RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Başarılı yazar Korkmaz Korkmaz ile yazın hayatına ve “Makabil” adlı kitabına dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Korkmaz Korkmaz kimdir?

Bireyi tanımlamada en önemli hedef, bilinenleri ve bilinenlerin ardında kalanları gözlemleyebilmektir. İşte Korkmaz’ın bilinen yönü budur. Korkmaz; Şanlıurfalı bir ailenin 5. ferdi olup, bir sağlık personeli olarak hayatını sürdürmekte. Bilinenlerin aksine Korkmaz, iç dünyasından yansıtmış olduğu enerjiyle en iyisi olmayı amaçlamakta. Bu amaç doğrultusunda fiziksel dünyası ve iç dünyası arasındaki dengenin nasıl sağlanacağını her gün yeniden öğrenen ve buna yönelik hayallerini gerçekleştirebilmek için şartları sonuna kadar zorlayan bir kişilik.

Yazın hayatınız nasıl başladı?

“Söz uçar, yazı kalır.” atasözüyle başlamak istiyorum. Yazın hayatım, kendime anlatmak istediklerimi unutmamam ve buna sıkı sıkıya tutunup yazıya dökebilmem ile başlamıştır, diyebiliriz. Birey, bazen hayatın gerçekleri arasından sıyrılmaya çalışırken kendisine vermiş olduğu sözleri unutabilir veyahut bu gerçekleri anlatabilmekte sorunlar yaşayabilir. Bu konuda en rahatlatıcı şeyin sizi dinleyecek temiz bir sayfanın ve anlatmanıza yardımcı olabilecek bir kalemin olduğunu bilmek güzel. Sanırım, işin sihri burada başlıyor.

Yazarken nelerden esinlenirsiniz? Örnek aldığınız yazar veya şairler var mı?

Elbetteki yazarlar, önceki yazarlardan kapabildiklerini kendi iç dünyasında harmanlayarak bir eser ortaya koyarlar. Esinlenme burada, işin tam ortasında. Çokça kendimden, biraz da yazmanın güzel ve kudretli bir şey olduğunu bizlere öğreten yazarlardan esinlenirim. Polisiye türünde örnek aldığım ve her zaman severek okuduğum yazar, Agatha Christie’dir.

Geçtiğimiz günlerde okurlarla buluşan “Makabil” adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitabı neden yazdınız?

“Makabil” 1960’lı yılların Batı dünyasında biraz yaşam stilinin, biraz da dönemin yaşanmış olaylarının değinildiği ve günlük yaşamını sürdürmekte olan karakterlerin bir anda gerçekleşen bir cinayet ile her şeyin odak noktası ele alınarak çözülmesini beklediği sıra dışı bir gizeme yönelir. Kitabın seyri çokça değişip, karakterlerin yer yer kendi sorunlarına değindiği, psikolojik sohbetlerin yapıldığı, okuru birçok yönden tatmin eden bir eser olduğunu söyleyebiliriz. Bu kitabı neden mi yazdım? Ben de bir polisiye tutkunuyum ve maalesef ki ülkemizde bu türün okur sayısının çok az olduğunu düşünmekteyim. Makabil’i polisiye türündeki eserlerin devamlılığını sağlamak için yazdım.  

“Makabil” okurlara hangi mesajları vermeyi amaçlıyor?

“Makabil” polisiye roman türünde yazılmış bir eser olarak bir mesaj vermiyor; fakat o dönemin karakterlerinin yaşamış olduğu olaylar ve okurun alması gereken mesaj için uğraşıldı, diyebiliriz. Mesajı almak, tamamen okura kalmış.

Kitabın ismi, nereden geliyor?

Kitabın ismi, içeriğin özüne uygunluğundan gelmekte. “Makabil” öncesi olan manasına geliyor. Okur; bunun anlamını okuyunca anlamayacak, hissedecektir.

“Makabil” zaman, mekân ve karakter unsurları açısından kültürümüze farklı gelen bir eser. Bunun nedeni nedir?

Biz üretici bireyler, bir eseri oluşturduğumuz her anın öncesinde veya sonrasında çokça ilgi göreceği ve bir nevi viral olacağı hayalini her zaman kendimizle taşırız. Bir yazar olarak bu ihtimalin üzerinde çokça durdum ve geneli kapsayan bir okur kitlesinin ve farklı kültürlerin ülkemizde yer almasını istedim.

Ülkemizde yayınlanan polisiye romanlara dair neler söylemek istersiniz?

Maalesef ülkemizde bireylerin yaşantıları boyunca şahit oldukları acıya kendi hayatlarında çok büyük bir yer vermeye oldukça meyilli oldukları görülüyor. Acıyı, acı çekmeyi seven bir toplumuz. Yarım kalan aşklar için aşk romanına; yaşanan acılı durumlar için ise dram konulu kitaplar tercih ediliyor. Aslında bir okur olarak hayat felsefemizin daha iyi yerlere gelebilmesi açısından birey, yaşamış olduğu duygunun aynısını hissedebilmek yerine bu duygu ile nasıl başa çıkılabileceği konusunun ele alınması için öğretici kitaplar tercih edilmeli. Acı çekerken gülümseyebilmenin nasıl bir şey olduğunu, bunun nasıl elde edilebileceğini anlatan eserler olmalı. Polisiye türü ise gizemin ve bu gizemi çözerken düşündürmenin güzel yanlarını anlatıyor. Polisiye türünün duygulara değil; zihne yönelik çalışmaları, epey zevkli.

Sizce kitap, beklenen başarıya ulaşacak mı?

Bunu bilemem; ama kitabın beklenen başarıya ulaşması için elimden gelenin en iyisini yaptığımı söyleyebilirim. Kitabımı bir yazar değil, bir okur olarak polisiye roman okurlarına şiddetle tavsiye ederim.

Kitabınızı bir okur gözünden nasıl değerlendirirsiniz?

Bu konunun neresinden tutmak istersek tutalım, elimizde kalacağı kesin. Bu eserin tüm okurları gibi ben de en iyisi olacağını ummalıyım. Tabii umulmadık sonuçların var olduğu gerçeğini de unutmamak gerek. Bu eserin polisiye roman okurlarını tam anlamıyla sevindirecek özellikleri taşıdığını, okurken zevk alacaklarını ve farklı dönemin farklı kültür etkileriyle tanışmasının güzel olacağını düşünüyorum.  Hem bir okur olarak hem de yazar olarak zihnimizi kullanmamızın haz vereceğini umuyorum.

Hazırlık aşamasında olan farklı bir eseriniz var mı? Eserlerinize polisiye roman türüyle mi devam edeceksiniz? 

Yazının temeli, çoğu duyguya gerçek anlamda veya kurgusal yönden tercüme olabilmektir. Yani kurgunun yanı sıra gerçeklik öyküsü de var bu meselenin. Bu, ucu açık bir süreç. Diğer yönünü de muhakkak deneyeceğim. Hatta deniyorum, diyebilirim. Şu an senaryo türündeki bir eser üzerinde çalışıyorum.    

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Gazetenizi çok başarılı buluyorum. Bu başarıda çokça emeği geçen okurlarınıza da ayrıca teşekkür ediyorum. Söyleyeceklerim, bunlar değil elbette. Sanırım, şu anda içimden gelen şu: Bizler, günün birinde yolumuzu şaşırdığımız bir caddede tüm yüklerimiz omzumuzda yürümeye çalışırken her şeyin daha basit olabilmesi için daha karmaşık düşünebiliriz. Sayın okurlar… Hayat, düşünüp bir boşluğa düşebilmek için fazla basit; ama zor olanın harekete geçip bu düşünceleri elemek olduğunu hepimiz bilmeliyiz. Unutmayın; ne ile karşı karşıya olduğumuzu bilmek, bizi güvende hissettirir. İşte tam o sırada durma, devam et yoluna.