefesi açısından tanımlanabilecek insan davranışlarının, iyi ve kötü ayırımının günlük yaşamda karşımıza nasıl çıkabileceğini, insanları ne denli farklı amaçların, nasıl yönlendirdiğinin yüzeysel bir görüntüsünü tanımlamak istedim.

Kitabın ismi nereden geliyor?

Kitabın kahramanları, bi-seksüel iki kadın arkadaş.

Sizce kitap, beklenen başarıya ulaşacak mı?

Bu soruyu yanıtlamak zor. Hataları olan bir kitap. Hata derken kitaptaki gramer veya benzerlerini değil, ön plandaki karakterlerin kişilik yapılarını ve psikolojilerini yeterince irdeleyememenin hatasını kast ediyorum!

Kitabınıza bir okur gözüyle nasıl bir yorum yaparsınız?

Sürükleyici olduğuna, temel kurgunun iyi olduğuna inanıyorum; ama bu haliyle 3. ligde olduğumu da kabullenmem gerek.

Hazırlık aşamasında olan yeni bir eseriniz var mı?

Evet… İkinci yapıtım, şimdiki kitabımın tam aksine muhafazakâr bir ailenin yaşamından bir kesit. Aile bireylerinden büyük çocuğun dinsel değerler, felsefi akımlar ve bilimsel yaklaşım çatışması içinde kendince ‘hakikat’ denilen kavramı sorgulamasını anlatıyor. Üzerinde çalıştığım son kitapta ise tamamen kötülüğün felsefesi üzerine yoğunlaşmak istiyorum.

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

“Arkadaşlık” öncelikle günlük işlerden uzaklaşıp, zaman geçirmek için rahatlıkla önereceğim uzun bir öykü. Arzu ettiğim, öykünün içine yerleştirdiğim düşünsel akımlara okuyucunun dikkatini çekebilmek.