Türk Halk Müziği sanatçısı, şiir ve söz yazarı Abdurrahman Delen ile “Kadına Şiddete Hayır” adlı bestesi ve yeni sosyal sorumluluk projesiyle ilgili bir araya geldik. “Kadınsız bir dünya yaşanmaz olur” şiiriyle vahşice katledilen kadınlara, genç kızlara farkındalık amaçlı yazdığı şiiri kısa zamanda içinde beğeni topladı. Şimdilerde ise yazdığı şiiri türküleştirip, ünlü sanatçılarında desteklediği bir proje yapıyor. Son yıllarda artan bu vahşetin sessiz tanığı olmayan, kalemiyle, sesiyle, kalbiyle her zaman şiddetin karşısında duran, her zaman Türkiye’nin gündemine yönelik çalışmalar yapan Abdurrahman Delen birçok hazırlıklarını sürdüğü birçok yenilikle karşımızda olacak.

RÖPORTAJ: GİZEM YILDIZ

Merhaba Abdurrahman Bey, sizi son zamanlarda “Kadına Şiddete Hayır” adlı haber başlıklarının altında okuyoruz. Neden özellikle kadına şiddet?

Güzel bir soru. Sözlerimde hep şu geçiyor; “Kadın anadır, kadın bacıdır, kadın eştir. Kadınsız bir dünya yaşanmaz olur”. Kadın olmasa biz erkekler olamayız. Maalesef kadınların kıymeti bilinmiyor. Onları hiç incitmememiz lazım.

Kadınsız bir dünya yaşanmaz olur adlı şiirinizi ve bestenizi nasıl kaleme aldınız?

Kadına şiddet şuan Türkiye’de kanayan bir yara. Sık sık gündem olan, vahşi bir şekilde öldürülen kadın cinayetlerine tepki çekmek amaçlı kaleme aldım. Özellikle son yıllarda öldürülen kadın cinayetleri beni çok etkilemiştir. Böyle haberleri izlediğimde bir erkek olarak “Bu kadar vahşi miyiz? Neden bu kadınlar öldürülüyor? Kendimi sorguluyorum. Emine Bulut’un ölmek istemiyorum çığlıkları beni çok etkilemişti. Böyle haberleri izlediğimde, bu şiiri üzülerek kaleme aldım. 

“Ne vahim durum ki mağdur olan taraf hep yoksul kesim oluyor”

Özellikle son yıllarda kadına şiddetin bu kadar artmasını neye bağlıyorsunuz?

Bunun birçok faktörü var. Bence devletin bu konuya bir an önce el atması lazım. İnsanlar geçim sıkıntısı yaşıyor. Bu yüzden insanların psikolojisi bozuk. Biz aslında bu kadar vahşi miyiz? Diye soruyoruz, ama aslında değiliz. Vahşi oluyoruz, yaşadığımız psikolojik durum bizi vahşileştiriyor. Çocuğunuz sizden bir şey istiyor, siz eve getiremiyorsunuz. Eşiniz sizinle bir yemeğe çıkmak istiyor, ama siz maddi durumunuz yeterli olmadığı için eşinizi yemeğe çıkartamıyorsunuz. Zamanla insan hırçınlaşmaya, kendi içinde büyük bir öfkeyle yaşamaya başlıyor. Bu sefer eşinizin, çocuğunuzun size karşı bakış açısı değişiyor. Sizin de ona karşı bakış açınız değişiyor. Bilmiyorum dikkatinizi çekti mi? ama ölenlerin % 80’ı alt kesimden insanlar. Nişantaşı’nda bir kadın cinayeti duydunuz mu? Nişantaşı’nda bir erkek eşini öldürdü mü? Ne vahim bir durum ki, genelde mağdur olan taraf hep yoksul kesim oluyor. Çaresizlik içinde savruluyorlar. 

Trump’a tepki göstermek için bir şiir yazıp göndermişsiniz. Biraz bu şiirden bahseder misiniz?

Ben bir parti görevlisi değilim. Hiçbir partiyi de desteklemiyorum. Sadece şunu göz önüne aldım; ben ülkemi yöneten Cumhurbaşkanı’na Trump’ın mektup göndermesi benim hiç hoşuma gitmedi. Ben bir halk ozanı, bir şair olarak, “ben kendi kötümü bile sana değişmem” neticede benim kendi cumhurbaşkanım. Sen benim cumhurbaşkanıma öyle bir mektup gönderemezsin. Ne siyasi üsluba yakışan bir durum ne de devlet işlerinde yaşanan bir durum. Bu durumdan rahatsız olduğumu beyan ettiğim bir şiiri türküye çevirdim. Bunu da saygı çerçevesi içinde yaptım. Ben nasıl kendi Cumhurbaşkanıma, kendi insanıma sahip çıkıyorsam bir başka ülkenin Cumhurbaşkanına da hakaret etme hakkım yok. Bir ozan olarak nükteyle karışık bir sohbet aldım. 

“Lütfen türkülerimizi katletmesinler!”

Yazdığınız şiirlerin, bestelerin arkasındaki ilham perisi olan şey dram mı?

Evet, ben özümde çok duygusal bir adamım. O duygusallık biraz gurbet hasreti, biraz aşk hasreti, biraz insan hasreti… Ben insana sadece insan olarak bakıyorum. Bir şiiri kaleme alırken, o duyguya odaklanmanız gerekiyor. Babamla ilgili bir şiir yazarken, babamla çocukluğumda yaşadıklarımı, güzel anılarımızı, hasretimi, özverili bakışlarını canlandırarak kaleme alıyorum.

Siz mi seslendireceksiniz türküyü?

Hayır, bir arkadaşım istedi. O okuyacak tamamlandıktan sonra. Şiirler aniden çıkmıyor. Bir birikimin, özverinin, içinizdeki duyguların kaleme dökülmesidir.

Türk Halk müziğine ne zamandan beri ilgilisiniz? 

İlkokuldan beri Türk Halk Müziğine karşı ilgim var.

Müziğin her türüne ilgili misiniz?

Her türünü dinlemeyi severim. Yeter ki sözleri rencide edici, kırıcı olmasın.

Ülkemizde Halk müziğinin yerini nasıl buluyorsunuz?

Çok güzel bir konuya değindiniz. Türk Halk Müziği hak ettiği yerde değil, çünkü halk müziği Neşet Ertaş’ın okuduğu gibi kalmıyor. Halk müziğini coverları yapılmaya başlandı ve bunu milyonlarca insan izliyor. Lütfen türkülerimizi katletmesinler! Türkünün türkü gibi olması lazım. Bizim büyüklerimiz o ninnilerle, türkülerle büyüttü bizi. Söz yazan kişilerin % 90’ı Türk Halk Müziği okuyan kişiler. Mesela; Neşet Ertaş’ın bir eseriyle ünlü oluyor, ama sonra Neşet Ertaş’ın bir kez bile ismini anmıyor. Bu vahim bir durum. Bunlar es geçildiği için Halk müziği gereken değeri bulmuyor. 

Müzik ruhun gıdasıdır derler. Acının, hüznün, mutluluğun besleyici gıdası; müzik. Siz bu besteleri yaptıktan, onları okuduktan sonra kendinizi nasıl hissettiniz?

Ben çok sinirlendiğimde arabama binerim, hangi türküleri çok seviyorsam o türküleri bağıra bağıra söylerim. 3-4 dakika sonra geriye hiçbir şey kalmaz. Gerçekten müzik insanların ruhunda, özünde onları rahatlatan duygulandıran, keyiflendiren bir araçtır. Hangi eser olursa olsun fark etmez, ruhun derisine işler.

“Rap yapıyorum”

Türk Halk müziği, şiir, beste… Bunların dışında neler yapıyorsunuz?

Kendime ait bir işim var. Sosyal sorumluluk projelerinde bazı derneklerde görev alıyorum. Hatta görev almasam bile zorla bana görev veriyorlar (gülerek). Kendi Curam var. Bazen o curayla kendime ait bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Söz yazarken müziğini de yapmak gerekiyor. Yine sanat için uğraşıyorum. Aynı zamanda tüm okurlar şaşıracak, ama rap da yapıyorum. 

Arşivinizde var mı?

Yakında herkese bir sürprizim olacak. 

İlerleyen günlerde bir şiir kitabı düşünüyor musunuz?

Dün arşivimde göz gezdirirken fark ettim; 60’ya yakın eserim var. Onları bir toplamak istiyorum. Bir basın açıklaması yaparak, sözlerimi şiirlerimi bir kitapta birleştirmeyi ben de istiyorum. Bunun için biraz daha zamana ihtiyacım var.

“Benim esas işim türkü okumak”

Kaleminizin sihrini ilk ne zaman keşfettiniz?

Gençlik yıllarında bir aşk yaşadım. O aşkın bana verdiği hüzünle, acıyla, mutlulukla ben kalemle tanıştım. İlk o zaman sözlerimin, şiirlerimin bu kadar derin, etkileyici olduğunu fark ettim. Böylece başlamış oldum, ama sadece aşkla ilgili şiirler yazmıyorum. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’yla ilgili yazdım, Malazgirt Savaşı’nı yazdım, Sarıkamış Destanı’nı yazdım. Zamanla bunların hepsi ortaya çıkacak. 

En sevdiğiniz halk ozanları kimler?

Neşet Ertaş, Yavuz Tok, Mahsuni Şerif, Ali Kızıltuğ, Kıvırcık Ali gibi çok değerli isimler. Hepsini de çok seviyorum. Müslüm Gürses çok sevdiğim bir sanatçıdır. 

Çok güzel bestelere imza attınız. Bundan sonrası için planlarınız nelerdir?

Bundan sonra projelere biraz ara verip türkülere dönmem gerektiğini hissediyorum. Benim esas işim türkü okumak, şiir okumak. Güncel bir şey çıkarsa hemen bir şey yazabilirim, ama şuan için durmak istiyorum. Tabi bu biraz da Türkiye’nin şartlarına bağlı. Her zaman gündemi takip etmişimdir. Yine böyle olacaktır. Şunu da belirtmek istiyorum; kadına şiddetle ilgili maddi bir kazancım olursa, bunu kesinlikle kadın derneklerine bağışlayacağım. 

Yeni Çağrı Gazetesi’nden alıntıdır.