Kerim Ulak ile habercilik ve medya dünyası üzerine 

RÖPORTAJ: CENGİZHAN KAYA

Öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz?

Kerim Ulak 1978 Malatya doğumluyum. Annem ev hanımı babam bir işçi emeklisi tabi Malatya’da zor şartlarda eğitimimizi tamamladık orta gelirli bir ailenin çocuğu olarak 3 kız kardeşim var. Malatya’da liseye kadar eğitimimi tamamladım. Daha sonra 1995 yılında İstanbul üniversitesi iletişim fakültesini kazandım.

Tabi özellikle iletişim çok farklı bir mecra hem de daha o yıllarda neden iletişim?

İletişim benim içimde bir ukteydi.  Nasıl bir ukteydi şöyle TRT’nin tek kanal olduğu dönem. Benim hep dönüm noktamdır. Çocukken TRT’nin tek kanal olması siyah-beyaz yayın yaptığı özel kanalların olmadığı dönemde tabi tüplü televizyondan TRT’yi izliyoruz siyah-beyaz. Televizyon izlerken TRT’de haberleri izlerdim. Severdim. Haberleri izlemek çok hoşuma giderdi. Yani hep orda bu mesleği yapma isteğini o TRT’nin tek kanal olduğu yayınlardan aldık.  Bu dediğim kaç yaşında oluyorum 9-10 yaşlarında başladım öyle diyelim. Tabi bu istek daha sonra pekişti özel kanalların çıkmasıyla. Tabi biz üniversite sınavlarına girerken benim annemin-babamın farklı beklentileri vardı benden. Babam hukukçu avukat olmamı istiyordu. Annem öğretmen olmamı istiyordu. Bende iletişimci olmak istiyorum. Televizyoncu olmak istiyorum. Üç farklı istek ortaya çıktı. Tabi onu yaparken de birinci sıraya Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler yazmıştım hiç unutmuyorum burslu, ikinci sıraya iletişim fakültesini İstanbul Üniversitesini ve üçüncü sıraya da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini yazmıştım dördüncü sıraya da İnönü Üniversitesi Edebiyat Öğretmenliğini yazmıştım. Önce kendi isteğim ön plandaydı. tabi sınavlar filan başarılı olduk birinci sıradaki istediğimi bir iki puanla kaçırdım İstanbul Üniversitesini rahat kazandık iletişim fakültesini, hukuk fakültesini rahatlıkla kazandık ama ilk tercihim iletişim olunca orası geldi. tabi annemle babam tek erkek evladı olduğumuz için İstanbul’a gelmemizi istemiyorlar. İstanbul’daki şehir akıllarına bile gelmiyor. yani il dışına çıkmak ama yine de Allah razı olsun ailemden anne babamdan. Postacı sonuçları getirdiği zaman hiç unutmuyorum İstanbul Üniversitesi dediği zaman babam biraz yıkıldı ancak oğlum git dedi sene 95 şimdi sene olmuş 2018 üzerinden geçmiş 23 yıl . 1995 yılında geldik ilk sene  ağırlıklı olarak ders çalışıyoruz ancak birinci sınıfın sonunda çalışma fırsatı doğdu. İhlas haber ajansında görüntülü haberler servisinde 1996 yılında mesleğe adım attık ve 2001 yılına kadar İhlas Haber ajansında görev yaptım. 2005 yılında haber müdürlüğü verildi bana İHA’dan sonra 2011 yılında turkuaz medya grubuna A Haber kanalına geçtik. Daha kurulduğu günden beri buradayız. kanalımızı iyi yerlere getirmek için çabalıyoruz.

Ahaber’deki çalışmalarınızdan bahseder misiniz? 

A Haber Türkiye’nin en geniş haber kanalı.  Şu an en genç haber kanalı olmamıza rağmen Türkiye’de en çok izlenen haber kanalı. Tabi bu halkımızın teveccühü. Tabi biz gayret gösteriyoruz en iyisini yapmaya çalışıyoruz halkımızda teveccüh gösterip bizi izliyor ve reytingde en üst sıralara çıkarıyor. Bu konuda hakikaten halkımıza müteşekkiriz. Halkımız bizi onurlandırıyor. Tabi burada A haber de farklı bir politika izlemeye çalışıyoruz. Daha doğrusu yaptığımız haberciliğin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Şu an Türkiye’de en yaygın haber ağına sahip olan kanalız. Yaptığımız yayınlar Anadolu’daki ağımız canlı yayın ağımız şuan hiçbir kanalda yok. Bu TRT dahil olmak üzere bütün televizyonların haber kanallarının gıpta ile izlediği kanal olmaktayız. Tabi bu konuda genel müdürümüz Abdülhamit Çimen’in büyük bir gayreti ve çabası var. O da gerçekten büyük emek veriyor gece gündüz. O konuda emeği çok büyük A haber genel müdürümüzün Allah kendisinden razı olsun. Bizlerde Anadolu’da şuan A Haber’in yurt haberlerine bakıyorum. Anadolu’da arkadaşlarla çok yoğun çalışıyoruz. 16 bölgemiz var yaklaşık 20 büromuz var. Diğer illerde de ekiplerimiz var. Ancak 16 bölgede canlı yayına sahip olmamız gerçekten büyük bir güç. O gücün sonuçlarını aslında şuan ekranlarımızda göstererek farkımızı gösteriyoruz  aslında bu da bizi bir  adım öne çıkarıyor. A Haber şu an Dünya’da Türkiye’de olan bütün gelişmeleri an ve an ekranlara taşıma gayreti içerisinde. Farklı, ilginç haberlerle, analizlerle, portrelerle yayındayız.. Şu an televizyonlarda yapılmayanı yaparak biz sıyrıldık aradan ve en genç haber kanalı olmamıza rağmen şu an birinci olduk. Bu da tabi ki yaptığımız sıra dışı yayınlardan kaynaklanıyor yaptığımız güzel haberlerle vtrlerden merkezdeki olsun Anadolu’daki arkadaşlarımızın özverili çalışmalarından oluştu. 15 temmuz da gerçekten Türkiye büyük bir badire atlattı. Bizlerde büyük bir badire atlattık. 15 Temmuz’da biliyorsunuz bizlerde hedefteydik. Bizlerde Turkuaz Medya grubu da darbecilerin hedefi durumundaydı. Binamızın üzerinde helikopterler uçtu. Gerçekten büyük bir sınav verdik o gece. Tabi halkımız gibi bizlerde demokrasinin yanında milli iradenin yanında yer alarak ülkemizin bu doğru süreçten çıkması noktasında büyük bir imtihan verdik. Çok şükür ortaya güzel bir netice çıktı ülkemizde gerçekten şuan 15 temmuzda şehit olan kardeşlerimize sayesinde sokağa dökülen milyonların sayesinde böyle güzel günler geçiriyoruz yaşıyoruz. Sokaklarımız cıvıl cıvıl insanlar gülüyorlar tabi bunda gerçekten televizyonun çok önemli bir rolü var. Haberciliğin rolü var.  Cumhurbaşkanımızın o sesinin ekranlara yansıtılmasının yaşananların ekranlara taşınmasının çok büyük rolü var. Bizlerde ekranlardaydık yetiştirme çabasında 15 temmuzda bende ekrandaydım havaalanında yayınlar yaptık. Tankın üzerinde tek yayın yapan kişiyim. oda benim için ayrı bir gurur. 15 temmuzda havalimanında cumhurbaşkanımızla birlikteydik. Daha sonra basın ekspreste yayınlar yaptık. Üzerimizden savaş uçakları uçtu. süpersonik patlamalar yaptılar orda halkımız ile birlikteydik. Yani a haber 15 temmuzda keza 17-25 aralık süresince biliyorsunuz hükümete yönelik bir kumpas vardı gerçek yüzlerini ortaya çıkarılması sürecinde gerçekten büyük sınavlar verdik. Çok büyük işler yaptık. ve bu fetö denen terör örgütünün gerçek yüzünü deşifre etme noktasında a haber turkuaz grubu medya grubu büyük bir iş başarmış durumda. Hakikaten medya sorumlu medyacılık, sorumlu yayıncılık bu olsa gerek. çünkü terör örgütünün gerçek yüzlerini deşifre edilmesi ve bunun içinde pkk’yı da koyuyorum diğer örgütleri koyuyoruz şuan yaptığımız yayınlara bakarsanız pkk olsun fetö olsun diğer terör örgütleri olsun ülkemize kast eden örgütler olsun bunların gerçek yüzlerini ortaya koymak için canla başla tabiri caizse kellemizi ortaya koyarak yayınlar yapıyoruz.

Medyada haber dünyasında yer almak için sizce iletişim mezunu olmak gerekli mi ? Bir iletişim mezunu olarak bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? 

İletişim fakültelerinin durumunu vahim olarak görüyorum. Vahim tek bir kelime ile felaket çünkü 95 yılında iletişim fakültesini kazandığım zaman 4 tane iletişim fakültesi vardı İstanbul üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Ege üniversitesi. Şimdi baktığımız zaman 67 tane iletişim fakültesi var bizim zamanımızda iletişim fakülteleri her yıl branşımı kastederek söylüyorum toplamda 300-400 mezun verirdi ve o zamanki medyanın talebini karşılıyordu ancak şuan iletişim fakültelerinin mezun verdiği sayı verdikleri mezun sayısı 12 bin 13 bin civarında inanılmaz bir rakam. Yani bu şuan gerçekten sıkıntılı bir durum. Ben arkadaşlar adına üzülüyorum. İletişim fakültesini kazanan arkadaşlarım adına üzülüyorum ki yani bu meslekte şuan ortada. Her yıl medyanın talebini toplasanız 500 geçmez. Ancak ortada da 12 bin 13 bin kişilik bir mezun var. ve bu mezunlar ne yapıyorlar hakikaten anlamak mümkün değil. Yazık günah arkadaşlar farklı kulvarlara geçmek zorunda kalıyorlar. Polis oluyorlar başka branşlara geçmeye çalışıyorlar yani şunu yapmak lazım düşünmüyor değilim iletişim fakülteleri neden bu kadar çok kuruluyor neden iletişim fakültelerinde bu kadar kontenjan veriliyor. Yani çocuklar hepsini kastetmiyorum aralarında pırlanta gibi arkadaşlarımız var. ve İngilizce yabancı dil bilenler bu meslekte daha çok öne çıkıyorlar. Sıyrılıyorlar. Diğer arkadaşlarımız yani ne yapacaklar. Şu yapılmalı diye düşünüyorum iletişim fakültelerinin böyle birkaç yıl öğrenci almaması gerektiğine inanıyorum. Yani iletişim fakültelerinin kontenjanlarının bir kaç yıl dondurulması gerektiğine inanıyorum bu iletişim fakülteleri şuan bence Türkiye’nin kronik sorunlarından biri. Bu konunun acilen masaya yatırılması gerekiyor ve o noktada o doğrultuda gerekli adımların atılması gerektiğine inanıyorum.

Yeni medyanın geleneksel medyayı yok edeceği söyleniyor siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? 

Yani şimdi tabi gazetecilik ve televizyonculuk şuan iki ayrı farklı kulvar. Gazetecilik noktasında gerçekten  ciddi bir sıkıntı var. Artık kağıttan gazetecilik dönemi yavaş yavaş yok oluyor zaten gazetelerin tirajlarını görüyorsunuz, dibe doğru gidiyor aşağı doğru gidiyor. Trend aşağı gidiyor. Eski rakamları görüyorsunuz şimdiki rakamları görüyorsunuz arada büyük fark var. Bu şunu gösteriyor halk artık gazeteleri ellerinde kağıtlarla okumuyorlar. Çünkü o gazeteler sosyal medya dediğimiz, cep telefonu dediğimiz aslında ben cep telefonu demiyorum el telefonu diyorum. Cep telefonu artık insanlarımızın elinden düşmüyor aksesuar haline geldi cep telefonları. Ellerinden düşmüyor metroya nereye giderseniz gidin yollara çıkın arabalara binin otobüslere sokağa çıkın herkesin elinde cep telefonu var. Bir bakıma çok tehlikeli bir şey. Çünkü insanların iletişimi koparıyoruz, insanlar artık birbirleri ile sohbet etmiyorlar, insanlar artık birbirlerine meselelerini konuşamıyorlar herkes cep telefonuna bağımlı olmuş durumda. Cep telefonları cepten çıktı şuan elde. Kesinlikle kimse inkar edemez. Dolasıyla gazetelerle alakalı bir sıkıntı var gelecekle alakalı maliyetleri artıyor sayılar düşüyor gazetecilik internete doğru gidiyor. yani yine o gazeteler devam edecek yani ne olacak internet üzerinden yayın yapacak. Rakamlar bütçeler bunları gözler önüne seriyor. Dolasıyla gazetecilik böyle bir mecraya doğru gidiyor. yani internet medyasına doğru gidiyor televizyonculukla alakalı da tabi şunu belirtmekte fayda var artık  eskisi gibi izlenmiyor. Günün 8-9 saatini biliyorsunuz televizyonun önünde geçiriyordu halkımız özellikle kadınlar şimdi artık her şey cep telefonunda televizyonlar cep telefonunda şu an. Yani telefonumuzda bütün televizyonları izliyorsunuz. Eve gittiğimiz zaman elimizde telefon düşmüyor. Bu cep telefonu aslında hayatımızın kelepçesi olmuş durumda. Kelepçe durumu. Her şeyimizi cep telefonuna yazıyoruz. Eve gittiğimizde elimizden düşmüyor. Sokağa çıktığımızda düşmüyor ve dolasıyla televizyonculukta devam edecek, devam ediyor asıl  rolü yine cep telefonu internet üzerinden vatandaşlarımız izleyerek merak ettikleri konuları bir tuşla izleyebiliyorlar. Televizyonda istediğimiz konuyu tekrar geriye çevirip izleyemiyorsunuz. Ancak cep telefonunda istediğimiz saat istediğimiz bölümü oturup izleyebiliyorsunuz. Bu vatandaş halk için artı bir cazibe. Cep telefonları şuan inanılmaz zirveye ulaşmış durumda yani satışlar onu gösteriyor. Yani halkımız bizler bir gazetelerden olduk iki televizyon izlemekten koptuk nasıl koptuk yani bildiğimiz ekranda oturma süremiz azaldı. Ancak cep telefonlarına bağımlı olma süremiz arttı. Dolayısıyla cep telefonları üzerinden yapılan her şey pirim yapacak. Para kazandıracak medya sektöründekiler de bunun farkındalar ve olayı internet mecrasında yürütmek için sosyal medya üzerinden dijital medya üzerinden yürütmek için ciddi çalışmalar yapılıyor. Yani ciddi bütçeler çıkıyor. Dolayısıyla televizyonlar artık cep telefonlu üzerinden izlenebiliyor. Televizyon önemini devam ettiriyor ancak izlenme  ekran karşısında değil cep telefonu üzerinden oluyor 

Şu an yeni medyanın haberciliğe yansımasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Şu an Türkiye’de herkes haberci. Tekrar cep telefonuna döneceğim. Cep telefonları aslında bir nevi muhabir olmanız için her şeyi taşıyor. Yani şu an mesela cep telefonu üzerinden yayınlar yapılıyor bazı noktalarda skype üzerinden olsun facetime üzerinden olsun rahatlıkla yapabiliyorsunuz. Çektiğiniz görüntüleri paylaşabiliyoruz. Aslında Şu an tüm dünyadaki insanlar muhabir. Öyle değil mi ? Yol üzerinde gidiyorsunuz ilginç bir şey görüyorsunuz çekiyorsunuz bunu sosyal medyada paylaşıyorsunuz ve televizyonlarda kullanıyor. Neye bakıyoruz içeriğe bakıyoruz ilginç olmasına bakıyoruz ilginç olan her şey vatandaşın gözü ile çektiği her şey bir haber değeri taşıyor. Yani inanın şuan televizyonların haber bültenlerine bakın çektikleri birçok görüntü cep telefonu görüntüsüdür. Cep telefonu görüntüleri güvenlik kamerası görüntüleri şuan medyada birçok bültende geniş şekilde yer alıyor. Tabi vatandaş haberde içeriğe çok dikkat ediyor. İçerik çok çok önemli yani vermiş olduğunuz haberde. Haberde düz vermek var birde yarıntısı ile vermek var. Bizim yaptığımız haberlerde 5 N 1 K kuralı bizim için çok çok önemli bir kural. Ancak 5n 1k o haberin neden, yani neden ve nasılı bu çok çok önemli içeriğini kurcalamamız gerekiyor devamını getirmemiz gerekiyor anlatabiliyor muyum ? Mesela haberi masa başı yapmıyoruz. Birçok televizyon oturduğu yerden masa başı izlerken bizler o haberi Anadolu’dan olsun sahadan arkadaşlarımızla dolu dolu yaşayarak konunun uzmanlarına  sorarak onu sahada işliyoruz anlatıyoruz. Şu an maalesef televizyoncularımızda hastalık halinde masa başı habercilik kolaya kaçmak çünkü imkanlarla alakalı bir durum aslında. Personelin yoksa muhabiriniz yoksa kameramanınız yoksa Anadolu’da gücünüz yoksa bunu oturduğunuz yerden maalesef arşiv görüntülerden besleyerek yapmak zorunda kalıyorsunuz. Ancak biz Allah’a şükürler olsun şuan Anadolu’nun her yerinde istediğimiz haberi  muhabirimizle anonslu bir şekilde dört dörtlük  ekranlara taşıyabiliyoruz. Tabi bunu yapınca işte farklı bir şekilde ele alınca haberi farklı oluyorsunuz izleyici çekiyor. Biz daha doğrusu olaya at gözü ile bakmıyoruz. Giriş perspektifine bakıyoruz yani bu haberi daha farklı nasıl işleyebilirizi tartışıyoruz. Tabi buda iyi bir ekip olmayı gerektiriyor. Bizler gerçekten genel müdürümüz başka olmak üzere a’dan z’ye tam donanımlı bu işi seven bu işe gönül veren insanlarız buda bizi farklı kılıyor diye düşünüyorum.

Uzunca bir zamandır haberin içindesiniz ve sahadan hiç kopmadınız şu an ilk sorduğumda ilk aklınıza gelen özel anlar haber hangisi? 

Askeri konularda baya çekimler yaptım özellikle sahada. 2015 yılında biliyorsunuz hendek çukur olayların yaşandığı doğu ve güneydoğu  terör örgütü pkk tarafından cehenneme çevrildi. O dönemde birçok ilde ve ilçede operasyon yapıldı terör örgütüne karşı. Bizde o dönemde sahada askerle polisle omuz omuza görev yaptık medya mensubu olarak. Tabi o dönemde Sur başta olmak üzere Hakkari Yüksekova Şırnak, Cizre , İdil, Mardin, Nusaybin o bölgelerde çok çekim yaptık. O çekimlerim sırasında tabi sahaya giriyorsunuz asker ve polisle birlikte tabi çatışma ortamına giriyorsunuz. Her ne kadar çelik yelek, kask takıyorsunuz da ancak çevrede kanas keskin nişancı birçok kişi mevcut tabi bu çekimler sırasında birkaç kez keskin nişancı hedefine girdik. Fark etmeden yani orda hayatımız aslında gitti gidiyor. İster istemez anons yapıyorsunuz geziyorsunuz orada girdiğiniz sahada bizden sonra çok sayıda şehit verdik. Keskin nişancı ateşinden yani orda rabbim bizi korudu. Verilmiş sadakamız varmış özellikle Diyarbakır Sur’da gerçekten büyük tehlikeler atlattık. Hayat tabi özellikle 15 temmuz benim için çok önemlidir. o an orda yaşadığımız tecrübe tankın üzerinden yayın yapmamız tankın üzerine çıkıp vatandaşları sakinleştirmeye çalışmamız orda polislere yardımcı olmaya çalışmamız orada yaşananlar tabi o geceyi yaşamak halkla birlikte sokakta yaşamak ayrı bir onur hayatım boyunca unutmayacağım çocuklarımıza torunlarımıza anlatacağımız güzel anılarla dolu bir geceydi. Onun haricinde tabi ki 1999 yılındaki Marmara depremini asla unutamıyorum. O depremi yaşayan bir kişi olarak İstanbul’da sonrasında depremle ilgili sahadan görüntüler vermemiz hakikaten beni çok etkilemişti. Yani 23.yıla giriyorum ama gerçekten dolu dolu 23 yıl yaşadım diyebilirim. Allah şükürler olsun gerçekten onurlu gururlu şerefli bir 23 yıl inşallah rabbim 23 daha nasip eder.

Kızıl Elma kitap projesi ilk olarak nasıl başladı? Bu proje oradan başlarsak?

Şimdi 20 ocak itibarı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Afrin’e malum kara , hava destekli kara harekatı başlattı. Tabi  Afrin’e yapılacak harekatın nedeni, belliydi. daha önceden  işaretleri belliydi. ancak kimse inanamıyordu. Özellikle  bazı partiler Chp,  Hdp, Amerika bile inanmıyordu Türk silahlı kuvvetleri ve   Türkiye’nin böyle bir dirayet göstereceğine böyle bir kararlılık göstereceğine inanamıyorlardı. Hatta yapmış oldukları açıklamalarda özellikle Hdp’liler biliyorsunuz orası Türk silahlı kuvvetlerinin Vietnam’ı olacak, Afrin Vietnam’ı olacak  demişlerdi. Tabi biz oraya niye  kara harekatı düzenledik. Neden operasyon düzenledik? çünkü orası yıllarca Türkiye için bir tehditti. Tıpkı şuan Kandil’de olduğu gibi. Şimdi nasıl bir tehditti yıllarca Afrin’den teröristler Türkiye’ye taciz atışında bulunuyorlardı sınır hattında. Kilis’e, Hatay’a roketler atıyorlardı.  Bu süreçte yüze yakın vatandaşımız hayatını kaybetti. Tabi sınır güvenliği, sınır ötesinden başlar düsturu çok önemli bir sözdür. Bu düstur çerçevesinde o bölgenin temizlenmesi çok önemli ayrıca teröristler Amanos dağlarına yine Afrin üzerinden çünkü Amanos’larda yaklaşık 250 olan terörist sayısı 10 kadar düşmüş durumda. Neden çünkü artık teröristler o bölgeden Türkiye’ye   sızamıyorlar. Özelikle Hassa bölgesinden Arıkan bölgesinden teröristler Türkiye’ye sızıyorlardı. Tabi bu sızmalar duvarın örülmesi ile birlikte Türkiye-Suriye sınırlarının yakınlarına 820 kilometrelik bir duvar örüldü. Ancak duvarın altında  tüneller oluşturdu teröristler bu şekilde sızmalarda bulunuyorlardı hemen sınırımızın dibinde köylerden özellikle. Harekatın başlaması ile birlikte bende 21 Ocak itibari ile 20 Ocak Cumartesi akşamı başladı bende pazar günü sabahında uçakla Hatay’a geçtim. Bölgedeki gelişmeleri çok sayıda arkadaşımızla takip ediyorduk. Tabi bu arada özellikle belirtmekte fayda var Genel Müdürümüz Abdülhalik Çimen’in güveni oldu. Oraya git ve o bölgeden haberler yapalım ve o bölgeden canlı yayınlar yapalım şeklinde. Bende Anadolu’da güçlü bir ağımız var ekibimiz var. Ekibi de kaydırdım oraya yani bir anda 50-60 kişiye yakın bir ekip oldu. Baya güçlü ekip olduk. Güçlü ekiple Afrin’deki  gelişmeleri aktarmaya çalıştık, gayret ettik. Tabi gittiğim gün hemen sınır hattına Hassa’ya geçtim. Hassa neden önemli çünkü Hassa sınır hattına  açılan ilk cepheydi. Kilis, Gül baba ve Hatay. Ben Hassa’ya geçtim. Hassa’dan sınır hattına doğru tabi gitmemiz gerekiyor. Orda askerler görüntülememiz gerekiyor, çekmemiz gerekiyor kiralık araba ile kameraman arkadaşım Tayfun Er ile birlikte Hassa’da sınır noktasına gittik. Orda tabi köylülerle sürekli iletişim halindeyiz. Köylülere soruyorum askerin nerde olduğunu ? Nerde bulunduklarını? Tabi köylülerin yönlendirmesi ile birlikte baya bir zorlu bir yolu aşarak çok patika bir yol. Araçla baya zorlukla ilerledik tabi. O  yolu aşarak zırhlı araçların bulunduğu sınırın sıfır noktasında geldik. Aktepe bölgesi dedikleri bölge. Hatay’a bağlı bir nokta. Hemen sıfır noktası. Hemen karşısı Afrin’in Rajo bölgesi. Tabi o bölgeye gider gitmez tanklarda askerler hazırlık yapıyorlar girmeye. Tabi onlarla konuşmaya çalışıyorsunuz, sohbet etmeye çalışıyorsunuz, mikrofon uzatmaya çalışıyorsunuz bazıları çekiniyor bazıları bir iki  laf ediyorlar ancak tabi koşarak yapıyorsunuz.. Çok hızlı bir şekilde hareket ederek çünkü motorlar çalışıyor tankların. Her an gidebilirler. O arada benim hayatımın en önemli anı…o röportajın kahramanı olan sözleşmeli er bir yerde sözleşmeli er  Mehmet Kuzu. O koşarak tanka geldi. M60 t yeni modern edilmiş tankına..o tanka geldi koşarak üstüne çıktı. Bende bir ara göz göze geldiğimizi gördüm açıkçası kendisi ile ben dedim konuşacağım. Ben dedim kendisine soracağım cevap alacağım dedim. Harekat halinde durmuyor. İstikamet neresi sorduğunuz zaman ne beklersiniz Afrin dimi öyle bir cevap beklersiniz hatta  ancak askerimiz hakikatten o kadar vatan sevdalısı, o kadar yürekli bir askerimiz ki  o anda “Kızıl Elma” dedi ki….Kızıl Elmayı normalde kime sorsanız bilmezdi açıkçası. Yani kırk yıl boyunca anlatılan bir şey ama kimse bilmiyor. Kızıl Elma cevabını duyunca tabiri Caizse tüyleriniz diken diken oluyor.. Arkasından ailene mesajın var mı yine inanılmaz bir cevap “Beklemesinler” tabi bunu yaparken hareket halinde durmuyor ve  bende mikrofon uzatıyorum tanka doğru kapağına doğru. İkinci soru Türkiye’ye mesajın var mı Vatanı bölemezler, Türkiye’yi bölemezler bizi bölemezler yani bunlar yaklaşık 20-25 saniye içinde cereyan  etti. Hakikatten orda asker arkadaşımız bu sorulara o cevaplarla tabiri caizse taşı gediğine koydu. Operasyonu özetledi sembolü oldu. O sohbet 20-25 saniyelik sohbet. Televizyonda yayınlanır yayınlanmaz olay oldu. Bütün Türkiye’yi  her şeyi özetledi. Herkes izlerken gözyaşları ile izledi.. Tabi o arkadaşımız, kardeşimiz sonrasında tankına bindi ve Afrin’e girdi. Sonrasında yine kendisi ile iletişimim oldu açıkçası. iletişim sağladım. Buldum telefonunu hatta ailesi ile de iletişime geçtik kendisi Samsunlu ama  Tekirdağ’da yaşıyor. Ailesi ile de röportaj yaptık. Ailesi de mükemmel bir aile. Yani vatanı için şehit olsun diyorlar anne baba. Biz askere gitmeye hazırız. Yani inanılmaz . Türkiye Başka. Türkiye’yi kimse bölemez. Türkiye’nin toprağına göz dikenin gözünü çıkarır Türk ordusu dolasıyla Türkiye’yi başka ülkelere benzetmesinler. Irak, Suriye, Afganistan olamaz Türkiye. Çünkü tüm Türkiye söz konusu vatan olduğu zaman  kenetleniyor tek yürek oluyor.ve bu tek yüreği kenetlenmeyi ben orda Alevisinden, Türkünden, Kürdünden, Çerkezinden hepsinden gördüm. Askerler tek yürek vatanları için vatanımız için canımız feda diyorlar. Şunu da belirteyim  ki operasyonun ilk 7 günü çok zordu. Sürekli yağmur vardı, çamur vardı askerlerin sırtlarında 55 kilo yükle o dağları tırmandılar. Zırhlı araçların giremediği dağları tırmandılar ve orda bakın helikopterlere atış durumları vardı çok riskli olduğu için kalkamadılar. Askerlerimiz büyük bir destan yazdı. Üzerinde pançoyla yağmurun altında  sırılsıklam olmalarına rağmen o bölgeyi tamamen terör örgütünden temizlediler ki bu kadar kısa sürede temizleneceğini kimse tahmin etmiyordu ,5 bine yakın terörist öldürüldü. Pkk, pyd terörist ve bir o kadarıda kaçtı. Nereye kaçtı? Münbiç’e kaçtı. Şimdi Münbiç’in Fırat’ın doğusuna kaçıyorlar. Dolasıyla Afrin hakikaten Türkiye Cumhuriyeti’nin bir destanıdır. Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlılığının sembolüdür. Recep Tayyip Erdoğan bir şey yapılacak diyorsa yapılır bu ülkede. Zaten Türkiye’yi farklı kılan şu an bu eski Türkiye yok. Türkiye’de yeni bir dönem başlıyor. Bu yeni dönem hakikatten özellikle 15 temmuz darbe girişimi sonrası başarısız darbe girişimi sonrası farklı bir kulvara geçtik ve Türkiye bu kulvarda konsept değiştirdi. Artık teröristleri bulundukları noktalarda imha ediyoruz. İnlerinde imha ediyoruz. Yani teröristler için artık hiçbir yer güvenli değil. Afrin’de yaklaşık ben 90 gün kaldım. Bu süre zarfında hakikatten çok güzel haberlere imza attık yani Afrin’de o bölgede yaşananları tüm Türkiye aktarmanın gururunu yaşadık. Güzel işler çıktı. Rabbim bizlere yardım etti. Zorluklar yaşadık ancak anlımızın akı ile çıktık elhamdülillah. Yani tabi şunu söylemekte tekrar fayda görüyorum genel müdürümüz Abdülhalik Çimen’in bana güvenmesi çok çok önemli ne kadar teşekkür etsem azdır bu konuda bana güvendi, inandı ve bende Allah’a şükürler olsun güvenini boşa çıkarmadığıma inanıyorum. Tabi orda yaşadıklarımızı yaşadık. döndük. döndükten sonra orda yaşadıklarımızı kitap yapmazsak  ben bu mesleğe ihanet etmiş olurum dedim. Çünkü çok şey yaşadık. yani o kadar çok konu başlıkları var ki tarihe kayıt düşülmesi gereken notlar bunlar. Yani şimdi birazcık kağıda yazdım hala canlılığını koruyor onları döndükten sonra kaleme almaya gayret ettik ve ortaya bir kitap çıktı şimdi baskı aşamasında inşallah çok kısa süre içerinde yayına girecek. Dediğim gibi baskıda  vatandaşlarımıza ulaşacak inşallah. tabi orda vatandaşlarımıza anlatamadığımız, gözlemlediğimiz bazı şeyleri kitapta  yazma fırsatına sahip olduk onları anlatmaya çalıştım. Her şey yaşanmışlıklar üzerine. Hayal kesinlikle yok. Bu noktada güzel bir çalışma olduğuna inanıyorum. İlk kitabım olacak inşallah bundan sonra başka kitaplar olur mu niye olmasın yaşantı haberciyiz sıcak bölgelere girip çıkıyoruz ve orda yaşananları not almak gerektiğine inanıyorum ben tüm arkadaşlarıma sesleniyorum böyle önemli görevlere gidiyorlarsa orda mutlaka not alsınlar. Kameraman Tayfun Er bazı şeyleri ona da sordum yani ondan da bilgi aldım çünkü yanımdaydı sürekli yanımdaydı günün 24 saati nerde baksanız 20 saati benim yanımdaydı kameraman arkadaşım hiç ayrılmadık. Ondan da fikir aldım. Çünkü benim gözden kaçırdığım olabileceğim noktalar olabilir onun gördüğü oda iyi bir gözlemcidir onları dediğim gibi toparladık iyi bir çalışma oldu inşallah yakında da çıkacak.  Gazetecilik asparagas haberciliği kabul etmez. Yani insanlar oturdukları yerlerden biliyorsunuz hayal güçleri ile kitap da yazıyorlar ancak bu çok farklı bir şey. Orada hem askerlesin hem Özgür Suriye ordusuylasınız hem halkla birliktesiniz hem polisle, yani orda konu sıkıntısı yoktu. Benim yaşadığım 90 günün her günü aslında dolu dolu bin kitap çıkardı detaylı olarak incelense. Dolasıyla yazacaklarım konusunda sıkıntı yaşamadım Allah’a şükürler olsun. Bazı  şeyleri bile yazamadım onları da söyleyeyim. Fazla çok uzun olmasın okur sıkılmasın diye. tabi fotoğraflarda kullandım çekmiş olduğumuz onlardan da yararlandık tabi adı. Adı ne olsun dedik Harekatın sembolü “Kızıl Elma”. “İstikamet Kızıl Elma” dedik inşallah halkımızın teveccühüne sunacağız. Benim en büyük üzüntüm yapmış olduğum operasyonların aslında kayıt altına alınmamış olmaması en büyük üzüntüm o bölgeden belgesel çıkarılabilecek görüntüler. Orda yaşananların görüntülerin  Türk silahlı kuvvetleri tarafından çekip belgesel haline getirilmesi yayınlanması gerektiğine inanıyorum. Düşünün yüzyıl öncesi Çanakkale savaşının görüntüleri var ancak Afrin savaşına, afrin’deki harekata dahil El-babdaki harekete dair elimizde doğru  dürüst görüntü yok. Türk silahlı kuvvetlerinin arşiv bölümünün bilim merkezinin bilmiyorum yaptılar mı çektiler mi, çektiyseler ellerindeki görüntülerin mutlaka bir belgesel haline gelmesi gerektiğine inanıyorum. Çok önemli çünkü dediğim gibi çocuklarımıza, torunlarımıza ilerde belki biz göremeyeceğiz ama yüzyıl sonra torunlarımızın torunlarına çocuklarının çocuklarına onların ya yüzyıl önce böyle bir harekat yapılmış Afrin’de bu görüntüleri bu da belgeleri ve buda kitabı o dönem yazılmış edilmiş kaynak olarak bu çok önemli bir şey.  Şimdi körfez savaşı sırasında Amerika Birleşik devletleri ilk önce Kuveyt’e girdi. Kuveyt’e girdiği zaman Amerikan ordusunda elmalık dedikleri iliştirilmiş gazeteciler yerleştirildi ordunun içine Amerika’dan CNN, NBS, BBC’den biliyorsunuz birçok kanaldan televizyon muhabiri kameralar ordunun attığı her adımı takip ederek Dünya’ya duyurdular. Hatırlarsınız canlı yayınları kuyuların yanma anları, ilerleme çatışmalar yani bunları Amerika bir bakıma gövde gösterisi olarak kullanıyor. Enformasyon denildiği zaman mesela Hitler ne yaptı bir propaganda bakanı vardı işi sadece propagandaydı bu noktada bizimde yaptığımız faaliyetleri iyi tanıtmamız iyi anlatmamız gerekiyor. Niye çünkü önemli bir iş yapıyoruz kimse inanamazdı Afrin’e harekat yapacağımızı bu kadar kısa süre de öyle bir başarıya imza atacağımıza kimse inanmazdı. inanamadı pekiyi biz Dünya’ya ne sunabildik, sunduğumuz materyaller var mı dikkat ederseniz Özgür Suriye Ordusunun çektiği görüntüler yayınlandı .Bence bu eksiklik yani. Özgür Suriye Ordusundan izledik harekatı. Dolasıyla bu noktada ben çekilen görüntülerin piyasaya  sunulması gerektiğine inanıyorum belgesel halinde hazır olması gerektiğine inanıyorum. Biz orada elimizden gediğince Afrin’e 6 defa girdim çıktım. Afrin’e ilk giren gazeteciyim ben o bölgede Şenkal köyüne girdim  ben terörden temizlenen ve çatışmaların devam ettiği alınan ilk köydü Şenkal ÖSO ile birlikte girdim ben yani o bölgedeki Kürt aileleri, Kürt kadınları beni nasıl ağlayarak karşıladıklarını  alnımdan öperek karşıladıklarını unutamam Afrin Dünya’ya türkün gücünü gösteren önemli bir destandır. Türkiye eski Türkiye değildir. 

Muhabirlik odaklı kendinize has bir tarzınız televizyonculuğunuz var bize biraz bundan bahseder misiniz? 

Yani şimdi şöyle söyleyeyim ben insanlara karşı oldukça sıcak bir ilişki kurma taraftarıyım. Yani insanlarla hangi düşüncede olursa olsun ister solcu olsun, ister sağcı olsun hangi partiden olursa olsun hangi dinden olursa olsun bakın hangi düşünceden olursa olsun benim insanlara karşı yaklaşım tarzım çok farklı yani ben çok sıcak birisiyim dolasıyla bu şekilde yaklaşım şekli insanlar tarafından farklı karşılanıyor. Yani söylüyorlar da bunu. yaklaşım şekliniz güzel olduğundan beni kıramadıklarını söylerlerdi. son dönemde röportajlar yapıyorum sık sık röportajlarda mesela karşı taraftan da mesela CHP’lilerden bunlara da mikrofon uzattım. Hiçbir medya organında CHP ile röportaj yapıldığını hatırlamıyorum. günümüzde muhabirler bas bakalım bazen sorar cevap alır sorar cevap alır ama ben soruyu göre seyrin değiştirerek ortaya çok samimi çok farklı bir tablo çıkıyor. Bu süreçte yapmış olduğum röportajlar tabi cumhurbaşkanımızın da dikkatini çekti. Sadece Ak partideki insanlar değil diğer partideki insanların da görüşünü aldım. Bir bakıma CHP’nin sesi olduk. Bu şekilde farklı ekran yaptık ve büyük teveccüh gördü. Hakikatten farklı olduğuna inanıyorum inşallah bundan sonrada devam edecek. Çünkü dediğim gibi önemli olan yaptığınız işin farklı olması. Ben o çalışma o haber için yaklaşık her gün 4 saat çalışıyorum. 2 kameramanla çıkıyoruz 4 saat boyunca bir ilçe belirliyoruz o ilçede röportajlar yapıyoruz ben istesem o çalışmayı 15 dakikada yaparım. ama ben neyi istiyorum diğer kesimlerden de özellikle onların görüşlerine de çok önem veriyorum. Yani o insanlar ne düşünüyor yeni dönemden ne bekliyorlar…farklı bir şey yaparsanız karşılığını bulursunuz. Yaptığınız işle her zaman farklı olacaksınız, farklı bir işi yaptığınız zaman duruşunuzla konunuzla, konseptinizle, hareketlerinizle, giyiminizle farklı bir yöntem ya da tarz oluşturduğunuz zaman inanın bu halkta bir teveccüh görüyor. Her kesimden teveccüh görüyor onu söyleyeyim yani. Röportajlarım çok büyük reytingler aldı. Mesela vatandaşların beklentileri ne yeni dönemde istedikleri nedir böyle şeyler siyasete de yön veriyor. Bu doğrultuda siyasi irade de ona göre kararlar alıyor.

Yeni Medya Geleneksel medyayı Yok eder mi dijital dönüşümü nasıl yorumluyorsunuz? 

Dikkat ederseniz gazetelerin durumu ortada tirajlarda düşüyor kapanma sayıları filan. Yani şöyle bir şey var televizyon ve dijital medya…dijital medya dediğimiz sosyal medya da artık farklı oldu. Bu mecraların karşısında kağıdın direnmesi bence biraz zor. Çünkü artık teknoloji değişiyor artık insanların elinde akıllı telefonlarla istedikleri her şeye çok kısa bir sürede ulaşabiliyorlar, istedikleri dergiye ulaşabiliyorlar, gazeteye ulaşabiliyorlar, istedikleri televizyona ulaşabiliyorlar izleyebiliyorlar.. kaçırdıkları bölümleri izleyebiliyorlar tekrar yani şu cep telefonu hayatımızın artık bir parçası oldu. Yani ben cep telefonu diyorum da yanlış söylüyorum.. Cep telefonu değil el telefonu…adını aslında cep telefonu yerine el telefonu olarak değiştirilmesi lazım cihazın. Dolasıyla yani geleneksel medya eski medya dediğiniz matbaa olayı çok kısa bir süre içinde tükenme noktasına gelecektir. Direnmesi çok zor. Bunu sadece büyük medya organlarında değil Anadolu’da da görüyoruz. Anadolu’da da gazetelerin sayısının çok çok azaldı bırakın azalmasını sayfaları 4 sayfaya düşmüş durumda maalesef. Mesela bugün baskı yapılıyor akşam saatlerinde bir gün sonra dağıtıma çıkıyor zaten her şeyi bir gün öncesinden yaşıyor görüyor. Bizim ihbar hattımız var Anadolu’nun dört bir yanından binlerce görüntü geliyor . Artık vatandaş herkes muhabir oldu fahri muhabir...ve çekiyorlar çokta güzel çekiyorlar profesyonellere taş çıkararak ve çektiklerini de atıyorlar yani en küçük bir olay olsa Allah korusun yangın olsa başka bir şey olsa çok kısa bir süre içinde bize görüntü geliyor kimden geliyor vatandaştan. Cep telefonundan çekiyor  ve bize ulaşıyor  ; Vatandaş da muhabir oldu yani inanılmaz bir haber yoğunluğu var ve akışı var. Vatandaşlardan gelen haberleri direk yayınlasak 2 saat bülten çıkar.  Hakikaten gidişat çok farklı bir duruma doğru gidiyor. Gazete dikkat ederseniz  insanlar artık ellerine alıp okumuyorlar her şey telefonda ve sosyal medya, internet medyası daha da güçlenecek buda çok önemli.  Televizyon izlenme oranları da düşüyor dikkat ederseniz. Çünkü cep telefonuna bakıyorsunuz ,otobüse biniyorsunuz, metroya biniyorsunuz yola çıkıyorsunuz herkesin elinde bir telefon evde sohbet bitmiş sosyal hayatta bitmiş. Önceden televizyon izlerdik. İnsanlar oturur izler ondan dolayı evde sohbet olmaz derdik  şimdi televizyon izlenmiyor ancak evde herkesin elinde cep telefonları ve İnstagram, facebook, twitter var. Milyonlarca kişi aynı anda internette sörf yapıyor. Neyi merak ediyorlar çoğunlukla haber konularını merak ediyorlar dolasıyla sizin de insanların bu isteklerine beklentilerine cevap verecek içerik üretmeniz lazım. Bu da çok önemli. Gidişat dediğim gibi internete kaydı. Kayıyor değil kaydı. Bir internet sitesi düşünün günde kırk milyon  kişi ziyaret ediyor şimdi vatandaş orda her şeyi görüyor her şeyi okuyor..

KırmızıTürk hakkında neler söylersiniz?  

O konuda sizi tebrik ediyorum. Kırmızı Türk önemli bir noktaya gelmiş durumda. Yani bundan sonra da daha iyi yerlere gelecek bu kadar kısa sürede önemli bir rol üstlendi yayın dünyasında televizyon sosyal medyada beğenilir bir hale geldi bu gerçekten büyük bir başarı bunu yapan Malatyalı kardeşimiz bende Malatyalıyım gerçekten gurur duydum. 

Son olarak neler söylemek istersiniz? 

Yani ilave etmek istediğim bu iş aslında soyadım ulak. Ulak haberci demek Türkçe’de. Hani derler haberci olunmaz haberci doğulur bu iş bence sevgili kardeşim gönül işi yani bu işi yapmak istiyorsunuz bir kere seveceksiniz. Yani ben spiker olacağım, şu olacağım özellikle bayanların bu mesleğe karşı  ilgisi var. Bu meslek öyle kolay bir meslek değildir. Spikerlik,  muhabirlik , editörlük , kameramanlık televizyonculuğun bir çok boyutu var. Bu işleri seveceksin bir defa. Yeri gelince gece-gündüz çalışacaksın. Bizim zamanımızda arkadaşlarımız muhabirler arkadaşlarımız böyle bir ortam yok bir şey yok eskiden yaşanan kaza olsun, cinayet olsun bir fotoğraf alabilmek için muhabirler  kaç saat karda kışta karakolun önünde beklerlerdi bir kare için. Bende sahada görev yaptım giderdik karakolun önünde saatlerce soğukta buzda karda beklerdik. Evet şuan bakıyorsunuz öyle mecrada yok tabi şey farklı bir kulvara gidiyor televizyonculuk ve gazetecilik muhabirliği hakikaten seven insanları yapması başarıya giden yolda artı avantaj. Yani mesleği sırf hobi olsun diye zevk olsun diye hiç yapmayın gerçekten sevmek isteyen insanların önünü kesmeyin çünkü dediğim gibi binlerce mezun veriliyor. ama ihtiyaç talep çok az bu acı bir gerçek. Güzel bir meslek ,zevkli meslek heyecanlı meslek her anı dolu dolu bir meslek tavsiye ederim. Bizim dönemimizde 4 olan iletişim fakülteleri şimdi şuan yaklaşık 80’e kadar ulaşmış durumda. Yani dolasıyla rekabet oluyor. Bu noktada çok iyi yetişmek gerekiyor. yetişmezseniz maalesef farklı oluyor. farklı olmak lazım farklı olmazsan olmuyor. Ancak şunu da tekrar belirtmek istiyorum bu işe yeni başlayacaklara yabancı dil noktasında kendilerini geliştirmeleri ve üniversite döneminde mutlaka bu işi televizyonda yapmaları gerekir.