RUHUMUN ATLASI kitabının yazarı KÜBRA COŞKUN YİĞİT ile bir araya geldik. Ruhumun Atlası’ndan, annelikten, yazmaktan, cinsiyetçilikten, toplumsal tutumlardan, mükemmeliyetçilikten ve gelecek hayallerinden konuştuk. Bence başarılı bir yazar, muhteşem bir anne ve çok güzel bir kadın… Sizin de bu güzel ve başarılı kadını tanımanızı isterim…

Hoş geldiniz Kübra Hanım, nasılsınız? Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Hoş buldum! İyiyim, çok teşekkür ederim Yağmur Hanım. Kübra Coşkun Yiğit ben. “Ruhumun Atlası” kitabının yazarıyım. İstanbul Üniversitesi’nde Örgütsel Davranış Bilim Dalı’nda doktora yapıyorum. Şu an tez dönemimdeyim. Tez yazdığım vakitler dışında fırsat buldukça kitap editörlüğü yapıyorum ve Edebiyatist derginin editörlerindenim. Evliyim ve 1 yaşında oğlum var: Atlas! Vaktimin kocaman bir bölümünü (yaklaşık yüzde doksanını) annelik mesaisi kaplıyor şu ara.

Ruhumun Atlası’ndan bahsedebilir miyiz? Nasıl çıktı ortaya?

Ben sürekli yazan biriyim. Bazen düzenli olarak yazarım, bazen ilham geldikçe parça parça yazıp daha sonra sakin kafayla yazdıklarımı bir metne dönüştürürüm. Ya da bazen dönüştürmem, öylece kalırlar. Çünkü yazmak benim duygularımı derleyip toparlama, onlarla başa çıkma şeklim. Yazmak benim için bir aklına mukayyet olma çabası, kendimle yüzleşme hali. “Annelik” yaşamayı çok istediğim bir duygu olmasına rağmen belki fazla duygusal biri olduğum için bilemiyorum ilk etapta o sıfatın, o hissin büyüsü beni tepetaklak etti. Anne olacağımı öğrendiğim gün de baş edemediğim yoğun duygularımla kalemi elime aldım ve gün geçtikçe hislerim daha da yoğunlaştı, ona söylemek istediklerim, anlatacaklarım içime sığmadı, oğlumla konuşmaya başladım yazarak. Derken günün sonunda bir annenin günlüğü olarak yazılmaya başlanan şey kitaba dönüşüverdi ve “Ruhumun Atlası” ortaya çıktı.

Kitabın amacı neydi? Amacına ulaştı mı sizce?

Biraz önce de belirttiğim gibi öncelikle benim duygularımla baş etmek için yazdığım bir günlüktü bu kitap. Oğlumla konuşmalarım kendi çocukluğumla konuşmalarımdı bazen. Çocukluğumda kendi duymak istediklerimi ona söyledim zaman zaman, hasıraltı ettiğim duygularımla yüzleştim ve bu anlamda bana çok iyi geldi. Kitapla ilgili yazdığı inceleme yazısında Tebessüm Erdin Güngör’ün kullandığı bir ifade bence kitabın amaçlarından bir diğerini çok güzel açıklamış: “Kendi yolunu bulma mücadelesinde epeyce yol kat etmiş, pek çok çukura düşmüş bir annenin, evladına bu çukurların yerlerini gösterme çabası…” diyor yazısında. Evet, amaçlarımdan biri de tam olarak tabiri caizse bu “yol tabelalığı”, “atlaslık” idi ve umarım bu amacıma da vakti gelince ulaştığımı görebilirim. Başka bir amacım ise bazı konularda annelerde farkındalık yaratmaktı. Çünkü toplumun dönüşümünde annelerin rolünün çok büyük olduğunu düşünüyorum. Babaların rolü de elbette aynı derecede önemli ama ben bir anne olduğum için gördüklerim ve dolayısıyla anlattıklarım da annelik penceresinden. Özellikle ataerkil bir toplumda çocuk yetiştirmek çok zor. Ülkemizde kadınlara olan yaklaşımı biliyorsunuz. Kadın-erkek eşitsizliğini, her gün dinlediğimiz onlarca kadına şiddet ve cinayet haberlerini de… Buna tahammül etmek çok güç. Oğullarımızı çok iyi eğitmek zorundayız. Bu çok net. Bu anlamda annelere cinsiyetçilikle savaşmamız gerektiğini anlatmaya çalıştım dilim döndüğünce ve ayrıca toplumun dikte ettiği kurallara, alışılagelmiş annelik serüvenine dahil olmak zorunda olmadığımızı anlatmak istedim. Annelere yalnız olmadıklarını hissettirebilmek, hepimizin annelik yolculuğumuzda bir şekilde benzer durumlarla, benzer sorunlarla karşılaştığımızı bilsinler istedim ve aslında çocuk yetiştirmekle çocuk büyütmek arasındaki incecik çizgiye dikkat çekmek istedim. Okurlardan aldığım dönüşlere bakılırsa bu anlamda da kitap amacına ulaşıyor diyebilirim.

Yazar olmanın dışında bir eş ve çok güzel bir annesiniz aynı zamanda. Anne çocuk ilişkinizden bahsedebilir miyiz? Annelik, hayatınızda ve sizde neleri değiştirdi?

Neleri değiştirmedi ki? Hayatımı ikiye bölecek olsam Atlas’tan önce ve Atlas’tan sonra olarak bölerdim. Mesela kendimin sınırlarını öğrendim en başta, bence en önemlisi bu oldu. Dönüşebileceğim kişiyi gördüm. Sabrımın sınırlarıyla tanıştım sonra. Çok ilginç bir şekilde tahammül sınırlarımla tanıştım. İlginçti çünkü ona karşı tahammül sınırımın yüceliği beni şaşırtırken diğer herkese karşı tahammülümün azaldığını fark ettim. Dünya o ve diğerleri olarak ikiye ayrıldı bir anda. Bir de anneliğin zor kısımları var tabii. Bizim toplumumuzda annenin işi ayrıca zorlaştırılıyor. Anne olmanın sorumluluğu genel anlamda zaten çok ağır. En azından benim için öyle, kafası rahat bir anne olamadım en başından beri. Hayatımda etkilediği en büyük şey ise tabii ki kişisel zamanlarım oldu. Bireysel takılabilmeyi çok özlüyorum yalnızlığa âşık biri olarak. Kafama estiğinde esen şeyi yapabilmeyi özlüyorum. Ama diğer yanım devasa bir sevgi. İçimde yaşam bulmuş, oluşmuş, bir yerlerinde kendimi, bir yerlerinde sevdiğim adamı gördüğüm ve büyüme evrelerinin her anına eşlik ettiğim bir çocuk. Onun büyüyüşüne tanıklık etmek muazzam bir keyif. Anne çocuk ilişkimize değinecek olursam, ilişkimize genel anlamda bir anne koala ve yavru koala ilişkisi diyebiliriz. Ama tabii anne olarak ben de çocuk olarak o da psikolojisi ve değişken ruh halleri olan iki insanız, dolayısıyla zaman zaman zorlandığımız anlar oluyor. O çok küçük derdini anlatamadığı ya da benim anlayamadığım zamanlar oluyor veya bazen annelik dışındaki sıfatlarım beni zorladığında ciddi anlamda yoruluyorum ve ona ayırmam gerektiğini düşündüğüm vakti ayıramadığımı ya da yeterince sabırlı olamadığımı düşündüğüm zamanlar oluyor. Böyle zamanlarda ilişkimiz zedeleniyormuş gibi hissedip üzülebiliyorum. Sonra hemen anne-çocuk ilişkisinin bu kadar pamuk ipliğine bağlı bir ilişki olmadığını aksine “kordon bağı” kadar güçlü, hayat veren bir bağ olduğunu kendime hatırlatıp yola devam ediyorum.

Kitabınız çıktığında oğlunuz henüz 1 yaşına yeni girmek üzereydi, bu kadar küçük bir bebekle kitap yazmak zor olmadı mı? Nasıl vakit bulabildiniz?

Kitabım kurgu olmadığı için özel bir mesai harcamama gerek kalmadı. Duygularımın yoğun olduğu anlarda, ilham geldiği anlarda hemen telefona notlar aldım ve müsait olduğum zamanlarda o notları bilgisayara geçirdim. Yoksa bilgisayarın başına oturup uzun uzun yazacak bir vaktim elbette olmadı. Son bir ay kitabın baskıya hazır hale gelmesi süreci biraz yoğun geçti yalnızca.

Kitabı daha çok anneler ve anne adayları mı okumalı, yoksa okuyan herkes kendinden bir şeyler bulabilir mi?

Bulabilir çünkü aslında hitabım oğluma gibi görünse de bazen kendime, bazen okuyucuya. Mitolojiden felsefeye, felsefeden psikolojiye, hayata dair birçok alandan anekdotla bezenmiş bir içerik okuyucuyu bekliyor. Aslına bakarsanız kitap yayımlanmadan önce bu noktada ben de tereddütteydim. Acaba anne olmayanlar ya da erkek okurlar kitabı okuduğunda ne hisseder diye düşünmüştüm ama geri dönüşler beni bu anlamda oldukça tatmin ediyor. Özellikle anne olmayanların kendi çocukluklarında annelerinden beklentileriyle, travmalarıyla yüzleştiklerini görüyorum ya da annesine minnet duygusu artanları görüyorum okurlarım mesajlarında. Dolayısıyla kitabın annelere ve anne adaylarına biraz daha fazla olsa da genel anlamda herkese hitap ettiğini söyleyebilirim.

Sizce mükemmel bir anne olmak mümkün mü? Siz mükemmel bir anne olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Aşırı mükemmeliyetçi bir insanım ama asla mükemmel değilim, olamam da. Kimse olamaz. Çünkü insanın mükemmel diye bir sıfatı olabileceğine inanmıyorum. Mükemmel bir tablo olabilir, mükemmel bir heykel olabilir, mükemmel bir kitap olabilir, heykel olabilir, şarkı olabilir ama özünde beşer olan bir insan bence mükemmel olamaz. Olması da gerekmez. İnsan olmanın sancıları var ve bu sancıları hepimiz çekiyoruz bir şekilde. Her sancı sonrası kendimizin yeni bir versiyonunu doğuruyoruz. Benim mükemmeliyetçiliğimin amacı, çabamın sebebi her zaman kendimin bir üst versiyonunu doğurabilmek. Annelik özelinde baktığımızda da böyle. Ne tür bir annelik herkese göre mükemmel kabul edilebilir ki? Her çocuğun da anneden beklentisi, “mükemmel anne” algısı bence farklıdır ve hatta bu algı toplumdan topluma değişecektir (Bkz. Hofstade’in kültür kuramı). Bu da bize genel geçer bir mükemmel anne kavramının olamayacağını gösterir. Düşünsenize beslenme konusunda bile uzlaşılamamış, özellikle son zamanlarda beslenme uzmanları tarafından bile görüş ayrılıkları artmış o kadar çok şey var ki. Hangi annenin tarzını neye göre mükemmel kabul edeceğiz?

Ruhumun Atlası’yla ilgili geri dönüşlerden memnun musunuz? Okuyanlar kitap hakkında neler söylüyor?

Evet, okur yorumları beni inanılmaz mutlu ediyor. Açıkçası kitabın kurgu olmayıp günlük türünde olmasını, sevilmesini güçleştirebilecek bir etken olarak gördüğüm için endişeli ve meraklıydım tepkiler konusunda. Ama diyebilirim ki şu ana kadar hiç olumsuz yorum almadım. Anne olmayanlardan, erkek okurlardan bile çok güzel tepkiler alıyorum. Özellikle okuyan herkesten duyduğum ortak bir cümle var: “Bir solukta okudum. Bitmesin istedim.” Bunun benim için ne kadar kıymetli olduğunu anlatamam. Çünkü dediğim gibi günlük türündeki bir kitabın tek solukta okunabilmesi zordur. Okuyanların çoğundan aldığım bir diğer yorum devamının olmasını istedikleri yönünde. Atlas’la maceralarınızı merak ediyoruz, devamını bekliyoruz diyenler çok fazla. Bunların dışında bir de kitabın çok ağlattığı yorumunu alıyorum.

Yeni kitap gelecek mi? Bundan sonraki hayalleriniz neler bizimle paylaşır mısınız?

Yazmak benim için bir tutku. Hayatımın tam orta yerinde. Bana göre beni ben yapan en önemli yanım. O yüzden yazmaktan vazgeçebilmem söz konusu değil. Şu an bilgisayarımda bir öykü kitabı dosyam var ama bu ara yazmaya pek vakit ayıramadığım için ne zaman biter bilemiyorum. En kısa zamanda bitirmek istiyorum elbette. Bitirdiğim her öyküde sona doğru yaklaşmanın heyecanı sarıyor şimdiden. Bakalım ne zaman okuyucuyla buluşur. Bir de kafamın içinde “Beni yaz!” diye bağıran ve yine çok heyecanlanmama sebep olan bir roman fikri var. Ama ona başlayabilmem için biraz daha günlük yaşantımı düzene koymayı ve doktora tezimi tamamlamayı bekliyorum çünkü zamansızlıktan dolayı kısa sürelerle bölük pörçük yazmak beni çok dağıtıyor, ilham geldiğinde saatlerce bilgisayarın başından kalkmadan yazmam gerekiyor. Bunların dışında bir de çocuk kitabı yazıyorum belki o biraz daha erken bitebilir. Bakalım…

Keyifli sohbetiniz için çok teşekkür ederim, son olarak neler söylemek istersiniz?

Ben teşekkür ederim. Sizi tanımak çok güzeldi. Herkese kocaman sarılıyorum!

Röportaj: Yağmur Tanyıldız