YAĞMUR TANYILDIZ'ın röportajı için tıklayınız...

“Kimsenin İnanmadığı Masal” kitabının yazarı ÇAĞLA ÖZKAN ile bir araya geldik. Yazmaya nasıl başladığını anlatan ÖZKAN; “Günlükler tutarak başladı yazma serüvenim. İlkokuldan itibaren yazdığım günlüklerimi saklıyorum hâlâ. Arada açıp bakıyorum. Bir nevi kendimle sohbet ediyorum. Bazen anlaşıyoruz bazen sonra konuşalım diyerek bitiriyoruz sohbeti ama her hâlükârda iyi geliyor bu anlar bana” dedi.

“Yazma serüvenimin esas kısmı ise 2008 yılında annemi kaybetmemle başladı” diyen başarılı yazarı sizlerle de tanıştırmak istedim. Eminim annesi de onu izliyor ve gurur duyuyordur…

 

Hoş geldiniz Çağla Hanım. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Hoş bulduk Yağmur Hanım. 16 Ekim 1989 İstanbul doğumluyum. Kadir Has Üniversitesi İletişim Tasarım bölümü mezunuyum.  Okul döneminde aldığım fotoğrafçılık dersi ve sonrasında pekiştirdiğim kurslar ile birçok projede görev aldım. Üniversiteden sonra açtığım blog sayfamda fotoğraf ve yazma sevgimi birleştirdiğim fotoğrafın hikâyesi adlı yazılar yazmaya başladım. Bu esnada Yelkenciler Mühendislik firmasının iletişim departmanında çalışıyordum. Derken pandemi meydana geldi. Pandemiyle birlikte aslında hayatımın kırılma noktaları başladı diyebilirim. Noktalar diyorum çünkü geriye dönüp bakınca hayatımda geçmişten bugüne ne kadar çok kırılma anının olduğunu fark ediyorum. Pandemi bu anları gördüğüm ve üzerine çalıştığım bir zaman dilimi oldu aslında. Şimdi Bir e dergi platformu olan Öyle Olsun Dergisinde öyküler yazıyorum ve ilk romanımın heyecanını yaşıyorum. Yanı sıra freelance editörlük yapıyorum. Velhasıl noktaları birleştirdim ve şu an olmaktan mutluluk duyduğum Çağla olarak sizinle bu röportajı gerçekleştiriyorum.

Yazmaya nasıl başladınız?

Günlükler tutarak başladı yazma serüvenim. İlkokuldan itibaren yazdığım günlüklerimi saklıyorum hâlâ. Arada açıp bakıyorum. Bir nevi kendimle sohbet ediyorum. Bazen anlaşıyoruz bazen sonra konuşalım diyerek bitiriyoruz sohbeti ama her hâlükârda iyi geliyor bu anlar bana. Günlük tutmak hem kendimi hem de çevremde olup biten her şeyi gözlemleme imkânı verdi bana. Yazma serüvenimin esas kısmı ise 2008 yılında annemi kaybetmemle başladı. Annemin hastalığı sürecinde yazılar yazdığı bir defteri vardı. Defterin boş kalan sayfalarına bakarken duygularım kelimeler hâlinde akmaya başladı. Yaşadığım bu kayıpla birlikte günlükler tutarak başlayan yolculuğuma önce blog sayfamda ve dergilerde yazdığım kısa hikâye ve denemeler eklendi ardından Ağustos 2023 yılında yayınlanan ilk romanım Kimsenin İnanmadığı Masal. Öyle ki yazdığım her kelimeyi o boş sayfalara ithaf ediyorum.

“Kimsenin İnanmadığı Masal” nasıl çıktı ortaya? Neler anlattınız?

Aslında yazarlık eğitimi aldığım dönemde Masal Tiyatrosu adıyla yazdığım kısa bir hikâyeydi. Ardından yazdığım birçok hikâye oldu. Amacım ilk olarak bir öykü kitabı hazırlamaktı. Çalışmalarımı yaptığım sırada hikâyelerde oluşturduğum karakterlerin bir şekilde birbirleri ile konuştuklarını fark ettim. Hepsi farklı dönemlerde farklı konuları anlatmasına rağmen bir şekilde birbirlerini bulmuşlardı. Adeta her biri Masal Tiyatrosunun çatısı altında toplanmak için bir araya gelmeyi bekliyordu. Böylelikle hikâyeler bir romana dönüştü. Kimsenin İnanmadığı Masal romanımda konu itibariyle duvarlara çevrili ve onların dışında kalanların payına çorak toprakların düştüğü bir şehirde var olmaya çalışan bir tiyatronun hikâyesini anlatıyorum. Kimsenin uğramadığı hatta sokağından bile geçmeği bir yerde kalmıştır tiyatro. Ta ki ona inanan bir grup insanının tiyatronun kutusunda yıllar önce yazılmış fakat hiç oynanmamış bir oyunu bulmalarına dek. Bu oyunla birlikte Masal Tiyatrosu betonların arasında açan çiçekler misali perdelerini açmak için uğraşır.

“Kitabı okuduktan sonra yapacağınız ilk şey gökyüzüne bakmak olacak!” diyorsunuz arka kapakta. Siz de bu kitabı yazdıktan sonra gökyüzüne baktınız mı?

Tabii. Son noktayı koyduktan sonra masamdan kalkıp pencereyi açtım. Uzun bir süre izledim gökyüzünü. Çünkü yazarken devasa duvarların içinde kalmış olan karakterlerimin duygularını daha iyi anlamak ve yansıtabilmek adına uzun uzun bakamamıştım ona. Onlar ne zaman gözlerini yukarıya çevirseler gördükleri, koca duvarların arasına sıkışmış küçük bir mavilik oluyor ne yazık ki. Duvarların dışında durduklarında ise bambaşka zorluklarla uğraşıyorlar. Bu nedenle kitabımı bitirince baktım gökyüzüne ve bir nevi selam gönderdim onlara.

Trendyol’dan satış yorumlarını okudum kitabınızın. Bir okurunuz, “Yalın dili ve akıcı anlatımıyla masalsı bir direniş ortaya çıkmış” yazmış… Mutlu musunuz okurlarınızdan gelen yorumlardan yana? Kitap sevildi mi?

Çok mutluyum. İlk andan itibaren benzer yorumlarla karşılaşıyorum ve doğal olarak yazacağım diğer kitaplar için güç toplamış oluyorum. Çoğu yorumda kitabın sürpriz sonundan bahsediyorlar. Ayrıca karakterlerin arasında favori ilan ettikleri olmaya başladı. Bu durum okurun hikâyesini kendine en yakın gördüğü karakteri sahiplenmesinden kaynaklı elbette. Okurla özdeşleşen karakterler oluşturmak kitabımı yazarken dikkat ettiğim önemli hususlardan biriydi ve karşılığını alıyor olmak beni çok mutlu ediyor. Örneğin ana karakterlerimden biri olan Deniz’in kendi ile yüzleştiği bölümün kendileri için de ayna görevi gördüğü birçok okurun ortak yorumu oldu.  Yapıcı eleştiriler ayrıca baş tacım. Verdiğiniz emeğin karşılığını bir tebessümde, tatlı bir iç çekişte ya da gökyüzüne çevrilen bir çift gözde görmek çok mutluluk verici. Bu bağlamda da kitabın sevildiğini söyleyebilirim ve Kimsenin İnanmadığı Masal’a inanmaya devam etmelerini umut ediyorum.

Yeni kitaplar gelmeye devam edecek mi? Bizi neler bekliyor?

Elbette. Şu an ön hazırlığını yapmakta olduğum bir kitabım mevcut. İçeriği hakkında bilgi vermeyi çok istesem de aynı zamanda büyüsünün bozulmasını istemediğim için ayrıntıya giremiyorum. Yalnız şu kadarını söyleyebilirim ki okurlara ilk kitabımda olduğu gibi yine ters köşe olacakları karakterler hazırlıyorum. Ayrıca az önce bahsettiğim fotoğrafın hikâyesi projemi blog sayfamda yeniden hayata geçirmeye hazırlanıyorum. Heybemde biriken öykülerim var ve dergide yerlerini almak için bekliyorlar.

Sizin takip ettiğiniz ya da örnek aldığınız yazarlar var mı?

Latife Tekin. Büyülü gerçekçilik türünde yazdığı Sevgili Arsız Ölüm romanını adeta bir solukta okumuştum. Her kitabında bir kez daha hayran olduğum bilhassa Kuşlar da Gitti eseriyle koca bir dünyanın seksen sayfaya sığdırılabileceğini, önemli olanının anlatma kabiliyeti olduğunu gördüğüm, Yaşar Kemal. Kuyucaklı Yusuf, Kürk Mantolu Madonna, İçimizdeki Şeytan ve kısacık ömrüne sığdırdığı nice eserleri ile Sabahattin Ali.  Sevdalinka romanıyla kalbimde apayrı bir yeri olan Ayşe Kulin. Son dönemlerde okumaktan keyif aldığım Nermin Yıldırım.  İlk paragrafından itibaren aklıma kazınan cümleleri içeren Diriliş eseriyle Tolstoy. Neredeyse sabahlamama neden olan Jane Eyre eseriyle Charlotte Bronte gibi birçok değerli yazarı takip ediyor ve örnek alıyorum. Böyle koca bir deryada bir damla olarak yer alabiliyorsam eğer ne mutlu bana.

“Kimsenin İnanmadığı Masal” mücadele kavramının ön planda olduğu bir roman… Sizce zor mu mücadele etmek? Siz mücadele eder misiniz zorluklarla?

Mücadele benim için kirpikten süzülen bir yaşın tebessümün kıvrımında erimesi demek.  Hayat başlı başına bir mücadele arenası. Zorlamadan, zorlanmadan olmuyor.  Öyle ki uğrana mücadele ettiğimiz şey için birden çok yol bulmamız gerekiyor. Kayboluyoruz belki o yollarda zaman zaman. Tıpkı bir matruşka gibi mücadelenin içinden başka bir mücadele çıkıyor. Lakin yolun sonundaki ışığa kavuşmak için yolda olmak gerekiyor.

Şu sıralar mücadele içinde olan okurlarımız varsa onlara neler söylemek istersiniz?

Naçizane olarak söyleyeceğim, bir önceki konuşmamın başında değindiğim cümleden yola çıkarak her şeye rağmen devam etmeleri olur. Çünkü tüm engebeleri aşıp, mücadele edilen şey ile karşı karşıya geldiklerinde, yüzlerinde koca bir tebessüm ve omuzlarında hiç vazgeçmedikleri inançlarının nişanesi ile bakacaklar ona.

Sohbetiniz için çok teşekkür ederim. Son olarak neler söylemek istersiniz?

Öncelikle bu güzel röportajınız için çok teşekkür ederim. Benim için çok keyifli bir röportaj oldu umarım okurlar da keyifle okurlar. Ben yazarken anlatmanın yanı sıra anlamaya çalışıyorum. Çünkü hayatın hızlı ve bir o kadar karmaşık akışında yaşarken anlamadıklarımı yazarken anlıyorum. Kelimelerden yollar çiziyorum kendime ve her yol bambaşka kalplere uzanıyor. Belki hiç karşılaşmadık belki de hiç karşılaşmayacağız ama seslerimizi duyuyor, kalplerimizi görüyoruz. Umarım bu bir arada olma hâli daim olsun.  Herkese sevgiler ve iyi bir yıl dilerim.