RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Başarılı yazar Gülsüm Ayışığı ile yazın hayatına ve “Kayıp Çocuk” adlı yeni kitabına dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…
 

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Gülsüm Ayışığı kimdir?

Geriye baktığımda her çocuk gibi hoplayıp zıplayan; fakat tat almayan bir çocuk olduğumu hatırlıyorum. Bu sözlerim, okumayı sevdiğim içindir; çünkü ailem mütevazı ve alkışlanacak bir aileydi. Sözüm, asla onlara değil! Durumu iyi olmayan bir ailenin 3 çocuğundan biriyim. Okumayı çok seven bir çocuk olmama rağmen ailemin durumundan dolayı çok yüksek bir tahsilim olmadı. Şu bir gerçek ki kültür, diplomayla olmuyor; her kitabı, gazeteyi, ansiklopediyi okuyarak kendini yetiştirmeli insan. Ben, bu düşüncemin rehberliğinde çok okudum. İnanıyorum ki kendimi çok iyi yetiştirdim. Bu huyumu hâlâ devam ettiriyorum. Gazeteler, romanlar, ansiklopediler benim dünyam ve rehberimdir. Diploma, tabii ki çok önemli. İmkânı olan her birey okumalı; ama bir gün kötü bir talih, hayatıma girdi. ‘Avni’ deniyor adına. Onunla savaşırken bu kültürümle hastane odalarında hayatımdan parçalar yazdım. Yazdığım parçaları birleştirip roman haline getirdim “Yalın Ayaklar” adlı ilk kitabım, böyle doğdu. Yani o kitap, benim hayatımın konusu. Yazmak, çok güzel bir duygu ve diğer kitaplarım, yazınsal kimliğimin devamı oldu. Okumak ve yazmak, bir tutkudur. Ben, âşığım okumaya ve yazmaya. Şimdi bu aşkla çocuk edebiyatına da soyundum. Kitabımı o minik ellerde görürsem dünyalar, benim olacak. O minik yüreklerde de yer almayı çok istiyorum. Çocuklar, benim dünyam. Onlar, hayatımızın neşesi.


Yazın hayatınız nasıl başladı? Size öncülük etmiş isimler var mı?

Benim hayatım bir roman, desem de her kapı ardı mutlaka romandır. Kötü bir hastalığa yakalanmam, hayatımın çok kötü olduğunu düşündürdü bana. Yazarak kendimi tedavi etmeye karar verip, yazmaya devam ettim. Bu tedavi iyi geldi ve hastalığım cevap verdi: “Sen, artık iyisin.”  Ne güzel bir kelimeydi bu. Bu kelime, amansız bir hastalıkla mücadele eden bir insan  için çok önemli.  Okuyucularıma şunu söylemek isterim ki; hayat, bir savaştır ve savaşan her zorluğu yeniyor. Savaşırken azimli olmalı insan. Azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz; çünkü hayat, bir öğretmendir. İnsan; günler, aylar, yıllar geçtikçe çok şey öğrenip, güçleniyor ve hayatla savaşırken kazanıyor. Öncüm olan çok ünlü yazarlar var. Bununla birlikte benimle yürüyen, kıyıda köşede kalmış, adı sanı duyulmamış o kadar değerli yazarlar var ki… Bence onlar da tanınmalı; zira yüreklere çok güzel bilgiler bırakıyorlar.

Yazarken nelerden esinlenirsiniz? Örnek aldığınız yazar veya şairler var mı?

Hastalığım, her ne kadar beni yazmaya itse de esinlenmemin ana temeli, okuduğum kitaplardır. Nazım Hikmet ve Yaşar Kemal öncülerimdir benim. Çocukluğumda onların kitaplarını alır, kıyıya köşeye çekilir, sayfalardan bilgi alırdım. Harçlığım, hep o kitaplara yatırım olurdu benim. İyi ki olmuş. Bu gün o sayfaların eseriyim ben.  Her ne kadar o kitapların eseri olsam da bir huyum var ki; duyduğum her kitaba mutlaka ulaşır, bilgi hazinemi artırmaya çalışırdım. Okumaktan hiç yılmadım; çünkü unutulmamalı ki her kitap, altın değerinde bir öğretmendir.

Mayıs ayında okurlarla buluşan “Kayıp Çocuk” adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitabı neden yazdınız?

Amacım, bilmediğimiz birçok hayatı kaleme almak. O yüzden yaşanmış olayları kaleme alıyorum. Tabii pat diye önüme gelmiyor yazacağım hayatlar. Geziyorum ve o hayatlar için bilgi ediniyorum. Edindiğim bilgileri kaleme almak için çok düşünüyorum. Okuyucum, çok önemli; “Acaba okuyucum, ne düşünür?” diye düşünüyorum. Aklımda hep yer ediyordu bu kitap. İki ayın sonunda “Kayıp Çocuk” yazılmalı, dedim ve geçtim bilgisayarın başına. “Kayıp Çocuk” da böyle doğdu. Demem o ki gerçek bir hayattır hikâyem. O hayatı yazarken çok hüzünlendim. Gözlerimin dolduğunu söyleyebilirim. Evlat, çok değerli bir varlık insan hayatında. O romanda bunu yaşayıp günlerce etkisinde kaldım. Etkisinde kaldığım o hayat için şunu söylemek isterim ki; çocuklar, bir çiçek. Lütfen onları soldurmayalım. Onları bir kelebek gibi avucumuzun içinden uçurmayalım. Sanırım, okuyucu da benim gibi kitabın her satırını okudukça etkisinde kalacak, yüreklerde unutulmaz bir iz bırakacak. Bu kitabın çıkmasında emeği geçen Beyaz Fil Yayınları’na ve çalışanlarına katkıları için çok teşekkür ederim.

“Kayıp Çocuk” okurlara hangi mesajları vermeyi amaçlıyor?

“Kayıp Çocuk” bir anneyi ve babayı anlatıyor. Anne baba olmak farklılıktır. Sevgi alan her çocuk, aileden güç bulur. Sağlam basar ayaklarının üzerine. İşte bu kitap, o yürekli aileyi anlatıyor. Okuyucum; bu kitapta duygu, hüzün, merak ve gerilim bulsa da çok duygulanacak. Bir annenin ve babanın yüreğindeki evlat sevgisini okumuş olacağı için hafızasından günlerce silemeyecek; çünkü çocuk sevgisi, bu kitapta öne çıkıyor.

Kitabın ismi nereden geliyor?

Kitabın ismi, çok duygulandığım bir ailenin hayat savaşından geliyor. İnsan hayatları, uzaktan göründüğü gibi kolay olmuyor. Her kapı ardında yaşanan ve bilinmesi gereken o kadar çok hayatlar var ki “Kayıp Çocuk” da o bilinmeyen ve okunması gereken hayatlardan sadece biri. Ben, o ailenin hayatının içine girince çok kötü bir çöküşe girdim. İnsan, öyle bir hayatın içinde olmayı istemez. Adına ‘yazgı’ dediğimiz görünmez bir nesne var ve yazdığını ister istemez yaşatıyor insana. Ben de kıyıda köşede kalmış ve bilinmeyen bir kapı ardı yazgısını “Yazmalıyım. Okurum, hayat içinde dönen döngüyü okumalı ve bir hayat daha tanımalı.” düşüncesiyle yazdım. Yani hayatın kendisi koydu kitabın adını, ben değil.

Sizce kitap, beklenen başarıya ulaşacak mı?

Eminim ki benim okurlarım; “Kayıp Çocuk” kitabını okuyup etkilenecek ve takdir edecektir. Kitabı hak ettiği yere getireceklerdir; çünkü bu kitap, gerçek bir hayat. Benim okuyucum, gerçek hayatları yazdığımı biliyor. O yüzden kitap, iyi bir yükselişe ulaşacaktır. İyi bir yerde uzun süre kalacaktır; çünkü çocuk sevgisi yaşayan her yürek, duygulanarak mutlaka bu kitapta kendinden bir parça bulacaktır. Bu kitap; mutlaka okunmalı, bir annenin ve bir babanın mücadelesindeki yürek yorgunluğu tanınmalı; çünkü hayatın içinden geldi bu kitap.

Kitabınıza bir okur gözüyle nasıl bir yorum yaparsınız?

Bu kitabın okurlarından biri olsaydım bu güzel kitaptan etkilenir, yazara teşekkür mesajı yollardım. Her yazar, yazdıkları için takdir almak ister. Bir yazar olarak eleştiriye açığım, bu da ayrı bir takdirdir benim için; çünkü bu, okuyucudan gelen bir uyarıdır. “Burada böyle bir yanlışın var.” mesajını vermektedir yazara.

Hazırlık aşamasında olan yeni bir eseriniz var mı?

Evet, yeni bir kitap yazmaya başladım. Onu da yaşanmış bir hikâyeden esinlenerek kaleme aldım. 17 yaşındaki bir kızın hayatını anlattığım bu eserde gençliğe “Durulması gereken yerde durmalı.” mesajını vermek istedim. O yaşlar, daha çılgın bakıyor hayata. Damarlarındaki hızlı kan da çılgın oluyor. Bunun adı, gençlik. Tabii ki hep yaşadık o deli, çılgın kanı ve sonrasının sonrasını sigara gibi kulak arkasına taktık. Eyvanlar ve keşkekler vurdu yıllar sonra hayatımıza. İşte bu romanda bir genç kızın hayat hikâyesini yazıp, o yaşlardaki gençlerimize mesaj vermek istedim.

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Bir yazar olarak istediklerim ve ideallerim var tabii. Kitabım her evde olmasa da kitabımın olduğu evlere misafir olmak ve ev halkıyla kitabım hakkında tartışıp, içeriğinin aydınlığını vermek isterim veya bir kahvede bir okuyucumla kahve yudumlarken ona yazma konusunda bilgilerimi verip, kitap yazma sevgisini aşılamak isterim. Çok zor değil tabii bunları yaşamak, yakın zamanda olur inşallah; çünkü ben, yazmak kadar bilgi vermeyi de seven insanlardan biriyim. Bilgilerimiz, toprak altında çürüyüp gitmemeli. Faydalı olmalıyız nefes alıp veren canlılara.

Okurlarıma okumalarını, okumaktan vazgeçmemelerini ve sosyal olmayı hiçbir zaman ertelememelerini söylemek isterim; çünkü okunan her kitap, kişinin kültürel yapısına katkı sağlar. Bir de şunu söylemek isterim: Yazma yeteneklerine inanıyorlarsa mutlaka yazmalılar. Bu, bir azimdir. Azim ise yapmak istenenin ana temelidir. Yazmak ve bilgi vermek; çok güzel bir duygudur, insana okumak kadar keyif verir. Güzel yürekli okurlarıma sevgilerimi ve saygılarımı sunuyor, keyif dolu okumalar diliyorum. Ayşenur Hanım’a, Önce Vatan Gazetesi ekibine, kitabın yayınlanmasında gösterdikleri gayretten ötürü Beyaz Fil Yayınları imtiyaz sahibi Çağdaş Balibey’e ve ekip arkadaşlarına teşekkür etmek istiyorum.