Her hafta olduğu gibi bu hafta da Aziz Karataş ile Bir Çay Söyleşisi adlı köşemizde çok değerli bir konuk aldık. “Bir karakter yaratmak oynamaktan daha çok haz veren bir şey benim için. Seyircinin daha önce görmediği karakterler görmesi beni heyecanlandırıyor.” diyen Tiyatrocu, senarist ve yönetmen Mancu ile şimdi kahvelerimizi yudumlarken koyu bir sohbete koyuluyoruz…

Tiyatronun sinemaya göre çok daha zor olduğu kesin. Oynadığınız rolü seyirciye birebir anında yansıtabilmeniz çok önemli. Sahnedeki konsantrasyonu bozmamak ve yapmacık olmadan oynamak için ne gibi püf noktaları var, nasıl başarıyorsunuz bu kadar doğal olmayı?

Oyunculukta şöyle bir söz vardır; ‘Oynamıyormuş gibi oynamak.’ Bunu yapabilmek için öncelikle işinize tutku ile bağlı olmanız gerek. Sonrasında, oynayacağınız karakter ile aranızda bir bağ kurmalısınız. Bir de benim en önem verdiğim şeylerden biri ‘Duygu-His’ olayıdır. Seyirci sizin hissetmediğiniz bir şeyi hemen fark eder. Bu yüzden çalışırken, karakterinizi çok iyi araştırıp, bağınızı kuvvetlendirirseniz, geriye kalan şeyse iyi bir oyunculuk olur zaten. Bu da hem size çok keyif verir hem de seyircinin keyif almasını sağlar.

Oynadığınız oyunlar sırasında, sahnede başınıza gelen komik veya ilginç anılar varsa, bizimle paylaşır mısınız?

Tabii…Batman’ın Kozluk ilçesinde oynuyorduk. İlçenin en büyük temel problemlerinden biride, elektrik kesintilerinin sıklıkla yaşanması. Oyun tam başlarken elektrikler gitti. Doğaçlama yapmayı sevdiğim için, oyun içerisinde seyircilerin telefon ışıklarını açması gerektiğini doğaçladım ve seyirci telefon ışıklarıyla sahneyi aydınlattı biz de oyunu kesmedik oyun boyunca seyircinin telefon ışıklarıyla oynadık.  Olay komik görünse de oldukça trajik bir görüntüydü. Komik olan bizim sahnede o şekil oyun sahneliyor olmamız, trajik bölümü ise, şehrin sürekli elektrik sıkıntısı yaşıyor olması.

Türkiye’de tiyatroya karşı son yıllarda biraz daha ilgi arttı sanırım. Ne düşünüyorsunuz ülkemizdeki sahne sanatları hakkında? Tiyatroya olan ilginin artması için neler yapılması gerekiyor, bu konuda en büyük sıkıntılar nedir?

Oyuncunun er meydanı tiyatro sahnesi derler. Tiyatroya ilgi aslında her zaman vardı, tiyatroya destek her zaman yoktu. Tiyatrolar yeterli desteği görmediği zaman ayakta kalması zor oluyor. İmkânsızlıklardan dolayı da, oyunlar sahnelenemedikçe, ilginin oluşmaması gayet doğal görünüyor. –ki tiyatro büyük gelirler elde edebileceğin bir alan değil. Ama tiyatronun etkisi diğer sanat alanlarından daha güçlüdür. Televizyon ekranlarında birçok kötü oyuncu ile karşı karşıyayız. Lakin son zamanlarda onlarında bir tiyatro eğitiminden geçtiğini duyuyoruz. Tiyatro aslında herkesin çocukluk hayali, lakin garanti bir meslek gibi görünmediği için insanların çoğu gerek kendi tercihleriyle gerekse aile baskısıyla başka mesleklere yönelip içinde eksiklik olarak kalan Tiyatroyu hayatının bir köşesindeher zaman tutmuştur. O eksik kalan ama bir köşe de duran duygu, her zaman tiyatro aşkının var olacağını gösteriyor. Bu nedenle tiyatroya ilgi her zaman var olacaktır. Ama destek her zaman az olacaktır.

Dünya tiyatrosundan veya müzikallerden en çok sevdikleriniz nelerdir? Ve bunların içinde en çok hangisinde rol almak isterdiniz? Ya da birlikte oynamayı hayal ettiğiniz bir idolünüz var mı?

Ben halk tiyatrosu anlayışına sahibim. Toplumun sorunlarının dile getirilip, toplumu doğru yönlendirme üzerine bir sanat anlayışını benimsemişim. Bu anlamda benim tek bir idolüm vardı, onu da yakın bir tarihte kaybettik. Hayatını bu işe adamış, kendine has bir tarz ile büyük işlere imza atmış bir isimdi. O isim de Ferhan Şensoy’dan başkası değildi.

Daha önce sergilediğiniz tiyatro oyunlarınızı izledim.  Performansınız çok başarılı. Rol seçimlerinde dikkat ettiğiniz unsurlar nelerdir? Özelikle “işte bu rol tam bana göre” dediğiniz yerler oluyor mu?

Genelde rol seçiminden çok, hikâye önemli benim için. Hikâyeye inanmışsanız, o hikâyede ki karakter zaten sizi seçer. Ama şunu söyleyebilirim, genelde farklı karakterler oynamaktan keyif alıyorum. Bir karakter yaratmak daha haz veren bir şey benim için. Yani seyircinin daha önce görmediği karakterler görmesi beni heyecanlandırıyor.

Pandemi süreci tiyatro sanat’ı nasıl etkilendi? Yeni düzende, yeni projeleriniz var mı?

Pandemi, birçok sektörü etkilediği gibi sanat alanını da korkunç bir şekilde etkiledi. Sanat icra eden insanların tek gelir kapısı seyircidir. Seyircinin gelmemesi demek sanatın çok kötü bir süreç geçirmesine nedendir. Ve öyle de oldu, birçok tiyatro bu süreçte kapandı, birçok kişi yıllarca evine ekmek götüremedi. Bizlerde bu süreçte direndik, dayanmaya çalıştık, uğraştık, birçok değerli dostlarımızı ziyaret ettik ve 2 senelik uğraş sonunda Batman’a Mancu Yapım Tiyatro Salonunu kazandırdık. 40 kişilik bir salondan oluşmaktadır. Bu kadar sıkıntılı bir süreçte, tiyatroların kapandığı bir dönemde, bizim böyle bir girişim de bulunmamız tam bir delilik olsa gerek. Çünkü biz umudun kaybedilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Biz birlikte her şeyi güzelleştireceğimize inanıyoruz. Bu yüzden çok zor da olsa, nihayetinde bir salon Batman’a kazandırdık. Bu birçok insana umut olur inşallah. İnsanlar hayallerinden vazgeçmemeli, sonunda mutlaka başarı gelecektir. Ve bundan sonra da birçok projemizle umut olmaya devam edeceğiz.

Uzun bir zaman sonra “Ben sizin bildiğiniz insanlardan DELİYİM” oyunuyla seyirci karşısına çıkmaya hazırlanıyorsunuz. Oyunun gelişim sürecinden bahseder misiniz? Fikir nasıl doğdu ve nasıl gelişti?

Daha önce de belirttiğim gibi yeni bir karakter yaratmak heyecan verici bir şey. Ben de kendi tarzımı oluşturup, kendime has bir üslup ile sanatıma yön vermeye çalışıyordum. Bununla ilgili bir arayış içerisindeydim. Ve tabii ki hayalim, tek kişilik gösteri yapabilmekti. Sonra şöyle bir fikir geldi aklıma, Türkiye ve dünya gündemini takip edip, yaşanan olayları, bir DELİNİN gözünden yorumlamak. Nazım Hikmet Rân, Can Yücel, Bertolt Brecht, Yılmaz Erdoğan, Mehmet Baydur, Erhan Gökgücü, Cemal Süreya, Yannis Ritsos gibi usta kalemlerin şiir, yazı, monologlarından faydalıyorum. Tam bir şiir oyunu oldu. Gayette etkileyici bir hale geldi. Sonuç itibariyle bir konsept tasarladım. Şimdi seyirci ile buluşacağız ondan sonra her yıl bu oyunu tazeleyerek, yeni konularla seyircinin karşısında olmayı planlıyorum.

“Ben sizin bildiğiniz insanlardan deliyim” oyununa nasıl hazırlandınız?

Oyun kendi içinde konulara ayrılmaktadır. İşkenceler, kadın cinayetleri, patronların işçileri ezdiği, çocuk ölümleri gibi bölümlerimiz var. Şuanda da bir savaş söz konusu bu oyunumuzda bu alanda ki gerçeklikleri gösterme üzerine. Her sahne özenle çalışıldı. Metinler özenle belirlendi büyük bir emek verildi. Tek kişilik oyun acaba nasıl olacak? İnsanlar merak ediyor. Bu yüzden büyük bir ilgi söz konusu. Çok hassas ve olayları nasıl etkileyici bir şekilde gösterebiliriz üzerine bizler de çok çalıştık diyebilirim.

“Ben sizin bildiğiniz insanlardan deliyim” projesinin insanlara verdiği özel bir mesajı var mı?

Kesinlikle var. Hem de birçok mesaj var. Barış içinde yaşamamız, ne yaşarsak yaşayalım umudumuzu asla kaybetmememiz ve en önemlisi de olaylar karşısında kaybettiğimiz hislerimizi kaybetmemiz, duyarsız bir toplum olmamamız, yaşanan her şeye insani bakmamız gerektiği mesajlarını veriyoruz. Her şeye siyasi bir düşünceyle bakar oldu toplum. Kadın ölüyor, siyasi malzeme haline geliyor. Hayır. Kadın ölüyor. Buna çözüm bulmamız lazım. Kadınların ölmemesi için herkesin birçok şey yapması lazım… Ölümleri, zulümleri, çaresizlikleri bir siyasi malzeme haline getirmeyi bırakalım… Biz bunu istiyoruz. Ve bu oyunda da olaylara insani bakılmasını sağlamaya çalışıyoruz.

Sahnelediğiniz bütün oyunların aynı zamanda yazarlığını da siz yapıyorsunuz. Sizce bir senaristin iyi bir kaleme sahip olması için ne gibi özelliklere sahip olması gerekiyor?

Çoğu projelerimi kendim yazıyorum. Aslında iyi bir kaleme sahip olabilmek için bence iyi bir gözlem gücüne sahip olmak lazım. İşin tekniksel boyutunu ayrı tutarsak, işin insana ulaşma duygusu daha önemli diye düşünüyorum. Bunun içinde, çok araştırmak, çok iyi görmek, gördüğünü iyi bir şekilde kağıda dökebilmek benim yaptığım şey bu.

Sanata dışardan müdahale oluyor mu? Sanata sanatçıya ilgi ve duyarlılık ne durumda ve sizce sanat nasıl gelişir?

Çok fazla siyaset yapılıyor. Herkes bir siyasi konuşma içerisinde ve bu çok tehlikeli bir şey. Oyunda da mesajımızı anlattım ya, her şeye siyasi bakıyoruz. E sanat politik bir iştir. Yanlış olanı eleştireceksin. Herkes siyasi bir zihne büründüğü için, eleştirdiği zaman hemen o kesim sana baskı uyguluyor. Aslında sanatın birçoğu da siyasi bir düşünce ile sanat yapar olmuş, yani eleştiri boyutları hakaret boyutuna ulaşmış. Biz bu ince çizgiyi aşabilirsek, doğru eleştiri yapabilirsek, doğru eleştiri yapınca da baskı uygulanmadığın da, bir şeyler değişebilir. Çok kızgın herkes, bu yüzden her taraf bağırıyor, herkes bağırınca ortaya kargaşadan başka bir şey çıkmıyor. Birbirimizi daha iyi dinlemeliyiz. Sanat, doğruları anlatacak, eksikleri gösterecek, diğer taraflar da, dinleyecek, eksikleri not edip giderecek. Bu kadar basit aslında.

Kurucusu olduğunuz Mancu Yapım  hakkında neler söylersiniz? Topluluğun yapısından, faaliyetlerinizden ve mevcut durumunuzdan bahseder misiniz? Buna ek olarak, pandemiden sonra yapmak istediğiniz bir şey var mı sizi motive eden?

Biz enerjimizi üretmekten alıyoruz. Sürekli ürettiğimiz için, tam motiveyiz. Mancu Yapım Batman’da sadece Tiyatro alanında değil, Reklam danışmanlığı, sunuculuk, kısa film çekimleri.Vs. birçok sanatsal alanda hizmet verecek bir yapımdır. Böyle bir yapıma şehrimizin ihtiyacı vardı. Bizde memleketimiz de eksik olan ve kendi alanımızla bağlantılı olan girişimleri hayata geçirmeyi hedefliyoruz.

Pandemi nedeniyle sahneler kapandı ve etkinlikler durdu. Durmak sizi nasıl etkiledi?

Durmak beni sinirlendiriyor. Ve ben en büyük üretimlerimi sinirli olunca ortaya çıkartabiliyorum. Yani pandemi beni fena sinirlendirdi. Bu yüzden bir sürü proje ürettim (Gülümsüyor)

Mancu Yapım olarak Tiyatro Atölyesi açmayı düşünüyor musunuz? Bu atölyeyle ilgili hayallerinizi ve amaçlarınızı bizimle paylaşır mısınız?

Gençlerin sanata yönelmesi için birçok düşüncemiz var hepsini hayata geçireceğiz lakin biraz zaman lazım. Salonumuz yeni tamamlandı. 5-6-12-19-26-27 Mart tarihinde sahnede olacağız. Ondan sonra da, adım adım diğer projelerimizi hayata geçireceğiz. Birçok genç arkadaşlarımızla beraber hem Atölye hem de üretim üzerine projeler gerçekleştireceğiz. Asıl amacımız da bu zaten, gençlerle beraber sanatsal üretimler yapmak.

Tiyatroyu seven, tiyatro oyuncusu veya yazarı olmak isteyen gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Hedeflere ulaşmanın kolay yolu yoktur. Bu yüzden sürekli okuyun, izleyin, araştırın ve en önemlisi de umudunuzu asla ama asla kaybetmeyin. O zorlu süreçte yaşadıklarınız, ileride oynayacağınız ve yazacağınız şeyler olacaktır.

Biz de Önce Vatan Gazetesi ailesi olarak bizimle yaptığınız bu özel ve içten röportajdan ötürü değerli sanat yüreğinize şükranlarımızı sunar, gelecek çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.

Röportaj: Aziz Karataş