YAĞMUR TANYILDIZ'ın röportajı için tıklayınız...
“Masallarla Yolculuk” kitabının yazarı ÖZLEM YILDIRIM ile bir araya geldik. Kitabı yazarın kendisinden dinledik ve Yıldırım; “Masallarım içinizdeki çocuğa ulaşıyor. Bunun benim için ne kadar değerli olduğunu bilin lütfen” dedi…
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü… Öncelikle bugün böyle başarılı ve güzel bir kadınla yaptığım bu röportajı sizlere ulaştırmak benim için büyük mutluluk…
Ve sevgili kadınlar; özgürlüğümüze, fütursuzluğumuza, kahkahalarımıza, hayallerimize ve cesaretimize şerefe olsun! Hepinizin gününü kutlarım…
Mustafa Kemal Atatürk’ün sözüyle sözlerime son verip, sizi röportajımızla baş başa bırakıyorum;
“Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.”
Kitabınızın girişinde öz geçmişiniz var. Biz Özlem Yıldırım’ı bu söyleşide farklı açılardan tanımak isteriz.
Büyürken acaba zeki mi yoksa aklı pek çalışmıyor mu diye insanları ikilemde bıraktım. Onların bu ikilemi beni de ikileme düşürdü. Dersler, sınavlar umurumda değildi. Evde ödev yapan bir çocuk değildim. Üniversite sınavına gireceğim yıl aldığım kurs dışında hiç kursa gitmedim. Ne istediğimi ve bu isteklerim için bana neyin gerekli olduğunu sanki bilerek bu dünyaya gelmiş gibiydim. Bu yüzden sanırım doğuştan yetenekli ama zeki değil diye düşünüldü. Yetenek Allah vergisi sanılıyor. Bunun bir zekâ olduğunu şükür artık biliyoruz. Ders çalışmayan umursamaz tavırlarımdan olsa gerek genelde öz güvenimin çok yüksek olduğu düşünülür. Buradan herkese söyleyivereyim, hayır değil. Hiçbir zaman “Vay canına ben zaten bu işte çok iyiyim.” diye kendimi ortalığa atmadım. Hep bir durup baktım. Düşündüm, oturdum ders çalıştım. Ders çalıştım dedim bakın. Test kitapları arasında boğulmamış olmam ders çalışmadığım anlamına gelmiyor. İlgi alanım neyse kendimi o yönde geliştirmeye gayret ettim. Girmek istediğim bölüme kaç puan gerekiyor diye baktım, o puanı alacak kadar çalışsam yeterli diyerek o kadarlık çalıştık mecbur. İstediğim okulu, bölümü kazandım sonra amaçlarım doğrultusunda adım atmaya devam ettim. O testlerde çözdüğünüz soruları zaten unutacaksınız. Onları ezberlemek sizi daha akıllı ve vizyonlu yapmayacak. Yine de zaman zaman ben de “Acaba aklım çalışmıyor mu?” diye düşündüm. Küçük yerde büyüdüm ve orada bu tavırlarımla epey göze çarpıyordum. Sevilmediğim düşünülmesin. Çok sevilen ama farklı olduğu düşünülen biriydim. İşte bu da bende kaygı yarattı fakat içimde taşıdığım minik kaygının beni büyüttüğüne de şahit oluyorum. Başka kendimle ilgili nelerden bahsedebilirim size diye düşünüyorum. Tamam buldum. Sosyal biriyim ama sosyalleşirken odak sorunu yaşıyorum. Erkenden uykum geliyor, sabah erkenden de kalkıyorum. Kalabalık ortamlarda boğulacak gibi oluyorum. Hemen evime koşmak istiyorum. Çalışırken ise hiç odak sorunu yaşamıyorum. Sanırım bu yüzden çalışmayı çok seviyorum. Dinlenirken dinlenemiyorum, çalışırken dinleniyorum. Aslında bu iyi bir şey değil. Farklı açılardan Özlem Yıldırım böyle biri. Zaten bu daha gerçek. Okuduğum okullar, ne iş yaptığım, nereli olduğum beni tanımlamaya yetmez.
“Masallarla Yolculuk” kitabınızın sevildiğini görüyoruz. Gelen yorumlar arasında sizi en çok hangisi etkiledi?
İki tanesini söylemek isterim. Biri “Hayallere tutunarak yaşayan biri olarak söylüyorum, bu kitabı iyi ki yazmışsınız. Lütfen yazmaya devam edin ve hiç pes etmeyin.” Diğeri “Bu kitap benim ruhuma çok iyi geldi.” Bu iki yorum gözlerimi doldurdu. Yaratmak istediğim etki tam olarak buydu çünkü. Masallarım içinizdeki çocuğa ulaşıyor. Bunun benim için ne kadar değerli olduğunu bilin lütfen.
Bir söyleşinizde “Yazmayı bende derin bir tutku yapan içimdeki öfke” demişsiniz. Öfkenizi tanımlayabilir misiniz?
Virginia Woolf kitaplıkta gezinirken ona, bir fakülteli eşliğinde ya da bir tavsiye mektubu ile kitaplığa kabul edilebileceğini söylediklerinde, sırf kadın olduğu için küçümsendiğinde öfkeyle merdivenlerden indi ve bir daha hiçbir zaman konukseverlik beklemeyeceğine yemin etti. Marie Curie polonyum ve radyumu keşfettiğinde, yalnızca kendi imzasını taşıyan bir notla bunu Fransız Bilimler Akademisine bildirdiğinde, babasının ya da kocasının imzası olmadan böyle bir notu yollamasının dönemin bilim anlayışı tarafından normal karşılanmadığı söylendiğinde, yaşadığı öfkeyi ifade etti. Onların kalbini kıran sistem, onları ünlü bir yazar ve bilim insanı olmaktan alıkoymadı. Biz aynı öfkenin kadınlarıyız.
İçinde 12 tane masal olan bir masal kitabını bizimle paylaştınız ve kitap ses getirdi. Peki, bunun arkası gelecek mi yoksa bu bir hayaldi yapıldı ve bitti mi?
Bu bir hayaldi, yapıldı ve bitmedi. Hayallerimle ben yolculuğumuza devam ediyoruz. Masallarla Yolculuk ismini öylesine koymadım. Yaptığım her şeyin bir açıklaması, anlamı var. Yolun daha çok başındayım ve yolculuğum uzun. Öykü yazıyordum ama çocuk edebiyatından 2. kitabı çıkarmam için o kadar çok istek aldım ki öykülerimi bir kenara koyup kolları sıvadım. Yazdım, bitirdim. Eylül gibi sizlerle olur. Yazdığım fantastik hikâyeye kalbimi koydum. Yüreğimin derinliklerindeki evreni sizlerle paylaşacağım için oldukça heyecanlıyım. Bir de gözlemlediğim bir şey var, benim fantastik tarzım sevildi.
Bu yolculukta teşekkür etmek istediğiniz size eşlik eden isimler var mıydı?
Elbette var. Bu soruyla bana teşekkür etme fırsatı sunduğunuz için öncelikle size teşekkür etmek isterim. Üstelik bu yolculukta sesime aracı oldunuz. Beni yalnız bırakmadınız. Dilerim meslek hayatınızda ayağınıza taş değmesin. Diğer teşekkürlerime gelirsek. Masallarıma kıymet veren yayıncım Aytaç Timur’a, yayınevine dâhil olduğumdan bu yana beni sevgiyle kucaklayan yayınevi editörümüz Ayşe Özden’e, benimle okullar arasında köprüler kuran Ayla Tokmak’a, kitap kapağımı tasarlayan Abdullah Eşki’ye, sihirli parmaklarıyla fotoğraflarımı çeken Kaan Türker’e, yazdıklarımı basılmadan önce okuyup beni girişimlerim için yüreklendiren değerli öğretmen arkadaşlarım Dilek Yıldırım’a ve Özkan Özkul’a, yolculuğumda hep yanımda olan aileme, dostlarıma teşekkür ederim. Bu güçlü destek ve dayanışma işin başarıya ulaşmasını sağlıyor.
İlk eserinizin sevilmesi ikinciyi yazarken size cesaret verdi mi?
İlerleme cesareti verdi ama paniklememe de sebep oldu. İlk kitabı yazarken ve çıkarırken bu kadar paniklememiştim. Tanınırlığım arttıkça sorumluluğum artıyor. Yayılsın diye yazıyorum zaten ama “Oh, oh ne güzel, herkesler beni tanıyacak.” gibi bir coşkum yok. Okuyucularıma sadık olabilmek ve dürüst kalabilmekle ilgili dertlerim var. Bu bana bazen köşeye sıkışmış hissettiriyor. Umarım hikâyelerime inanan kimseyi hayal kırıklığına uğratmam.
Oyunculuk kariyeriniz de var. Oynadığınız karakterler arasında en çok hangisini sevmiştiniz?
Komedya 2020 isimli tiyatro oyununda, oyun boyunca alakalı alakasız sahnenin bir yerinden fırlayıp “Size bir masal anlatabilir miyim?” diye herkesin lafını kesip kendimi kaptırarak masal anlatmaya başlıyordum. Şimdi elimde yayımlanmış olan bir masal kitabım var. Okullara gidip masallarımı anlatıyorum. Orada oynadığım karakterim sanki hayat buldu. Bu şahane deneyim için minnettarım.
İşini aşkla yapan birini görüyoruz. İşini aşkla yapan biri olarak tanıdığımız insanların aşka bakış açısı ve onları nasıl insanların etkileyeceği her zaman merak edilir. Sizin de katıldığınız bir canlı yayında kalbinizin boş olduğunu ifade etmenizden dolayı bu konuyu sormak istedim. Acaba bu merakı gidermeme izin verir misiniz?
Bunu arkadaşlarım da zaman zaman soruyor. Evet, haklısınız demek ki merak ediliyor. Biraz şaşırtacağım belki okuyucularımızı ama ben işini aşkla yapan biri olmakla birlikte aşkta son derece beceriksiz biriyim. Sebeplerini etraflıca anlatmaya gayret edeyim. Şimdi benim zihnim sürekli hayal ürettiği için zaman nasıl geçiyor anlamıyorum. Sosyalleşirken yaşadığım odaklanma meseleme değinmiştim. Evet, işte bir ilişki içinde de böyle oluyor. Gün içinde arayıp sormam mesela. Oysa tüm gün onu hayal etmişimdir. Bu hayali de sesli ifade etmek aklıma gelmiyor. Benim olağanım o çünkü. Garip mi oldu bunu açık şekilde ifade etmem acaba? Ama sordunuz, dürüstçe ifade etmeliyim. Hoş, zaten hayatıma pek insanın girdiğini de söyleyemem. Kolay bağ kuramam, beni çözmek zaman alır. Bana âşık olan birinin kararlı ve sabırlı olması gerekir. Şimdi sesli düşününce bunu fark ettim. Bu sabrı ve anlayışı da kimseden beklemem. Bir sürü işin gücün arasında bir de bununla uğraşmak zorunda değil kimse. Diyelim ki kararlı ve sabırlı, bu kısmı başarıyla geçtik. Nasıl birine âşık olurum ben? Kabalık etmek istemem ama duygusal zekâsı düşük bir insana âşık olma ihtimalim yok. Gerçi niye kabalık olsun? Üstüne çalışınca gelişir. Gelişmemişse demek ki bunu önemsememiş. Tutkulu, hedefleri olan ve hedefleri için çalışma motivasyonunu yaratabilen erkek benim ilgimi çekebilir. Birbirimizin ilgisini çektiysek sonra bu ilgi nasıl aşka dönüşür? Aşk ona yaslandığınızda sizi yıkmamalı. Kendinizi güvende ve evinizde hissettirmeli. Ona sarıldığınızda sizi dinlendiriyorsa, onun sıcaklığında ısınıp kokusunda huzur buluyorsanız, zor zamanlarınızda sesini duymak size güç veriyorsa doğru yerdesiniz demektir. Mesafeler bağınızı koparmaya yetmiyorsa, kafanızda soru işaretleri yaratmıyorsa, aynı anda birbirinizi düşünüyorsanız… Liste uzun mu oldu? Kaptırdım kendimi. Aşka bakışımı anlatmak istemiştim. Ne kadar güçlü bir his ve bulanlar ne kadar şanslı.
Bir aşk kaleminize de ilham olabilir mi? Yazma sürecinizde en büyük ilham kaynaklarınız nelerdir?
Evet, bir aşk kalemime ilham olur. Benim en büyük ilham kaynaklarım aslında acılarım. Masallarımı okumayanlar sanmasın ki depresif içeriklerim var. Masallarımın hepsi birer ümit kaynağı. Ben acılarından eser çıkaran biriyim. Sistemim böyle çalışıyor. Beni üzerseniz bilin ki bir eser üretmeme vesile olacaksınızdır. Gün içinde bilgisayarın başına geçme motivasyonlarımdan da bahsedeyim. Pis ve dağınık bir evde mümkün değil yazamam. Ben zaten zihni kalabalık bir kadınım. Derli toplu ve tertemiz olmalı evim. Sessizlik benim için çok önemli. Karakterler kafamın içinde cıvıl cıvıl konuşurken bir de dışarıdan ses duymaya tahammül edemem. Sabahın erken saatlerini severim. Henüz gün ağarmamışken yazmanın keyfi başka hiçbir yerde yok. Bunların dışında neler var bir düşüneyim. Seyrettiğim ve beni çok etkileyen bir film veyahut okuyunca etkisinden çıkamadığım bir kitap… Müsaade edin lütfen anılarımı tarıyorum. Hah evet! Sokakta yürürken karşılaştığım insanlar, esnafla yaptığım sohbetler… Hayatın içine karışıp insanları seyretmeyi ve onlardan ilham almayı heyecan verici buluyorum.
Yazan bir kadın olarak Dünya Kadınlar Günü ile ilgili ne söylemek istersiniz?
Gördüğüm ve yaşadığım, hep kadının bedeninden dolayı şiddete uğraması. Bir yandan kadınları kusursuz görünmeleri için yarışa sokan sistem bir yandan kadına güzelliğini saklaması için baskıda bulunuyor. Yüksek sesle gülemez, öfkeli olamaz, mini etek giyemez, fikrini açıkça ifade edemez, girişimci olamaz… Erkekte olduğunda güç olarak tanımlanan, kadında olduğunda nedense edepsizlik. Bu eşitsizliği bir köşeye oturup susarak değiştiremeyiz. Ben; güzelliğimi saçmayı, parlamayı, doğru bildiğimi haykırmayı, yazarak çoğalmayı seçtim. Virginia Woolf’un ettiği yeminden ilham aldım ve beni her kırdıklarında daha fazla yeşermeye yemin ettim. Bu Dünya Kadınlar Günü’nde kendimi, yazma cesaretini gösterdiğim için kutluyorum. İyi ki varım.