Fadik Sevin Atasoy: Kardeşlerim dizisinin reytinglerde birinci olacağını rüyamda gördüm

RÖPORTAJ: GİZEM YILDIZ

Merhaba Fadik Hanım, şu an sizi reyting rekortmeni “Kardeşlerim” dizisinde izliyoruz. Şengül karakterinde sizi çağıran, ilginizi çeken özellik neydi?

Şengül  ekranlarda görmediğimiz bir karakterdi benim için. Şengül ailemizde ya yengemiz ya da ablamız olarak karşımıza çıkarken bir yandan da çok komik yanları olan ama aynı zamanda karanlık taraflarını da ortaya koymaktan çekinmeyen, eskilerin deyini ile şahsına  münhasır bir kadın.  Sosyal medyada Şengül ismi bir fille dönüştü. Şengüling! Kelime anlamıyla; dedikodu yapmak, entrika çevirmek, gizli yapılan her şeyin komik haline ' Şengüling' diye hashag koyuyorlar artık

Kardeşlerim dizisinin bu kadar çok sevileceğini, fanları oluşacağını senaryoyu okuduğunuzda hissetmiş miydiniz?

Menajerim Gülistan’la beraber okuduk senaryoyu açıkçası bu karakterdeki cevheri o gördü ve beni ikna etti. Ama dizinin reytinglerde birinci olacağını rüyamda görmüştüm. Hissi kablel vuku biliyordum başarılı olacağını.

Ailesini kaybetmiş 4 çocuğun dramını izliyoruz. Çok klasik gibi görünen ama kendi içinde çok naif işlenmiş bir konusu var. Siz nasıl bir ailenin içinde büyüdünüz? Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

İşte burada Şengül ile tek bir ortak noktam bile olmadığı ortaya çıkıyor.  Sosyo ekonomik olarak da Şengül ile son derece farklıyız. Babam Sönmez Atasoy seyirci onu Kurtlar vadisini  Halo dayısı olarak tanıdı ama aslen kendisi senelerce Devlet tiyatrolarında  yazar, yönetmen ve oyuncu olarak nice esere imza atmıştır. Annem Emel Göksu o da Devlet Tiyatrolarında oyuncu ve yönetmen olarak emek vermiştir seyirci onu da Bizim Evin Halleri Fincan Hala olarak tanır. Yani aslında biz orta sınıf okumuş bir aileyiz, Edebiyat ve sanatla büyümüş, vaktini tiyatro kulislerinde geçirmiş, entelektüel bir ailenin kızıyım. Bilkent Üniversitesi tiyatro bölümünden burslu mezun oldum. Fakat  kendi memleketini iyi tanıyan, Anadolu geleneklerini bilen bir evlat olarak yetiştim. Bizim ailede en önemli etik  kul ve yetim hakki yemeden ismimize yakışır bir hayat sürmek ve bir sonraki nesillere gurur duyacakları eserler bırakarak yaşamak olmuştur. Kısaca Şengül ile ben Gündüz ve Gece kadar benzemiyoruz.

Şengül hem güldüren hem de kızdıran kötü bir karakteri canlandırıyor. Onun gibi bir arkadaşınız olsa ne söylemek isterdiniz?

Acil bir terapiste görün derdim :)

Şengül karakterini Fadik’in dilinden anlatsanız, onda en çok sevdiğiniz özelliği ne olurdu?

Espri yeteneğine hayranım, müthiş oyunculuk yanları var. Gerçek bir drama kraliçesi :)

Kısa bir zaman önce Amerika’da yaşıyordunuz. “Kardeşlerim” dizisi için mi Türkiye’ye dönüş yaptınız?

Ben Amerika’da  Newyork 42. cadde Broadway'e de oynamak için United Solo festivaline seçilen tek kişilik oyunumun hazırlıkları içindeydim Avrupa turnesini yeni bitirmiş İstanbul’dan oraya geçecektim ki pandemi oldu ve Broadway kapandı, ben İstanbul’da karantina da kalınca, tam o dönemde “Kardeşlerim” teklif olarak gelince kısmet buymuş deyip kaldım. İyi ki kalmışım çünkü hem yapımcımız Nazlı  Heptürk hem yönetmenim Serkan Birinci ile çalışma şansına sahip oldum, tüm ekip benim ailem oldu, birkaç gün çekim olmasa çok  özlüyorum. Hem diziyi hem ekibimizi kendi ailem gibi seviyorum. İyi ki kalmışım, iyi ki bu isin bir parçasıyım. Seyircinin kalbine girdiğimiz için de çok gurur duyuyorum.

Bu dönüş için kesin dönüş diyebilir miyiz?

Benim işim nerede ise orada yaşıyorum Amerika da tek kişilik tiyatro oyunum ve orada çektiğim sinema filmi için mesai geçirdim. Bu dizi devam ettiği surece buradayım. Sonraki projem nerede olursa oradayım. Kısaca ben de gitmek ya da dönmek diye bir olgu yok. Is nerede ise ben oradayım. İki ülkede de yaşamım ve düzenim var.

Pandemi kelimesi dünyamıza girdiğinden beri çok basit, hepimizin yaşamında ufak gibi görünen şeyler bir anda ulaşılmaz oldu. Özellikle sizin gibi özgürlüğüne düşkün, Kırmızı bavuluyla dünyayı alt üst eden bir kadın için “Pandemi” kelimesi hayatınıza girdikten sonra neler değişti?

Hayatimin en üretken dönemini yasadım Pandemide ve halen yaşıyorum. Kardeşlerim dizisinde oynarken bir yandan yazarlığı ve yönetmenliği bana ait olan Julyetin yolculuğu isimli bir kısa filmi çektim. Uluslararası festivaller için yola çıkıyor filmim.  Ardından Türkiye’yi yurtdışında  kültürel olarak tanıtacak olan ARTÜRKIYE projesi için  5 kısa film yazdım ve yönetmen olarak çektim.  Toplamda bu süreçte 6 film çekmiş oldum. Ben ve bavulumdan çıkan eserlerimle dolaşıyoruz artık  dünyayı:)

Bu süreçte çok farklı deneyimler yaşadık. Kimimiz çok fazla paniklerken kimileri abartıldığını düşündü. Hele sahada çalışan biri olarak siz bu süreçte neler hissettiniz? Sete giderken bir panik oluyor mu?

Ben yaşama teslim olma sanatını pandemiden önce geliştirdiğim için, her anın her günün kıymetini bilerek yaşadım ve bu sureci üreterek geçirdim. Ben de koronayı çok ağır atlattım hem de Danimarka turnemde başıma geldi. Bir başıma, 9 gün bir otel odasında hastalıkla mücadele ettim. İlk defa size dillendiriyorum düşünün. O kadar başka bir yerdeyim kafa olarak. Panik değilim ama tedbirliyim ve özenliyim.

Çok etkilendiğim ve herkesin de salondan aynı etkiyle çıktığını gördüğüm Muse; Esin Perisi Oyununuzla dünyanın birçok yerinde başarı kazandınız. Uzun bir zamandır tiyatrolar kapalı, hem oyuncular hem de tiyatro seyircileri bu durumdan çok üzgün. En son röportajımızda tiyatronun yükselişinden bahsediyorduk. Bu uzun aradan sonra taşlar tekrar yerine oturabilecek mi?

İnsan var olduğu surece tiyatro sanatı bir yol bulup hikayelerini anlatmaya devam edecektir. İşte yine öze döndük. Antik çağlardaki gibi açık hava tiyatrolarında yükselmeye devam edeceğiz. Benim umudum var.

Online tiyatrolar yapılıyor, şimdi yaz geliyor açık hava tiyatroları da olacaktır. Siz böyle bir oluşumun içinde olmayı düşünür müsünüz?

İlk başı çekenlerden bile olabilirim, tiyatro sanatı için her mecra ve mekanda ben de varım.

Oyuncu olmanız sanki kaderinizde varmış gibi, anneniz Emel Göksu ve babanız Sönmez Atasoy usta oyuncular. Babanız isminizi bile doğduğunuzda sahnelenen “Fadik Kız” adlı oyunundan koymuş. Mesleğiniz de ailenizden size kalan büyük bir miras diyebilir miyiz? 

Evet benim için çok kıymetli bir miras o nedenle ben yaptığım isi gerek yazarlık, yönetmenlik ve de oyunculuk olsun bir meslek olarak değil bir yasam biçimi, ailemin bana devrettiği bir bayrak gibi taşımaya özen gösteriyorum. Allah utandırmasın hiç bir zaman.

“Bu yoldan gitmeseydim nasıl bir Fadik olurdum?” sorusunu hiç kendinize sordunuz mu?

Gözümün rengi gibi bana ait bir durum bu, yeşil gözlü olmasaydım nasıl olurdu’yu düşünmek gibi olurdu, benim için yaratmak hikaye anlatmak, bedenimin bir parçası gibi.

Nasıl bir hayat mottonuz vardır; Hayallerinizi gerçekleştirmek için bir yol haritanız mı vardır yoksa anın içinde yaşamayı mı tercih edersiniz?

Mottom şöyle: Her şeyin hakkını ver; işinin de yaşamın da. Yaşamda anlatılması gereken hikayenin söylenmesi gereken sözün elçisi ol ve sevgi ile geç tüm yollarını, geçtiğin yollarda her şeyden öte gönüller kazan ve bereketini paylaş, birlik duygusu içinde yaradılışına güvenerek yol al.

Bu keyifli sohbet için teşekkür ederim.  Hayat bir oyun yeri olsa, siz de bu oyunun içinde bir oyuncusunuz ve bu oyunun içindeki herkes gibi sizin payınıza düşen bir rol var. Böyle bir durumda siz hangi karakteri giyinmek isterdiniz?

Başkalarının hikayesinin içinde  hakkını veren bir oyuncu, kendi hikayemin ise hem yazarı hem yönetmeniyim demektir gayem.

Yeni Çağrı Gazetesi’nden alıntıdır.