GÜLAY AYBALA GÜLLÜ: EDEBİYAT, BENİM GÖZÜMDE BİR BULUŞMADIR

RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Başarılı yazar Gülay Aybala Güllü ile yazın hayatına ve “Deneme Yanılma” adlı kitabına dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Gülay Aybala Güllü kimdir?

Merhaba, ben; Ankara’da yaşayan, aslen Adanalı olan genç bir kadın yazarım. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğrenciyim. Aynı zamanda farklı bölgelerden ve üniversitelerden hukukçu arkadaşlarımla birlikte çıkardığımız bir hukuk dergisinde çalışıyorum. Yazılarımda ve yer aldığım çalışmalarda özellikle kadınlar ve çocuklar için daha iyi şartlar sunan bir sistem oluşturmak, buna katkı sağlayabilmek için uğraşıyorum.

Yazın hayatınız nasıl başladı?

Kitabımın okuruyla buluşması yeni olmakla birlikte edebiyata olan tutkum çok daha önce başlamıştı aslında. Yıllardır yazmaktan ve yazdıklarımı da yakınlarımla paylaşmaktan keyif alıyorum. Benim için edebiyat, yeni bir keşif veya hobi değil; aksine beni tanımlayan bir parçadır. Özellikle annemin yazmam ve kendi kitabımı çıkarmam konusunda çok destekleyici olduğunu söyleyebilirim. Nihayetinde ise yazın hayatım; herkes için yazdıklarımı okuduğu, anlamaya çalıştığı gün başlıyor bence. 

Yazarken nelerden esinlenirsiniz?

Esin kaynağım, yeni sohbetler ve insanlar. Bu yolla yeni tecrübeler ve pencereler edinme fırsatı buluyorum. Alışkın olduğum rutinden çıktığım zaman daha verimli olduğumu düşünüyorum.

Geçtiğimiz kasım ayında okurlarla buluşan “Deneme Yanılma” adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitabı neden yazdınız?

Bu kitabı yazmaya başladığım dönemde çok yoğun çalışmıyordum ve kendimle baş başa kalabildiğim zamanlar, fazlasıyla oluyordu. Sahiden üretim için kişinin kendisine ve düşünmeye zaman ayırması gerekiyor bence. Hayata biraz geriye çekilip baktığınızda daha başka manalar gözünüze çarpıyor. Oysa modern zamanın sıkışık kalabalığında bu, pek mümkün olamıyor genelde. İşte o zamanlar yazmaya başlamamdaki sebep, yazacak şeyler biriktirebilecek kadar insanların arasında ve kafamda tartabilecek kadar da insanlardan izole olmamdı. Dolayısıyla süreç de kitabın genel ruhuna ve konusuna geçti tabii.  

“Deneme Yanılma” okurlara hangi mesajları vermeyi amaçlıyor?

Kitabın okuyanlara verdiği asıl ve tek mesaj, arayışın bir başlangıç noktası değil de bir sonuç olduğu. Bizler, önce arıyoruz; sonra da bulmuyoruz. Bulamadığımız bir amaç var ve bunun farkına varmak için bir mücadele veriyoruz, deneyimliyoruz ve pek çok kez yanılabiliyoruz. Sonuçta arayışımızın başlaması, tüm bunların bir sonucu işte. Bu nokta gözden kaçtığı için ele aldım ben. Bir cevap bulmaktan daha önemlisi var; arayışa geçebilmek. Arayacak kadar meraklı ve heyecanlı olabilmek, bir cevaba veya amaca tutunuvermekten daha önemlidir bana kalırsa. Kitapta anlatmak istediğim buydu.

Kitabın ismi, nereden geliyor?

Kitabı yayınevine sunduğumda isim biraz daha uzundu. Kıymetli hocam Ümit Dağcı, isimde değişiklik konusunda ilham oldu, diyebilirim. “Deneme Yanılma” ismini seçmemizdeki temel sebep; hayatın dene-yanıl, dene-yanılma, deneme-yanılma gibi farklı ihtimalleri içeren riskli bir oyun olduğu kabulü ve kitapta kahramanın bu deneme yanılma sürecini anlatıyor olmasıydı. Kahraman sahiden denedi mi, yanıldı mı, bunun cevabını okura bırakıyorum elbette.

Sizce kitap, beklenen başarıya ulaşacak mı?

Başarı, göreceli bir kavram elbette; ama benim algıladığım haliyle başarı, kendimi istediğim gibi anlatabilmekti. Başarabildiğimi düşünüyorum. Anlattıklarım da anlatmamdaki başarı da eleştiriye hep açıktır. Eğer biri anlattıklarımla veya anlatışımla alakalı bir eleştiri üretebilecek kadar beni anlamaya çalışmışsa asıl başarı budur. Eleştirilerin iyisi de kötüsü de bu yüzden çok kıymetli benim için. 

Kitabınızı bir okur gözünden nasıl değerlendirirsiniz?

Bir okur olarak objektif değerlendirmem zor olabilir; ama okuru için oldukça keyifli okunacak bir kitap olacağını düşünüyorum. Ben yazarı olmasaydım bu kitabı alıp okurdum kesinlikle. Yoksa böyle kitaplar okumaya meyilli olduğum için mi böyle bir kitap yazdım, bilemiyorum. Açıkça her duygunun anlatıldığı ve anlatılırken basitleştirildiği bir kitap olmadığını kast ediyorum. Daha fazla okunabilmesi için daha az farkındalık ve özveri bekleyen satırlarla dolu, manadan ziyade kurguya takılan bir kitap değil, demek istiyorum aslında. Benim gözümden kitap böyle; ama güzellik gören gözde midir, bilemem. Umarım, okuruna da aynı şeyi hissettirir.

Yazarken örnek aldığınız, izinden gitmeyi hedeflediğiniz yazarlar var mı?

Örnek almak, izinden gitmek demek doğru olmaz; ama eserlerini beğenerek okuduğum, tarzını ve bakış açısını takdir ettiğim yazarlar var. Etkilenmişimdir de bu yazarlardan mutlaka. Oğuz Atay, Hakan Günday, İlhami Algör, Tezer Özlü başta olmak üzere, etkilendiğim pek çok yazar var yerli edebiyatımızda. Dünya edebiyatında ise Füruğ Ferruhzad, Ernest Hemingway, Gabriel García Marquez aklıma ilk gelenler. Tüm bu isimlerin belki de tek ortak noktası, edebiyatı ruhlarıyla kâğıda döküyor olmaları. Birbirinden çok farklı akımlarda, bambaşka türlerde karşımıza çıkıyor olmalarına rağmen benim için bu isimleri kıymetli yapan özellik budur, diyebilirim.

Hazırlık aşamasında olan farklı bir eseriniz var mı?

Bir eser olarak okur ile paylaşmaya niyetlendiğim bir çalışmam şimdilik yok; ama dediğim gibi yazmak benim için veya meşguliyet değil, tutku olduğundan yazmaya devam ediyorum. Yeni bir eser için okurun da yazarın da hazır ve istekli olduğu anı yakalamak isterim. O anın geldiğini düşünürsem ancak böyle bir girişimde bulunurum. Aksi halde amaç da büyüsünü kaybeder, sonuç da tatsız olur. Edebiyat, bir buluşma benim gözümde. Okur isterse tekrar buluşuruz, o vakte kadar da ben, elimden geldiğince kendi dünyamı beslemeye çalışırım ve her zaman olduğu gibi yazmaya devam ederim.

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Öncelikle keyifli röportajınız için size ve gazetenize teşekkür etmek isterim. Ben inanıyorum ki en iyi strateji, eğitimdir. Bugün çözüm bekleyen toplumsal sıkıntıları aşabilmek için daha çok ve daha bilinçli okumaya ihtiyacımız var. Başta gazete okurları olmak üzere, kendimi hariç tutmadan herkese söyleyebileceğim en önemli şey; okumanın bir boş zaman aktivitesi değil, bir mecburiyet, gelecek nesillerimiz için bir sorumluluk, insan olmamızın bir gerekliliği olduğudur. Genç arkadaşlarımız özellikle kendilerini geliştirmek adına geniş bir yelpazeden tarafsız okumalar yapsınlar ki hepimiz, yarın adına daha umutlu olalım. Sizlere ve tüm Türkiye’ye sağlıklı günler diliyorum.