Baba – oğul ilişkisini anlattığı romanı “Müzmin Yara” kitabının başarılı yazarı Korhan Altunyay ile bir araya geldik ve tüm merak ettiklerimizi kendisine sorduk…

Hoş geldiniz Korhan Bey, nasılsınız? Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Merhabalar. Teşekkür ederim. Ispartalıyım. Lisans ve yüksek lisans eğitimimi Dumlupınar Üniversitesi’nde tamamladım, doktora eğitimimi Pamukkale Üniversitesi’nde Yeni Türk Edebiyatı ana bilim dalında yaptım. Yaratıcı yazarlık eğitimleri veriyor, yazar koçluğu ve gölge yazarlık yapıyorum, bunun yanı sıra bazı yayınevleri için editörlük yapıyorum. Yaratıcı yazarlık eğitimleri vermeden önce akademisyendim. Süleyman Demirel Üniversitesi’nde yarı zamanlı, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde tam zamanlı doktoralı öğretim görevlisi olarak tam zamanlı çalıştım. Edebiyat kuramları, eleştiri, modern Türk edebiyatı, eleştiri, metodoloji, kompozisyon, tiyatro tarihi gibi dersler verdim. Üniversitede çalışmadan önce MEB’de Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeniydim. Bursa Osmangazi Belediyesi’nin düzenlediği Tanpınar Makale Yarışması’nda, 2012’de birinci oldum. Pek çok konferans, çalıştay, sempozyumda bildiriler sundum.

Yazmaya nasıl başladınız?

Bir tutku halinde başladı yazı serüvenim. Yazı, kendisine çekti beni. Lise son sınıftaydım. Kendimi göstermek ve anlatmak en önemli amacımdı. Siz de bilirsiniz ki yazı, bireylerin kendini dolayımsız olarak ifade edebileceği en önemli araçlardan biridir. Akademisyen olmaya karar vermeden önce, yazarak yaşamak gibi bir amaca sahiptim. Şu anda öyle yapıyorum gerçi; günümün büyük bir kısmı-kimi günler on iki saate yaklaşıyor bu süre- yazıyla ve okumayla geçiyor. Üniversite yıllarımda, arkadaşlarımla birlikte Aşiyan isimli bir edebiyat dergisi çıkardık. Aşiyan’ın yayın yönetmeniydim ve bazen kırk sayfalık derginin 20 sayfasını, farklı isimlerle ben yazıyordum. O dönemde farklı dergilerde ve gazetelerde yazılarım ve röportajlarım da yayımlandı. Ama bunlar yetmiyordu, daha fazlasını yapmak istiyordum. Yazılarımın tanınmış edebiyat dergilerinde yayımlanması en büyük arzumdu. Lisansüstü çalışmalarıma başladığım zaman makalelerimi Türk Edebiyatı, Yağmur, Yansıma-Edebiyat, Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, Dil ve Edebiyat Araştırmaları gibi kültür-edebiyat dergilerinde yayımladım. Ve bu süreç böylece devam etti.

Kitaplarınızdan bahsedebilir misiniz?

İlk kitabım Klasik Edebiyat Bağlamında Hilmi Yavuz adını taşıyor. Bu kitap, asıl itibarıyla yüksek lisans tezimdi. Şahsen tanıdığım ve kendisiyle ilgili farklı yayınlar yaptığım Hilmi Yavuz’un şiirleri benim sadece yüksek lisans tezimin konusu değildi. Aynı zamanda yazılarını okuduğum, ders almasam bile hocam olarak gördüğüm bir entelektüeldir. İkinci kitabım, yaratıcı yazarlıkla ilgili. Yaratıcı yazarlık eğitimleri veriyorum ve bu eğitimleri verirken elimin altında bir müfredat olması lazımdı. Tanzimat ile Cumhuriyet arasında yazılmış romanlar üzerine doktora tezi yazan birisi olarak Kurmacanın Gizemli Dünyası Yaratıcı Yazarlık isimli kitabı kaleme aldım. Deneyimlerimi içerdiği için bu kitap, benzerlerinden farklı oldu. Kitapta sadece roman ve öykü tekniklerini anlatmadım, aynı zamanda bazı öykü ve romanlarla ilgili yazılarımı kitabın son bölümüne ekledim. Roman ve Öykü Okumaları 1 isimli kitabım, okuduğum, etkilendiğim, üzerinde düşündüğüm roman ve öyküler üzerine yazdığım denemelerimi topladığım kitap. Devamı gelecek, hatta geliyor. Yeni okumalarımın sonucunda yazdığım yazıları ikinci kitabımda toplayacağım. Bu kitapta Türk ve dünya edebiyatına mal olmuş yazarların roman ve öyküleriyle ilgili, herkesin rahatça okuyabileceği, bilimsel endişelerden uzak yazılar var. Bir de romanım Müzmin Yara var tabii.

Müzmin Yara’da baba oğul ilişkisini anlatıyorsunuz. Peki, bu gerçek bir hikaye mi? Sizin hayatınızda babanızla ilişkiniz nasıldı? Baba ve baba adayları kitabınızı okumalı mı?

Roman ve öykülerde anlatılan her olayda gerçeklik payı vardır. Ancak roman ve öykü yazarları, gerçek bir olayı anlatsalar bile yazdıkları türün kurmaca olduğunu unutmazlar ve belli ölçülerde gerçeğin dışına çıkarlar. Gerçeği tüm çıplaklığıyla anlatsaydık eğer, buna roman ya da öykü diyemez, biyografi, günlük, hatıra adını verirdik. Müzmin Yara yazdığım ikinci, yayımladığım ilk roman. Mythos Yayınlarından çıkan romanda, sizin de işaret ettiğiniz gibi bir baba-oğul ilişkisi anlatılıyor. Romanda benim babam da var, gördüğüm başka babalar da. Yani tek bir baba modelinden yola çıkarak kurgulamadım romanın başkahramanı Çağatay Bey’in babası Sadık’ı. Sadece bizde değil, tüm dünyada baba-oğul ilişkileri gerilimlidir. Bunun birtakım psikanalitik ve sosyolojik nedenleri vardır elbette. Müzmin Yara’nın başkahramanı ve yazarı Çağatay Bey de babasından sevgi görmediğini düşündüğü için Müzmin Yara’yı yazmış. Babasıyla diyalog kuramaması, onunla bir arkadaşlık ilişkisi tesis edememesi altmış yaşında, emekli bir öğretmen olan Çağatay Bey’de müzmin, yani kronik bir yara halini almış. Ruhsal bir yara… Ama sonradan öğreniyor ki durum düşündüğünden farklı. Ben kendi babamla ilişkimden, müsaade ederseniz söz etmeyeyim. Baba adayları ya da babalar, Müzmin Yara’yı okuduklarında erkek evlatlarının nasıl bir babayla yaşamlarını sürdürmek isteyebileceklerini göreceklerdir. Sıcak, samimi, sevgisini gösteren, oğlunu ya da kızını her hal ve şartta dinleyebilen, çocuklarının içinde bulunduğu durumları anlayabilen babalara ihtiyacımız var. Romanım biraz da buna temas ediyor. Romandaki baba, yani Sadık Bey’de bunlar biraz eksik. Sadık Bey, kendi hayatını yaşayan ve bununla mutlu olan bir insan. Oğluna ve ailesine gereken ilgiyi göstermiyor. Müzmin Yara’yı okuyan bir baba, evinin ve ailesinin kendisi için dışarıdaki hayattan daha önemli olduğunu anlayabilir. Eşini ve özellikle çocuklarının hayatına dahil olmasının, onlar için ne kadar değerli olduğunu görebilir.

Bundan sonraki planlarınızdan bahsedebilir misiniz?

Yaratıcı yazarlık atölyelerim devam edecek. Bunun yanı sıra çocuk edebiyatı atölyesini yeniden başlatacağım. Bir de yakın zamanda uygulamalı öykü atölyesine başladık. Türk edebiyatının, farklı türlerde yazılmış, seçkin öykülerini okuyup analiz ediyor, ardından katılımcılara bu öykü türlerine uygun öyküler yazdırıp, bunları kolektif bir biçimde değerlendiriyoruz. Türk ve dünya edebiyatının öne çıkan romanlarını derin okumaya tabi tuttuğumuz AtölyeKritik çalışmaları da oldukça fazla rağbet gördü, önümüzdeki dönemde bu çalışmaları da sürdüreceğim. Henüz yayımlamadığım romanımı edit ediyorum, istediğim kıvama geldiğinde onu da yayımlayacağım. Bir de bir sorundan dolayı yayımlayamadığım doktora tezimi, sanırım 2023 yılının şubat ya da martında yayımlayabileceğim. Az önce de belirttiğim gibi roman ve öyküyle birlikte en sevdiğim edebi tür olan denemeyi de roman ve öyküler üzerine analizler yapmak suretiyle denemeye devam edeceğim. Ha unutmadan… İleri yaratıcı yazarlıkla ilgili kitabımı da 2022’nin sonuna doğru tamamlamayı düşünüyorum. Ayrıca 2003’te yayımlanan Hilmi Yavuz’un şiirleriyle ilgili kitabımı, hocanın yeni şiir kitaplarını ve sonradan yapılan yayınları da dikkate alarak revize ederek yayımlamak istiyorum.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Davetiniz için Önce Vatan ailesine ve size teşekkür ederim. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Benim için keyifli bir söyleşi oldu.